CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hafta sonu yaptığı açıklamayla siyasette ‘helalleşme’ tartışması başlattı. Yayınladığı açık mektupla helalleşmeyi amaçladıkları kesimleri açıklayan Kılıçdaroğlu’na, 5 yıldır Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP’nin eski Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş da destek verdi.Politikyol‘da ‘Helalleşme’ isimli bir yazı kaleme alan Demirtaş, kendi hatalarıyla yüzleşeceklerini vurgulayarak, “Hep birlikte helalleşeceğiz” dedi.
Demirtaş’ın yazısı şöyle:
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz hafta, helalleşme kavramını kullanarak önemli bir açıklama yaptı. Her türlü siyasi taktik hesaptan, ittifak ve seçim tartışmalarından bağımsız bir şekilde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasını toplumsal uzlaşma ve ülkemizin iç barışı açısından çok önemsiyor ve yürekten destekliyorum. Çünkü geçmiş hatalarımızla samimi, dürüst ve cesur bir şekilde yüzleşip karşılıklı helalleşmeden hiçbir sorunumuzu kalıcı olarak çözemeyiz. Bu nedenle, Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP’nin Genel Başkanı sıfatıyla yapılmış bu açıklama tarihi önemdedir ve mutlaka sahiplenilmesi, desteklenmesi ve güç verilmesi gereken ciddi bir adımdır.
Helalleşme veya yüzleşme dediğimiz şey, geçmişin hatalarından sorumlu olanları bulup suçlamak ve cezalandırmak değildir. Geçmişteki hataların, acıların bir daha asla tekrarlanmayacağına dair tüm kesimlerin birbirlerine ve elbette devletin tüm kesimlere teminat vermesidir. Bunun için hataların varlığını ve sonuçlarını kabul ederek içten bir şekilde özür dileyebilmektir. Her şeyden öte, toplumun travma sonrası tedavisi için gereklidir bu. Bir arada güven ve huzur içinde yaşayabilmek, birbirimizin yüzüne bakabilmek, birbirimizi sevebilmek için gereklidir. Bunları sağlamadan hangi toplumsal zemin üzerinde uzlaşıyı ve demokrasiyi kurabiliriz ki?
YÜZLEŞMEYE, BARIŞMAYA İHTİYACIMIZ VAR
Demokrasi, hepimizin kendi dairesinde huzur içinde, komşularıyla barışık şekilde yaşayabileceği bir apartmansa helalleşme de o apartmanın temelidir. Temel olmadan, temel sağlamlaştırılmadan istediğimiz kadar güzel bir apartman yapalım, o apartmanın bir süre sonra çökmesini engelleyemeyiz. Şu anda ne temel var ne de apartman. Hepimiz, çadırlarda hayatta kalmaya çalışan depremzedeler gibiyiz. Etrafımız enkaz yığınlarıyla, acılarla dolu bir haldeyken çıkış yolu, kurtuluş yolu arıyoruz. Bu durumda yapmamız gereken ilk şey, tüm Türkiye olarak el ele vermek, toplumsal birliğimizi sağlamaktır. İşte bunun için de helalleşmeye, yüzleşmeye, birbirimizle barışmaya ihtiyacımız var. Bunu sağlayabilirsek gerisi artık çok kolay. Bütün sorunlarımızın çözümü, çorap söküğü gibi arkasından gelir.
Bu noktada Sayın Kılıçdaroğlu’nun çabası çok kıymetli. Toplum, devamının gelmesini bekleyecektir. Sadece şimdi değil, ileride iktidar değiştiğinde, bu helalleşme sürecinin devlet adına da kurumsal ve resmi olarak işletilmesi gerekir. Ancak bu sorumluluk ne sadece CHP’nin ne de sadece Sayın Kılıçdaroğlu’nundur. Başta siyasetçiler olmak üzere herkes samimiyetle ve cesaretle elini taşın altına koymak, kendi payına düşen sorumluluk gereğince yüzleşmeye dahil olmak zorundadır. Bunun basit oy hesaplarıyla yaklaşılacak bir konu olmadığını herkesin iyi anlaması gerekir. Kaldı ki samimiyetle özeleştirisini ortaya koyan siyasetçiyi, halk kesinlikle bağrına basacaktır. Yine de ahlaklı davranmak ve risk almaktan da çekinmemek gerekir. Başka türlü siyasi öncülük de yapılamaz, toplumsal değişim de sağlanamaz. Bu nedenle, Sayın Kılıçdaroğlu’nun inisiyatif alması kıymetlidir, helalleşme için yola çıkması önemlidir.
SİYASETÇİLER OLARAK DAHA FAZLA İNİSİYATİF ALMALIYDIK
Doğrusu, bu konu dışarıda nasıl tartışılıyor, çok takip etme imkanım olmadı. Nihayetinde bizler haksız ve hukuksuz bir şekilde hapiste tutuluyoruz. Buradan özeleştiri yapmamız kimilerince istismar edilecek, birilerine yaranma çabası olarak yorumlanabilecektir. Kaldı ki biz siyaseten eleştirildiğimiz için değil, siyasi bir kumpas sonucunda buradayız ve siyasileşmiş mahkemelerde çok ağır ceza istemleriyle yargılanıyoruz. Bu durumumuza rağmen, bizim de halka karşı özür borcumuz var. Ben şahsen, bu özeleştiriyi ve özür dileğimi halka sunmaktan geri durmam, özeleştirimizin muhatabı siyasetin aparatına dönüşmüş mahkemeler değildir elbette. Bununla birlikte halkımıza, tüm Türkiye toplumuna sözümüz olsun, biz de kendi hatalarımızla yüzleşecek ve hep birlikte helalleşeceğiz.
Evet, sorunları biz yaratmadık, sorunların kaynağı biz değiliz ancak siyasetçiler olarak eğer doğru ve başarılı bir politika izleseydik çözümsüzlükten beslenenlerin ekmeğine, istemeden de olsa yağ sürmemiş olurduk. Kendi adıma bu sorumluluğu her zaman kabul ettim ve halen aynı noktadayım. Kimlik siyasetini aşarak toplumun tamamını kucaklamayı başarmalıydık. Şiddetin tümden devre dışı kalması için siyasetçiler olarak daha fazla inisiyatif almalı, öne çıkmalıydık.
İKİSİ BİRLİKTE YAPILMALI
Halkımızın haklı taleplerini daha doğru ve ikna edici bir dille anlatmayı, temsil etmeyi başarmalıydık. Bize yönelik ağır saldırılara ve kara propagandaya rağmen hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan barış politikalarını hayata geçirmeliydik. Bunlar bizim eksiklerimiz, hatalarımızdır. Ve eminim bizden dolayı kırılmış, incinmiş milyonlarca insan da var. Dolayısıyla helalleşme ve yüzleşme bizim de sorumluluğumuz. Unutmayın, helalleşme için samimiyetle özür dileyebilmek zayıflık değil, cesaret ve erdemdir. Yüzleşme konusu sulandırılmadan, istismar edilmeden tüm kesimlerce desteklenir ve herkes iğneyi önce kendine batırırsa demokrasinin önü açılır, toplum nefes alır.
Son olarak yüzleşme, sosyolojinin ve toplumsal psikolojinin konusudur. Hesaplaşma ise hukukun alanına girer. Helalleşme süreci sağlıklı bir şekilde işletilirse bağımsız yargı önünde hesaplaşma da daha kolay ve mümkün olur. Zaten ikisi birden yapılamazsa adalet sağlanmış olmaz. Elbette yakın zamanın ağır suçları yargı önünde hesaplaşmaya konu olacaktır ama ondan önce, yüzleşme ve karşılıklı helalleşme için hep birlikte adımlar atmalıyız.
Selamla, sevgiyle…