Savunma Sanayi Müsteşarlığı’ndaki görevinden 15 Temmuz’dan sonra KHK ile ihraç edilen Yusuf Bilge Tunç, Ankara’nın göbeğinde 6 Ağustos 2019’da siyah transporterla kaçırıldı.
528 gündür oğlundan gelecek güzel bir haberi bekleyen gözü yaşlı baba Mustafa Tunç, ‘‘Oğlum Yusuf Bilge Tunç 6 Ağustos 2019’dan beri kayıp. Arabasını Gimat civarında bulduk. 35 gün arabayı o şekilde tuttuk, olay yeri incelemesi yaptıramadık.” dedi.
”POLİS 35 GÜN BOYUNCA OLAY YERİ İNCELEMESİ YAPMADI”
Devletin hiçbir kurumundan kaçırılma olayıyla ilgili bilgi alamayan Tunç’un eşi, çocukları, annesi ve babası perişan perişan halde kendisinden bir haber bekliyor. Yusuf Bilge Tunç’un öğretmen emeklisi babası Mustafa Tunç, ‘‘En büyük çocuğum olan Yusuf Bilge Tunç’un 6 Ağustos 2019’da eve dönmediğini öğrendim. Ankara’da oturuyordu. Annesiyle birlikte apar topar Adana’dan Ankara’ya gittik. Binmiş olduğu arabayı GİMAT mağazalarının kuzey tarafında park edilmiş halde bulduk. Polis çağırdık, polis tutanakla arabayı bize teslim etti, olay yeri incelemesi yaptırmadı. Savcılığa başvurduk ancak savcılık da olay yeri incelemesi yaptırmadı. 35 gün boyunca arabayı orada tuttuk, olay yeri incelemesi yaptıramadık. Arabayı kaldırdık yıkayıp satışa çıkardık. Daha sonra emniyetten 6 sonra olay yeri incelemesi için gelip usulen bir inceleme yaptılar. Oğlum Yusuf Bilge Tunç o zamandan beri kayıp. Başvurmadığımız hiçbir devlet kurumu kalmadı. Her yere başvurduk ancak ciddi bir araştırma yapılmadı.’’
📌Mustafa Tunç @Mustafa29042933
"Oğlum Yusuf Bilge Tunç 6 Ağustos 2019'dan beri kayıp.
Arabasını Gimat civarında bulduk. 35 gün arabayı o şekilde tuttuk, olay yeri incelemesi yaptıramadık." @cigdemkc
AçıkGörüş Hakkımızpic.twitter.com/KrItA98E6Y— Kaybedilen Hayatlar (@kybdlnhayatlar) January 15, 2021
”YAŞAMIYORUZ, RUH GİBİ ORTALIKTA DOLAŞIYORUZ”
Yusuf Bilge Tunç’un ortaya çıkarılması için İçişleri Bakanlığı’na defalarca çağrıda bulunan HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’na konuşan baba Mustafa Tunç, ‘‘Yaşamıyoruz, ruh gibi ortalıkta dolanıyoruz. Nefes alıp veriyoruz ama buna yaşamak denirse. Annesi, eşi ve çocukları da öyle. Akrabalarımız da dostlarımız da sürekli soruyorlar bir gelişme var mı diye ama hiçbir gelişme yok. Sadece nefes alıp veren bir ruh gibiyiz. Böyle yaşamayı ben yaşamak olarak kabul etmiyorum. Üzüntü, acı, sıkıntıyla günlerimiz geçiyor.’’