• ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
  • ANA SAYFA
  • GÜNDEM
  • YAZARLAR
  • DÜNYA
  • POLİTİKA
  • EKONOMİ
  • RÖPORTAJ
  • SPOR
  • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
  • VİDEO HABERLER
  • DİĞER
    • UZAK DOĞU
    • AVRASYA
    • AVRUPA
    • AMERİKA
    • AİLEM
    • TEKNOLOJİ
    • KONUK YORUM
No Result
View All Result
No Result
View All Result
Home KONUK YORUM

Hoş geldin Ahmet Altan

Kasım 10, 2019
in KONUK YORUM
0
Görüntüleme
Share on FacebookShare on Twitter

İBRAHİM KARAYEĞEN-KRONOSNEWS

Bir süre cezaevinde kader birliği yapmış biri olarak, ‘Hoş geldin Ahmet Altan’ diyorum. Hatıralar bir bir gözümün önünden geçiyor.

Türk basınının iki seçkin ismi Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak nihayet cezaevinden tahliye oldu. Geçmiş olsun.50 yıldır kalemleriyle varolan, demokrat ve liberal kimlikleriyle bilinen bu usta yazarlara ‘darbeci’ iftirasını atan savcıya dünya inanmamıştı, mahkeme de aynı noktaya geldi. Haklarında verilen cezaların üst yargı mercilerince bozulacağından da eminim.

BU HABERLER İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Hilal Yıldızdoğdu:Kıta kıta sürüldüm, dört ayrı kıtada sürgündüm

Hakime hanım AİHM önünde…

Hizmet’in paradigma değişimi…

Bu karar; kin ve düşmanlıkta sınır tanımayan, adalet ve merhamet duygusundan nasipsiz Ulusalcı ve Ergenekoncular dışında büyük sevinçle karşılandı.Altan, üç yıl iki ay süren tutsaklığından sonra kafesini parçalayıp çıkan aslan gibiydi. Hapisteki binlerce mağdura üzüldüğünü ifade etti. Üç yılda belki üç defa dışarı çıkabilmişti, gökyüzünü özlediğini söyledi.

Çocuklarıyla, sevdikleriyle ve arkadaşlarıyla kucaklaşması görülmeye değerdi. Orada olmak isteyip de gelemeyenler coşkuyla izledi bu tabloyu. Tabiri caizse, twitter yıkıldı.Hiç kuşkusuz içerideki kadın, erkek, yaşlı, genç binlerce masum da bu sevince ortak olmuştur. Silivri 9 nolu cezaevinde kalanlar ve özellikle B2 koridoruna bakan koğuşlar, büyük yazar hapisten çıkarken tezahürat ve dualarla kutlamışlardır.

Bir süre cezaevinde kader birliği yapmış biri olarak, ‘Hoş geldin Ahmet Altan’ diyorum. Hatıralar bir bir gözümün önünden geçiyor.Her zamanki gibi kimseye eyvallahı olmayan bir Altan var karşımızda. Hapse girerken yaptığı açıklamayla son savunmasını karşılaştırın, düşüncelerinden milim geri adım atmadığını görürsünüz.

İktidardan korkmadığı gibi ölümden de korkmuyor. Ortaçağ’ın Engizisyon mahkemelerini ima ederek, “Çarmıha mı gereceksiniz, yakacak mısınız?” diye sesleniyor iddianamenin sahiplerine ve ekliyor: “Gerekirse hayatımın geri kalanını hapiste geçirebilirim.”

Bu dönemin sembol ismidir Altan. Tarih zalimleri kaydettiği gibi mazlumları ve zulme başkaldıranları da yazıyor.Boyun eğmesi ve çürümesi için zindana attılar ama o buna izin vermedi. Fikri çalışmalarını aralıksız sürdürdü.İçerdeyken bütün tutukluların gözü, kulağı ondaydı. Sağlığını merak ediyorlardı. Herkes bir şekilde savunmasına ulaşıyor, altını çizerek okuyordu.Koğuş dışına çıktığında karşılaştığı tutuklulara iki kelam etmesine izin verilmese de uzaktan baş selamı bile yetiyordu.Onun sayesinde dünya kamuoyunun dikkati Türkiye’deki hapishanelere ve hukuksuzluklara çekiliyordu.

Siyasiler, gazeteciler, hukukçular, gözlemciler büyük yazarı yakından izliyordu. Her avukat görüşmesinden dünya medyasında çıkan bir haberle koğuşa dönüyordu.

‘BURADAN SAĞLIKLI VE GÜÇLÜ ÇIKACAĞIZ’ 

Hapiste hep şunu söylerdi: Buradan sağlıklı ve güçlü çıkacağız. Yani hem sağlığımıza dikkat edeceğiz hem de bu bir fırsattır, bol bol okuyacağız.Gerçekten de her gün en az bir saat yürüdü, temel kültür fizik hareketlerini ihmal etmedi, tansiyonunu ölçtü. Ve elbette kitap…

Koğuşa şöyle bir göz atan burada bir yazarın kaldığını anlayabilirdi. Bir masa ve üç sehpa vardı. Sehpaların üstü kitap, iddianame, savunma, gazete kupürü ve notlarla yığılıydı.Merdiven basamaklarında, pencere kenarlarında bile kitap vardı. İşin doğrusu diğer koğuşlar da üç aşağı beş yukarı böyleydi. Ziyarete gelenler kitap yetiştiremiyordu, ‘bizimkiler buradan alim çıkacak herhalde’ diye espri yapıyorlardı.

Kütüphane sorumlusu gardiyan koğuşun müdavimi olmuştu. Kapının küçük camından bakıp, Ahmet Hüsrev Altan diye seslenince anlardı ki yeni kitaplar gelmiş.İki haftada bir yapılan aramalarda kitap sayfalarının ve aldığı notlarının da karıştırılmasını tebessümle izlerdi.

OHAL nedeniyle her şey kısıtlıydı. Kişi başı on kitap bulundurma hakkı vardı. İlk aylarda bu kısıtlamayı gözardı ettiler. Sonra ne olduysa bir gün aniden, kitapların fazla, dediler.
O da fazla kitaplarını kütüphaneye bağışladı.

Hayatından üç yılı çalınan bir yazar olarak mantığında, muhakemesinde en küçük gerileme olmadığı gibi daha da billurlaştığı savunmalarından anlaşılabiliyor.Savunmasını daima kendisi yazdı; avukatlarına, siz hukuki boyutuna bakın, ben kendimi savunurum, diyordu.

Bir gün savunmaları kitap haline getirilirse, bu savunmaların salt hukuki metinler olmadığı; içinde tarih, mitoloji, felsefe ve ahlak da barındıran birer edebi metin olduğu görülecektir.Avukatları mahkemede, bize ihtiyaç kalmadı, müvekkilimiz en güzel şekilde kendisini savundu, demek durumunda kalırdı.

İttihat Terakki dönemi özel ilgi alanı. Son duruşmada, Mahmut Şevket Paşa suikasti örneği şahanedir. O dönemin muktedirleri, cinayetin işleneceğini önceden öğrenmesine rağmen engel olmuyor. Ayrıca muhaliflerin listesini çıkarıyorlar. Suikasti müteakip de devlette büyük bir tasfiyeye girişiyorlar.

Altan, “Siz de listeye önceden beni eklediğiniz için mi hapiste tutuyorsunuz?” şeklinde çok ciddi bir suçlamada bulunuyor.Mahkeme Başkanı bir duruşmada konuşmasından rahatsız oluyor ve mikrofonu kapatmakla tehdit edince, ‘beni mikrofon kapamakla susturamazsınız, ben istediğim zaman dünyaya sesimi duyurabilirim.’ diyor.

Hapiste gün, sabah sekizdeki sayımla başlar. Büyük yazarın sevdiği şeylerden biri de kahvaltıdan önce volta atmaktır.Ve elbette geç saatlere kadar süren sohbetler, hatıralar… Kendi yaşam hikayesini anlatırken ülkenin son yarım asırda geçirdiği evreyi de resmederdi.

Koğuşa gelen gazeteleri ilk önce o inceler, önemli gördüğü kısımların altını çizer. İyi bir haber görmüşse ‘bu size bir hafta yeter’ diye okurdu.Koğuşta bir pano vardı. Bir gün yurt dışında Altan’ın savunmasının okunduğu topluluğun fotoğrafı geldi. O fotoğraf panoya asıldı. Gardiyanlar içeri girdikçe ona uzun uzun bakar, anlamaya çalışırdı.Koğuş arkadaşlarının iddianamelerini gördükçe komik bulur, zaman zaman da tiksinti duyardı. Öyle saçma suçlamalar vardı ki!

“Bunları ne diye savunuyorsunuz, Magna Carta’dan beri yapıldığında suç olmayan şey, daha sonra suç olarak ilan edilemez. 12 Eylül döneminde kırmızı gömlek giyen gençler komünistlikle suçlandılar, bunlar ona benziyor.” derdi.Silivri’deki cezaevi kampüsünde bir hastane var. Tutuklular elleri kelepçeli, tabut dedikleri küçük bir bölmeye altı kişinin sıkıştırıldığı cezaevi aracıyla gidip döner.

Altan, iki yılda sadece bir kez gider hastaneye. Doktorun karşısında bile kelepçeyi çözmeyince, onlara buğzeder ve ‘bir daha gitmem’ der. Dışarıdan aldığı ilaçlarla idare etmeye çalışırdı.Moralini bozuk gördüğü kader arkadaşlarına tekrarladığı bir söz vardı: Nerede yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınız önemli.“Biz burada özgür değiliz ama vaktimizi alabildiğine değerlendiriyoruz. Dışarıda aynı imkanı ve zamanı bulamayabiliriz.” derdi.

AYNI CEZAEVİNDE KARDEŞİNİ BİR YIL GÖREMEDİ

Silivri’de tutuklu gazeteciler arasında kardeşi Mehmet Altan da vardı. Koğuşları arasındaki mesafe belki 30 metreydi. Ama iki kardeşi bir yıl görüştürmediler. Daha sonra ayda bir saat görüş izni verdiler. Bu buluşmadan büyük bir moralle dönerdi.Altan, iyi bir spor izleyicisidir. Galatasaraylıdır. Süper Lig maçlarının özetlerini, dünya kupasının önemli maçlarını kaçırmazdı. Bir de boks. Gece yarısı başlayan unvan maçlarını izler, yorum yapardı.

Arkadaşlarının televizyondaki haber ve tartışma programlarına abanması karşısında tavır alır, “Dişlileri kıracaksınız; müzik, sinema, spor dişliler arasındaki yağ gibidir.” derdi.Belgesellerdeki vahşi hayvanların yavrularını görünce, bu alemin yavru kompartımanı ne şirin, diye mırıldanırdı.

Bu süreçle bitirilmek istenen Altan daha da büyüdü. 3 yıl önce sadece eserleriyle tanınan usta yazarı, şimdi dünya duruşuyla da tanıyor.Viyana Stephan meydanında ya da Frankfurt Kitap Fuarında meslektaşları posterini taşırken, her milletten insanın ilgi ve merakında bunu görmek mümkündü.

Babası Çetin Altan 3,5 yıl hapis yatmıştı. Kendisi ve kardeşi de zindanı gördü. Yolun kaderi bu.Seleflerinden ibret almayan bugünkü muktedirler daha merhametsiz, vicdansız ve insafsız çıktı. Muhalif kim varsa cüzzamlı muamelesi yapıyor. En küçük eleştiriye tahammülleri yok.Umalım ki Altan ve Ilıcak’ın hapisten çıkması bir işaret fişeği olsun. Adil hakim ve savcılar, iktidarın zindanda haksızca tuttuğu binlerce masum için de benzer kararlar almalı.

PAYLAŞTweet
ÖNCEKİ HABER

Rekor tazminat: Son 16 yılda AİHM, Türkiye aleyhine 295 milyon lira tazminat kararı verdi

SONRAKİ HABER

Anıtkabir ve Dolmabahçe’ ye akın: Atatürk, vefatının 81’inci yılında törenlerle anılıyor

BENZER HABERLER

Hilal Yıldızdoğdu:Kıta kıta sürüldüm, dört ayrı kıtada sürgündüm
KONUK YORUM

Hilal Yıldızdoğdu:Kıta kıta sürüldüm, dört ayrı kıtada sürgündüm

Temmuz 3, 2025
Hakime hanım AİHM önünde…
KONUK YORUM

Hakime hanım AİHM önünde…

Temmuz 2, 2025
Hizmet’in paradigma değişimi…
KONUK YORUM

Hizmet’in paradigma değişimi…

Haziran 19, 2025
Bayağılık ve taşlaşma üzerine!
KONUK YORUM

Bayağılık ve taşlaşma üzerine!

Haziran 15, 2025
Hizmet Hareketi’ne saldırmanın dayanılmaz hafifliği!
KONUK YORUM

Hizmet Hareketi’ne saldırmanın dayanılmaz hafifliği!

Mayıs 29, 2025
Hükümetle, Hizmet Hareketi nasıl barışır?
KONUK YORUM

Hükümetle, Hizmet Hareketi nasıl barışır?

Mayıs 28, 2025

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    • All
    • Manşet
    15 Temmuz’un sırrı çözüldü: ‘Apolet Perdesi’ yayında
    Manşet

    15 Temmuz’un sırrı çözüldü: ‘Apolet Perdesi’ yayında

    by zmnaus
    Temmuz 11, 2025
    0

    15 Temmuz’un sırrı çözüldü!  Dönemin Yüksek Askerî Şura Üyesi Orgeneral Akın Öztürk’ün, en yakın çalışma arkadaşları, çok önemli bilgileri ‘Spoiler:...

    PKK, silah bırakma ve fesih kararını açıkladı: Işte detaylar

    PKK, 47 yıl sonra silah bırakı: Casana Mağarası’nda silah bırakma töreni

    Temmuz 11, 2025
    Adana Maratonu’nda ‘KHK Zulmüne Son’ pankartı!

    DEVA Partisi’nin KHK mağduriyeti önergesi AKP-MHP tarafından reddedildi

    Temmuz 11, 2025
    PKK Süleymaniye’de silah bırakısını izlemeye giden Sırrı Sakık:Hepimiz için hayırlı olacak

    PKK Süleymaniye’de silah bırakısını izlemeye giden Sırrı Sakık:Hepimiz için hayırlı olacak

    Temmuz 11, 2025

    Vatan (daş) ve Metan Gazı! Kime sağ olsun diyeceğiz?

    Temmuz 11, 2025
    CHP’li iki Belediye Başkanı görevden uzaklaştırıldı: Zeydan Karalar ve Ahmet Şahin tututklandı

    CHP’li iki Belediye Başkanı görevden uzaklaştırıldı: Zeydan Karalar ve Ahmet Şahin tututklandı

    Temmuz 10, 2025

    İLETİŞİM

    info@zamanaustralia.com.au australiazaman@hotmail.com

    Sydney Ofisi telefonu

    +61 02 96496006

    27 Queen Street Auburn NSW 2144 Australia

    AVUSTRALYA REHBERİ

     

      • Yurtdışında yaşam şartları ve göçmen alan 8 ülke
      • Ücretsiz tercüme hizmetinden nasıl faydalanabilirim?
      • Avustralya Hakkında Genel Bilgi
      • Avustralya’daki Kutsal Kaya: Uluru
    • ANA SAYFA
    • GÜNDEM
    • YAZARLAR
    • DÜNYA
    • POLİTİKA
    • EKONOMİ
    • RÖPORTAJ
    • SPOR
    • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
    • VİDEO HABERLER
    • DİĞER

    Welcome Back!

    Login to your account below

    Forgotten Password?

    Retrieve your password

    Please enter your username or email address to reset your password.

    Log In

    Add New Playlist

    No Result
    View All Result
    • ANA SAYFA
    • GÜNDEM
    • YAZARLAR
    • DÜNYA
    • POLİTİKA
    • EKONOMİ
    • RÖPORTAJ
    • SPOR
    • ZULÜM GÜNLÜĞÜ
    • VİDEO HABERLER
    • DİĞER
      • UZAK DOĞU
      • AVRASYA
      • AVRUPA
      • AMERİKA
      • AİLEM
      • TEKNOLOJİ
      • KONUK YORUM