HABER-ANALİZ | SEFER CAN-TR724.COM
15 Temmuz’dan kahramanlık postu devşirme furyası dinmedi gitti. Son destan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e dair. Hürriyet’te Abdülkadir Selvi, o gece Görmez’in yaşadıklarının hikâyesini yazmış. Koltuğu sallantıda olan Başkan’ı kurtarmaya çalışırken iyice batırmış.
İlk göze çarpan, onun da darbeyi eşinden öğrenenler cemaatinden olması. Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın bile haberi eşinden aldığını düşündüğümüzde normal; ama MİT binasında Müsteşar Hakan Fidan’la yemekteyken telefon gelmesi alaycı gülüşlere yol açıyor. Görmez, eşine “Ben de bu işi en önce haber alacak bir yerdeyim, onlar öyle bir şey demedi, belki terör saldırısıdır” demiş. Hakan Fidan’a laf çarpmayan bir Görmez kalmıştı! İşin ilginç yanı Bayan Görmez de bir cumhurbaşkanlığı çalışanının eşinden duymuş. Cumhurbaşkanı Erdoğan enişteden, Başbakan Yıldırım eşten dostan öğrenmişti ‘darbeyi’… Canına yandığımın ülkesinde gerçek muhatabından bilgi alan bir kişi bile yok. Hakan Fidan’a kim söyledi acaba!
Bu ‘darbeyi tesadüfen öğrendim’ repliği önceden biliniyordu suçlamasına cevap olarak senaryoya yazılmış. Lakin yalan öyle kötü bir yorgan ki bir tarafı kapatırken başka yerleri açıkta bırakıyor.
Selvi’nin yazısında Görmez’i zor durumda bırakacak ayrıntı bu değil. Hikayenin MİT’ten çıkış kısmı ve sonra yaşananlar dikkatle not edilmeyi hak ediyor. Sığınaktalarken ikinci patlamayla darbe olduğunu anlayan Başkan kahramanca öne atılmış ve “Beni buradan çıkarın, benim vazifelerim var, yapmam gereken işler var” demiş. Görevlilerin en güvenli yer burası demesine aldırmadan gitmek için ısrar etmiş. Ona MİT’ten zırhlı bir araç vermişler, Suriyeli misafir Muaz el Hatip’i Görmez’in mercedesine bindirip ikisini ters istikametlerde yola çıkarmışlar. Doğruysa, zavallı misafiri açıkça yem yapmışlar.
Selvi’nin hikayeye gizem katmak için yazdığı ayrıntılar da Başkan’ın karizmayı çiziyor. “Araç, MİT’in iki No’lu kapısından Formula 1 yarışındaki gibi fırlayarak çıktı. MİT’in etrafını dolaşıp Demetevler’deki sokak aralarına girdi. O arada şüphelenen Görmez, ‘Ne oluyor, nereye gidiyoruz’ diye sordu. Öndeki görevli geriye dönerek, ‘Darbe oluyor hocam’ dedi. Görmez’in yüzünün gerildiğini görünce, ‘Siz merak etmeyin, sizi koruyacağız’ diye konuştu.”
Burada filmi biraz başa saralım. Görmez, MİT’tekilere ‘önemli işlerim var gitmem lazım’ demişti. Fakat anlıyoruz ki kızının evine gitmiş. Bunu senaryoya uydurmak gerekiyor. Hemen bir telefon sahnesi: “O arada Diyanet İşleri Başkanı’nın telefonu çaldı. Tanımadığı bir numaraydı, yine de açtı. Çok otoriter bir ses, ‘Mehmet Görmez’le mi görüşüyorum?’ dedi.” Otoriter ses tonundan bunun bir asker olduğunu anladınız doğal olarak. Ben biraz daha detay vereyim. Otoriter sesli adamın yanında bilgisayarın başında kulaklıklı biri daha var. ‘Biraz daha konuştur yerini tespit etmek üzereyiz’ diye fısıldıyor. O kadar casus filmi izlemiş, yer mi Anadolu çocuğu! Hemen kapatmış telefonu.
Selvi’den devam edelim: “Eşini aradı. Eşi, ‘Burası tekin değil, evin etrafında birileri var. Seni almaya gelmişler. Buraya gelme’ dedi. Bağlıca’da oturan büyük kızının evine geçti. Eve girmişti ki telefonu tekrar çaldı. Arayan aynı numaraydı. Telefonu açtığında aynı ses daha otoriter bir ses tonuyla, ‘Beni iki dakika dinlemeniz lazım’ dedi. Görmez telefonu kapattı, yeri belirlenmesin diye kartı çıkarıp bataryayı ayırdı.” Görevimiz tehlike filmi gibi yalnız son sinyal verdiği yeri şaşırtmak için eve gelmeden telefonu kapatması gerekiyordu.
SELA OKUMA FİKRİ KİMDEN ÇIKTI?
“MİT’ten çıktığı andan itibaren, ‘Ben ne yapabilirim’ diye düşünüyordu. Kıbrıs Barış Harekâtı başlayınca din görevlisi olan babası, ‘Mehmet, minareye çık, sala ver’ demişti. Onu hatırladı. 13 yaşındayken babasının verdiği talimat, darbe gecesine damgasını vurdu.” Sela fikrinin nasıl çıktığını Selvi’ye böyle yazdıran Görmez, darbeden birkaç gün sonra NTV’de bambaşka bir kurguyla anlatmıştı: “15 Temmuz gecesi her Türk vatandaşı gibi saat 10’a doğru haberleri aldık. Bize düşen vazife nedir? Sadece namaz kıldırmak değildir. O gece kriz masası kurduk ve camilerden sela okuttuk. Arkadaşlarımızla istişare ettikten sonra din görevlilerimize mesaj göndererek minarelere koşarak, sela okuyarak milletimizin yanında yer alalım dedik.”
İki rivayeti birleştirdiğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Görmez, kızının evinin muhtemelen mutfağında kriz masası kuruyor. Arkadaşlarıyla istişare ediyor. Ve babasından aldığı ilhamla sela okuma talimatı veriyor. Ama telefonunun bataryasını bile çıkardığı için iletişimi nasıl sağlıyor, bilmiyoruz. Bu konuda ayrıntı vermiyor. Herhalde meslek sırrı!
Daha darbecilerin ismini cismini kim olduklarını bilmeden dakikasında Gülen hareketine mensup insanların yaptığını anlayan devletimiz sela okumanın kimin aklına geldiği konusunda bir ağız birliğine varamadı. Benim tespit edebildiğim uzun bir liste var.
İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan: Selalar konusunda bir müdür yardımcımız müftümüzle görüştü, müftümüz, bunun Diyanet İşleri Başkanımızın talimatıyla olacağını söyledi, orayla irtibat kuruldu.
Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz: Diyanet İşleri Başkanlığıyla irtibat kurularak ülke genelinde sela okunması hususu paylaşıldı. 01.20’de, aşağı yukarı 01.20’den itibaren ülkemizin her tarafında camilerden sela okunmaya başlandı. Konuya ilişkin değerlendirmeler yapılırken arkadaşlarımızdan, daire başkanlarımızdan falan birisinin fikri. Genel kabul görmesi sonucunda da Diyanetle irtibat kuruldu.
Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar: İl Müftümüz Mefail Hızlı aradı, bana camilerden ezan ya da sela okutulmasını teklif etti. Ben de bunun çok uygun olacağını ancak seladan sonra da Cumhurbaşkanımızın meydanlara çıkılması talimatının da tekrar edilmesi gerektiğini söyledim. O da organize edip 01.20’de Ankara’da -Diyanet İşleri Başkanlığı bu kararı almadan önce- 3 bine yakın camiden sela okunmaya başlandı.
Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk: Ülke TV Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Çelik’e aittir. Zira o gece saat 22.30 sularında kendisiyle yaptığım telefon konuşmasında, şöyle bir kanaat oluştu: “Mutlaka medya grubu olarak milleti bu darbe teşebbüsüne karşı harekete geçirmeliyiz. En etkilisi de sela ve ezan okunsun diye ekrandan çağrılar yapmaktır.” Ülke Tv canlı yayınında ilk çağrıyı biz yaptık, Turgay Güler ile birlikte.
Zeytinburnu Tepebağ Dutluk Camii İmamı İbrahim Köse: “Zeytinburnu Müftüsü İsmail Gökmen hocamı aradım. Değerli müftümüz dedi ki; “Hoca efendi, benim tecrübeme göre böyle durumlarda sela verilmesi lazım.”
“Yalan söyleyenlerin güçlü hafızaya ihtiyaçları vardır” sözü boşuna değil. Her seferinde ayrı bir hikaye dinliyoruz, hafızası zayıf insanlardan.