Kara günler, kapkara günler, hakkıyla âhirzamân…
Çok afedersiniz, at izi gerçekten it izine karıştı, ortalık tozduman.
Her taraf is, pis, çamur…
Üstâd Hazretleri 5.Şuâ’da “Âhirzamân fitnesi öyle dehşetlidir ki bulaşmadığı kimse kalmaz” diye ifâde buyurur.
Şeytân, zarâr, herşey hepimize dokundu.
İşlerin buraya geleceği birkaç yıl evvelinden belliydi…
Cemaât bir cihâd-ı ekber yaşayacaktı…
Kendi içinde kendisiyle yaşayacağı bir hesaplaşma, ağır bir imtihân…
Makam, mansıp, güç, para vesâire, nefisler, egolar…
İmtihan derinleşecek diye korkarken, kendimizi tam göbeğinde bulduk, tünel gittikçe daralıyor, elek inceldikçe inceliyor…
Ağır bir kalibrasyona tabi tutuluyoruz, âhireti kim kazanacak ?
Kim kaybedecek ?
Ayakta kalabilecek miyiz acaba ?
Büyüğümüz sürecin başlarında “İşler öyle karışacak ki kimsenin çözmeye gücü yetmeyecek, en sâfi akıl ve kalbler dahi bulanacak” demişti…
Koyu bir sis perdesi altında iç-dış, ak-kara, gece-gündüz birbirine girdi.
Zemzem misâl su, bulandı…
Biz fitneyi tanımıyorduk !
Fitne nasıl bir problemmiş şimdi yakînen görüyoruz “Fitne katilden şiddetlidir” hakîkâti bütün çıplaklığı ile gözler önüne serildi…
Nasıl bir şeyse hepimiz, herbirimiz koca Hizmet’i birbirimizden kurtarmaya gayret ediyoruz!
Ne garip değil mi ?
Dünün birbirine destan dizen kardeşleri bugün biri diğerinden emîn değil, bir hay-huydur gidiyor…
İmtihân üzre imtihân, künde üstüne künde…
Nerede ihlâs?
Nerede uhuvvet?
Allâh bizi afvetsin ! Bu durumda daha çook çekeriz.
Vâ esefâ! Deyip Yâkupvâri dövünüp dursak sezâdır…
Gulyabânilerin istedikleri buydu, zân ve su-i zân ekip, iftirâk, ayrılık biçmek.
Kimbilir kaç kardeşimizin içinden kollarını iki yana açıp “nereye gidiyorsunuz ?” diye haykırmak geçiyor fakat bağırsan ne çare…
Yalan-dolan, iftirâ-itirâf, mış-muş bir keşmekeştir gidiyor.
Oluklardan neredeyse hep zift akıyor, nûra hasret kaldık…
“Fitne” dedim ya, ithamlar havada uçuşurken, ithâm edilenler susuyor…
Sussan “sükut ikrârdan gelir”
Evet, sussan fitne, konuşsan fitne…
Soran haklı, susan haklı…
Gelde çık işin içinden !
“Yolun Kaderi” diyemezsin, eğer dersen kardeşlerin linç eder…
Ne ağır bir sınanma…
İnsanlar gerçekleri bilmek, doğruları bulmak istiyor ve sordukça soruyor…
Bir tarafımız habire konuşurken, bir tarafımız sustukça susuyor.
Bununla berâber ;
Bence “susmak” sâdece “zân” halkasını büyütüyor, hemde su-i zân…
Cemaât Vicdânı’nın rahatlaması için ilgililer doğru bilgileri dile getirmeli, konuşmalı.
İnsanlar bir ışık bekliyor…
Acizâne bu durumda Büyüğümüz’ün de “Çıkın cevap verin,konuşun” diyeceğinden emînim…
Şahıslar vicdanî, ahlâki hattâ gerekirse hukukî cevap hakkını kullanmalı ama konuşmalı.
Müddei iddiâsını isbatla, muhatab ise kendini savunmakla yükümlü…
Şahısların (varsa) hatâları temiz bir topluma yüklenilemez!
Günümüz dünyâsında susar, savunmanızı yapmazsanız her şey üzerinizde kalıyor.
Kim ne demiş ?
Kim ne yapmış ?
Hizmet Erbâbı’nın temiz vicdanları artık rahat yüzü görmek istiyor…
Daha evvel yazmıştım “Bitmeyen kredi “Güven” ya biterse ?” ne olur halimiz ?
Ne olur insaflı olun, birbirinizle boğuşurken büyük temiz bir topluluğa zarar vermeyin…
Falanlar, filanlar sizlere sesleniyorum, duyuyor musunuz ?
Mes’ulsünüz !
Birileri üzerinden birbirinizi döverken, saf zihin ve yürekleri idlâl ediyorsunuz !
Bu hengâmede benim yapmayı düşündüğüm ve karar verdiğim şey birçok arkadaşımın düşündüğü ve yaptığı şey, yâni yine ve tekrâr şudur ;
” Biiznillâh dâvâm Rabbim’in dâvâsı,
Şefim, şefiim, efendim Resûlullâh (sav)
İnşâAllah Üstâd, Üstâdım, Hocam, herşeyim.
Eserler, eserlerim, Hizmet, hizmetim…
Bu duyguda olan herkes kardeşim…
Emelim dînimin referansı ile insanlığa hizmet, geride kalan herşey ve herkes lâf-ı güzâf !
Hürriyetim Rabbime kulluğumdadır,kimseye değil”
Diyerek, yılmadan bıkmadan gayret etmek.
Kur’an, Sünnet, Eserler, Üstâd, Hocam ortada, ben onlara tâbiyim…
Ölçüm de, yolum da belli, bendeki noksan, kusur onların değerini düşürmez, düşüremez.
Hiç bir şahıs, hiç kimse de değerlerini düşüremez, yapan kendine yapar…
Harcayan sâde kendini harcar !
Hepimiz hesap vereceğiz !
Soran da hesap verecek, susan da…
Haklı da hesap verecek, haksız da !
Şaşmaz bir mîzana, yanılmaz bir adâlete, herşeye hâkim olan bir Hakîm’in huzuruna gidiyoruz…
Bilmek isteyen sorsun, susan konuşsun !
Allâh herşeye nigahbân !
Görüyor, biliyor…
Ne diyeyim biz de bekleyip göreceğiz, olanda hayır vardır…
Yolumuz O’nun (cc) yolu, geçmiş, bugün ve geleceğiyle bir bütün olan “Hizmet” kimseyle kâim değil, ama Allâh’la dâim ve gâliptir…
Sen, ben, o olsakta, olmasakta “Yol” menzile varacak !
Yine de kaybetmek istemiyoruz, kimsenin kaybetmesini de istemiyoruz…
Allâh sonumuzu hayretsin !
@MANSURTURGUT