Tutuklanmadan önce Artı Gerçek’e konuşan eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın, Hüsamettin Yaman ve Sonar Gül isimli gençleri infaz ettiğini söyledi. “Hep sıvasız evlerin çocukları öldü” diyen Çarkın, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar için ‘vampir’ ifadesini kullandı. Avukatlar Faik Candan ve Yusuf Ekinci’nin öldürülmesinde eski DGM Savcısı Ülkü Coşkun’u işaret eden Çarkın, “Mumcu’nun katili Ağar ve ekibidir. Buna Ülkü Coşkun denen adam da dahil” dedi.
Çarkın, Susurluk sanıklarından eski özel harekat polisi Oğuz Yorulmaz’ın da Ağar tarafından öldürtüldüğünü söyledi. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın hayatta olduğunu iddia etti.Ankara’daki faili meçhul cinayetler dosyasında verdiği ifadelerle dosyanın açılmasını sağlayan eski özel harekat polisi, sanık Ayhan Çarkın tutuklanmadan önce Artı Gerçek’e çarpıcı açıklamalar yaptı.
KENDİSİNE ‘KATİLİM’ DEDİ
Çarkın, İstanbul’da yaşıyor. İşlediği cinayetlerden dolayı kendisine “Katilim” diyen Çarkın, ailesiyle bağlarını koparmış ve dört çocuğuyla telefonda görüşüyor. Tutuklanmadan önce sahilde eski bir minibüste çay satan Çarkın, bir Kürt, bir Zaza ve bir Suriyeli ile beraber çalışıyordu. Çarkın’ın anlatımına göre, şu anda hissettiği tek şey ‘pişmanlık’, tek dileği de kendisinin ve diğer sanıkların bu davada ceza alması ve adaletin yerini bulması.
“HÜSAMETTİN YAMAN VE SONAR GÜL’Ü ÖLDÜRDÜM”
Çarkın şimdiye kadar üç kişiyi infaz ettiğini ve bu üç kişiden birinin hayatında öldürdüğü tek Kürt olduğunu açıkladı. Çarkın, bu iki kişinin 1992 yılında öldürülen üniversite öğrencileri Hüsamettin Yaman ve Sonar Gül olduğunu söyleyerek, bu cinayetlerin ardından çektiği vicdan azabını şöyle anlattı:
“Benim pişman olduğum, katil olduğum, Güngören’de iki öğrenci. Dediler ki; ‘DHKP-C’liler ekip taramışlar. Bunlar alınacak. Trakya’da bir yere gidilecek. Orada adres var. Orada operasyon yapılacak’. Ayhan Özkan, ben ve birkaç kişi. Onların isim listeleri var. Bunları aldık Güngören’den. İçimde bir sıkıntı vardı o gün. 15-20 kişi DHKP-C masasından vardı. Gittik aldık onları. Ellerini de bağladım. Kapalı bir minibüse attım. Ayhan Özkan yanımdaydı. Trakya’da bir yere gittik. O yeri biliyor onlar. Operasyon filan derken ‘Anlaşıldı’ dedim. Katilimi gördüm arkamda. Tak diye elime silah. Yapacak başka bir şeyim yoktu. Gözlerini açtım, ellerini çözdüm. Onlara ‘Bugün dünya, yarın ahiret’ dedim ve öldürdüm. İsimleri Hüsamettin Yaman ve Soner Gül isimli iki genci infaz eden benim. O gün katil oldum ve hiç unutmadım.”
“Eve gitmedim. O günden sonra ben çocuklarıma sarılamadım. Ne zaman bir şey yapsam. Onlar gözümün önüne geliyor. Yapamadım. Bıraktım ailemi. Aileyle olmuyor. Herkes dedim yoluna. Benim yolum bu. Aramız da açıldı, darman duman oldu düzenim. Dönüp arkama bakmadım.”
“GALATASARAY LİSESİ’NİN ÖNÜNE GİTTİM, SEYRETTİM ONLARI”
Çarkın sözlerine şöyle devam etti:
“Anneleri, akrabaları Galatasaray Lisesi önünde bekliyor. Çok gittim oraya, çok seyrettim onları. Hep kendimi onların yerine koydum. Adaleti yerine getir ya. Benim cezamı ver ki benim yüreğim soğusun. Benim cezamı ver. Ben kendimi ayırdım artık. Bir katilim. Katil oldum. Anneler Galatasaray Lisesi önünde. Her hafta cop yiyorlar, gaz yiyorlar. Senelerdir oradalar. Aşağılanıyor, hakaret görüyorlar. Oradaki iki kişinin katili, bir tanesinin de şahidiyim.”
“CEZAMI VER Kİ YÜREĞİM SOĞUSUN”
Ayhan Çarkın, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül isimli gençleri “öldürdükten sonra” çocuklarına sarılamadığını ve evini terk ettiğini anlatarak, “Anneleri, akrabaları Galatasaray Lisesi önünde bekliyor. Çok gittim oraya, çok seyrettim onları. Hep kendimi onların yerine koydum. Adaleti yerine getir. Benim cezamı ver ki benim yüreğim soğusun” diye yargıya seslendi.
Çarkın çektiği vicdan azabını ise “Hayatta her gün ölüsün. Çok pişmanım. Ama yapmak zorundaydım. Bu saatten sonra beni affedin demek çözüm değil. En azından bunu söyleyebildim” diye açıkladı.
‘YİNE BERAAT VERİLECEK’
Çarkın, 22 Nisan’daki duruşmada yine “beraat kararı” verileceğini söyleyerek, “Duruşmadan bir şey beklemiyorum. Hakimlerin elinde değil ki katillerin elinde ülke. İstinaf mahkemesi bozdu ya beraat kararını bir tek ben vardım mahkemede. Hepsine vareste tutulma kararı çıkarmışlar. Hakime, mahkemeye baktım değişen bir şey yok. Bir karar verilmiş. Beraat bu. Bu insanları biz öldürdük. Bu insanların katili biziz” dedi.
“BENİM SÖYLEDİĞİMİ YAPSA O HÂKİMLER, YAKINLARIYLA İLGİLİ BELGE ÇIKACAKTIR”
Çarkın, Ankara faili meçhuller dosyasına bakan yargıçların söylediklerine güvendiğini ancak “sistem kurbanı olduğunu” belirterek, “Hâkim söylediklerime güveniyor da elinden bir şey gelmiyor. Yapacak bir şeyi yok. Sistemin kurbanı o da. Benim dediğimi yapsa o hâkimlerin ya ailesi ya yakınlarıyla ilgili mutlaka bir belge ortaya çıkacaktır. Bu hâkimler özel seçilmiş hâkim” diye konuştu.
“ADALETİN YERİNİ BULMASI LAZIM Kİ BU KAN DURSUN”
Çarkın mahkeme heyetine seslenerek, “Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi istinafın bozduğu bu kararı tekrar beraat ile sonuçlandırırsa Ayhan Çarkın olarak beddua ediyorum. Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların laneti onların üzerine olsun. Bu davayı açması, soruşturmayı genişletmesi lazım. Gözaltı yapması lazım. Yasaları çalıştırması, adaleti yerine getirmesi lazım ki bu kan dursun. Adaletin olmadığı yerde namussuzluk vardır. Bu namussuzların elinde evlatlarımızı kurban ediyoruz. Bedava kurban ediyoruz” dedi.
“BU AZABI ÇEKEN KİMSE KORKMASIN”
Çarkın akli dengesinin yerinde olmasına rağmen söylediklerinin mahkeme tarafından dikkate alınmadığını belirterek, yargılama sürecinde kendisine ilişkin verilen “akıl sağlığı yerinde” raporu anlattı ve diğer sanıklara şöyle çağrı yaptı:
“Benim adli tıptan almış olduğum yüzde 100. 99 değil. Yüzde 100 akıl sağlığı yerindedir raporum var. Adli tıp orada. ‘Bunu anca bir deli yapar’… Ben deli değil insanım. Benim yüreğim yanıyor. Bana bu nasip oldu. Öbürlerine de sesleniyorum. Bu azabı çeken kimse korkmasın. Evlatlarına baba diye sarılıyorsun, torunlarına dede diye sarılıyorsun, eşlerinizle de erkeğim diye yatıyorsan o sıfatların hiçbiri size yakışmıyor. Bunları yaptırdılar.”
“İNFAZ EDEMİYORLAR”
Çarkın kendisinin de ölüm tehdidi aldığını ancak ölmekten korkmadığını söyleyerek, “Bir sürü ölüm tehdidi aldım, kurşunlandım, yakıldım. Allah beni yaşattı. Beni Allah korur. İnfaz edemiyorlar ki. Ben sokakta yaşıyorum. Onlar gibi dar bir alanda yaşadığım yok. Otobüse biniyorum. Minibüse biniyorum. Pazara gidiyorum. Normal bir insan gibi yaşıyorum” dedi.
“MAHMUT YILDIRIM YAŞIYOR”
Verdiği ifadelerle dosyanın açılmasını sağlayan eski özel harekât polisi, sanık Ayhan Çarkın, dosyanın ölen sanıkları ve kendi pişmanlığına ilişkin açıklamada bulundu. Artı Gerçek’e konuşan Çarkın, “Yeşil” kod isimli Mahmut Yıldırım’ın “yaşadığını” ileri sürerek, kendisiyle 2002 yılında görüştüğünü şöyle anlattı:
“Mahmut Yıldırım’la ilgili tek bir şey söyleyeceğim. Bana da geldi buraya. Dedi ‘Benim ekibe gelir misin?’. Dedim ‘İki tane silahım var Yeşil’. Şu kulenin dibinde oturduk. Akşam saat 11 gibi, yıl 2002 olması lazım. Ben de ‘İki tane silah, biri senin, biri benim. Sen veya ben ateş etmeyeceğim. Hemen kalk buradan git’ dedim. Yeşil inşallah bu dünyada yaşıyorsa ki yaşıyor. Hasta filan diyorlar. İnşallah gelir. Ona kurtulma şansı, benim öbür taraf işim. Ne var, ne yok anlatır. Yeşil çünkü kötü bir insan. Kötü.”