Polisin tekmelerle adliye önünde belini kırdığı avukat Zeycan Balcı, kendisine saldıran polisin kimliğini tespit sürecini ve verdiği mücadeleyi BOLD’a anlattı.
SEVİNÇ ÖZARSLAN-BOLD ÖZEL-
Türkiye’de herkes, her an, her yerde polis şiddetiyle, işkenceyle karşılaşabiliyor ama hakkında soruşturma açılabilen, mahkemeye getirilen, ceza alan güvenlik görevlisi çok az. Son üç yıldır ise neredeyse yok gibi.Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 22 avukatın yargılandığı davanın 30 Mart 2016’da görülen duruşması sonrasında, meslektaşlarına destek olmak için adliye önünde oturma eylemi yapan avukatlara polis müdahale etmiş, avukat Zeycan Balcı Şimşek’in aldığı tekme darbeleri sonrası beli kırılmıştı.Şimşek, şahitlerin ve kameraların gözü önünde darp ile yapılan bu işkencenin sorumlularına karşı üç yıldır hukuk mücadelesi yürüttü ve nihayet kimliği tespit edilen Murat A. hakkında soruşturma başlatabildi.
Şimşek’e tekme atarak sakat bırakan polis memuru Murat T., 9 Aralık’ta İstanbul 22. Asliye Ceza Mahkemesi saat 09.30’da, “yaralama, kemiklerin kırılmasına sebep olacak şekilde kasten yaralama, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması” suçlarından yargılanacak.
ONUNLA YÜZLEŞMEK İSTİYORUM
“Onunla yüzleşmek istiyorum ve ceza alması için elimizden geleni yapacağız” diyen Şimşek hasta haliyle hiç vazgeçmeden sürdürdükleri hukuk mücadelesini BOLD’a anlattı.İki çocuk sahibi 36 yaşındaki genç avukat, adli tıbbın verdiği rapora göre sakat kalmış durumda. Yüzde 24 oranında malûliyet yani işten güçten yoksun kaldığını tespit edildi. Şimşek, sadece hukuk mücadelesi vermiyor, bozulan sağlığını geri kazanmak için de çabalıyor:
“Belimde iki kırık var. Kırıklar kasa saplandı ve o yüzden ameliyat yapılamadı. Felç kalma durumu olacağı için. Yaşam kalitem çok düştü. Çok ağrı var. Sürekli bir ağrı ile baş etmek zorundayım. Hastane çok ilaç kullandırdığı için bu arada ilaç alerjisi oldum. Sürekli eğilme ihtiyacı duyuyorum. Çok yürümek, ayakta durmak, araba kullanmak… Önceden 6 saat araba kullanırdım, şimdi bir saat kullanamıyorum. Gün içinde yorulduğumda korkunç bir ağrı oluyor, uyuyamıyorum. Ama yapacak bir şey yok, bununla baş etmek zorundasın diyorlar.Arada fizik tedavi görüyorum. Arada nöral tedavi oluyorum, tüm vücuduma 20 dakikada 300’e yakın iğne yapılıyor. 6 ayda bir bu tekrarlanıyor. Akupunktur iğneleriyle ağrı kesici ve çeşitli ilaçlar enjekte ediliyor, bütün vücudum morarıyor. Uyutmadan yapıyorlar. Tabi ki iyi geliyor. Ağrılar arttığında aletli plates önerdiler, onu yapıyorum. Yine de yürüyebiliyorum çok şükür.
3 YILDIR ÇOCUĞUMU KUCAĞIMA ALAMIYORUM
Önceden çok yoğun çalışıyordum, artık çok az iş yapabiliyorum. Biri 1,5 yaşında olmak üzere iki çocuğum var. O tarihten itibaren hiç kucağıma alamadım. Uyuduğunda bir yerden yere götüremiyorum. Alışveriş poşeti dahil hiçbir şey taşıyamıyorum. Belim kırıldı ama hayatımı da mahvettiler. Ben iki doğum dışında hiç doktora gitmeyen bir insandım. Hiçbir hastalığım yoktu. 3,5 yıldır sürekli hastane süreçleriyle uğraşıyorum.”
AYLARCA GÖREVLİ POLİSLERİN LİSTESİNİ BEKLEDİK
Şimşek, meslektaşı İbrahim Ergün ile birlikte yürüttükleri süreçte emniyet müdürlüğü, savcılık, bilirkişiler arasında sabrı zorlayan bir mücadele verir:“Her aşaması çok zordu bu sürecin. İlk önce Emniyet Müdürlüğü görev listesini göndermedi. Savcı liste gelmediği sürece benim yapabileceğim bir şey yok, kim olduğunu tespit edemiyoruz dedi. O gün görevli olan polislerin listesini almamız aylarca sürdü. O geldi, bu defa fotoğraftan teşhis yapmak için fotoğrafları yollamadılar. Çok ciddi ve ısrarlı bir süreç geçirdik. Bu arada 6 kez savcı değişti. Ve her bir savcının dosyayı ele alması 2-3 ay sürdü. Meslektaşlarımız resmen kapıda yattı. Sürekli taleplerde bulundular. Sürekli rapora gönderilmesini istediler. Polis memurunun fotoğraftan teşhisi çok zor oldu. Savcılık bunu tespit edecek bilirkişi bulamadı. Birçok bilirkişi yanaşmak istemedi. Birkaç bilirkişiye verildi, onlar dosyayı iade ettiler. En son bütün basındaki kamera kayıtlarını tek tek incelettik, bilirkişilerden yardım aldık, tek tek fotoğrafları bastırıp savcılığa sunduk. Savcılık emniyete yazdı ve emniyet nihayet kişinin ismini yolladı.”
Zeycan Balcı Şimşek, o polislere emir veren amirleri hakkında da suç duyurusunda bulunduklarını ama takipsizlik kararı çıktığını ifade ediyor:“Sadece memura dava açıldı. Biz emri veren bütün amirler hakkında suç duyurusunda bulunmuştuk. Diğerleri hakkında takipsizlik çıktı. Bir yargılamadan, cezalandırmadan söz ediyoruz ama bir aklanma da söz konusu. Emri verenler aklanmış oldu. Anayasa Mahkemesine başvurduk, bunlar da yargılanmalıdır diye. Olay kamuoyunun ve basının gözü önünde olduğu için ve ısrarlı bir süreç yürütüldüğü için bir polise dava açılmış oldu.”Bu süreçte karşı taraf da boş durmaz. Savcı, Zeycan Balcı Şimşek ve diğer avukatlara polise mukavemetten dava açar. Ancak davaya takipsizlik kararı verilir:
“Çağlayan Adliyesi önünde herkes basın açıklaması yapar, orası bunun için kullanılan bir alandır. Açıklama 1-2 dakika sürer biter. Savcı da, barolar da, avukatlar da herkesin kullandığı bir yer. Adalet nöbetleri iki yıl boyunca her hafta orada gerçekleştirildi. Savcı bize orada polise mukavemet gösterdik diye dava açtı. 2911. maddeden bu davaya takipsizlik verildi. Çünkü burası basın açıklaması alanıdır, yasal bir yerdir denildi. Görmüşsünüzdür, ben oturuyorum ve kalkamıyorum zaten. Çünkü cübbeme basıyorlardı. Ne kadar kalkmaya çalışsam beceremedim ve en sonunda tekmeleye tekmeleye aşağı indirdiler. Kayıtların tamamını izlediğimizde, öndeki polislerin meslektaşlarımızı ellerinden tutup dansa kaldırır gibi kaldırdıklarını gördük. Bir olay yok, polise karşı bir saldırı yok. Ama bizi arkadan tekmeleyerek işkenceyle almaya çalıştılar. Sistematik bir işkenceyle belimin kırıldığını düşünüyorum ve o yüzden de çok uğraştık, çok mücadele ettik.”
SAHİPSİZ BIRAKILIRSAK AKLANABİLİR
Şimşek bu tür davalarda kamuoyunun ve basının ilgisini önemli olduğunu vurguluyor ve herkesi desteğe çağırıyor:“Aklanabilir, bunu zaman içinde göreceğiz. Sahipsiz bırakılırsak aklanabilir. Eğer aklanırsa Anayasa Mahkemesi ve AİHM’ne başvuracağız. Ceza alması için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu sadece bana yapılmış bir şey değil. Hem avukatlık mesleğine, hem avukatlara yapıldı. Ben 1.55 boyundayım, 1.95 boyundaki polis saldırıyor. Bir devlet şiddetidir bu. Hem devlet, hem erkek şiddeti. Oturan bir kadını tekmeleyerek öldüresiye dövüyorsunuz. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Hem kadınları hem toplumsal muhalefeti destek olmaya çağırıyoruz. Sanık polis mahkemeye getirilmeyecekse getirilmesini talep edeceğiz. Eğer SEGBİS ile katılacaksa da SEGBİS’in yapıldığı mahkemeye gideceğiz. Orada olmak istiyoruz. Çünkü kendisiyle yüzleşmek istiyorum. Onun da beni görmesini istiyorum.”