Faslı alim Prof. Dr Abdülmecid Buşebke’den Fethullah Gülen Hocaefendi’ye bir mektup gönderildi.
Mektup şöyle:
Bu mektup, üstadların üstadı, ulemanın kudvesi, asrın müceddidi ve Allah dostu olan Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’yedir.
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla, Himmetinize muhtaç talebeniz: Abdulmecid Buşebke’den..
Fas Krallığı, el-Cedîde şehrinden Numune-i imtisal Müceddid üstadım’a..
Cenab-i Allah, sizleri her türlü serden, hoşa gitmeyen durumdan muhafaza buyursun.. Haddini aşıp size haksızlık yapan zalimlere karşı Rabbim, sizleri nusretiyle serfiraz kılsın ve zaferyab eylesin.. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun..
Sadede gelecek olursam..
Üstadım ve efendim.. Asil ve cömert cenaplarınıza karşı, bu satırları karalamada büyük bir tereddüt yaşadım; yaşadığım tedirginlik, halvetinizin havasını bozma endişesi veya halet-i ruhiye mizacınızın atmosferine entropi yaşatma korkusundan kaynaklanıyordu. Ne var ki Mübarek Kurban bayramının verdiği ilhamlarla, “tam zamanıdır!” deyip kaleme sarıldım. Zihnimde kaynayıp duran ruhumun ilhamlarını ve gerek Fas’ta (Mağrib Krallığı) gerekse başka ülkelerde bulunan sevenlerinizin birçok duygusundan birkaçını, onları hakkıyla ifade etmekten aciz, mütereddid ve müşevveş birkaç kelime yoluyla dile getirmek suretiyle, bulunduğunuz atmosfere süzülmeye karar verdim.
Aziz üstadım! Güzel sîmanıza, faydalı ve zevkli sohbet meclislerinize olan iştiyak arttığı nispette, Nur-u Muhammedî’nin yeniden dirileceğine (ba’su ba’de’l-mevt yaşayacağına) inanmış olduğumuz -ve bu inancımızı hala koruduğumuz Anadolu topraklarında cereyan eden son hadiseler sebebiyle içimiz yanmakta ve tarifi imkansız bir sızı içimizi kaplayıvermektedir.
Gözümün nuru muhterem üstadım! Sa’d b. Ebî Vakkas (radiyallahu anh) hazretlerinin Efendimiz’e sormuş olduğu bir soru karşısında, Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) verdiği şu cevap ile yakînimiz bir kat daha artmıştır ki: “Ey Allah Resulü! İnsanlar arasında en çetin bela ve musibetlere duçar kalıp imtihana maruz kalan kimdir?
“.. Allah Resulü şöyle buyurur: “Bu konuda zirveyi Peygamberler tutar.. Daha sonra da seviyesine göre daha başkaları gelir.. Evet insanlar, dine sahip çıktıkları oranda ve dindarlıktan ölçüsünde ibtila ve imtihana tabi tutulurlar.. Bir insanın salabet-i diniyesi ne oranda konsantre ve katışıksız ise, maruz kalacağı ibtila ve imtihanlar da o oranda çetin ve şiddetli olacaktır!”.
Hatırlarsanız bu hadiseler patlak vermeden, zat-ı aliniz “yeni Türkiye’yi idare eden serkarlar tarafindan Hizmet hareketi, çetinlerden çetin bir ibtila ve imtihana maruz kalacak!” buyurduğunuzda, bizler yukarıdaki hadisi sizlere okumuştuk.
Evet üstadım, haber verdiğiniz şeyin gerçekleştiğini el-hak bugün gözlerimizle görmekteyiz ve hayretler üstü bir dehşete kapılarak şu soruyu soramadan edemiyoruz:
“Nasıl olur da, “muvahhid bir mü’min” olduğunu iddia eden birinden bunca şeytanî davranışlar zuhur edebilir?”
Ne var ki; neredeyse her gün sergiledikleri “mütereddit siyasî manevralar”, “aldıkları birbiriyle çelişen kararlar”, “peşpeşe attıkları geri adımlar”, (tükürdüklerini yalamalar) ve “gün geçtikçe etraflarından dağılan hala haya hissinden kırıntılar taşıyan kimseler” gibi şüphe götürmez mütevatir deliller sayesinde, evet bütün bu ve benzeri daha bir çok husus -özellikle de Cenab-ı Allah’ın, yoluna baş koyan mücahidler ve mazlumlara olan maiyyeti- muvacehesinde (sayesinde), hakikat üzerindeki perdeler bir bir aralanmaktadır. Bunu idrak eden birçok insan, zalimlerin yüzüne karşı hakikati haykırmak için silkinerek harekete geçmeye hazır, ne var ki zalimin sınır tanımaz pervasızca zulmü ve görünüşten ibaret gücünün tahakkümü, buna mani olmaktadır.
Aziz üstadım. Zat-ı alilerinizin; özellikle de siyasî ve içtimaî alanda sadece alim kimselerin öngörebileceği bu gibi durumlarla ilgili tehlikenin ciddiyetine dikkatleri çeken görüşleriniz ve yönlendirmelerinizin aydınlık tayfları sayesinde, insanların gün geçtikçe Hizmet’in ufku, stratejisi ve yönlendirmesinin doğruluğuna olan inançlarının artmasına ve duydukları güvenin ziyadeleşmesine vesile olmuştur.
Bundan dolayıdır ki aziz üstadım; zamanla, dünyanın dört bir yanında ileri gelen idarecilerden azımsanmayacak ölçüde kimselerin, zat-ı alinize olan saygıları her geçen gün artmaktadır ki, bu sayede dünyanın farklı coğrafyalarında bulunan hayırhah adanmışlara ve nam-ı celilin şehbal açması adına imkanlarını seferber eden mücahid hizmet erlerine bağırlarını açmada kusur göstermiyorlar. Bunlardan sadece birini arz etmek istiyorum:
Henüz birkaç gün önce. Hizmet eri bir arkadaşımızla birlikteyken, Fas Yüksek Öğrenim Bakanına, Türk hükümetinin bitip tükenmek bilmeyen istekleri karşısındaki tutumlarım sordum.
Dedi ki: “Onların dediklerine inanmak istiyoruz; ne var ki hiçbir iddialarına elle tutulur makul bir delil getiremiyorlar!”
Evet üstadım, bu tutum, dünya çapındaki akil insanların tutumlarından sadece bir örnek. Ve bu tutum, Allah’ın havl ve kuvveti sayesinde çok yakın gelecekte Hizmetin aydınlık geleceğini müjdelemektedir. Evet, Hizmet düşüncesi, Allah’ın izni ve inayetiyle, çok yakın bir gelecekte, en ücra köylere, hatta dağlara ve sahralara, hizmet erlerinden çok önce ulaşacak; azizlerin güç ve izzetlerine izzet katacak, alçak ve denî kimselerin de zillet ve nedametle iki büklüm olmalarına sebebiyet verecektir.
Biz biliyoruz ki -değerli üstadım- bunca fecayie sebebiyet veren zalim; acımasız, pervasız ve gaddar.. Ve bu zulüm karşısında, kadınıyla-erkeğiyle Hizmete gönül vermiş kimselerin çoğunun canı, gırtlağına dayanmış durumda.
Ama beri taraftan da inanıyoruz ki, ne kadar uzun sürerse sürsün, gece, mutlaka pılını pırtısını toplayıp bir köşeye çekilecek ve gün ışıyacak.. bukağılar, ne kadar sağlam olursa olsun, gün gelecek tuz-buz olacak.. Ve İlahî vaad: “Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır!”
Evet muhterem üstadım, çok yakın bir gelecekte, dünyanın dört bir yanında, zalimlerin güneşinin batıp gidişi ve mazlumların güneşinin ufuktan ışıması karşısında, erkeklerin tekbirleri ve bayanların sevinç naraları (zılgıt) cihanı velveleye verecek inşallah.. Verecek ve ibn Teymiyye’nin bir zalim tarafından hapse atılırken söylediği sözü lisan-ı halleriyle temsil edecekler: “Düşmanlarım bana ne yapabilir ki? Cennetim ve bağım-bahçem, benim gönlümde; bana verilecek hapis, benim için bir halvet.. Beni öldürmeleri, benim için şehadet.. Ve yerimden yurdumdan beni sürmeleri, benim için bir seyahat!”..
Allahu Ekber..
Evet üstadım, bunlar, kadınıyla-erkeğiyle hizmet erlerinden birçok kimsenin simasında okuduğum bazı duygular. Bu çetin imtihan karşısında onları, son derece huzurlu, Allah’ın kaza ve kaderi karşısında razı ve mutmain olarak buldum. Hizmete gönül vermişler; Hizmet damenine (paçalarına) bulaşmış her türlü pisliği söküp atacak ve az bir menfaat karşılığında Hizmeti satan her türlü münafıktan Hizmet’i arındıracak bu ibtila ve imtihanı, gönül huzuruyla karşıladıklarına şahit oldum.
Hakikat üzerindeki perdeler bir bir aralanınca, zalimler, pişmanlıktan ellerini ısıracak ve nedametle iki büklüm olacaklardır; sabreden mü’minler ise o gün, Allah’ın Nusret ve zaferi sayesinde sevinçle coşacaklardır. Evet, bu Allah’ın vaadi: “Bu (lütuf), Allah’ın bir fazl-u keremidir. Ve Allah, bunu dilediğine bahşeder. Evet, Allah’ın fazlı bol ve geniştir!”
Muhterem üstadım’. Vaktinizi çaldıysam, veya halvetinizi bozduysam, yahut da yaralarınızdan bazısına dokunup sızlattıysam, kusurum affola..
Bu konuda, mazeret adına sığınabileceğim tek tesellim, sizleri Allah için seviyor olmamdır; bu yüzden de ben, eşim ve çocuklarım gün geçmiyor ki, size ve Hizmet erlerine, Allah’ın sizi sebat, sabır ve en kısa zamanda ferec ve mahreçle serfiraz kılması konusunda dua dua yalvarmış olmayalım.
Beri taraftan da size zulmedenlerin, hidayetleri kabil ise, bir an evvel Allah’ın onları hidayete erdirmesini, değilse bir an evvel haklarından gelmesini, iflahlarını sökmesini, kötü planlarını boyunlarına dolamasını ve zulümlerini devam ettirme adına aldıkları tedbirleri yerle bir etmesini niyaz ediyoruz.. Amin..
Son olarak, muhterem üstadım, Fas’ta (Mağrib krallığı) bulunan kadınıyla. erkeğiyle yıldız takımı misali sizi gönülden sevenlerin en samimi dualarım ve en sıcak derin saygılarımı kabul buyurmanızı istirham ederiz.
Rabb-i Rahimimizden niyazımız, sizleri daha önce olduğu gibi, hal-i hazırda ve istikbalde de “ilmiyle amel eden alimler” ve “mübdî müceddidlerin” sembolü ve remzi; ihlası arayanların kandili; tereddüd yaşayan, boyun büken ve serfüru edenler için ona benzemeye çalışacakları bir şahsiyet” olma misyonunuzu devam ettirmesi istikametindedir.
Aynı şekilde, Mevlay-ı Mütealden, dünyanın dört bir yanında bulunan Hizmet erlerinin; yeni mücahid protitipine sembol olmaya devam etmeleri; ruhun tedavisini gerçekleştiren tabipler olmayı sürdürmeleri ve mana (metafizik) aleminin mühendisleri olmaya devam etmeleri için, onların kalblerini Zatına bağlamasını (gönülden Allah’a bağlı olmaları) ve onları sabır ve sebatla te’yid buyurmasını niyaz ederiz.
Ta ki onlar için bir kötülük düşünenlerin zararları, Allah’ın vaadi gerçekleşeceği ana kadar bu güzide Hizmet erlerine ilişmesin..
“Gerçek şu ki, akıbet ve güzel netice, müttakilerindir.” Amin, dualarımızı kabul buyur, ey Alemlerin Rabbi..
Zat-ı alinizin huzurunda oturma şerefiyle serfiraz olacağımız âna dek, dualarınızdan bizleri mahrum etmemeniz recâsıyla…
Prof. Dr Abdulmecid Buşebke