DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Yahu siz bu ülkenin insanlarından ne istiyorsunuz” diyerek hükümeti eleştirdi: KHK ile son dört yılda tam 125 bin 678 kişi işinden atılmış.
Öyle yargı kararı falan olmadan, denetimden geçmeden KHK ile. Yani yürütme kendini hem yasama yerine hem yargı yerine koyarak vatandaşlarımızı işten atmış.Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, “Yahu siz bu ülkenin insanlarından ne istiyorsunuz?” diyerek hükümeti eleştirdi.Partisinin Karabük il kongresinde yaptığı konuşmada, “Yahu siz bu ülkenin insanlarından ne istiyorsunuz? Bütün özgürlüklerini bir bir ellerinden alıyorsunuz, adaletsiz bırakıyorsunuz, siz bu ülkenin insanından ne istiyorsunuz?” ifadelerini kullandı.
“KHK’LILAR DİYE YENİ BİR KİMLİK YARATTILAR”
Babacan’ın konuşmasında yönetimin yeni bir mağdur kimlik yarattığını söyleyerek KHK’lılarla ilgili başlattığı çıkışını sürdürdü:“Bu yönetim yeni bir mağdur kimlik yarattı: KHKlılar. KHK ile son dört yılda tam 125 bin 678 kişi işinden atılmış. Öyle yargı kararı falan olmadan, denetimden geçmeden KHK ile. Yani yürütme kendini hem yasama yerine hem yargı yerine koyarak vatandaşlarımızı işten atmış. 125 bin 678 kişi ne demek? Bu kadar insanın, yüzbinlerce ailenin ekmeğiyle oynamak demek. Aklınız alabiliyor mu? KHK ile işlerine son verildiği sigorta kaydında görüldüğü için bu insanlar özel sektörde de işe giremediler. Ülkemizde korku iklimi öyle hakim ki özel sektör de onları işe almaktan korktu. KHK’lılar, haklarında yargı kararı olmadan ‘vatan haini’ olarak etiketlenip toplumdan dışlandı, her türlü ayrımcılığa uğradı. Bir devlet vatandaşına bunu yapar mı? Vatandaşını işsizliğe, açlığa, yokluğa mahkum eder mi? Bağımsız ve tarafsız yargı kararı olmadan, birilerinin nasıl yaptığı belli olmayan listelerle isimler alt alta konup binlerce insanın işine son verilir mi?
Bu olmaz. Adına olağanüstü dönem deseniz de olmaz. Devleti yönetenler, hukuka bağlı kalmak zorundadır. Demokratik bir hukuk devletinde, eğer birinin suçla ilişkisi olduğuna dair şüphe varsa yapılacak olan adil yargılanma hakkı çerçevesinde gerçekleşecek olan idari ve adli soruşturmalardır. Tüm bu kararların da denetime açık olması gerekir. Ama KHK ile işine son verilen vatandaşlarımızın işlerine geri dönebilmeleri için mahkemede beraat etmeleri bile yetmedi.”
“SANA GÖRE, BANA GÖRE ADALET OLMAZ”
Devleti ayakta tutacak tek şeyin adalet olduğunu hatırlatan Babacan, “Adaletin ‘sana göre’si, ‘bana göre’si, ‘bizce’si, ‘sizce’si olmaz. Her koşulda ve herkes için adalet olmak zorundadır, devlet adil olmak zorundadır. Buradan sesleniyorum; bağımsız ve tarafsız yargı makamlarınca haklarında kesinleşmiş karar verilmemiş herkes masumdur. Bu kişilerin sorunları acilen çözülmelidir. Bu kadar geniş mağdur kitlesini görmezden gelmek çok daha ciddi siyasi, sosyal ve ekonomik problemlere yol açar. Bu nedenle hukukun temel ilkelerini uygulayarak, vatandaşlarımızın mağduriyetleri giderilmelidir. Bu insanlar tekrar topluma kazandırılmalıdır. Özlük hakları iade edilmelidir. İtibarları iade edilmelidir. Yapılan hukuksuz işlemler nedeniyle maruz kaldıkları tüm zararlar telafi edilmelidir.” şeklinde konuştu.
GELİN BU ZULME DUR DİYELİM
Babacan, bugünkü iktidar partisinin, 28 Şubat sürecinden sonra, içinden geldikleri kesimlerin ezilmesine itiraz olarak ortaya çıkan bir parti olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: “O gün bu siyasi partiye destek verenlerin büyük çoğunluğu bugün derin bir hayal kırıklığı içinde. ‘Biz böyle olmasını istememiştik’ diyorlar, ‘Bize yapılan haksızlıkları başkalarına yapmak için iktidar olmadık’ diyorlar. ‘Bu yapılanlar bizim ahlakımıza, inancımıza, örfümüze, adetimize uymaz’, diyorlar. Büyük çoğunluk henüz yüksek sesle söyleyemiyor bunları. Ama biliyorum ki, o adaletli insanlar aile meclislerinde, mahalle kahvelerinde, komşularıyla baş başa verdiklerinde bunları konuşuyorlar. Şimdi ben buradan, büyük umutlarla iktidara taşıdığı o siyasi hareketin icraatlarını artık içine sindiremeyen, o yüce gönüllü insanlara sesleniyorum: Aziz dostlarım, gelin, eski mağdurların yeni mağduriyetler karşısında kayıtsız kalmayacağını gösterelim. Gelin, bu haksızlığa, bu zulme birlikte karşı çıkalım. Gelin, kendi fikrinden olmayanları hain ilan edenleri durduralım. Gelin toplumu, ikiye bölen, ötekileştiren, susturmaya çalışanlara ‘artık yeter’ diyelim.”
“BU ÜLKENİN İNSANLARINDAN NE İSTİYORSUNUZ”
Koronavirüs önlemleri karşısında devletin yetersiz kaldığını ve halka doğruları söylemediğini belirten Babacan; “Halkımız hastalanıyor, ölüyor. Bunun şakası yok. Vatandaşını yaşatmaktan daha önemli hangi ulusal çıkar olabilir ki? Aklımızla dalga geçer gibi ‘Vaka ayrı, hasta ayrı’ açıklaması geldi. Bu rakamları da sadece Dünya Sağlık Örgütü’ne verdiler. Bizim vatandaşımıza yine bu rakamlar açıklanmıyor. Yahu siz bu ülkenin insanlarından ne istiyorsunuz? Bütün özgürlüklerini bir bir ellerinden alıyorsunuz, adaletsiz bırakıyorsunuz, siz bu ülkenin insanından ne istiyorsunuz? Ekonomiyi batırdınız, insanları kuru ekmeğe muhtaç ettiniz, ne istiyorsunuz? Tüm dünyanın pençesine düştüğü Covid-19’la mücadelede onları yalanlarla kandırdınız. Tüm bu zulümler yetmedi de bir de vatandaşımızın sağlığına adeta göz diktiniz. Böyle salgın falan yönetilmez. Böyle ülke yönetilemez.” dedi.
FAKİRLEŞTİĞİMİZİ HÜKÜMET İLAN ETTİ
Hükümetin ekonomi ile ilgili politikalarını da eleştiren Babacan, sözlerini şöyle tamamladı: “İki hafta önce ekonomik programla fakirleştiğimizi zaten hükümet kendisi ilan etti. Ben ve arkadaşlarım yönetimdeyken kişi başına milli gelirimiz 12 bin 594 dolar iken şimdi 8 bin 381 dolara düşeceği açıklandı. İsraf ve yanlış yönetim sonucu hükümetin bütçe açığı tarihin en yüksek seviyesinde, fakirleşiyoruz. Bunun tek bir nedeni var, öyle dış güçler iç güçler falan değil: Kötü yönetim.”