Naci Karadağ-tr724.com
“Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız, kanlarınızla duş alacağız, cesetlerini bayrak direklerinize asacağız” diye açık açık haykırmıştı çete lideri Sedat Peker. Önceki gün mahkeme bu sözlerin suç olmadığına karar verdi ve beraat etti Peker…
Haklıydı mahkeme, çünkü daha önemli ve büyük işleri vardı. Çete, mafya reisleriyle ne diye ilgilensinler ki. 86 yaşındaki Hacı Afşar dururken!
Yoğundu mahkemeler, işleri vardı; masum insanları intikam için hapse atmak ve orada öldürmek gibi.
Aslında “kanı biz akıtırız Sedat Reis size gerek yok” diyordu Tayyip Erdoğan ve Ergenekon’un mahkemeleri…
Bir mazlumun daha kanını içtiler geçen gün.
Saymayı bıraktık artık, bilmiyoruz 50 mi oldu, 100 mü?
Sapasağlam girdikleri cezaevlerinden tabutları çıktı hayatlarında zerre miktar suç işlememiş masum insanların.
Nesrin Hoca da bunlardan biriydi.
Yazarken ellerim titriyor, gözlerim bulanıyor inanın..
Gencecik bir çiçekti Nesrin.
Hafızdı, Kur’an öğretiyordu.
Alçaklardan daha alçak olanların son kurbanı oldu.
“Bunlara da çok merhametli davranılıyor” diyen Hilal Kaplan kına mı yakar, yoksa sevinçten göbek mi atar bilemiyorum. Ama kendisi olmasa bile, mutlaka bunun hesabını verecek kul katında da Allah katında da…
Bu süreç bin yıl mı sürer bilmem.
Karanlığın boyunu ölçmeyi de bıraktık çünkü. Hiç bitmeyecek değil, Allah’ın vaadine muhal bir durum zira.
Bir gün biter, Hilal olmazsa çocuklarının, onlar olmazsa torunlarının yüzüne tükürürler eminim. Bu kadar zalim bir kadının nesebinden olmanın utancıyla yaşayacak çünkü soyu. Mahşer meydanında yanında kimse durmayacak, görevli melekler bile nefretle uzakta tutmak isteyecek Hilal ve onun gibi kana susamış zalimleri. Çağın zaliminin maşalarını, maaşlı tetikçileri…
Narin bir çiçek olan, değil dokunmaya yüzüne bakmaya kıyamayacağınız, melek gibi masum bir genç kızı katletti bu alçaklar!
Öyle bir alçaklar ki, hapishane denen cehennemde zebanilerden daha zebani, şeytanlardan daha şeytani olmuşlar. İşkence, aşağılama, hakaret, tedavi etmeme, temel insanlık ihtiyaçlarını karşılamamak bunların hayat şekli olmuş. Damarlarında kan kalmamış, pislik ile karışık olarak kötülük akıyor bunların.
Gözlerini kırpmadan kıydılar Nesrin Hoca’ya..
Hayatının baharında bir çiçeği 60 günde el birliği ile soldurdular.
Ey o cezaevinin alçaktan da alçak müdürü.
Ey o cezaevinin doktor kılıklı canisi…
İsminiz unutulacak sanmayın…
Bunların hesabı sorulmayacak sanmayın.
Nesrin Hoca’nın sahipsiz olduğunu sanmayın.
Onun sahibi var Allah!
Allah intikam alanların en adilidir…
Bu haysiyetsiz çağ elbet bir gün sona erecek. İki elimiz yakanızda olacak emin olun.
Unutmayacağız, öyle bir kanattınız ki yüreklerimizi bu kan durmaz artık. Hep kanayacak hep…
Ölüm mukadderattan. Dayanabiliyor insan…
Ama böylesi alçakça bir cinayete artık dayanamıyor vicdan.
Öyle bir ateş ki bu, düştüğü yeni yakmıyor sadece.
Evet şüphesiz düştüğü yerdeki hasarın benzeri yoktur..
Ama bizlerin de sinesini kor hale getiriyor… Yakıp kavuruyor.
Geceler boyu uyuyamıyor, gözyaşlarımıza engel olamıyor, bir şey yapamamanın acziyetiyle iki büklüm oluyoruz…
Ey zalimler, ey yalanlarıyla milleti kandıran, hileleriyle devleti elinde tutan, sarayda oturan, kanla beslenen alçaklar!
Bin tane imam hatip açsanız bir Nesrin etmez.
Bin hafızla bir milyon hatim indirseniz bu vebal silinmez.
Ey adi ve sefil hırsızlar, ey cuntacılar, ey saray sakinleri, ey Ergenekoncular…
Bu karanlık çağ isterse bin yıl sürsün, zulmet bir milyon yıl hüküm sürsün…
Eğer bu mazlum kızın –ve diğer mazlumların- hesabını sormazsak kalbimiz kurusun…
Cennet bize haram olsun!