Selim Çağlayan
Zaman’ın çocuklarıyız…
Zamanın bize denk gelen dilimidir kiminin nimeti, kiminin imtihanı.
Âli İmrân süresinden öğreniyoruz günlerin insanlar arasında devri daimler yaşadığını. Beraber okuduğumuz, beraber çalıştığımız, kişiler şekillendirir hayatımızı.
Aynı zaman diliminde yaşayan insanların imtihanıdır yaşadıkları.
Zamanın altın dilimindeyiz derken, aklımızın ucundan geçmeyen hadiselerin içinde bulduk kendimizi. Şubatın soğuğunu görmüş ama Allah’a tevekkülüyle, keyfini bozmadan çayını yudumlamış insanlara en zor gelen ise, aynı zamanı ve mekânı paylaştıkları kişilerden gelen sarsıcı darbelerdi.
Evet buydu boğazımızda düğümlenen buydu bizi en çok sersemleten.
Bir şey mi yaptık farkında olmadan.
Neden bu düşmanlık, neden bu kin ve öfke sorularıyla geçti devran.
Oysa biz, sen beni dövmekten, sövmekten çok yoruldun, hele biraz soluklan demeye razıydık Dile kolay, beraber muhabbet ettiğiniz, okul okuduğunuz, aynı yerde çalıştığınız insanlar, bitmez bir kin ve öfkeyle devamlı taarruzda bulundular.
Kanımızı içseler doymayacak öfkeyle baktılar göz göze muhabbet ettiğimiz dostlar…
Zamanın şehadetiyle bir acı hakikat ortaya çıkmaya başladı. O eski bildiklerimiz sadece bize karşı değil, yaşlı, genç hatta bebek çığlıklarından etkilenmeden hayatlarına zevkle devam etti.
Denizlerimiz ceset, topraklarımız kan gölü oldu…
Tarihimizde bize çok büyük dersler veren hadiselerin mevcudiyeti herkesin malumu.
Ama bunlardan öyle biri varki, iyi ile kötünün, hak ile batılın, melek ile şeytanın savaşı adeta.
Bir tarafta, hem doğunun hem batının hayranlığını kazanmış, tarihe adını altın harflerle yazdırmış, cennet mekan Fatih Sultan Mehmed.
Diğer tarafta ise tarihin en kanlı ve korkunç zanlısı kazıklı Voyvoda, bir diğer adıyla Drakula…
Drakula şeytanın soyundan demek.
Kim inanırdı ki bu iki zıt kutup, aynı mekanı paylaşmış. Ve kim inanırdı ki, Edirne Sarayında şehzadeler ile beraber yetişen Vlad, bir gün gelip Drakulalaşacak…
Peygamber iltifatına mazhar olmuş Fatihle dost ve yoldaş olmak varken, kendine şeytanın yoldaşı olmak. Öğrendikleri ile insanları aydınlatmak, milletine hizmet etmek varken katliamlar yapan, işkence odalarında yatan biri olmak.
İnsanlara can sunmak varken, insanların kanına, malına, ırzına göz koymak…
Bazı zamanlar vardır ki kazama kuşağıdır her dilimi.
Bu zamanlarda kazanmak çok büyük olduğu gibi kaybetmekte çok büyük.
Talihsizliğin en büyüğü, kazanma kuşağında kaybetme talihsizliği…
Peki, neydi saray eğitimi almış Vlad’ı, Drakula yapan şey?
Karabüyücüler ekmeğine, suyuna sihir mi kattı?
Fatih’e olan hayranlığı kıskançlığa, hasede galebemi çaldı?
Dünya iktidarı, hırsı gözünü mü kararttı?
Hücümatı sitte oklarına mı hedef oldu?
Bunlar düşünülmesi gereken, ders çıkarılması gereken konular…
Muhakkak bir gün uzmanları tarafından akademik olarak incelenecek bunlar. Ama bir gerçekte var ki muzur manileri olur fetih ruhlu kimselerin.
Drakulası olur Fatihlerin…