Siyasetteki yeni tartışma ‘’FETÖ’nün siyasi ayağı da ortaya çıkarılsın’’ şeklinde.
CHP, Meclis’e bir Araştırma Komisyonu kurulması için teklif verdi.
Garip ama gerçek, AKP ve MHP bu teklifi reddetti.
Sonrasında da AKP Genel Başkanı Erdoğan ve MHP Genel Bahçeli, çok ağır ithamlarla teklifi veren CHP ve lideri Kılıçdaroğlu’na yüklendi.
Siyasi ayak sadece CHP, İyi Parti ve HDP’de varmış :))
Türkiye şu an işte böyle bir ülke. Kimin eli kimin cebinde belli değil…
***
‘FETÖ’ bahanesiyle AKP iktidarı bugüne kadar 650 bin insanı soruşturdu.
250 bin insanı gözaltına aldı. 100 bin insana hapis cezası verdi.
150 bin kamu görevlisini, subay, polis, hakim, savcı, akademisyen, öğretmen, doktor, hemşire, mühendis görevinden ihraç etti.
Ev hanımları, hamile kadınlar, yaşlılar, ağır hastalar dahi ‘FETÖ’ bahanesiyle hapis…
170 medya kuruluşu kapatıldı. 160’ın üstünde gazeteci halen demir parmaklıkların arkasında…
Her 100 yetişkinden birisi, her 100 yüksek eğitimliden 3’ü ‘silahlı terör örgütü’ üyesi olmakla suçlanıyor.
Ancak tüm bu operasyonları yürüten AKP’de ve onun iktidar destekçisi MHP’de her ne hikmetse tek bir ‘FETÖ’ üyesi yok!
FETÖ’den ceza alan tek bir yönetici yok!
Komik gelecek ama CHP’den ‘FETÖ’ bahanesi ile hapse atılanların sayısı AKP ve MHP’nin toplamından fazla…
***
Şimdi gelelim gerçeklere…
Ortada iddia edildiği gibi silahlı bir terör örgütü yok.
Kamudaki ‘dindar’ memurların ve bir sivil toplum girişimin eğitim alanı başta olmak üzere büyüyen etkisini yok etmek için uydurulmuş bir ‘silahlı terör örgütü’ yalanı var.
650 bin üyeli ve tek bir ‘silahı’ ve tek bir eylemi olmayan ‘silahlı terör örgütü’ mü olur? Olmaz tabii…
İktidar suçüstü yapıldığı 17/25 Aralık dosyasının kapatılması, ‘derin yapılar’ da 28 Şubat’ta yapamadıkları tasfiyenin gerçekleştirilmesi ve suçüstü yapıldıkları girişimlerin örtülmesi karşılığında el sıkıştılar.
Sonrasında, ne olduğu henüz çözülemeyen, gerçeklerin buzdağı gibi herkesten gizlendiği bir darbe girişimi bahane edilerek, hukuk kılıfında tasfiyeler, tenkil, soykırımı girişimi gerçekleştirildi.
İktidar, sol ve Kemalist kitlede de ‘FETÖ’ tasfiyelerine beklediğinden büyük destek görünce, aynı bahaneyi tüm muhaliflerini yok etmek için kullanmaya başladı.
Sözcü ve Cumhuriyet yazar ve muhabirleri, CHP’li vekil ve parti danışmanları, seçilmiş belediye başkanları da ‘FETÖ’ ithamıyla tutuklandı.
Düşünün bir sahnesinden dolayı Babil dizisine bile ‘FETÖ’ soruşturması açılmış.
Hatta TSK’da daha kapsamlı tasfiyelerin gerçekleştirilebilmesi için ’FETÖmetre’ diye bir şey uyduruldu.
Diyelim ki, sizin veya ailenizin hiçbir Cemaat bağı yok, ancak birinci ve ikinci derece yakınlarınızdan birisi BankAsya’da hesap açmış, ByLock kullanmış veya iltisaklı sayılacak (okullarına çocuğunu göndermiş, gazetelerine abona olmuş) bir başka işlemde bulunmuş, o subayı da ‘’kripto FETÖ’cü olabilir’’ diyerek tasfiye ediyorlar.
***
Madem gerçekte var olmayan bir silahlı örgüte AKP ve MHP inanıyor, yüzbinlerce insanın haklarını gasp ediyor, CHP Genel Başkan Yardımcısı da çıkıp ‘’bu tasfiyeler başka türlü yapılamazdı’’ diyerek destek veriyor, öyleyse yapılması gereken belli, kendi uydurduğunuz ve inandığınız canavarın sizleri de yutmasına hakkaniyet adına ses çıkarmamalısınız…
Unutmayın muhalifleri yok etmek için icat edilen giyotin, onu icat edenleri de biçmiştir!
Mesela, Pensilvanya’ya gitmek ve Gülen ile görüşmek suç sayılıyor.
O halde, Pensilvanya’ya giden ve Gülen ile görüşen AKP, MHP, CHP’li ve diğer partilerden tüm siyasiler de ‘’silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte, amaçlarına destek olmak’’ suçlamasıyla hapse atılmalı…
Mesela, medya olarak bizler Türkçe Olimpiyatları’nı yayınlayarak ‘’terör örgütünün propagandasını yapmak’’ ile suçlanıyoruz.
O halde, Türkçe Olimpiyatları’na katılan, hatta konuşma yapıp övgüler yağdıran tüm siyasiler de, aynı suçtan yargılanıp hesap vermeli…
Mesela, çalıştığımız medya kurumlarımız ‘’terör propagandası’’ iddiasıyla kapatıldı.
Hatta bu medya kurumlarında çalışanların sadece kendilerinin değil eşlerinin de pasaportları iptal edildi…
KHK ile kapatılan bu gazetelere abone olmak, silahlı terör örgütü ile ‘iltisak’ delili olarak işlem görüyor.
O halde, KHK ile kapatılan bu kurumların televizyon yayınlarına katılan, gazetelerine özel röportaj veren tüm siyasiler de ‘’terör örgütünün propagandasına bilerek veya bilmeyerek destek’’ vermekten tutuklanmalı ve yargılanmalı…
Mesela, benim de içerisinde yer aldığım bir grup insan Koza İpek Holding’in Angel Peninsula Oteli’nde konakladığımız için ‘silahlı terör örgütü’ ile ‘iltisaklı’ olmakla suçlanıyoruz.
Bu otele de KHK ile el konuldu…
O halde, bu otelde kalan tüm siyasilerin de tespit edilmesi ve bu otelde kalmanın ‘iltisak’ delili sayılması ve yargılanması gerekir.
Mesela, BankAsya’da hesap açmak ‘‘silahlı terör örgütü’’ ile ‘iltisak’ delili sayılıyor, hapis cezası veriliyor veya kamudan ihraç ediliyor.
O halde, BankAsya’nın açılışını yapan siyasiler, sonrasında 25 yıl faaliyetine göz yuman, orada hesap açan tüm siyasi ve kamu çalışanlarının da ‘iltisak’ ve ‘silahlı terör örgütüne destek’ ile suçlanması ve yargılanması gerekir.
Mesela, KHK ile kapatılan Cemaat’e yakın okul ve dershanelere çocuklarını göndermek terör örgütü ile ‘iltisak’ yani ‘bağı’ olmakla değerlendiriliyor. Kamudan ihraç ediliyorsunuz ve bir davada sizin ‘‘silahlı terör örgütü üyesi’’ olmanızın veya ‘’üye olmamakla birlikte amaçlarına destek olmanın’’ delili sayılıyor.
O halde, çocuklarını KHK ile kapatılan tüm bu okul ve dershanelerde çocuklarını okutan siyasiler de, ‘iltisak’lı sayılıp ‘silahlı terör örgütü’ üyeliğinden tutuklanıp ceza almalı…
Tüm bunlar siyasette yer alan ‘’kripto FETÖ’cüleri temizlemeye yetmez’’ diyebilirsiniz. Haklısınız da :)))
O halde, siyasilere de ‘FETÖmetre’ kriterleri uygulanmalı… Damadı, gelini, kardeşi, amcası, dayısı, halası, teyzesi, yeğenleri de araştırılıp, birinci ve ikinci halka yakın akrabaları arasında ‘iltisak’lı olanlar varsa onlar da ‘’kripto FETÖ’cü siyasi’’ sayılıp tutuklanıp, hapse atılmalı…
***
‘’Böyle saçma şey olur mu?’’ dediğinizi duyar gibiyim…
‘’Tüm bu saydıklarınızdan suç mu olur? Bu kriterlerle hassaten AKP’den aktif siyasilerin yarıdan fazlasını hapse atmak gerekir…’’ dediğinizi duyar gibi oluyorum…
Evet haklısınız. Böyle saçmalık olmaz… Birincisi, suçun şahsiliği vardır.
İkincisi, kişilerin hangi silahlı eyleme katkı sağladığının ispatı gerekir ‘silahlı terör örgütü’nden ceza verebilmek için…
Üçüncüsü, işlendiği dönemde yasal olan bir eylem sonradan suç olarak ilan edilemez…
Ancak ‘hukuk önünde eşitlik’ ilkesi de var. Evrensel hukukun temel prensibidir.
Kırmızı ışıkta geçmek herkes için suçtur. Hırsızlık yapmak, adam öldürmek herkes için suçtur. Kim işlerse işlesin, hukuk önüne çıkarılıp kanunda bulunan cezaya çarptırılır.
Ali için uygulanan ceza Veli için uygulanmazsa, Ayşe Teyze’ye uygulanan hukuk Fatma Teyze’ye uygulanmazsa bunun adı hukuk değil, guguk olur. O devlete de ‘hukuk devleti’ değil ‘muz devleti’, ‘kabile devleti’ denir…
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız bulunan, 2 bin yıllık köklü bir devlet geleneğine sahip ülke…
Vatandaşa uygulanan ‘hukuk’ aynıyla bu kararları onayan ve uygulatan siyasilere de uygulanmalı.
Onlar da tutuklanmalı, yargılanmalı, eşlerine de pasaport yasağı konmalı, aklanana kadar da şahsi mallarına tedbir konmalı…
Yaşattıkları ‘hukuk’ ise, Şeriat’ın kestiği parmak acımaz!
Yok yaşattıkları insan hakları ihlali ve hukuksuzluk ise, canları yanınca belki uyanır da insan hakları ve hukukun üstünlüğüne dönerler, halka keyfi zülüm etmekten vazgeçerler…
Dilerim, yüzbinleri mağdur ettikleri ayarını bozdukları kantar aynıyla kendilerini de tartar…
Şayet siyasilere yönelik bu tarz kapsamlı bir yargı süreci başlarsa, bir vatansever olarak, üzerime düşeni yapıp yukarıdaki ‘’suçlara’’ iştirak etmiş, ‘’iltisaklı’’ olduğunu bildiğim tüm isimleri savcılarla paylaşmaya hazırım…
Sadece kamuda temizlik yetmez, siyasette de temizlik olmalı :)))