HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar Evrensel Gazetesi’nden Şerif Karataş’a konuştu. ‘Güvenlik’ gerekçesiyle Nusaybin’de 11. gününde devam eden sokağa çıkma yasağının ilçenin güvenliğini tehlike altına aldığına vurgu yaptı. Hükümetin savaş politikasıyla ülkeyi fiili olarak ikiye böldüğüne dikkat çeken Sancar, sokağa çıkma yasağının hukuk dışı olduğunu vurguladı.
Sokağa çıkma yasağının 10. gününde Nusaybin’de ilçeye girmek isteyen ve aralarında DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk ve HDP’li vekillerin bulunduğu kitleye polis gaz bombası ve tazyikli suyla saldırdı. Mithat Sancar, Nusaybin’deki gelişmeleri ve maruz kaldıkları polis saldırısını gazetemize anlattı.
Sancar, sokağa çıkma yasağının önce kısmi olarak kaldırıldığını ardından tekrar uygulamaya konulduğu söyledi.
‘BİZ ORADAYKEN HAYATLARINI KAYBETTİLER’
Yasağın 11. gününde olduğunu anlatan Sancar şunları söyledi: “11 gündür operasyonlar yapıldığı söyleniyor. Ancak kapsamına ve sonuçlarına dair bilgi alma imkanımız yok. Nusaybin girişine yaralılar geldi. İkisi orada bulunduğumuz esnada hayatlarını kaybetti. Biri tek kurşunla kafasında yaralanmıştı, diğeri de karnından tek kurşunla. Keskin nişancılar tarafından vuruldukları kesin. Keskin nişancıların hangi ölçüde neden bu şekilde davrandıkları açıklanmıyor yetkililer tarafından.”
YASAK HUKUK DIŞI
Nusaybin’de yaşananları büyük bir hukuk dışılık olarak değerlendiren Sancar, şöyle devam etti: “Nusaybin’in 150 bin civarında nüfusu var. Bunun yaklaşık 120 bininin ilçede olduğu kesin. Bunların temel ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları ciddi bir sorun. Elektrik, su uzun süre verilmedi. Şimdi tam olarak nedir durum bilgi alamıyoruz. Geceleri yoğun silah ve patlama sesleri var. Bunun savaş konseptinin uzantısı olduğunu biliyoruz. Hükümetin savaş politikası hem insani hem de siyasi açıdan büyük bir tahribatlara yol açtı. Bu durum Kürt sorununun kangrenleşmesine yol açacak.”
‘POLİS BENİ HEDEF ALDI’
Sancar, açlık grevlerine başlama nedenlerini ve dün yaşananları da şu ifadelerle anlattı:
“Ana akım medya ve ülkenin batı kesimindeki kamuoyu çok fazla ilgi göstermiyor. Bu duruma karşı başka imkan kalmadığı için 4 vekil açlık grevine başladık. Dün (önceki gün) ilçede yaşananları gözlemek için bir heyetle Mardin’den Nusaybin’e gitmek istedik. Şehre girmemize izin vermediler, biz de ilçeye girmemiz gerektiğini ısrarla söyledik. Bize karşı tazyikli su biber gazı yoğun bir şekilde kullanıldı. TOMA’ya yakın bir bölgedeydim. Ahmet Türk, ben, Emine Ayna’nın olduğu yere polis doğrudan beni hedef alarak su sıktı. Su başıma geldi, sersemledim, uzaklaşamadım. Çok yoğun gaza maruz kaldım, zorla bir bölgeye geldik. Beni görenler hastaneye kaldırdı. 3 saate yakın serum aldım, müşahede altında oksijen verildi. Ardından taburcu edildim. Sağlık durumum iyi. Şimdi Mardin’deyim. Parti grubumuz bize açlık grevi ile ilgili çağrı yaptı, inisiyatifi bize bırakarak, bir araya gelerek değerlendireceğiz. Partimiz açlık grevinin amacına ulaştığını hep birlikte başka etkili demokratik yöntemlerle meselenin takip edilmesi gerektiğini söyledi bize. Biz değerlendirme yaptıktan sonra kararımızı açıklayacağız kamuoyuna.”
Sokağa çıkma yasağının hukuk dışı ve mevzuata aykırı olduğuna vurgu yapan Sancar, buna karşı dava da açtıklarını da hatırlattı. İlçeye sokulmamalarının da hukuk dışı olduğuna dikkat çeken Sancar, en azından ilçede birtakım gözlem ve bazı görüşmeler yapma imkanını sağlanması gerektiğine işaret ederek, güvenlik gerekçesiyle buna dahi izin verilmediğini anlattı.
‘SAVAŞ POLİTİKASI ÜLKEYİ BÖLÜYOR’
Söz konusu uygulamayla ilçenin güvenliğinin ortadan kalktığını dikkat çeken Sancar, polis saldırısından sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li vekiller, yurt dışında çok sayıda parlamenterin kendisini arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiğini söyledi. Sancar, Kılıçdaroğlu ve diğer arayanlara şu ifadelerde bulunduğu belirtti: “Buradaki uygulamalar bir Türkiye’de barış şartlarını iyice darbetmekte, barış umutlarını vahim derecede kırmakta ikincisi ‘kopuş’ diye sürekli gündeme gelen durum giderek gerçekliğe dönüşmekte. Ülke fiilen ikiye ayrılmış durumda. İki farklı hukuk ve iki farklı sistem uygulanıyor. Fiili bölünme hükümetin savaş politikalarının sonucudur. Hukuken de bölmüştür. Bu toplumsal bir kopuşa götürecek. Bizim kaygı duyduğumuz nokta da bu.”
Sokağa çıkma yasağının sadece HDP’ye bütün baskı ve sindirmeye karşı oy veren seçmeni cezalandırma olarak görülmemesi gerektiğine vurgu yapan Sancar, Hükümetin, haklı taleplerine sahip çıkan Kürt halkına tehdit ve korku yoluyla mesaj vermek istediğini söyledi.
BATI KAMUOYUNA ÇAĞRI
Mithat Sancar, batıdaki kamuoyuna gazetemiz aracılığıyla şu çağrıda bulundu: “Batıda barışa ve birlikte yaşama inananların tepki göstermemesi ve ilgi göstermemesi halinde uygulanan burayla sınırlı kalmayacak. Özgürlüklere karşı zihniyet burayı laboratuvar olarak kullanıyor. Buradan çıkan canavarlar ülkeni doğusundan kuzeyine, güneyine her yeri etkiler. Bu tek Kürtlerin sorunu değil, hepimizin sorunu. Demokrasi ve barış içinde yaşamak istiyorsak buna karşı sesimizi çıkartmalıyız.” MeydanGazetesi.com.tr
HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar Evrensel Gazetesi’nden Şerif Karataş’a konuştu. ‘Güvenlik’ gerekçesiyle Nusaybin’de 11. gününde devam eden sokağa çıkma yasağının ilçenin güvenliğini tehlike altına aldığına vurgu yaptı. Hükümetin savaş politikasıyla ülkeyi fiili olarak ikiye böldüğüne dikkat çeken Sancar, sokağa çıkma yasağının hukuk dışı olduğunu vurguladı.
Sokağa çıkma yasağının 10. gününde Nusaybin’de ilçeye girmek isteyen ve aralarında DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk ve HDP’li vekillerin bulunduğu kitleye polis gaz bombası ve tazyikli suyla saldırdı. Mithat Sancar, Nusaybin’deki gelişmeleri ve maruz kaldıkları polis saldırısını gazetemize anlattı.
Sancar, sokağa çıkma yasağının önce kısmi olarak kaldırıldığını ardından tekrar uygulamaya konulduğu söyledi.
‘BİZ ORADAYKEN HAYATLARINI KAYBETTİLER’
Yasağın 11. gününde olduğunu anlatan Sancar şunları söyledi: “11 gündür operasyonlar yapıldığı söyleniyor. Ancak kapsamına ve sonuçlarına dair bilgi alma imkanımız yok. Nusaybin girişine yaralılar geldi. İkisi orada bulunduğumuz esnada hayatlarını kaybetti. Biri tek kurşunla kafasında yaralanmıştı, diğeri de karnından tek kurşunla. Keskin nişancılar tarafından vuruldukları kesin. Keskin nişancıların hangi ölçüde neden bu şekilde davrandıkları açıklanmıyor yetkililer tarafından.”
YASAK HUKUK DIŞI
Nusaybin’de yaşananları büyük bir hukuk dışılık olarak değerlendiren Sancar, şöyle devam etti: “Nusaybin’in 150 bin civarında nüfusu var. Bunun yaklaşık 120 bininin ilçede olduğu kesin. Bunların temel ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları ciddi bir sorun. Elektrik, su uzun süre verilmedi. Şimdi tam olarak nedir durum bilgi alamıyoruz. Geceleri yoğun silah ve patlama sesleri var. Bunun savaş konseptinin uzantısı olduğunu biliyoruz. Hükümetin savaş politikası hem insani hem de siyasi açıdan büyük bir tahribatlara yol açtı. Bu durum Kürt sorununun kangrenleşmesine yol açacak.”
‘POLİS BENİ HEDEF ALDI’
Sancar, açlık grevlerine başlama nedenlerini ve dün yaşananları da şu ifadelerle anlattı:
“Ana akım medya ve ülkenin batı kesimindeki kamuoyu çok fazla ilgi göstermiyor. Bu duruma karşı başka imkan kalmadığı için 4 vekil açlık grevine başladık. Dün (önceki gün) ilçede yaşananları gözlemek için bir heyetle Mardin’den Nusaybin’e gitmek istedik. Şehre girmemize izin vermediler, biz de ilçeye girmemiz gerektiğini ısrarla söyledik. Bize karşı tazyikli su biber gazı yoğun bir şekilde kullanıldı. TOMA’ya yakın bir bölgedeydim. Ahmet Türk, ben, Emine Ayna’nın olduğu yere polis doğrudan beni hedef alarak su sıktı. Su başıma geldi, sersemledim, uzaklaşamadım. Çok yoğun gaza maruz kaldım, zorla bir bölgeye geldik. Beni görenler hastaneye kaldırdı. 3 saate yakın serum aldım, müşahede altında oksijen verildi. Ardından taburcu edildim. Sağlık durumum iyi. Şimdi Mardin’deyim. Parti grubumuz bize açlık grevi ile ilgili çağrı yaptı, inisiyatifi bize bırakarak, bir araya gelerek değerlendireceğiz. Partimiz açlık grevinin amacına ulaştığını hep birlikte başka etkili demokratik yöntemlerle meselenin takip edilmesi gerektiğini söyledi bize. Biz değerlendirme yaptıktan sonra kararımızı açıklayacağız kamuoyuna.”
Sokağa çıkma yasağının hukuk dışı ve mevzuata aykırı olduğuna vurgu yapan Sancar, buna karşı dava da açtıklarını da hatırlattı. İlçeye sokulmamalarının da hukuk dışı olduğuna dikkat çeken Sancar, en azından ilçede birtakım gözlem ve bazı görüşmeler yapma imkanını sağlanması gerektiğine işaret ederek, güvenlik gerekçesiyle buna dahi izin verilmediğini anlattı.
‘SAVAŞ POLİTİKASI ÜLKEYİ BÖLÜYOR’
Söz konusu uygulamayla ilçenin güvenliğinin ortadan kalktığını dikkat çeken Sancar, polis saldırısından sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li vekiller, yurt dışında çok sayıda parlamenterin kendisini arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiğini söyledi. Sancar, Kılıçdaroğlu ve diğer arayanlara şu ifadelerde bulunduğu belirtti: “Buradaki uygulamalar bir Türkiye’de barış şartlarını iyice darbetmekte, barış umutlarını vahim derecede kırmakta ikincisi ‘kopuş’ diye sürekli gündeme gelen durum giderek gerçekliğe dönüşmekte. Ülke fiilen ikiye ayrılmış durumda. İki farklı hukuk ve iki farklı sistem uygulanıyor. Fiili bölünme hükümetin savaş politikalarının sonucudur. Hukuken de bölmüştür. Bu toplumsal bir kopuşa götürecek. Bizim kaygı duyduğumuz nokta da bu.”
Sokağa çıkma yasağının sadece HDP’ye bütün baskı ve sindirmeye karşı oy veren seçmeni cezalandırma olarak görülmemesi gerektiğine vurgu yapan Sancar, Hükümetin, haklı taleplerine sahip çıkan Kürt halkına tehdit ve korku yoluyla mesaj vermek istediğini söyledi.
BATI KAMUOYUNA ÇAĞRI
Mithat Sancar, batıdaki kamuoyuna gazetemiz aracılığıyla şu çağrıda bulundu: “Batıda barışa ve birlikte yaşama inananların tepki göstermemesi ve ilgi göstermemesi halinde uygulanan burayla sınırlı kalmayacak. Özgürlüklere karşı zihniyet burayı laboratuvar olarak kullanıyor. Buradan çıkan canavarlar ülkeni doğusundan kuzeyine, güneyine her yeri etkiler. Bu tek Kürtlerin sorunu değil, hepimizin sorunu. Demokrasi ve barış içinde yaşamak istiyorsak buna karşı sesimizi çıkartmalıyız.” MeydanGazetesi.com.tr
HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar Evrensel Gazetesi’nden Şerif Karataş’a konuştu. ‘Güvenlik’ gerekçesiyle Nusaybin’de 11. gününde devam eden sokağa çıkma yasağının ilçenin güvenliğini tehlike altına aldığına vurgu yaptı. Hükümetin savaş politikasıyla ülkeyi fiili olarak ikiye böldüğüne dikkat çeken Sancar, sokağa çıkma yasağının hukuk dışı olduğunu vurguladı.
Sokağa çıkma yasağının 10. gününde Nusaybin’de ilçeye girmek isteyen ve aralarında DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk ve HDP’li vekillerin bulunduğu kitleye polis gaz bombası ve tazyikli suyla saldırdı. Mithat Sancar, Nusaybin’deki gelişmeleri ve maruz kaldıkları polis saldırısını gazetemize anlattı.
Sancar, sokağa çıkma yasağının önce kısmi olarak kaldırıldığını ardından tekrar uygulamaya konulduğu söyledi.
‘BİZ ORADAYKEN HAYATLARINI KAYBETTİLER’
Yasağın 11. gününde olduğunu anlatan Sancar şunları söyledi: “11 gündür operasyonlar yapıldığı söyleniyor. Ancak kapsamına ve sonuçlarına dair bilgi alma imkanımız yok. Nusaybin girişine yaralılar geldi. İkisi orada bulunduğumuz esnada hayatlarını kaybetti. Biri tek kurşunla kafasında yaralanmıştı, diğeri de karnından tek kurşunla. Keskin nişancılar tarafından vuruldukları kesin. Keskin nişancıların hangi ölçüde neden bu şekilde davrandıkları açıklanmıyor yetkililer tarafından.”
YASAK HUKUK DIŞI
Nusaybin’de yaşananları büyük bir hukuk dışılık olarak değerlendiren Sancar, şöyle devam etti: “Nusaybin’in 150 bin civarında nüfusu var. Bunun yaklaşık 120 bininin ilçede olduğu kesin. Bunların temel ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları ciddi bir sorun. Elektrik, su uzun süre verilmedi. Şimdi tam olarak nedir durum bilgi alamıyoruz. Geceleri yoğun silah ve patlama sesleri var. Bunun savaş konseptinin uzantısı olduğunu biliyoruz. Hükümetin savaş politikası hem insani hem de siyasi açıdan büyük bir tahribatlara yol açtı. Bu durum Kürt sorununun kangrenleşmesine yol açacak.”
‘POLİS BENİ HEDEF ALDI’
Sancar, açlık grevlerine başlama nedenlerini ve dün yaşananları da şu ifadelerle anlattı:
“Ana akım medya ve ülkenin batı kesimindeki kamuoyu çok fazla ilgi göstermiyor. Bu duruma karşı başka imkan kalmadığı için 4 vekil açlık grevine başladık. Dün (önceki gün) ilçede yaşananları gözlemek için bir heyetle Mardin’den Nusaybin’e gitmek istedik. Şehre girmemize izin vermediler, biz de ilçeye girmemiz gerektiğini ısrarla söyledik. Bize karşı tazyikli su biber gazı yoğun bir şekilde kullanıldı. TOMA’ya yakın bir bölgedeydim. Ahmet Türk, ben, Emine Ayna’nın olduğu yere polis doğrudan beni hedef alarak su sıktı. Su başıma geldi, sersemledim, uzaklaşamadım. Çok yoğun gaza maruz kaldım, zorla bir bölgeye geldik. Beni görenler hastaneye kaldırdı. 3 saate yakın serum aldım, müşahede altında oksijen verildi. Ardından taburcu edildim. Sağlık durumum iyi. Şimdi Mardin’deyim. Parti grubumuz bize açlık grevi ile ilgili çağrı yaptı, inisiyatifi bize bırakarak, bir araya gelerek değerlendireceğiz. Partimiz açlık grevinin amacına ulaştığını hep birlikte başka etkili demokratik yöntemlerle meselenin takip edilmesi gerektiğini söyledi bize. Biz değerlendirme yaptıktan sonra kararımızı açıklayacağız kamuoyuna.”
Sokağa çıkma yasağının hukuk dışı ve mevzuata aykırı olduğuna vurgu yapan Sancar, buna karşı dava da açtıklarını da hatırlattı. İlçeye sokulmamalarının da hukuk dışı olduğuna dikkat çeken Sancar, en azından ilçede birtakım gözlem ve bazı görüşmeler yapma imkanını sağlanması gerektiğine işaret ederek, güvenlik gerekçesiyle buna dahi izin verilmediğini anlattı.
‘SAVAŞ POLİTİKASI ÜLKEYİ BÖLÜYOR’
Söz konusu uygulamayla ilçenin güvenliğinin ortadan kalktığını dikkat çeken Sancar, polis saldırısından sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li vekiller, yurt dışında çok sayıda parlamenterin kendisini arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiğini söyledi. Sancar, Kılıçdaroğlu ve diğer arayanlara şu ifadelerde bulunduğu belirtti: “Buradaki uygulamalar bir Türkiye’de barış şartlarını iyice darbetmekte, barış umutlarını vahim derecede kırmakta ikincisi ‘kopuş’ diye sürekli gündeme gelen durum giderek gerçekliğe dönüşmekte. Ülke fiilen ikiye ayrılmış durumda. İki farklı hukuk ve iki farklı sistem uygulanıyor. Fiili bölünme hükümetin savaş politikalarının sonucudur. Hukuken de bölmüştür. Bu toplumsal bir kopuşa götürecek. Bizim kaygı duyduğumuz nokta da bu.”
Sokağa çıkma yasağının sadece HDP’ye bütün baskı ve sindirmeye karşı oy veren seçmeni cezalandırma olarak görülmemesi gerektiğine vurgu yapan Sancar, Hükümetin, haklı taleplerine sahip çıkan Kürt halkına tehdit ve korku yoluyla mesaj vermek istediğini söyledi.
BATI KAMUOYUNA ÇAĞRI
Mithat Sancar, batıdaki kamuoyuna gazetemiz aracılığıyla şu çağrıda bulundu: “Batıda barışa ve birlikte yaşama inananların tepki göstermemesi ve ilgi göstermemesi halinde uygulanan burayla sınırlı kalmayacak. Özgürlüklere karşı zihniyet burayı laboratuvar olarak kullanıyor. Buradan çıkan canavarlar ülkeni doğusundan kuzeyine, güneyine her yeri etkiler. Bu tek Kürtlerin sorunu değil, hepimizin sorunu. Demokrasi ve barış içinde yaşamak istiyorsak buna karşı sesimizi çıkartmalıyız.” MeydanGazetesi.com.tr
HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar Evrensel Gazetesi’nden Şerif Karataş’a konuştu. ‘Güvenlik’ gerekçesiyle Nusaybin’de 11. gününde devam eden sokağa çıkma yasağının ilçenin güvenliğini tehlike altına aldığına vurgu yaptı. Hükümetin savaş politikasıyla ülkeyi fiili olarak ikiye böldüğüne dikkat çeken Sancar, sokağa çıkma yasağının hukuk dışı olduğunu vurguladı.
Sokağa çıkma yasağının 10. gününde Nusaybin’de ilçeye girmek isteyen ve aralarında DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna, Mardin Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Ahmet Türk ve HDP’li vekillerin bulunduğu kitleye polis gaz bombası ve tazyikli suyla saldırdı. Mithat Sancar, Nusaybin’deki gelişmeleri ve maruz kaldıkları polis saldırısını gazetemize anlattı.
Sancar, sokağa çıkma yasağının önce kısmi olarak kaldırıldığını ardından tekrar uygulamaya konulduğu söyledi.
‘BİZ ORADAYKEN HAYATLARINI KAYBETTİLER’
Yasağın 11. gününde olduğunu anlatan Sancar şunları söyledi: “11 gündür operasyonlar yapıldığı söyleniyor. Ancak kapsamına ve sonuçlarına dair bilgi alma imkanımız yok. Nusaybin girişine yaralılar geldi. İkisi orada bulunduğumuz esnada hayatlarını kaybetti. Biri tek kurşunla kafasında yaralanmıştı, diğeri de karnından tek kurşunla. Keskin nişancılar tarafından vuruldukları kesin. Keskin nişancıların hangi ölçüde neden bu şekilde davrandıkları açıklanmıyor yetkililer tarafından.”
YASAK HUKUK DIŞI
Nusaybin’de yaşananları büyük bir hukuk dışılık olarak değerlendiren Sancar, şöyle devam etti: “Nusaybin’in 150 bin civarında nüfusu var. Bunun yaklaşık 120 bininin ilçede olduğu kesin. Bunların temel ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları ciddi bir sorun. Elektrik, su uzun süre verilmedi. Şimdi tam olarak nedir durum bilgi alamıyoruz. Geceleri yoğun silah ve patlama sesleri var. Bunun savaş konseptinin uzantısı olduğunu biliyoruz. Hükümetin savaş politikası hem insani hem de siyasi açıdan büyük bir tahribatlara yol açtı. Bu durum Kürt sorununun kangrenleşmesine yol açacak.”
‘POLİS BENİ HEDEF ALDI’
Sancar, açlık grevlerine başlama nedenlerini ve dün yaşananları da şu ifadelerle anlattı:
“Ana akım medya ve ülkenin batı kesimindeki kamuoyu çok fazla ilgi göstermiyor. Bu duruma karşı başka imkan kalmadığı için 4 vekil açlık grevine başladık. Dün (önceki gün) ilçede yaşananları gözlemek için bir heyetle Mardin’den Nusaybin’e gitmek istedik. Şehre girmemize izin vermediler, biz de ilçeye girmemiz gerektiğini ısrarla söyledik. Bize karşı tazyikli su biber gazı yoğun bir şekilde kullanıldı. TOMA’ya yakın bir bölgedeydim. Ahmet Türk, ben, Emine Ayna’nın olduğu yere polis doğrudan beni hedef alarak su sıktı. Su başıma geldi, sersemledim, uzaklaşamadım. Çok yoğun gaza maruz kaldım, zorla bir bölgeye geldik. Beni görenler hastaneye kaldırdı. 3 saate yakın serum aldım, müşahede altında oksijen verildi. Ardından taburcu edildim. Sağlık durumum iyi. Şimdi Mardin’deyim. Parti grubumuz bize açlık grevi ile ilgili çağrı yaptı, inisiyatifi bize bırakarak, bir araya gelerek değerlendireceğiz. Partimiz açlık grevinin amacına ulaştığını hep birlikte başka etkili demokratik yöntemlerle meselenin takip edilmesi gerektiğini söyledi bize. Biz değerlendirme yaptıktan sonra kararımızı açıklayacağız kamuoyuna.”
Sokağa çıkma yasağının hukuk dışı ve mevzuata aykırı olduğuna vurgu yapan Sancar, buna karşı dava da açtıklarını da hatırlattı. İlçeye sokulmamalarının da hukuk dışı olduğuna dikkat çeken Sancar, en azından ilçede birtakım gözlem ve bazı görüşmeler yapma imkanını sağlanması gerektiğine işaret ederek, güvenlik gerekçesiyle buna dahi izin verilmediğini anlattı.
‘SAVAŞ POLİTİKASI ÜLKEYİ BÖLÜYOR’
Söz konusu uygulamayla ilçenin güvenliğinin ortadan kalktığını dikkat çeken Sancar, polis saldırısından sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li vekiller, yurt dışında çok sayıda parlamenterin kendisini arayarak geçmiş olsun dileklerini ilettiğini söyledi. Sancar, Kılıçdaroğlu ve diğer arayanlara şu ifadelerde bulunduğu belirtti: “Buradaki uygulamalar bir Türkiye’de barış şartlarını iyice darbetmekte, barış umutlarını vahim derecede kırmakta ikincisi ‘kopuş’ diye sürekli gündeme gelen durum giderek gerçekliğe dönüşmekte. Ülke fiilen ikiye ayrılmış durumda. İki farklı hukuk ve iki farklı sistem uygulanıyor. Fiili bölünme hükümetin savaş politikalarının sonucudur. Hukuken de bölmüştür. Bu toplumsal bir kopuşa götürecek. Bizim kaygı duyduğumuz nokta da bu.”
Sokağa çıkma yasağının sadece HDP’ye bütün baskı ve sindirmeye karşı oy veren seçmeni cezalandırma olarak görülmemesi gerektiğine vurgu yapan Sancar, Hükümetin, haklı taleplerine sahip çıkan Kürt halkına tehdit ve korku yoluyla mesaj vermek istediğini söyledi.
BATI KAMUOYUNA ÇAĞRI
Mithat Sancar, batıdaki kamuoyuna gazetemiz aracılığıyla şu çağrıda bulundu: “Batıda barışa ve birlikte yaşama inananların tepki göstermemesi ve ilgi göstermemesi halinde uygulanan burayla sınırlı kalmayacak. Özgürlüklere karşı zihniyet burayı laboratuvar olarak kullanıyor. Buradan çıkan canavarlar ülkeni doğusundan kuzeyine, güneyine her yeri etkiler. Bu tek Kürtlerin sorunu değil, hepimizin sorunu. Demokrasi ve barış içinde yaşamak istiyorsak buna karşı sesimizi çıkartmalıyız.” MeydanGazetesi.com.tr