Halep’te ilk günlerdeki yoğun çatışmalar nispeten azalmıştı. Ortalık sessizdi, ancak herkesin ortak fikri, bunun ‘fırtına öncesi sessizlik’ olduğu yönündeydi.
Nitekim öyle de oldu. Birkaç gün öncesine kadar sadece belirli yerleri bombalayan Beşşar Esed’in jetleri, cumartesi öğle saatlerinde şehrin her yerini vurmaya başladı. Bombaların biri çok yakınımıza, sadece bir sokak ötemize düştü. Bombanın önce sesini duyduk, hemen ardından sarsıntısını hissettik. İnsanlar büyük panik yaşadı, herkes kendine güvenli bir yer aradı. Bombardıman böyle devam ederse Halep’in, büyük yıkıma uğrayan Hama, Humus ve Dera’dan farkı kalmayacak.
Halep’teki çatışmaların çoğu Selahaddin Mahallesi’nde yaşanıyor. Selahaddin’in değil içine girmek, yakınından dahi geçilemiyor. Keskin nişancıların kurşunlarının nereden geldiği belli olmuyor. Sabah saatlerinde keskin nişancılar tarafından 3 kişi vurulmuştu. Yaralıların Şifa Hastanesi’nde olduklarını öğrenince oraya doğru yola çıktık. Hastanede birkaç sağlık görevlisi, 2 de doktor var. Artık burası sadece vurulan yaralıların getirildiği bir yere dönüşmüş. Hastanenin her yeri kan içinde. Kapıda duran sahipsiz kanlı ayakkabılar, içeride nasıl görüntüler olduğunun ipucunu veriyor.
Koldaki kurşuna bakılmıyor bile
Acil bölümünde iki kişiye müdahale ediliyor, biri göğsünden ve kolundan vurulmuş. Doktor, göğsündeki kurşun yerine parmağını sokuyor, nasıl bir yara olduğunu anlamaya çalışıyor. Koluyla ilgilenmiyor bile. Kan kaybı önlenmeye çalışılsa da, sedyenin altı, yaralı muhalifin ne kadar kan kaybettiğinin göstergesi. Öbür sedyedeki yaralının boynuna ve koluna kurşunlar isabet etmiş. Yarı baygın yatıyor. Sırasının gelmesini bekleyen yaralı ise salonda. Kafasına ve omzuna kurşun isabet etmiş. Yakını olmadığını söyleyen başındaki erkek, akan kanı durdurmaya çalışıyor. Bir yandan da elini tutuyor. Ağzı mırıldanıyor, gönüllü refakatçinin… Bir hemşire ise kafasına bastırıyor. Yaralıdan, sadece inleme sesleri duyuluyor… Hastanenin koşulları çok kötü. Doktorun bir ışığı dahi yok. Kafasına taktığı madenci ışığı ile yarayı görmeye çalışıyor. Dikebildiği yaraları dikiyor, dikemediğini sarıyor. İlk müdahaleyi yaptıktan sonra Türkiye’ye sevk ediyor.
Halep, ikiye bölünmüş
Bir daire formundaki Halep, hilal şeklinde ikiye bölünmüş durumda. Doğusu muhaliflerin, batısı ise Baas rejiminin elinde. Muhaliflerin karargâhı konumundaki, bizim de kaldığımız okul, hilalin tam ortasında. 500 metre yanımızdaki evlerin çatısında Suriye bayrağı dalgalanıyor. 4 kilometre uzağımızdaki ve hilalin güney ucundaki Selahaddin çatıdan görülüyor. O bölgenin tepesinde sürekli helikopter ve jetler uçuyor. Sesleri geliyor ancak uçaksavar menzilinin dışında uçtuğundan görmek mümkün değil. Suriye ordusunun Halep’in etrafını çevrelediği tüm dünyaca biliniyor. Muhalifler her an bir bombardıman ve harekât beklentisi içinde. Ancak muhalifler savaşı asıl cadde çatışmalarında kazanacağına inanıyor. Zira ellerinde, Esed’in jet ve helikopterlerini düşürebilecek ağır silahları ve füzeleri yok.
Beklenen bombardıman, cumartesi öğlen saatlerinde başladı. İlk bombaların hedefi birkaç kilometre uzağımızdaki muhaliflerin merkez karargâhı olan başka bir okul binasıydı. Bombalar okulu tutturamasa da etrafına çok sayıda bomba düştü. Jetleri ve bıraktığı bombaları ara sokaklardan biz de görebiliyorduk. Bombaların sıklığı artınca biz de saklandığımız okuldan dışarı çıkmak zorunda kaldık. Etraftaki evlerin içine saklandık. Halk da panik içinde bulabildiği araçla uzaklaşmaya çalışıyor. Kimi çocuğunu kolundan tutmuş bir tarafa koşarken, kimi de birkaç parça eşyasını alarak hızla bombalanan bölgeden kaçıyor. Bir jet bomba atmaya başladığında yaklaşık 10 sorti yapıyor. Vuracağı hedefe 90 derece açıyla iniyor, bombayı bıraktıktan sonra hızla yükseliyor. Bir jetin bombası bittiğinde diğer bir jet geliyor…
Bombardıman artınca çevremizdekiler yolların kapanacağından endişe ediyor. Bize, Halep’i terk etmemiz gerektiğini söylüyorlar. Bize Halep’te rehberlik yapanlarla vedalaşıp ayrılıyoruz. Yolda gelirken bombaların vurduğu sivil yerleşim yerlerini gördük. Yanmış arabalarla doluydu ortalık. Ancak fotoğraf makinemizi elimize dahi alamadık. Muhaliflere yakın şoförümüz bizi uyardı: “Bu tarz bombalar atıldığında bölgeye ilk Şebbihalar gidiyor, panik ortamından yararlanarak muhaliflerin arasına karışıyor. O nedenle dikkat çekmesen daha iyi olur!”
Halep’i terk ettikten 2 saat sonra kaldığımız okulun da bombalandığını öğrendik. Bomba tam okula isabet etmemiş, 15-20 metre uzağına düşmüş ama okulda da hasara sebep olmuş. Halep’te önceki gün yaşanan bombardımanda çoğu sivil yaklaşık 60 kişinin öldüğü haberleri geldi. Bombardımanın ne kadar süreceği, ne zamana kadar devam edeceği belirsiz. Birkaç gün öncesine kadar yalnız belli noktalara, belli hedeflere atılan bombalar artık kentin her tarafına atılmaya başlandı. Muhalifler böyle devam ederse Halep’in de Hama, Humus, Dera gibi yıkık bir kente dönüşeceğini düşünüyor.