Geçmiş dönemlerdeki algılarımızı ve zihin kodlarımızı şöyle bir gözden geçirip bugünlere bakarsak, siyasi konulara vatandaş olarak verdiğimiz tepkilerin aslında ne kadar iyi niyetli olsa da, eğer siyasetin özüyle çelişiyorsa, amacına muhalif neticeler doğurabildiğini görebiliriz.
2002 yılına kadar ortalama 1.5 yıl iktidar süreleri ile geçen ve son dönemleri(1994-1999) itibariyle sorumsuz koalisyonların yorduğu Türkiye, haklı olarak çareyi güçlü bir partide ve güçlü bir iktidarda görmeye başlamıştı. AKP ile başlayan ve ilk yıllarda önceki dönemlere göre çok daha derli toplu bir görüntü veren siyaset kurumu toplumdaki bu çare algısına da pozitif katkı yapmış ve koalisyonların ne kadar kötü olduğu fikrini iyice pekiştirmişti. Oysa siyaset bir uzlaşıdır. Toplumsal barış, diyalog, empati gibi kavramlar da bir süreçtir ve bu sürecin etapları vardır. Türkiye gibi imparatorluklar bakiyesi bir coğrafyada birlikte yaşamın ancak bu kültürü yerleştirmekle mümkün olacağını bilip işe öyle başlayabilseydik, hatalı veya çarpık uyguladığımız için veya tecrübesiz olduğumuz için beceremediğimiz koalisyon kültürünün oturmasında ısrar edip bunu mutlaka başarmamız gerekirdi.
Ancak ülkemiz kısa yoldan gelişip refaha ulaşabileceğini, ülkedeki farklılıkları yok sayarak veya bastırarak da homojen toplum olabileceğini düşünüp hareket etti ve maalesef bugünlere geldik. Koalisyon konusuna şunun için değindim; zaman varken, ülke henüz girdiği darboğazda boğulmamışken bir masanın etrafında bir araya gelemeyen partiler bugün gerek iktidar gerekse muhalefet farklı sebeplerle siyasetin doğasında olan uzlaşıya uzak durma meselesinin önünde havlu attı. Ancak bu pes ediş ülke menfaatleri için değil kişisel bekaları için yapıldı. AKP Kameralar önünde anlaşamadığı MHP ile gizli birtakım anlaşmalar, görüşmeler hem partiye hem de seçmene hiç makul gelmese de lider sultasının gereği iki parti tarafından da kabul edilmiştir. Taban buna sandık başında ne kadar itibar edecektir o henüz belli değil.
Bu seçimler için hiçbir otoritenin sonuçlar hakkında ön görüde bulunup bir şey söyleyebilmesi adeta imkansızdır; çünkü Türkiye seçmeni, Kürdü, Türkü, Çerkezi ve Lazı ile son dört senedir seçtiği, iktidara getirdiği hükümeti, hükümet başkanını, bakanlarını tanımaz duruma gelmiştir. Zira hükümetin bu dört yıl içerisinde yaptığı zulüm, çıkardığı KHK’lar ve bununla mağdur ettikleri yüz binler, yüz binin üzerinde insanın işinden aşından edildiği, hükümet tarafından uydurulan ve yargı kararı olmaksızın adlandırılan suç ve terör örgütü adıyla yine hayır sever, muhafazakar insanlar işinden gücünden edildi ve böylece yüzbinler mağdur oldu. Hapishaneler, bay-bayan çocuk ve masum memur-sivil insanlarla görülmemiş şekilde dolduruldu. Binlerce akademisyen (Prof., Doç., Dr. Uzman ve Okutman) en seçkin üniversitelerden atıldı ve hapsedildi. Yine aynı şekilde binlerce tıp doktoru hastanelerden atıldı ve yine onlar da hapsedildi. Bu durumun neticesinde hem üniversiteler hem Hastaneler birer enkaz halini aldı. Uluslararası nitelik kazanmış 30’un üzerinde Üniversite ve 2500 kadar orta öğretimden kolej, lise ve ilk öğretim okulu kapatıldı; yüzbinlerce vatan evladı ciddi ve mükemmel eğitim öğretiminden mahrum edildi. Sade bu mu? Hayır bu da yetmedi. İyi-kötü Türkiye’de oturmuş bir yargı kurumu ve hukuk sistemi vardı ve 80 milyon halkımız bu yargı sistemine güvenir ve bir problemi olduğunda mahkemelere, hakim ve savcılara teslim ederdi. Fakat bu son dört yıl içerisinde bu da değişti ve sadece Hükümet başkanı, AKP başkanı, sayın Cumhurbaşkanı’nın sözü geçer oldu mahkemelerde. Hukuki bilgisiyle, vicdanıyla ve hukuk prensipleriyle verilen kararlar onların istediği gibi olmadığında yine binlerce hakim ve savcı işlerinden atıldı ve bir kısmı hapsedildi. Artık geri kalan yargı mensupları, korkularından adil hüküm veremez oldular, şu anda yine nice on binlerce insan iddianamesiz ve hukuki suç isnadı olmaksızın hapiste intikam mahkumu olarak yatıyorlar. Ne yazık ki, bu Hükümet maalesef bu halktan yine oy talep ediyor ve iktidar olmak istiyor. Pes bunu yapanların insanlığına. Utanmadan meydanlara çıkıyor ve şayet oylar kendilerine verilmezse ülke kötü yönetilirmiş, diyorlar! Bu gibiler için Mehmet Akif diyor ki,
Göster Allahım! bu millet kurtulur tek mucize,
Bir utanmak hissi ver gaib hazinenden bize!
Diğer verilere girmiyorum, eğitim öğretim dibe vurdu, iç ve dış borç artık iflas noktasına yükseldi, kalkınmışlıkta 100’den sonraki ülkeler seviyesine geriledik. Sadece çalma çırpma o kadar güzel işledi ki, her şey bitti artık; çalınacak çırpılacak yenilecek bir şey kalmadı, dağlar, taşlar, ormanlar dereler, tepeler bile verildi yandaşlara ve ülkenin tamamı hemen hemen beton yığını haline geldi. Yandaşlar milyarder yapıldı, ihale fesatlarıyla bütçe tamtakır oldu. Türkiye AKP hükümeti sayesinde her alanda batık duruma getirildi; en kötüsü de emniyet ve TSK bitirildi. Türkiye şu anda gözleri açık, ayakta ölmüş bir canlı gibi olduğu yerde duruyor. Kim gelirse gelsin ülkeyi sizden daha kötü yönetemez, onun için canınızı sıkmayınız, yandaşlarınızla beraber çalıp çırptığınız ve biriktirdiğiniz 100 yıl yetermiş size, diyor işi bilenler. Hatta yemekle bitiremezmişsiniz. Artık, düşün milletin yakasından! Bu size biraz ağır oldu gibi ama, ben yine de insanlığımın gereği sizin iyiliğiniz için bunları söylüyorum. Çünkü size ne de olsa siyasal İslamcılar deniyor, belki size olan bu bakıştan utanır yeniden tevbe eder, pişman olur, Allaha dönerseniz, milletten aldıklarınızı yeniden millete verirsiniz, o zaman belki Allah da millet de sizi affeder. Yeter artık, ona buna kızmakla şunu bun
u korkutmakla ve hapse atmakla insanların mallarına çökmekle bir şey elde edemezsiniz, biraz düşünün, Müslüman olduğunuzu söylüyorsunuz, gerçekten azıcık düşünün., azıcık tefekkür edin de bu ülkeye ve bu millete yazık etmeyin.
Tarihe bir gönderme yapayım. Firavunla alakalı söylenen bir sözdür bu. Suçlu, kendisini İlah ilan eden Firavun değil, Firavunun ilahlığını kabul eden halkıdır! Eğer halkımızın çoğunluğu gaflet eder yine AKP’ye oy verir R T Erdoğan’ı başkan seçerse diyeceğim tek söz var. O sözü insanımız iyi bilir. İnna lillah ve inna ileyhi raciun! Taziyelerde kullanılan ve ilahi kelamdan alınmış bir sözdür; manası: Hepimiz O’ndan geldik ve tekrar O’na dönüp hesabımızı yine O’na vereceğiz.