HDP Milletvekili
ve artigercek.com Yazarı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, AKP ve Saray zulmünün
masum insanlara yaşattığı acıyı köşesinde dile getirmeye devam ediyor.
Gergerlioğlu, 20 aydan beri öğretmen eşi Mehmet Öğretmenin aynı zamanda
öğretmen eşi Şafak Öğretmenin yaşadığı dramı, köşesinde dile getirdi.
Gergerlioğlu: “20 aydır
işinden ayrı olan, eşinin son anlarında bile tahliye edilmeyen Mehmet bey,
tahliye edildi. Neye yarar söyler misiniz bana!? Şafak hoca mı geri
gelecek?”diye zulümde zirve yapanlara sordu.
İşte Gergerlioğlu’nun söz konusu yazısı:
Vefat eden KHK mağduru Şafak öğretmen neler yaşadı?
Geçtiğimiz gün bana gelen bir özel mesajda şunlar yazılıydı:
“Şafak Demir ismindeki ihraç öğretmen arkadaş aniden beyin kanaması
geçirdi. Silifke’den, Adana Şehir hastanesine götürüldü, 2 saat kadar oldu,
durumu çok kritik eşi tutuklu, Tarsus cezaevinde iki küçük çocuğu var, eşi
tahliye edilip ertesi gün yine tutuklandı, ne yapabiliriz Ömer bey, çaresiz
kaldık.”
Bu mesajı görür görmez cevap vererek son durumu sordum. 41 yaşında genç, eski
bir öğretmen anneydi söz konusu olan. Yakınları, 16 yıllık çok başarılı bir
Türkçe öğretmeni olan Şafak Hanım’ın yaşadıklarını anlattı. Şafak öğretmen
üretken bir eğitimciymiş, yayımlanmış 2 çocuk hikaye kitabı da varmış. Ancak
hukuksuz, zalim KHK’lar onun da hayatını bir anda alt üst etmiş.
Konuyu takip ettim, bana gelen cevaplar tıbben çok ağır bir beyin kanamasıyla
karşı karşıya olduğumuzu gösteriyordu. “Hiçbir müdahaleye cevap vermiyor,
kanama çok fazla imiş beyin ölümü gerceklesmiş ama sanırım 24 saat beklenmesi
gerekiyormuş” deniyordu bana gelen cevaplarda.
Hemen sosyal medyadan paylaşımlarla eşin tahliyesini istedim, 30 Haziran
paylaşımım:
“ACİL ! @adalet_bakanlik KHK’lı Şafak demir aniden beyin kanaması geçirdi
silifkeden Adana Şehir hastanesine götürüldü maalesef beyin ölümü gerceklesti.
eşi Mehmet Demir tarsus cezaevinde tutuklu iki küçük çocuğu var, eşi tahliye
edin” şeklindeydi.
Ancak halen tahliye haberi gelmiyor, küçük çocuklar şaşkınlık içinde, anneyi
merak ediyor, psikolog görüşüyle yoğun bakımda beyin ölümü gerçekleşmiş anne
gösteriliyordu.
Belli ki takip ettiğim bir çok KHK’lı dramının bir benzeri yaşanmıştı.
Yaşanmaması mümkün değildi, çünkü bunca baskı ve zalimlikten sonra olacaklar
bellidir. Bu denli köşeye sıkıştırılmış insanlarda ya ani beyin kanamaları, ya
intiharlar gerçekleşiyordu. Bu zaten yaptığımız tüm OHAL,KHK bilimsel
raporlarında karşımıza çıkan bir durumdu. Mağdurlar yoğun bir şekilde
psikolojik sorunlar yaşamıştı veya tedavi alarak bunu dizginlemeye
çalışıyorlardı.
Yakınından bu minvalde bilgi aldım “Arkadaş önce açığa alınıyor sonra iade
ediliyor daha sonra şubat 2017’de ihraç ediliyor. Eşi zaten ihraç ve Kasım
2016’da tutuklanıyor geçtiğimiz ocak ayında sanırım ocak ayıydı, tahliye
ediliyor ve henüz Silivri’den çıkmadan tekrar tutuklanıyor bu Şafak hocayı
yıktı.” diyordu.
Şafak hoca ve eşi tüm yakınlarının aktardığına göre çok mutlu bir evlilik
sürdüren, evliliklerinin 14. yılında olmalarına rağmen halen birbirlerine
sırılsıklam aşık bir çiftti. 16 ay boyunca Silivri cezaevindeydi Mehmet bey.
Silifke’den Silivri’ye gitmek çok zordu, sayfalar dolusu mektup yazıyordu Şafak
hoca. Yakınları bu mektupların 15 sayfayı bulan hasret mektupları olduğunu
anlattı bana. “Mehmet Bey’den mektup geldiğini duyduğu anda nasıl sevinç
çığlıkları attığını duysanız, şaşırırdınız” diyordu yakını.
“Ardından Mersin, Tarsus’a nakil oldu. Mehmet hoca daha sık eşini,
çocuklarını görebiliyordu. Geçtiğimiz ay mahkemesi öğleden sonra iken sabah
kimseden habersiz avukatın dahi haberi olmadan mahkeme görülüyor ve ileri bir
tarihe atılıyor bununla yıkıldı zaten psikolojik tedavi alıyordu ilaçların dozu
artırıldı. Yaşadığı sosyal baskı hepimizin de yaşadığı aile baskısı ve dışlanma
sürekli suçlama yargıdan önce yargılama, ekonomik yokluklar iki küçük çocuk
vardı.”
İhraç öncesi kocasının memleketi olan Silifke’ye taşınma olayından dolayı, anne
babasıyla ilişkileri bozulmuş. Bir daha da görüşmemişler, en sıkıntılı
günlerinde ailesi de yanında değilmiş. “Kayınbabası ilgileniyor adamın,
iki oğlu, iki gelini ihraç iki oğlu ve kızının eşi yatıyordu şu anda yatan
sadece Mehmet hoca kaldı, yaşlı adam o kadar insana, çocuğa bakmaya
çalışıyordu. Şafak hocanın ailesi ile ilgili sıkıntıları vardı sanırım
görüşmüyorlardı. Yapayalnız kalmıştı iki çocukla, Henüz eşine söylenemedi
çocukları bilmiyor” deniyordu gelen mesajlarda. Yoğun bakım kapılarında
çaresiz bekleyiş sürüyordu.
“Ne yaptı, ne yedi, içti?” diye soruyorum yakınlarına “Yardım
için başvurduğu bütün devlet kurumları tersleyerek reddetti Şafak hocayı, ben
Aile, Sosyal politikalar Bakanlığından yardım talebinde bulunmuştum mersinde
3000 tl aldım, ona da söyledim o ilçede başvurdu terslemisler aşağılamışlar,
alamadı, bunlar çok üzdü çok yıprattı onu, bir de her an beni de alırlar
tutuklarlar korkusu vardı” diyordu yakını. Dinlediğim binlerce KHK’lı
dramından başka bir şey değildi yaşanan. “Bizlere KHK’lılar olarak sosyal
cinayet işliyor toplum, Şafak hoca iki yıldır hepimizin yaşadığı şeyleri
yaşadı, yazarken kendimi anlatıyormuşum gibi hissettim, toplumun yok saydığı,
görmezden geldiği açlığa ve sefalete terk ettiği, düşene bir darbe de onların
vurduğu bir grup olduk. Şafak’ın beyninde oluşan baloncuklar son 2 yılda
oluşmuş, sinir, stres, sıkıntı sebep olmuş, Henüz ölmedi ancak doktorlar ex
gözüyle bakıyorlarmış, müdahale dahi edilemiyormuş.” Bu ifadeler ölümün
neden gerçekleştiğini acı bir hikaye olarak anlatıyor bana.
Artık Şafak hoca için hayat basamaklarından iniş başlamıştı. Sonu alınamaz bir
akıbetti beklenen. Son günlerde sık sık baş ağrısı, kusma gibi beyin içi
basınçla alakalı şikayetlerle acillere başvuruyor ancak bir şey anlaşılmıyordu.
En sonunda ani bir beyin kanaması…
Yaşadığı ruh hali rüyalarına yansımış. Artık o öte alemin haberini rüyalarında
da almaya başlamıştı. Yakını anlatıyor. “Olaydan bir kaç gün önce Şafak,
rüyasında kendisini karanlık derin bir kuyuda görüyor, tırnaklarıyla tutunmaya
çalışıyor, çıkmaya uğraşıyor, sonra bir melek geliyor peygamberimizin kuyunun
başında olduğunu ismi Azam duasını okumasını onu orda beklediğini söylüyor, o
anda çok güzel bir gül kokusu duyduğunu ve uyandığını anlatmış etrafına”
Allah onu rahmetiyle yargılasın, inşaallah şu an cennet bahçelerindedir. Şu
zalim dünyanın, hissiyatsız insanların elinden kurtulmuştur en azından. Peki
vefattan sonra ne oldu? Yakını anlatıyor; “Kızın ailesi iki yıldır sahip
çıkmıyordu kızı mahallelerine bile sokmamışlardı, şimdi gelmişler cenazesini de
çocukları da alıp gideceğiz, ne olduysa zaten kocası yüzünden olmuş diye
ortalığı yıkıyorlarmış, Mehmet hocanın ailesini cenazeye dahi
yaklaştırmıyorlarmış.”
KHK’lının çilesi öldükten sonra bile bitmiyor maalesef.
Ardından tahliye haberi geldi. 20 aydır işinden ayrı olan, eşinin son anlarında
bile tahliye edilmeyen Mehmet bey, tahliye edildi. Neye yarar söyler misiniz
bana.!? Şafak hoca mı geri gelecek? Biri kız diğeri oğlan küçük çocuklar mı
mutlu olabilecek artık? Söyleyin bana, böylesi bir zulmün bir başka örneği var
mı? Göz göre göre öldürülme değil mi bu olay? Bir insanın bitirilişine imza
atanların zerre miktarı vicdanı yok mu? Nasıl bu kadar hissizler, nasıl bu
kadar öfke ve nefret dolular? Nasıl bu kadar tüm duyularını görünene
kapatmışlar?
Defalarca KHK’lıların yaşadıklarına son verilmesi gerektiğini, dayanılmaz hale
geldiğini yazdım. Maalesef yine çok acı bir dramı yazdım. Artık duysunlar,
duymazlarsa sonuna kadar gayret edeceğiz, duyacaklar, görecekler, zulmü kabul
edecekler ve gasp edilen tüm hakları iade edecekler.