Araştırmacılar, çok hızlı ilerleyen beyin tümörleri olan ve radyoterapi tedavisi yapılan fareleri, her defasında 48 saati geçmeyecek şekilde aç bıraktı. Deney süresi sonunda hayatta kalan fare sayısı, sadece radyoterapi yapılıp hayatta kalan fare sayısının iki katından fazla çıktı. Prof. Longo’nun önceki çalışmaları da, kısa dönemli orucun sağlıklı hücreleri koruduğunu, kanserli hücreleri kemoterapinin toksik etkilerine maruz bıraktığını göstermişti.
2012’nin şubat ayında, tek başına orucun bile farelerdeki birçok kanser türünü etkin biçimde tedavi ettiği belirlenmişti. Güney Kaliforniya Üniversitesi’ne bağlı bilim insanlarının, sonuçları Science Translational Medicine adlı akademik dergide yayımlanan deneylerinde, oruç sekiz kanser türünden beşinde tümör gelişimini ve yayılmasını yavaşlattı. Dahası da var. Tüm vücudunu kanser sarmış farelere kemoterapinin yanı sıra oruç da tutturulduğunda (su içmelerine izin verildi), farelerin yüzde 20’si iyileşti. Kanser vücutlarına daha az yayılmış farelerin de yüzde 40’ı iyileşti. Buna karşılık, yalnızca kemoterapi ile tedavi edilen farelerin hiç biri yaşamadı.
Güney Kaliforniya Üniversitesi’nin insanlarla yaptığı ilk klinik deneylerde, hastaların kemoterapiden önce iki gün, kemoterapiden sonra da bir gün aç kalmaya dayanıp dayanamayacakları test edildi. Sonuçların değerlendirilmesinden sonra, klinik çalışmaların sürebileceği belirtiliyor. Prof. Valter Longo, bu deneylere diyabet hastaları gibi risk altındakilerin ve normal ağırlıklarının yüzde 10’undan fazlasını kaybetmiş hastaların alınmadığını dile getiriyor. Kanser hastalarının oruca başlamadan önce onkologlarına danışması gerektiğini söylüyor; “Risklerin dengelenmesi lazım” diyor.
BESİNSİZ KALAN SAĞLIKLI HÜCRE UYUYOR
Prof. Longo ve Amerika’nın Ulusal Yaşlanma Enstitüsü’nden araştırmacılar, orucun etkisini anlamak amacıyla göğüs kanseri türlerinden birini detaylı olarak inceledi. Besinsiz kalan sağlıklı hücrelerin kış uykusuna benzer bir sürece girdiği, buna karşın besinsiz kalan kanser hücrelerinin DNA’larını parçalayan zararlı moleküllerin oluşmasıyla tahrip olduğu tespit edildi.
Dünyanın en ünlü nörobilimcilerinden olan Prof. Mark Mattson, “Organların işlevinin bozulması ve hastalık şeklinde kendini gösteren yaşlanmayı yavaşlatma yöntemlerinden biri, aldığımız enerjiyi azaltmak” diyor. Prof. Mattson ve meslektaşları, American Association for the Advancement of Science’ın (AAAS) şubat ayında yapılan toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Mattson haftada iki gün oruç tutmakla, alzaymır ve parkinson hastası olma riskinin önemli ölçüde azalacağını belirtti. Deneyler oruç tutturulan hayvanların, beyinde dejenerasyona ve felce neden olan mekanizmalara karşı korunduğunu gösteriyor.
Amerika’nın Salk Enstitüsü’nden araştırmacıların mayıs ayında yayımlanan çalışmaları da çok ilginç sonuçlar ortaya koydu. Gün içinde sadece sekiz saatlik bir süre içinde beslenmelerine izin verilen fareler, serbestçe yiyen farelerden daha sağlıklı çıktı. Oysa, iki grup farenin de aldığı kalorilerin yüzde atmışı yağdan geliyordu. 100 gün sonunda serbestçe yiyen fareler şişmanladı, kolestrol ve kan şekerleri yükseldi, karaciğerleri zarar gördü. Diğer farelerde ise hiç bir sağlık problemine rastlanmadı. Araştırma ekibinden Dr. Megumi Hatori uyarıyor: “Bundan, oruç tuttuğumuz sürece çok miktarda sağlıksız besin tüketebileceğimiz anlamı çıkarılmamalı” diyor.
Mayıs ayında Utah Eyaleti’nde bulunan Intermountain Tıp Merkezi de, orucun kalp damar ve diyabet hastası olma riskini azalttığını açıkladı. Orucun etkilerine dair araştırmalar yapan Intermountain Tıp Merkezi doktorlarından Benjamin Horne’a göre, gelecekte diyabet ve koroner kalp hastalığını önlemek için doktorlar reçetelere oruç tedavisi yazabilir. tr724.com