SEMİH ARDIÇ-tr724.com
O meşum 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü esnasında kuvvet komutanı olanlar dışarıda, darbenin d’sinden dahi bîhaber ev kadınları, bebekler ve ihtiyarlar hapishanede.On binlerce masum insan darbe çuvalının içine atıldı, seslerini duyan yok. Adalet tevzi etmesi icap eden kürsülerde insanın kanını donduran ve “hukuk garabeti” denilen kararlar veriliyor.
DARBEYE KARIŞTIKLARINA DAİR TEK DELİL YOK
Darbeye karıştıklarına dair tek delil olmadığı halde demir parmaklıkların ardında tutuluyorlar.Haksız yere 26-27 aydır mahpus kalanlarla birlikte aileleri, yakınları ve arkadaşları en ağır hukuk ihlallerine maruz bırakılıyor.
Deniz Yücel ve pastör Andrew Brunson vakalarında devreye giren Almanya ve ABD’nin fazla alakadar olmadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) de hak arayanları “oyalamak” maksadıyla tesis edilmiş OHAL Komisyonu’na yönlendirdiği yüz binlerce mağdur, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) insafına terk edildi.Türkiye’nin en iyi yetişmiş insanları bugün dünyanın gözü önünde öz yurtlarında parya muamelesi görüyor. Şirketlerine, mallarına el konuluyor ve insanlık seyrediyor.
SEZGİN TANRIKULU VE ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU DA OLMASA
Mağduriyetleri başından beri sosyal medya üzerinden duyurmaya gayret eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile 24 Haziran’da Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Kocaeli Milletvekili seçilen Ömer Faruk Gergerlioğlu da olmasa hapishanelerde reva görülen insanlıktan bînasip muameleleri kayıtlara geçecek resmî tek zevat yok.
Bir ismin daha hakkını teslim etmem lazım. O da Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz.İnsan hakları müdafii bu üç isim, Türkiye’nin bu karanlık döneminde hakkaniyetli tavırları ile tarihe geçti. Hatta insan haklarına gelince mangalda kül bırakmayan batılı aktivistlere insanlık dersi verdiler.Onlar iktidar korkusu ya da dünyalık devşirme hırsıyla devr-i zulümde üç maymunun oynama zilletine düşmediler.
BALIKESİR KEPSUT’TAN GELEN MEKTUP
Balıkesir Kepsut L Tipi Kapalı Cezaevi’nden o üç isme gönderilen mektubun bir nüshası benim de elektronik posta kutuma düştü.70 yaşındaki Alaattin Gökhan’ın koğuş arkadaşları tarafından onun ağzından kaleme alınan mektubunu okurken gözlerim doldu, yüreğim burkuldu.Yaşına hürmeten Alaattin amca diyeceğim kendisine…Alaattin amcanın mektubu vesilesi ile tedavi edilmesi lazım gelen hastalıkları cezaevi şartlarında giderek ağırlaşan diğer ihtiyarları, kadınları ve bebekleri düşündüm.
Tanrıkulu, Gergerlioğlu ve Güleçyüz gibi üç samimi insanın üstesinden gelemeyeceği kadar ağırlık taşıyan bu vicdan yükü insan haysiyet ve şerefine inan herkesin omuzlarındadır.En fazla yük de mağdur ve mazlumların dava arkadaşları olan bizlerin omuzlarında.
800 GÜNDÜR MAHHUS
Alaattin amca uğradığı haksızlık karşısında feryat ediyor. 800 gündür (26 ay) mahpus. Tek suçu Hizmet Hareketi ile irtibatlı olması.Şiddetten, terörden hep uzak durmuş. Gençlerin de bu hassasiyetle yetişmesi adına hayır kurumlarına destek vermişi bir insan…
Batıda “gönüllülük” yahut “sivil toplum kuruluşu” kavramları devletler nezdinde en kıymetli faaliyetlerin başında gelirken Türkiye’de iktidarın bir kesimden intikam alması için suç istinadına dönüştürüldü.
YILDIZ TEKNİK MEZUNU BİR MÜHENDİS
1970 yılında Türk Telekom’da teknisyen olarak başladığı memuriyetten 2013 senesinde emekli olmuş.
Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunu ve 41 sene devlete hizmet etmiş. Aldığı takdirnameleri sıradan bir memuriyet geçirmediğinin en bariz ispatı sayıyor.Alaattin amca, “Ömrüm boyunca vatan, devlet ve millet için çalıştım. Ancak 15 Temmuz günü hain darbe girişimi sonrası 16 Ağustos 2016’da gözaltına alınıp tutuklandım.” diyor.Gerekçe diğer darbe davalarında olduğu gibi sivil toplum faaliyetlerinde bulunmak. Sıradan bir hukuk devletinde suç şeklinde tasnif edilemeyecek bir gerekçe ile muhakeme edildiği davada mahkeme 10 sene hapis cezasına hükmetmiş.
TAHLİYE TALEP EDEN SAVCILAR DEĞİŞTİRİLDİ
“Darbeyi ve terör örgütü üyeliği suçlamalarını bir türlü hazmedemiyorum, her gün kahroluyorum. Darbeyi kim yaptıysa lanetliyorum.” diyen Alaattin amca, Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaşadıklarını da hülâsa ediyor.
Tahliyesini talep eden savcıların nasıl değiştirildiğini anlatıyor: “Yargılamalar sürecinde hukuksuzluklar yaşadım. Karar duruşmasından önceki 3’üncü ve 4’üncü duruşmalarda, soruşturmayı baştan itibaren yürüten savcı tahliyemi istedi. Sonra savcı değiştirildi, 2’nci savcı da tahliye isteyince o da değiştirildi. Son duruşmaya katılan 3’üncü savcı tutuklamanın devamını talep etti.”
YİNE GİZLİ TANIK FACİASI
Tedavi gördüğü gerekçesiyle duruşmalara hiç gelmeyen bir gizli tanığın ifadeleriyle hüküm verilmiş.Alaattin amca, “Asılsız iddialarını sorgulamak için yüz yüze gelemedik. Dernekte Kur’an-ı Kerîm ve Hadis dersi gibi dini, kültürel ve sosyal organizasyonlar icra edildi. Gizli tanığın ‘İl imamının yardımcısı olduğum’ iddiası var, külliyen yalan. Bahsedilen şahısla hiç HTS kaydım dahi yok.” diyor.Hapishane şartlarında yaşadığı sağlık problemleri hakkında anlattıkları Alaattin amcanın bütün taleplerini geri çeviren hâkimlerin vicdandan nasiplerinin olmadığını gösteriyor.
KALP KAPAKÇIĞININ TEDAVİ EDİLMESİ LAZIM
Kötü muamele daha gözaltı safahatında başlamış. 8 gün boyuncu gözaltında kalmış ve şeker komasına girmiş. Cezaevinde günde 5 ilaç kullanıyor. Kalp kapakçığının acilen tedavi edilmesi lazım.Tansiyon, prostat ve psikolojik rahatsızlıklara rağmen en temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışsa da yürümekte zorlanıyor.
Mektuptaki şu satırları aynen iktibas ettim: “Diz kapaklarımdan ameliyat olmam gerekiyor, bu şartlar altında olamıyorum. Kendi ihtiyacımı zor görüyorum. Koğuşta şu an 38 kişiyiz, sayı 42’ye kadar çıktı. Oysa en fazla 28 olmalı, yerde yatan 10 kişi var.”
28 KİŞİLİK KOĞUŞTA 42 KİŞİ!
Sosyal medyada dile getirilen “cezaevlerindeki elverişsiz şartlar” Kepsut Cezaevi için de geçerli.28 kişilik koğuşta 42 kişinin kalmasına ve insanların betonun üzerinde sünger yatakta yatmasına onay veren cezaevi savcısının nasıl bir insan olduğunu tarif etmeye lüzum var mı?
Bu insan müsveddeleri yüzündendir ki Türkiye insani gelişmişlik endekslerinde artık Afrika memleketlerinin bile gerisine düştü. En son Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi açıklandı. Türkiye 157’nci sırada.
“BURADA REVİRE ÇIKMAK ZOR”
Haklı taleplerinin bile gözardı edildiğine işaret eden Alaattin amca tedavilerinin aksadığını şöyle anlatıyor: “Burada her şey mesele. Revire çıkmak çok zor. Sıcak su haftada 2 gün 3’er saat veriliyor, banyoda sıra tuvalette sıra bekleniyor. Prostat hastası için tuvalet sırası beklemek nasıl bir işkencedir, izaha gerek yok sanırım. Ayrıca çok soğuk üşüyorum.”
62 yaşındaki eşinin şeker hastası olduğu için insülin kullandığını belirten Alaattin amca devleti idare eden ve partilerinde “adalet” ibaresi yer alanlara şu suâli tevcih ediyor: “28 Şubat darbecileri müebbet hapis cezasına çarptırılmalarına karşın cezaevi yüzü görmezken, darbeyle ve terörle hiç ilgisi olmayan şahsımın cezaevinde tutulmasının izahı var mı? Bu, apaçık eşitsizlik, ayrımcılık değil mi?”
DOSYASI YARGITAY’DA
Alaattin amca maruz kaldığı haksızlıklara rağmen adaletin bozuk saat misali en azından günde iki kere doğruyu göstereceğine dair umudunu muhafaza ediyor.Yargıtay’ın bu hukuk cinayetine dur diyeceği günü dört gözle bekliyor: “Suçsuzum, temyiz sürecinde ya da AİHM’de yanlıştan dönüleceğine inancım tamdır.”
70 yaşında bir ihtiyarın şu talebini yerine getirmek çok mu zor: “Yaşımın ilerlemiş olması, hastalıklarım ve cezaevinde ihtiyaçlarımı göremiyor olmam sebebiyle temyiz sürecini evimde geçirmeyi, tahliyemi istiyorum.”
Mektubun akabinde Alaattin amcanın başka bir koğuşa verildiği ve mektubu kaleme alan koğuş arkadaşlarından ayrı düştüğünü öğrendim.Eşi de benzer bir mektubu kaleme almış ve ulaşabildiği herkese göndermiş. Gökhan ailesi mağduriyetlerinin giderilmesini bekliyor.
İNSAN HAKLARI KOMİSYONU NE İŞ YAPAR?
Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun başkanlığı vazifesini ifa eden AKP Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu neredesiniz?
Yardımcınız AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman ile birlikte aynı komisyonda bulunduğunuz Sezgin Tanrıkulu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’na Alaattin Gökhan’dan gelen mektubu okumayı düşünüyor musunuz?
İnsan hakkı ihlallerine “dur” demeniz için hasta mahpuslardan daha kaçının ölmesi lazım?