Bu yazıda, iyi gün şakşakçılarından, her devrin adamı, iktidar yalayıcısı Mehmet Barlas’tan söz etmek istiyorum. Ancak bana onun kim olduğunu tek cümleyle tarif edin derseniz, şöyle özetleyebilirim: ‘Gazeteciliğe başladığı günden bu yana tam 29 Başbakan ve 35 Hükümet görmüş ve hepsinin de destekçisi olmuş omurgasızlar familyasının bir ferdidir.’
Bu iyi gün şakşakçısı, 1995’te Hizmet Hareketi ile ilgili bir programda şöyle konuşur: “İnsanın sözüyle özü bir olmalı. İkiyüzlü sahtekarlardan bıktım. Bir yandan hem övgüler düzüp bir yandan da kara listeler hazırlayacaksın. Bir yandan ne güzel okullar açmışsın derken, diğer yandan onun hakkında yasaları; bence yasa dışılıkları harekete geçirenlerden artık nefret ediyorum. Benim ümidim şudur. Hizmet hareketinin açmış olduğu bu okullardan mezun olacak gençler Türkiye’nin yarınına ışık tutacaklardır. Bu eğitim yuvalarını teşvik eden Hocaefendi’ye saygılarımı sunuyorum”.[1]
Kendisi o dönem Yeni Şafak gazetesinde yazmaktadır. 30 Eylül 2000’de “Hocaefendi Sendromu” diye bir yazı dizisi yapar. Bu yazı dizisinde Hocaefendi’yi ve Hizmet Hareketini över. Daha sonra bu dizisini “Sosyo-politik bir gerçek olarak Hocaefendi Sendromu” adıyla kitap olarak da yayınlatır. Bu kitapta Hizmet Hareketi hakkında ileri sürülen iddialara karşı çıkar.
“İnsanın sözüyle özü bir olmalı” diyen aynı Barlas, 19 Ekim 2016’da kaleme aldığı bir yazıda ise “Ya Obama F.TÖ’nün Beyaz Saray imamı ise…” başlıklı şöyle bir yazı yazar: “Sizin de zihninizde “Acaba Obama da F.TÖ’cülerin Washington’daki imamı mı” sorusu zaman zaman oluşmuyor mu?
Babası Kenyalı olduğuna göre, F.TÖ’nün Afrika’daki faaliyetinden etkilenmiş olamaz mı bu aile?
Yorumu size bırakarak onun neme nem bir yalaka olduğunu göstermeye çalışacağım.
Şöyle ki: Kendisi 1942 yılında doğmuştur.
Babasının dedesi muallim, kendi dedesi Yargıtay üyesi hâkim olup onun kendi ifadesiyle, ‘Doğuştan beyaz Türk’tür. Kendisi hukuk mezunu olup Gazeteciliğe Son Havadis’te başlayan Barlas, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Güneş, Milliyet, Sabah, Hürriyet vs. aklınıza gelebilecek her gazetede yazmıştır.
Onun meslektaşı Emin Çölaşan, kendisiyle uzun süre kavga eder.
Bunun neticesinde onunla ilgili onlarca yazı yazar.
Fakat bunlardan en ilginç olanı 1998’de yazdığı şu yazıdır: “Kamuoyunda ve bizim aramızda Liboş Mehmet olarak bilinen Barlas, gazeteciliğe iş bitiriciliği ve ihale takibini getiren ilk kişilerdendir.
Kendisi para kazanmanın, köşe dönmenin, bir yerden kovulduğunda öbür yerlere nüfuz edip girmenin ustasıdır.
Parayı veren herkesin düdüğünü çalan ve geçmişin hızlı solcularından biri olan Barlas, yıllar içerisinde neredeyse bütün medya kuruluşlarında çalışmış bir tüccar gazetecidir.
Barlas bir röportajında, ’12 Eylül’ü desteklediniz’ diyen gazeteciye, ‘’Kenan Evren iyi niyetli bir adamdı. Ona hep teşekkür duygum var’ diye cevap verir.
İlginç bir yalaka olmasından dolayı Özal başbakan olunca onu destekler.
Daha yakın zaman önce söylediği ‘Tayyip Erdoğan’ı yedirmem’ cümlesini ilk defa Özal için kullanmıştır.
28 Şubat döneminde Andıç Olayı’yla Sabah’tan kovulan Barlas, soluğu Zaman Gazetesi’nde alır.
Ardından Yeni Şafak’a geçer ve burada bir süre yazdıktan sonra bu kez Akşam Gazetesi’nde yazmaya başlar.
Tayyip Erdoğan’ın başbakan yapılma süreci başladığında Erdoğan’ın yanında konuşlanır.
Her daim Erdoğan’ı destekleyen Barlas, ‘velinimeti’ne asla toz kondurmaz. Mesela bir programda Erdoğan, ‘Medya, icraatlarımızı vermiyor’’ diye yakınınca, ‘Efendim siz de çok icraat yapıyorsunuz’ diyerek yağdanlık vazifesini kusursuz yerine getirir.
2011 yılında çözüm süreci başladığı zaman bir TV’ye çıkıp, ‘Öcalan asla ayrı bir Kürt devleti taraftarı değil, fazla, zerine gidilmemeli’ diyerek iyi bir iktidar yalayıcısı olduğunu göstermiştir.
17-25 Aralık döneminde Erdoğan’la çıktığı bir programda, ‘Çok çalışıyorsunuz, buna nasıl dayanıyorsunuz? Merak ediyorum, günde kaç saat uyuyorsunuz?’ diyerek mevzuyu değiştirir ve asıl yolsuzluk meselesine hiç girmez.
Tam 25 Aralık 2017 tarihinde NTV’de yaptığı programda ‘Türkiye’nin en önemli sorunu yolsuzluk mudur?’ diye sorabilecek kadar omurgasızlar familyasından olduğunu ispatlar.
Aynı 17-25 Aralık hırsızlık operasyonları sırasında, ekrana çıkarak, ‘’Bir bakanın oğluna operasyon yapılmadan önce babasına söylenmesi gerekir. Babası gerekirse oğlunu uyarır’ diyerek nasıl bir şakşakçı olduğunu net ortaya koyar.
Bir gazeteye verdiği röportajda ise, ‘Erdoğan’ın en çok hangi huyunu seviyorsunuz?’ sorusuna, ‘En çok yalan konuşmamasını seviyorum. Erdoğan asla yalan söylemez’ der.
Evet sizde fark etmiş olmalısınız ki Barlas’ın şakşakçılık hızına yetişmek nerdeyse mümkün değil.
O, Pandemi bütün hızıyla sürerken; “İyi ki pandemiye Erdoğan’ın merkezinde bulunduğu başkanlık sistemi döneminde yakalandık.
Hem halk tedavi ediliyor hem de moral motivasyon veriliyor…” diyerek, her devrin şakşakçısı olduğunu bir daha ispat etmiştir.
Yazıyı, bir yerde görmediğim ancak sağlam bir kaynaktan duyduğum şu bilgi notuyla bitireyim.
İyi gün şakşakçısı olan bu yalaka, Hizmet Hareketini bitirme süreci başladığı günlerde şu meyanda bir şeyler söyler: “Fethullah Hoca kendisine yapılan her türlü hakareti, haksızlığı vs. affeder. Ama iktidar affetmez. Onun için şimdi işimize bakalım. Sonra Hocaefendi ile helalleşiriz.”
Evet, Hocaefendi kendi hakkından vazgeçtiğini bir konuşmasında ifade etti.
Ancak Hizmet Hareketine mensup, milyonların hepsi henüz haklarından vazgeçmiş değil.
Bir de Allah’ın, Hz. Peygamberin, Kur’an’ın ve bu davayı bir bayrak halinde bu güne kadar taşıyanların hakkı meselesi var.
Acaba her devrin adamı, iktidar yalayıcısı Barlas, bunları hesaba katıyor mu?
[1] https://www.dailymotion.com/video/x6s0uyg