Umutsuz karanlığın bile ışığı gizlediğine dikkat çeken Yılmaz Odabaşı: “Mesele, umutsuzluktan umut üretmektir. KHK ile mağdur olmuş, Gülen Cemaati’nden ve Sosyalistlerden binlerce insan var. Bakın, hakikat bu insanları bir araya getirerek mücadele ettiriyor. Demek ki demokratik taleplerimizde yan yana gelebiliriz ”dedi.
Enes Cansever-Sydney
Yazar ve Şair Yılmaz Odabaşı, müreffeh ve demokratik bir ülke istemenin hiçbir zaman suç olamayacağını belirterek; ” Adalet aramak dünyanın hiçbir yerinde suç değil. Bunu suç sayanların sorunudur. Hakkını istemek sonuna kadar sorumluluğumuzdur. Rahat olun.”dedi.
“TÜRKİYE’DE ACI ÇEKENLERİ UNUTMAMA VİCDANî BİR DURUM”
Huddled Masses Direktörü Dr. Ali Yurtsever’in Youtube kanalında ülkedeki gelişmeleri değerlendiren Odabaşı, yurtdışında yaşayanların, Türkiye’deki gazeteci, yazar, akademisyen ve binlerce insanın mağduriyetlerine dikkat çekti. Türkiye’de acı çeken kesimlerin unutulmamasının vicdanî bir durum olduğunun altını çizen Yılmaz Odabaşı, geçtiğimiz yıl Avrupa’dayken, konuştuğu pek çok insanın sosyal medya hesabının kapalı olduğunu öğrenmenin üzüntüsüyle karşılaştığını belirtti. Odabaşı; “Avrupa’daki bu insanlara nedenini sordum. Bir gün Türkiye’ye gidersek, bir yaptırıma maruz kalırız diye hesaplarını kapatmışlar. Ya bir gün ülkeye dönersem, devlet bana kızabilir. Peki kendi doğrularınızdan ne kadar feragat edebilirsiniz. Bu yanlış bir şey. Yurtdışında demokratik tepkilerini ortaya koymalılar. Vicdan diye bir şey var ” dedi.
“17 YAŞINDAYKEN FALAKAYA YATIRILDIM, HALA TEBLİGATLARLA UĞRAŞIYORUM”
17 yaşındayken yasak yayın bulundurmaktan dolayı falakaya yatırıldığını ifade eden Odabaşı, iki kitap yüzünden yargılanıp ceza aldığını belirterek; “Hala bu yaşta tebligatlarla uğraşıyoruz. Biz, o huzuru bulmadık, gelecek kuşak görsün isteriz. Bakınız karakol yakınımda. Haftada dört gün imza veren biriyim. Sosyal medyada tepkimi koyuyorum. Sabah da polis gelirse de gelsin diyorum”dedi.Türkiye’de AKP iktidarının STK’ları soluksuz bırakarak hepsinin önünü kestiğini belirten Odabaşı, pandemi sürecinde ciddi çalışan ve başarılı çalışmalar yapan Tabipler Odası’nın tek ayakta kaldığını hatırlatarak; “AKP onları da terörist ilan etti, diğerlerine ise kayyım atadı.” dedi.
“ÖNÜMÜZDEKİ BAHARDA CİDDİ SANCILI GELİŞMELERİN OLACAĞINI ÖNGÖRÜYORUM”
Avrupa’daki STK’lara çağrı yapan Odabaşı, ülkesini ve insanını seven, ülkesinin ve insanının AB standartlarında yaşamaya layık olduğunu düşünen biri olduğunu belirterek, söz konusu çağrının bir tür jurnalleme veya ülkenin aleyhtarı bir tutum olmadığına dikkat çekti. Şair Yılmaz Odabaşı; “Avrupa’daki STK’lar ve yapılan diplomatik ilişkilerin, AB’nin Türkiye yaptırımı açısından etkili olduğu bir gerçek. Bunu ülkemizin aleyhtarı olarak söylemiyorum. Bu bir jurnal değil. Bunların önemine vurgu yapmak istiyorum. Yeni bir dönem ve komplo teorilerinden söz ediliyor. Bu teorilerle ilgili yorum yapmak istemiyorum. Ama AB sürecinde yaşanacaklarla ilgili hepimiz merak içindeyiz. Türkiye’de bu çekişmenin ciddi sancılı sonuçlarının önümüzdeki baharda olacağını düşünüyorum. Çok somut sonuçlar söylemek doğru olmayabilir ama böyle gitmeyeceğini öngörüyorum.”şeklinde konuştu.
“ÖLÜMÜ KUTSAYAN İDEOLOJİLERDEN UZAK DURUYORUM”
Ölümü kutsayan bütün ideolojilerden uzak durmaya ve bütün canlıların yaşam hakkının kutsiyetine saygılı olmaya çalıştığının altını çizen Yılmaz Odabaşı, sözlerini şöyle sürdürdü; “Ben kendi adıma bir vicdan olmaya çalışıyorum, hiç kimseyi ötekileştirmeden. Ölümü kutsayan bütün ideolojilerden uzak durmaya çalışıyorum. Bütün canlıların yaşam hakkının kutsiyetine saygılı ve kendini vicdanla yükümlü bir insan sayarak, kamudaki yaraları, trajedileri görmeye çalışıyorum. Kim olursa olsunlar. Çünkü insan hakları herkes içindir. Herkes için olmalı. Fikrine en çok karşı çıktığım insanın dahi özgürlüğünü savunurum. Bilahare oturup tartışırım. Bu, demokrat olmanın gereğidir. Zaten ‘herkes bizim gibi düşünmeli’ dediğinizde demokrat olamazsınız. Orada Totaliter bir bakış açısı çıkar ki faşizme gider. Türkiye’de bu eksiklik var işte. Herkes kendine Müslüman. Ya da benim gibi düşünmeyen herkes, bana düşman anlayışı. Ya siyah ya beyaz.” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE, NOBEL ALAN BİLİM ADAMLARI YEŞTİRDİ. HALKIMIZ ‘YETER GARİ’ DİYECEK”
“Kendi coğrafyamızda huzurluyuz ama ülkenin coğrafyasında huzurlu değiliz” diyen Odabaşı, asıl meselenin umutsuzluktan umut üretmek olduğunu söyledi. Umutlu olmamız gerektiğini, zira umutsuz karanlığın bile ışığı gizlediğini kaydeden Odabaşı; yıkılan, köhneyen, çürüyen bir yükü Türkiye’nin daha fazla kaldıramayacağını söyledi. Türkiye’nin Pakistan veya Afganistan olmadığını, bir çok münevver insan ve Nobel ödülünü alan bilim adamları yetiştirdiğini hatırlatan Odabaşı; “Azımsanmayacak aydın profili ve kültür mirası var. Kolay pes edilecek bir ülke değiliz. Laiklerin ve Siyasal İslam satıcılarının yaptırımları doluyor. Bardak doluyor. Siz topluma oksijen gözenekleri açmazsanız, o basınç bir şekilde dışarıya çıkacaktır. Bakın Rusya’da daha dün gördünüz. Kitleler zincirinden boşalmış gibi, Rus polisinin karşısına dikildi. Bu anlamda insanların içindeki adalet duygusuna inanıyorum. Halkımız yetti gayri diyecek. Meselimiz umutsuzluktan umut üretmektir. “ diye konuştu.
Polisken evine baskın düzenlediği sosyalist öğretmenle KHK vesilesiyle dost oldu.İkili birlikte KHK’lara karşı hak mücadelesi veriyor.
“GÜLEN CEMAATİ VE SOL GURUPLARDAN OLUŞAN KHK’LILAR BİR ARADA MÜCADELE EDİLECEĞİNİ GÖSTERDİ.”
Umuttan herkesin umut üretebileceğini, önemli olanın ise karanlığın içindeki ışığı arayıp bulmak olduğunu ifade eden Odabaşı, sözlerini şöyle sürdürdü; “Böyle umutsuz panoramada bireyler çürüyorsa, yıkılıyorsa, çöküyorsa, psikolojik basınç varsa, basıncın açığa çıkmaması kaçınılmazdır. Biz, değişime ve zamanın dinamizmine inanıyoruz. Bugün Gülen Cemaati’nden KHK ile mağdur olmuş binlerce insan var. Solcu ve Sosyalist olup, yine KHK ile mağdur olmuş insanlar var. Bakın hakikat, bu insanları aynı dernekte bir araya getirerek mücadele ettiriyor. Demek ki demokratik taleplerimizde, adaletin doğru işlemesi için, bu ülkede gençlerimizin çocuklarımızın geleceği için bazı noktalarda gerçekten yan yana gelebiliriz.”dedi.
“CAN DÜNDAR’IN BUGÜN TV’YE DESTEĞİNİ TAKDİR ETTİM, ZAMAN’A DAYANIŞMAM NEDENİYLE, SOL GAZETESİ’NDEKİ YAZILARIMI KESTİM.”
Bugün Televizyonu’na yapılan ilk operasyonda sol kesimin sessiz kaldığını, Can Dündar’ın oraya giderek destek vermesini takdir ettiğini hatırlatan Odabaşı;”O zaman Can’ı kınayanlar olmuştu. İşte vicdan orda başlıyor. Sana benzemese de orada olman önemli. Mesela, Zaman Gazetesi’ne baskın olduğunda o zaman bir sol gazetesinde yazıyordum. Zaman için bir dayanışma yazısı yazdımğım için yadığım gazeteden imalı bir kınama aldım. Sol Gazetesi’nde yazan bir yazar olarak, imzamın Zaman’da görülmesini istemiyoruz demişlerdi. Ben de cevaben, ‘Zaman’a bir dayanışma yazısı yazdım. Bu baskı ve kantarın topuzu gün olur size de döner. Ayrıca ben sizin malınız veya yazarınız değilim. Sizin gazetenizde de dayanışma nedeniyle yazıyordum. Bugün itibariyle yazılarımı kesiyorum’ diyerek, sol gazetedeki yazılarımı noktaladım”diye konuştu.
“PERİNÇEK, AKP İLE ORTAK ÇALIŞAN SAHTE BİR SOLCU.”
Geçenlerde pek çok insanın dikkatinden kaçan çok dehşet verici bir yasanın çıktığına, söz konusu yasayla birlikte, kamusal olaylarda TSK dahil, uçak, helikopter, tank ve panzer kullanılabileceğine dikkat çeken Odabaşı sözlerini şöyle tamamladı;“Bu dehşet verici bir durum. Halkına karşı bir devlet silahlandığı zaman orada demokratik haklar olmaz. Onun için oksijensiz kaldık. Buna karşı çıkabilecek 68-78 kuşağının bazıları 70-75 yaşında. Yorgun ve rahatsızlar.Hasta olanlar var. 68-78 kuşağı biraz geriye çekildi. Bakmayın Perinçek’in 68 kuşağı demesine. Onların AKP ile koordineli çalıştığını zaten kamuoyu biliyor. Onlar sahte solcular. 68 ruhu yok artık. O direngen, mücadeleci ruh kalmadı. Genç kuşak ise;tecrübesiz. Arif Sağ, Aleviliğinden dolayı görevinden alındı, yerine kayyım atandı. Müjdat Gezen imza veriyor, Metin Akpınar 80 yaşına rağmen duruşmaya çıkarıldı.” Programın sonunda Odabaşı, ‘Yenilgim Bir Gül Olacak’ adlı şiirini okuyarak sözlerini tamamladı.ZAMAN-Avustralya