Cemal Kaşıkçı olayı beklendiği gibi gündemden düştü. Ülkemize ekipler gönderip bir adamı parçalara ayırıp, cesedi de yok edebilirsiniz ve bunun sonucunda hiçbir şey olmaz. Geriye bu kaldı.
Öldürenlerin, öldürülenin ve mekanın başka ülkeye ait olması hiç önemli değildir. Bu cinayet Türkiye’de işlendi.
O günleri hatırladığımızda karşımıza ilk çıkan, vahşi bir cinayet karşısında en azından yüzlere takınılması gereken bir hüzün ve öfkenin yerine Erdoğan’ın yüzündeki gülümseme ve engelleyemediği sevinç.
Büyük kriz yaşadığı veliaht prens elleri kan içinde kucağına düşmüştü.
Bir muhalifin öldürülmesinden ziyade kimin öldürdüğü daha önemlidir. İran, Türkiye’de o kadar çok muhalifini öldürdü ki hiç haber bile olmayanı var. Suriyeli muhalifleri para karşılığı MİT’in teslim ettiğini hatırlayan kalmadı.
Bütün dünyada veliahta karşı büyük bir öfke ve aleyhinde kampanya seli vardı. Suudi Arabistan’da reform ile anılan elemanın ismi büyük bir çizik yemişti. Öyle ki Biden yönetimi Trump’ın aksine muhatap olarak olması gerektiği gibi yaşlı babasını alıyor, kendisini protokol listesinden çıkardı şimdilik.
Veliahtın da Erdoğan’a karşı elini güçlendirmek için yabancı istihbarat kuruluşlarına paralar dökerek kendisinin işine yarayacak materyallere ulaşmaya çalıştığı da bilinen bir sır. Nelere ulaştığını tahmin etmek zor değil.
Şimdi ne olduğunu biliyoruz ama neden ve nasıl olduğunu bilmiyoruz. Belli ki Suudi Arabistan normalleşme için Türkiye’deki davanın kapatılmasını şart koştu.
Peki, neden şu şekil normalleşmiyoruz? Suudlar dava için işbirliğini kabul eder. Türkiye’nin arama çıkardığı elemanları gönderir. Elemanların bazısı cezalara çarptırılır. Mahkemede emrin veliaht tarafından verilmediği, olayların aniden kontrolden çıktığı gibi ifade verirler. İhale birkaç kişiye kalır, daha sonra bunlar da bir süre Türkiye’de yattıktan sonra ülkelerine nakledilir. Ondan sonrasını zaten kimse takip etmez.
Akıllı bir devlet olayı böyle örtbas ederdi.
Libya’nın dünya ile yeniden barışmasını hatırlarsınız. Yaklaşık 300 kişinin öldüğü Lockerbie faciasında iki sanığı yargılanmak üzere Hollanda’ya teslim etmiş, tazminat ödemeyi de kabul etmişti. Şart olarak da dava Kaddafi’ye uzanmayacaktı. Sanıklardan biri son safha kanser olunca Libya’ya geri gönderilmiş, Kaddafi elleri ile teslim ettiği adamı kahraman gibi havaalanında karşılamıştı.
Peki Türkiye bütün söylediklerini, tükürdüklerini yalamayı, onursuzca bu şekilde davranmayı neden kabul etti.
Kolay cevap para bitti, Erdoğan zor durumda, bir şey dayatacak bir gücü yok. Sanki Erdoğan’ı tanımıyoruz. Ne o zaman Kaşıkçı umurundaydı ne başka zaman. Erdoğan için herkes ölü ya da diri bir araçtır ve kendisine faydası kadar değeri vardır.
Bir değeri olsa Rusların öldürdüğü 33 askerin – ki gerçek rakam çok daha fazla – bir değeri olurdu. Katliamdan sonra Putin’in ayağına gidebilmiş sanki Türkiye Rus askerini öldürmüş gibi pozlar vermişti.
Rus uçağı düşürüldüğünde ilk zamanlar kafa tutacağını hesap etmiş, saçma sapan açıklamalarda diretince Putin, oğlanlarının ve elbette damadının çevirdiği dümenlerin videolarını piyasaya sunmuştu. Özür de zaten bundan sonra gelmişti. Hep yanlış hesap.
Kaşıkçı davası için 50 milyon dolar rüşvet alındığı iddiasına şaşırmam. Ama devlet düzeyinde bu para çok küçük bir para. Aracıların çözülmesi, gönüllerinin hoş tutulması için fırsatçılar nemalanmış olabilir, o kadar. Miktar o kadar küçük ki Suudlar daha önce Bilal’e 100 milyon dolar yollamıştı. Paha biçilmez Sevda Tepesinin imara açılması için olduğu tahmin ediliyor.
İşin aslı şu. Erdoğan kaybetti. İdeolojik olarak karşısına aldığı Mısır ve Suudi Arabistan’a yenildi. Türkiye kaybetmiş oldu. Mursi için yeri göğü inleten Erdoğan dün Pakistan’da İmran Han’ı ayak oyunları ile deviren yeni başbakanı ilk arayan lider oldu.
Artık Müslüman Kardeşler’i desteklemeyeceğine söz veren, Kaşıkçı cinayetinden vazgeçen, Libya’da eskisi kadar aktif olmayacak, Arapların arasındaki işlere karışmayacak, İsrail ile iyi geçinmek için çaba gösterecek, Hamas’mış Gazze’ymiş bunları bir daha ağzına almayacak Erdoğan var.
Bu mağlubiyetin bedeli çok ağır ve sadece Ortadoğu faslı. Ve karşıdakilerin hiçbiri bizimki gibi böğürmedi, kürsüleri yumruklamadı.