Hürriyet yazarı M.Y.Yılmaz 15 Temmuz yargılamalarının başlamasıyla birlikte ortaya saçılan gerçekleri köşesine taşıdı.
Akar ve Fidan niye öyle davrandı?
Darbe girişimini MİT’e haber veren Binbaşı O.K.’nın 11 Ağustos 2016 günü, savcılıkta verdiği ifade ortaya çıktı.Yeni Şafak’tan Osman Özgan’ın haberi, o günden beri merak ettiğimiz sorunun yanıtını veriyor: Binbaşı O.K., o gün MİT’teki ifadesinde, bir darbe girişimini ihbar etmiş.
İfadenin şu bölümünü dikkatinize sunuyorum:
“Gelen 2 kişiye (MİT’teki ilk sorgulamayı yapanlar) ‘Bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum’ dedim. Bana ne olabileceğini sordular. Ben de büyük bir faaliyet olabileceğini hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim. Bu kişi bana ‘Hakan Fidan’ı almaktan kasıt ne?’ diye sordu. Ben de ‘çok kan akacak’ dediklerine göre bu faaliyetin iyi niyetli bir faaliyet olmadığını kendilerine söyledim. Hatta kendilerine YAŞ kararlarında FETÖ’cülere karşı büyük bir temizlik olabileceği sürekli yazılıyor, bu nedenle YAŞ öncesinde bir darbe faaliyeti olabileceğini söyledim.”
Binbaşı O.K.’nın bu darbe ihbarını yaptığı saat, 14.30.
Daha sonra MİT’teki sorgu derinleştirilmiş, daha üst düzey görevliler de sorguya katılmış ve bu ihbar, MİT Müsteşarı tarafından saat 16.30’da telefonla İkinci Başkan Orgeneral Yaşar Güler’e iletilmişti. Bir saat sonra da MİT Müsteşar Yardımcısı, Genelkurmay’a giderek, Orgeneral Güler’e sözlü olarak da bilgi vermişti.
MİT Müsteşarı’nın da saat 18.00’de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a gittiğini ve ikilinin birlikte konuyu değerlendirdiklerini de biliyoruz.
Bu köşede daha önce yazmıştım, o gün Genelkurmay’da üst düzey güvenlik toplantısı vardı ve o toplantıya katılanlar arasında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı, Özel Kuvvetler Komutanı gibi terörle mücadelede deneyimli üst düzey komutanlar da vardı.
Acaba, Orgeneral Akar ve Müsteşar Fidan, bu istihbaratı baş başa değerlendireceklerine, bu komutanların da katıldığı toplantıda değerlendirselerdi, sonuç değişebilir miydi?
Bunu bilebilmemize olanak yok tabii.
Ancak şunu biliyoruz ki Genelkurmay Başkanı, istihbaratın alınmasından sonra başka bazı emirler de verebilir ve birliklerin kışla dışına çıkışını engelleyebilirdi.
Devlete bağlı komutanların birliklerinin başında kalarak, darbeye kalkışanları, birlikler kışlalardan çıkmadan önce etkisiz hale getirmeleri sağlanabilirdi.
Bakın sadece Özel Kuvvetler Komutanı’nın, şehit Astsubay Ömer Halisdemir’e verdiği tek bir emir bile, darbeye kalkışanların o birliğe hâkim olmalarını engellemeye yetmişti.
Halisdemir şehit olma pahasına emri yerine getirme konusunda tereddüde düşmemişti.
Hatırlarsınız, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ümit Dündar, TBMM komisyonundaki ifadesinde, “darbe ihbarı alınsaydı, Genelkurmay Başkanı’nın başka emirler de vererek, girişimi en başından engelleyebileceğini” söylemişti.
Tabii darbe ihbarına rağmen, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın ve İçişleri Bakanı’nın bilgilendirilmemiş olmaları da bir başka sorun.
Bu makamların hepsi, darbe girişimi başladıktan sonra olaydan haberdar olabildiler.
Bu makamlar, zamanında bilgilendirilmiş olsalardı, Cumhurbaşkanı, darbe girişimi başladıktan sonra yaptığını daha erken yapabilir, darbecilerin girişimini en başından kırabilirdi.
Bu nasıl oldu, neden darbe ihbarı bu makamlara iletilmedi, neden Genelkurmay Başkanı daha fazla şey yapabilecekken, yapamadı?
Bu mesleki yetersizlikle açıklanabilir mi? Sanmıyorum. Orgeneral rütbesine gelmiş, Genelkurmay Başkanı olmuş bir kişinin askeri yeterlilik ve yeteneğini sorgulamak bana pek mümkün gelmiyor.
Aynı şekilde MİT Müsteşarı’nın da yapması gerekenleri yapmamış olması, bir yetersizlikten kaynaklanmıyor olmalı.“O halde neden öyle davrandılar” sorusu ortaya çıkıyor.
Darbecilerin eylem yeteneklerini mi küçümsediler?
Darbeci kalkışmanın sadece Kara Havacılık ile sınırlı olduğu kanısına mı vardılar?
“Verilen emirlerle bu işi bastırır, Fetullahçıları da bu vesileyle suçüstü yakalarız” diye mi hesap yaptılar?
Bunları etkin bir soruşturma olmadan öğrenebilmemiz mümkün değil.
Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı, niye böyle davrandıkları konusunda bir açıklama yapmaktan neden imtina ediyorlar?
Ancak bu konuyu açığa çıkarmak için etkin bir soruşturmanın yapılmadığı da bir gerçek.
Neden bundan imtina ediliyor, bu bir muamma.
Öte yandan Kara Havacılık ile ilgili iddianamede, Binbaşı O.K.’nın ifadesi de yer almıyor.
Bu köşede daha önce yazmıştım, Binbaşı O.K.’nın ifadesinin alınmasına MİT’in izin vermediği konusu da vardı.Ama Binbaşı, MİT kadrosuna alınmadan önce zaten ifade vermiş.
Bu ifade neden herhangi bir iddianamede yer almadı?
Bütün bunlardan sonra şu yorumu yapabilirim: Bu darbe girişimi, bu kadar insan ölmeden ya da yaralanıp sakat kalmadan önce de önlenebilirmiş.
Davalar başladı, birçok iddianame var, TBMM Araştırma Komisyonu kuruldu ama 15 Temmuz 2016 günü saat 14.30 ile darbe girişiminin başladığı 22.00 civarına kadar neler oldu, neler yaşandı ve ihbara rağmen darbe girişimi neden önlenemedi, hâlâ bilemiyoruz.