MUHSİN AHMET KARABAY-TR724.COM
Abdülhamit Gül, Adalet Bakanlığı koltuğundan alınıp yerine bu koltuğun eski sahibi Bekir Bozdağ atandı. Gidecekleri dönemde son oyunlarını sahneye koymak için emir komuta sisteminde çalışan bir isme ihtiyaç vardı. Bozdağ bunun için getirildi. Bozdağ’ın getirilişinin bir başka nedeni daha var.
Eski Bakan Abdülhamit Gül, hukukun olmadığı ülkede hukuku savunuyor görünen bir isimdi. Yeni Bakan Bekir Bozdağ ise görünürde de olsa hukuku savunma gereği duymadan verilen talimatı yerine getiren bir isim olma özelliğini taşıyor.
Gül’ün bakanlık koltuğundan alınırken, “görevden affını istemesi” ve “af talebinin kabul edilmesi” gibi ifadeler işin dışa düzgün fotoğraf verme çabası.
Bir bakanın kendisinden sonra görevi teslim ettiği kişiye başarılar dilemesi bir devlet geleneği. Bakan Gül, sosyal medyadan yaptığı paylaşıma göre görevden alınmadı, kendisi istifa etti. İstifasını kabul ettiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şükranlarını arz etti.
Ancak işin perde arkasına baktığınızda istifa değil, ayrılması isteniyor. MHP destekli İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Berat Albayrak’ın gitmesiyle bir rakibini saf dışı bırakmıştı. Abdülhamit Gül’ün gitmesiyle de bir ayak bağından daha kurtulmuş oldu.
Aralarında ciddi bir savaş olsa da esasında Berat Albayrak ile Süleyman Soylu arasında kamuoyu önünde yaşanan açık bir rekabet yok gibiydi. Kamuoyunda “omuz darbesi” diye nitelenen sürtüşme işin yarenlik yapma boyutundan öte bir şey değildi.
Abdülhamit Gül’ün gitmesiyle AK Parti’deki güç savaşında dengeler değişmiş oldu. Bu adımla şahinler kanadı güvercinlerden bir kelle koparmış oldu.
9 Kasım 2021 tarihli “Üçüncü raunttan sonra Soylu mu, Gül mü gidecek?” başlıklı yazımda Soylu ile Gül arasındaki rekabeti anlatmıştım. İki ismin kamuoyu önünde yürüttüğü rekabetten örnekler vermiş ve “MHP Bakan Gül’ün kellesini istiyor” demiştim.
Farklı konularda Gül-Soylu düellosundan kesitler yansıtmış ve yazının sonunda Gül için, “İktidarın bu etkisiz eleman bakanı, bakalım üçüncü raunttan sonra ringe rakibinin karşısına dördüncü raunda çıkabilecek mi?” diye sormuştum.
Soylu, annesinin vefatı ardından yazılanlara isyan etmiş buna karşılık Gül, yasaların dışında adım atılamayacağını söylemişti. Soylu’nun muhtarlara “Metruk binaları yıkın hukuk arkadan gelsin” çıkışına karşı Gül, “hukuk önden gidecek” demişti.
GÜL, SOYLU KARŞISINDA DÖRDÜNCÜ RAUNTTA NAKAVT OLDU
Açık söylemem gerekiyor. Ben Gül’ün bir daha Soylu karşısında kamuoyu önünde açık tavır takınacağını sanmayarak o soruyu sormuştum. Yanıldığımı itiraf etmeliyim.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul’a yoğun kar yağışının olduğu gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla “koordinasyon” yapma adı altında İstanbul’a gelmişti. Burada yaptığı tek çalışma Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İngiltere Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott ile yediği yemeğin MOBESE kamera kayıtlarını yayınlatmak olmuştu.
Suçları önlemeye yönelik ve suçluların tespitinde yardımcı olması amacıyla kullanılan ve yalnızca savcının talep etmesi halinde yargıya teslim edilebilecek MOBESE görüntüleri, o gece İmamoğlu’na saldırmak için servis edildi.
Dün güne başlarken Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan Abdülhamit Gül, 28 Ocak Veri Koruma Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “özel hayata girilmesini yasakladık” başlığı altında önemli açıklamalar yaptı ve “Hukuk devletinde itibar suikastı olmaz” dedi.
MHP payandalı Tek Adam yönetiminde adaletten bahsetmek, Adalet Bakanı için bile büyük bir risk olduğunu, Abdülhamit Gül’ün başına gelenler gösterdi.
Kulislerde konuşulanlara bakılırsa Erdoğan, Bozdağ’ı bakan olarak atarken MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den onay alarak bu atamayı yapmış. Bir şekilde Süleyman Soylu’nun da itiraz etmeyeceği yolunda teyit alınmış.
Bu kulis bilgisi doğruysa bu gelişmeyle birlikte Soylu’nun, iktidar içinde bir güç odağı olduğu Beştepe tarafından da kabul görmüş oldu.
19 Temmuz 2017’de Adalet Bakanlığı’na getirilen Gül, görev yaptığı 5 yıl boyunca yargıdaki güç dengeleriyle savaştı. Bilindiği gibi İstanbul’da Pelikancılar olarak tanınan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın destek verdiği etkili bir yargı grubu bulunuyor.
Milli Görüş kökenli Abdülhamit Gül ise, Pelikan yapılanmasına karşılık daha çok Yargıtay’da ve Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda (HSK) etkin olmaya çalışarak bir denge kurmaya çalıştı.
Ancak Gül, geçtiğimiz yıl görev süreleri biten 4 ismin yerine yapılan yeni atamalarla kurduğu dengeyi Pelikan kanadına kaptırması kulislerde çok konuşulmuştu.
AK PARTİ’NİN SANDALYE SAYISI 285’E GERİLEDİ
Cumhurbaşkanlığı sisteminde bakan olanların Meclis üyesi olmaması gerekiyor. Bozdağ’ın bakanlığa getirilmesiyle AK Parti, bir milletvekilini kaybetti. AK Parti’nin Meclis’teki sandalye sayısı bir azalarak 285’e gerilemiş oldu.
Bozdağ’ın gidişiyle AK Parti bir sandalye kaybetti ama Erdoğan, kendisiyle tam uyumlu çalışan, kritik ortağı MHP ile sorun oluşturmayacak bir Adalet Bakanına kavuşmuş oldu. Artık İstanbul’daki Pelikan Grubuyla bakanlık arasında sürtüşme olmadan işler yürüyecek.
Abdülhamit Gül’ün Beştepe’ye selam çakarak gitmesi, Tek Adam döneminde bakanların sessiz sedasız gidemeyeceğini göstermiş oldu. HAS Parti’nin kurucu kadrosunda yer alan Gül’ün gidişi, Numan Kurtulmuş cephesini de zayıflattı. Bu adımla Kurtulmuş’a gereken mesaj verilmiş oldu.
Bozdağ’ın yeniden getirilmesi, “Erdoğan, defosu olanları kullanmayı ve rehin almayı iyi bilir” yaklaşımını bir kez daha teyit etti. Bilindiği gibi, Cemaate en yakın isimlerden biri gibi görünen Bekir Bozdağ, 17-25 Aralık sonrasında Cemaate yönelik operasyonların başındaki isim oldu.
Oysa Bozdağ, Erdoğan’ın uyguladığı siyasete göre geçmişi en “defolu” isimlerden birisiydi. Bozdağ’ın yaptığı birkaç açıklamayı buraya yansıtayım.
24 Mart 2011: Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymet, bilge bir insandır. Her şeyi açıktır.
9 Haziran 2012: Muhterem Hocaefendi’ye Antalya’dan selamlarımı iletiyorum.” Twit
15 Şubat 2012 CNN Türk
-Yargıda cemaat örgütlenmesi var mı?
-Böyle bir şey mümkün olamaz
15 Ağustos 2013: Cemaat’le AK Parti arasında fitne ateşi yakmayı başaramayacaklar.
Bu açıklamaların sahibi Bozdağ’ın bakanlığı döneminde 3 bin 614 hakim savcı ataması yapıldı. Bu dönemde yapılan atamalar, toplam yargı mensuplarının yüzde 41’ini oluşturuyordu. 15 Temmuz sonrasındaysa bu isimlerin 1228’i, bir başka ifadeyle yüzde 34’ü tek hamlede meslekten ihraç edildi.
Yazımı soğuk bir espri ile bitireyim. Kabinede Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’den sonra ikinci bir Gülenist bakanımız daha oldu.
Aslında hiçbir şey yasa dışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu.
George Orwell