Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle yargılanan ve 3 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olan gazeteci Meltem Oktay, maruz kaldığı baskıları Türkiye Tribünali’nde jiri karşısında anlatıyor.
İşte açıklamalarından satır başları:
– Dicle Haber Ajansı’nda gazetecilik yapıyordum. Çözüm sürecinin ardından yaşanan çatışma ortamını ve sıkıyönetim uygulaması olan sokağa çıkma yasaklarını izlemek için Nusaybin’e gönderildim.
– Nusaybinde yaşananları 6 ay boyunca, insanların içinde yaşananları aktararak çalıştım.
– Nusaybin’in nasıl ağır silahlarla dümdüz edildiğini tüm dünya ile paylaştım. Benimle birlikte Nusaybin’e gelen dünya medyasından gazeteciler vardı, tamamına yakını ‘ajanlık’ suçlaması ile gözaltına alındı.
– Gözaltına alınan gazetecilere benim fotoğraflarım gösteriliyormuş. Bu sebeple daha dikkatli davranmaya çalıştım. 12 Nisan’da bir televizyon kanalına canlı yayın için bağlanmak için hazırlandığım sırada zırhlı araçlarla 15 özel harekat polisi kapımı kırarak evime gelindi.
– Aynı evi paylaştığım Uğur Akgül adındaki arkadaşımı yere yatırıp kafasını tekmelediler. Ben de başka bir polisin ‘Emniyete gidelim görüşeceğiz seninle, ben onu konuşturmasını bilirim. dedi.
– Bu yaşadıklarımın 15 temmuz öncesinde yaşandığını özellikle belirtmek istiyorum. Polisin 2 saatlik araması sonucu gazetecilik ialışmamda kullandığım kamera mikrofon bilgisayar gibi araçları suç delili olarak kayda alındı.
– Karakola götürdüklerinde bir kadın polisi tarafından iki kez ‘çıplak arama’ya maruz bırakıldım. Avukatım olmadan beni ‘Sohbet etme’ bahanesi ile ayrı bir odaya aldılar ve bana onlar için çalışmamı istediler, ben de reddettim.
– Polislerin ilk geldiği an çalıştığım yayın kuruşuşuna ‘gözaltına alınıyoruz’ diye mesaj atmıştım. Karakolda polis, ‘Dua et medyada haberin çıkmış, yoksa neler olacağı belli olmazdı’ dedi.
– İddianemde biri MİT ajanı olmak üzere 9 tanık benimle ilgili iifade veremiş. İ;lk mahkemede MİT ajanı hariç 8 kişi ‘verdikleri ifadelerin işkence altında alındığını’ söyleyerek geri çektiler.
– Hakkımda açılan ‘Örgüt üyesi’ davasından beraat ettim, ama propaganda yaptığım gereçkesiyle 4 yıl hapis cezasına çarptırıldım. Hapishaneyi daha önce tecrübe ettiğim için yurtdışına çıkmaya karar verdim. Bir grup mülteci ile BUlgaristan’a geçtim, orada yakalarak, üzerimizdeki herşeyimiz alınarak ‘Push-Back’ yapıldım. TÜrkiye’de yakalanarak yeniden hapse girdim.
– Cezamın bitmesine 2 ay kala tahliye edildim, Yargıtay’a giden dosyama, yazdığım haberler ve çektiğim fotoğraflar suç kabul edilerek yeni bir dosya daha eklendi. 15 Ocak 2020’de Yunanistan’a geçtim. Yunanistan benim için güvenli bir ülke değüldi, ardından 4 ülkeyi yürüyerek geçip iltica ettim.
Soru (Angelita Baeyens): Diğer medyanın yüzeysel haberler yaptığını söylediniz neden yüzeysel haber yapıldı sizce
Cevap: Yandaş gazeteci Nazlı Çelik bulunduğum ilöeye geldi, Zırhlı aracın içinde bir tur attırılarak polislerin korunmasında propaganda haberi yaptırıldı. Ben hak ve halk odaklı habercilik yapmayı tercih ettim
Soru (Angelita Baeyens): Şu an hangi mesleği yapıyorsunuz?
Cevap: Burada Medya haber portalında mesleğime devam ediyorum.
Soru (Dr. John Pace): 2016 öncesinde çalışmalarınızın bir risk oluşturduğuna, gözaltına alınabileceğinize dair bir uyarı aldınız mı?
Cevap: 1995’te babam tutuklanıp işkence gördü. Kürtler olarak çok çok öncesine dayanan bir baskı süreci yaşıyoruz. Ben zaten bunları bilerek ve okuyarak gazetecilik mesleğini seçtim.
Soru (Dr. Johann van der Westhuizen): Hangi terör örgütü ile ilgili bağlantılı olmakla itham edildiniz ve ne kadar hapiste kaldınız?
Cevap: PKK üyesi olmakla suçlandım. 3 yıl hapis yattım
Soru (Dr. Johann van der Westhuizen): PKK’ya üyemisiniz?
Cevap: Hayır üye değilim, üye de olmadm.