TSK’dan ihraç edilen Deniz Kurmay Binbaşı İsmail Gülmez, 15 Temmuz’a giden yolda ordu içindeki Ulusalcı-NATO’cu savaşını, ‘darbe girişimi’ gecesi yaşananları, üst düzey komutanların kendi silah arkadaşlarına neden ve nasıl işkence talimatı verdiğini Kronos’a anlattı.
SELAHATTİN SEVİ-KRONOS
15 Temmuz kimine göre bir darbe girişimi, kimine göre bir istihbarat operasyonu, kimine göre ise bazı askerlerin başka bazı askerlere kurduğu bir tuzak. Hangisini kabul ederseniz edin o geceden sonra Türkiye bambaşka bir sürece evrildi.Hükümet sistemi ve hatta bir anlamda rejim değişti. Ancak o gece ve sonrasına ait hâlâ çok karanlık noktalar var.
TSK içinde o gece gerçekten neler yaşandı? Dava dosyalarına ve kamuoyuna yansıyan, darbe faaliyetleri olarak nitelenen eylemler askeri terminoloji açısından ne anlama geliyor? Bir ordunun üst düzey komutan ve kurmay subay düzeyindeki silah arkadaşları neden bu denli kanlı bir hesaplaşmaya girişti? Türk ordusunun içindeki en üst düzey komutanlar neden ve nasıl oldu da başka üst düzey komutanlara işkence yaptırdı? 15 Temmuz, Ergenekon ve Balyoz’un rövanşı mıydı?
İzlediği politikalarla yedi düvele “meydan okuyan” bir iktidar için böylesi parçalı bir TSK ne kadar caydırıcı olabilirdi?
Bütün bu soruları o gece muvazzaf olan bir rütbeli askerle, Kurmay Binbaşı İsmail Gülmez ile konuştuk.
Paylaştığı bir sosyal medya hesabının DM’sine yazarak iletişim kurduğumuz Gülmez o gece yaşadıklarını, öğrencilikten kıta görevine kadar kariyerini, ailesini ve çevresini de anlatarak bir döneme ışık tuttu.
15 Temmuz’un dördüncü yılında o gece yaşananlarla ilgili yüzlerce davada binlerce ayrıntı var. Fakat belki de bu ayrıntılar o klişe tabirle ‘büyük resmi’ gölgeliyor. O resme baktığınız 15 Temmuz sizce nedir? Bir darbe girişimi, tuzak, istihbarat operasyonu… hangisi sizce?
Büyük resimde tuzak görünüyor. İstihbarat da var tabii işin içinde. İstihbarat, öncelikle tuzağın psikolojik altyapısının hazırlanmasında rol aldı. Psikolojik altyapıdan kastım şu: 15 Temmuz’a gelen süreçte, askeri birliklere terör saldırısı olabileceğine inandırılmıştık. Son bir yılda Hava Kuvvetleri karargahının arkası, Atatürk Havalimanı, askeri araçlar, polis araçları, karakollar dahil güvenliği yüksek pek çok yere saldırı olmuştu. Gemilere de saldırı olacağına dair MİT’ten ihbarlar geliyordu. Dolayısıyla psikolojik olarak terör saldırısı olacağına inandırılmıştık.
MİT SAHTE İHBARLARLA HEPİMİZİ TERÖR SALDIRACAĞINA İNANDIRDI
MİT’in ‘terör saldırısı ihbarlarına’ karşı birliklerde önlemler alınıyor muydu?
Evet, 1 Temmuz Kabotaj Bayramı için TCG FATİH ile İstanbul’a gittik. Ben 12 yıllık subaydım, gemilerde bu kadar yoğun güvenlik tedbiri alındığını görmedim, duymadım. Sabotaja Karşı Korunma dediğimiz, gemiye botla, dalgıçla, dronla vs. bir saldırı olursa, karşı koyma konusunda 3-4 saat toplantı yapmıştık. O nedenle, o gece terör saldırısı denince hiç şaşırmadık, beklediğimiz bir durumdu. Şimdi geçmişe bakınca o sahte ihbarlarla MİT’in bizi terör saldırısı olacağına inandırdığını düşünüyorum. Bunu göz önüne alınca Temmuz 2016 ve öncesi son bir yıldaki terör saldırılarında da aynı odakların parmağı olabileceği akıllara geliyor.
Askeri terminolojiyi bilmeyen okuyucular için teknik detaylara çok girmeden anlatır mısınız? Ne yaşadınız o gün? 15 Temmuz günü, neler oldu?
Evet, belki de detaylar büyük resmi gölgeliyor. Detaylardan arındırarak anlatayım ben de. O gece Marmara’da gemide, seyirdeydim. Biz o gün Heybeliada’da bir törene katıldık, akşam geri dönüyorduk. Başımızdaki komodor dediğimiz Komutan Levent Kerim Uça dedi ki: Gölcük’te terör saldırısı var, Marmara’ya geri dönüyoruz. Saat 21.30 civarı. 15 Temmuz. Ben açıkçası hiç şaşırmadım, terör saldırısı bekliyorduk zaten. Limandaki gemiler de aynı gerekçeyle seyre çıktılar. Burada çok ayrıntı var, ama şu an girmiyorum. Gölcük’te bunlar olurken, Türkiye’nin başka yerlerinde de benzer şekilde terör saldırısı nedeniyle birlik dışına çıkan askerler oldu.
ASKERİ BİRLİKLER, GEMİLER, OFSAYT TAKTİĞİ İLE TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜ
Askerlerin birlik dışına çıkarılmasının amacı neydi?
Terör saldırısı var denilerek askerlerin harekete geçmesi sağlandı. Askerlerin birliklerinden çıkmaları tamamlandıktan sonra, Binali Yıldırım’dı sanırım, TV’ye çıktı ve “Bu TSK içindeki bir grubun kalkışmasıdır.” dedi. Doğal olarak kimse üstüne alınmadı. Çünkü, biz terör saldırısı kapsamında harekete geçmiştik. Herhangi bir grupta da değildik. Benim o anki düşüncem, köprü kapatıldı, bir şeyler oluyor, kalkışma deniyor. Ama biz bunun içinde değiliz, çünkü bize böyle bir emir verilmemişti. Biz gemimizi korumak için seyre devam ediyoruz. Hatta bizim kuvvet komutanı, CNN’e çıkıp “Biz bu kalkışmanın içinde yokuz” deyince, ben gittim yattım. O derece. Buralarda da çok detaylar var. O gece Gölcük limanında denizde yüzen şüpheli şahıslar, yapılan anonslar, komutanların net emir vermemesi. CNN’e bağlanan kuvvet komutanı bize terör saldırısı yok, geri dönün demedi, televizyondan bile diyebilirdi. Yani bu tür girdilerle gemilerin seyre çıkmaları ve istenen bir zamana kadar da denizde kalmaları sağlandı. Sonra da dendi ki: Darbeye destek olmak için çıktılar.
TUZAĞI PLANLAYANLAR MİT, SADAT, GENELKURMAY BAŞKANI, PERİNÇEK EKİBİ….
15 Temmuz’un tuzak olduğunu söylediğiniz. Biraz daha açar mısınız, nasıl tuzak kuruldu?
Ben 15 Temmuz’u, futboldaki ofsayt taktiğine benzetiyorum. Tam serbest vuruş yapılacakken, önceden plan kurmuş olan rakip takım, aynı anda ileri doğru koşmaya başlar. Tam topa vurulduğunda diğer takım oyuncuları ofsaytta kalır. Gol de atsalar sayılmaz, masum da olsalar artık hakem düdüğü çalmış, iş işten geçmiştir. Ofsayta düştünüz. Darbecisiniz. Benzer şekilde terör saldırısı nedeniyle asker gemilerine, birliklerine çağrıldı. Olayı bilenler gitmedi. Bir arkadaşımın babası emekli asker, o gece babası arıyor ve sakın seyre çıkma diyor. Tuzağın planlamasında emekli askerler de var muhtemelen, o gece görevdeki askerlerle birlikte toplanan emekliler, sözde birbirinden habersiz SAT Komutanlığına giden emekliler. Daha henüz açığa çıkmamış kimler var kim bilir?
Bulunduğunuz bölgede seyre çıkarılan tüm gemiler çağrıya uyarak döndü mü?
Bir gemi komutanı var, o da gemisi ile bizimle aynı görevden dönüyordu, bir geminin demiri deniz dibine takılı kaldı, 40 dakika onu çıkarmaya çalıştı, o yüzden Gölcük’e dönüşümüz gecikti, normalde bizden önce akşam 9 civarı limana yanaşmaları gerekiyordu. Ama görev uzayınca Gölcük’e 10 dakika mesafeleri kalmıştı ki, onlara da yine aynı Komutan Levent Kerim Uça, terör saldırısı var, geri dönün, Marmara’ya intikal edin emrini verdi. Bu komutan ısrarla Albay Uça’yı aradı, başka kişileri aradı, terör saldırısı olduğundan şüphelerim var diyordu. Muhtemelen kulağına gelmişti tuzak kurulacağı, seyirde olanlara darbeci denileceği. Geminin demiri takılmasa ne güzel limana yanaşacak, kurtulacaktı. Ama limanda terör saldırısı var denince, denizde kalmıştı. Sonra o gece psikolojisi bozuldu, gemideki personele tabanca ile ateş etti, sonrasında da kendisini kamaraya kilitledi, tabancası vardı, intihar edeceğinden korkuldu, gemi görevinden alındı.
KOSKOCA GENERALLER NE HİKMETSE HEP CUMA GÜNÜ DÜĞÜN YAPMIŞ!
Tuzak olduğunu ya da olabileceğini bilenler mi vardı yani?
Evet, tuzağa düşürülecekler birliklerine giderken, haberi olanlar gitmedi, bu ihbardan şüphelendiler nedense. Tuzağı bilen general, amirallerin çoğu Cuma günü olmasına rağmen düğünlere gittiler. Ben bile üsteğmenken evlendim, Cuma günü uzaktan gelenler için zor olur diye düğün salonuna ekstra para vererek Cumartesi günü düğün yaptım. Koskoca generaller ne hikmetse hep Cuma günü düğün yapmış. Siyasete atıldı şimdi biri. Taa Ekim 2015’te düğün salonu bakmaya başlıyorlar. Cumartesi istiyorlarmış ama, Cumartesi günleri kulüp üyelerine ayrıldığı için Cuma gününe almışlar. Üyelik şartlarına baktım, nüfus cüzdanı fotokopisi vs. istiyor. Aidatı yatıran herkes üye olabiliyor, 10 bin TL civarı. Bir Korgeneral için para değil. Ama yine de düğünü Cuma günü yapmayı tercih ediyorlar. Tabii hiçbiri birliklerine gitmediler. Tuzaktan habersiz gidenler, tuzağa düştü. Darbeci oldular bir anda. Sonrasında ise, yapacaklarını sorgusuz sualsiz yapabilmek, OHAL ilan etmek için cinayetler işlendi, bombalamalar yapıldı. Kamuoyunu darbeyi bir grubun yaptığına inandırabilmek için derdest etmeler yapıldı ve saire. Bunları da aynı odakların yaptığını, yaptırdığını düşünüyorum. Bunlarla ilgili aksini düşünmeye mahal vermeyecek çok ciddi deliller var. Cinayetlerin askerler tarafından işlenmediğine dair. Bombaların uçaklar tarafından atılmadığına dair. 15 Temmuz’un rüzgarını arkalarına alıp 20 Temmuz gerçek darbesini yaptılar diye düşünüyorum.
TSK’ya ve TSK içindeki askerlere bu tuzağı kim kime karşı kurdu ve neden kurdu?
Erdoğan ve Ulusalcılar tuzağın baş kurucuları gibi görünüyor. Askerlerden o gece tuzağı bilenlerin çoğu Ulusalcı diye bilinen, Perinçek ile irtibatlı kişiler, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Fuhuş, Poyrazköy vb davalarda yargılanıp, bazıları hüküm giyip, Erdoğan’ın hapisten çıkardığı kişiler. MİT, SADAT, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, bazı generaller, subaylar yine tuzakta rol alıyorlar gibi görünüyor. Kime karşı kuruldu derseniz, şu an cezaevinde olanlara bakmak yeterli olur derim. Neden kurulduğuna gelince, 20 Temmuz 2016 KHK rejimi ve sonrasında başkanlık sistemi ile hep kınadığımız Baas tipi bir rejimimiz oldu. Türkiye, malum AKP’nin ilk yıllarında demokratikleşme yönünde adımlar attı. Bünyesindeki çetelerden kurtulma adımları attı. O dönemde bu adımları savunan Erdoğan, bir süre sonra bu çetelere kumpas kurulmuş demeye başladı. Yolsuzlukları meydana çıkınca geçenlerde Can Dündar’ın dediği gibi Fethullah Gülen’i şeytanlaştırarak, Cemaate açıktan savaş ilan etti. Çeteleri hapisten çıkarttı ve 15 Temmuz tuzağını gerçekleştirdiler.
ERGENEKON VE BALYOZ SANIKLARI OLMASA ERDOĞAN TSK’YI TUZAĞA ÇEKEMEZDİ
Neden Ergenekon, Balyoz sanıklarına ihtiyaç duydu Erdoğan?
Çünkü o askerler hapisten çıkmadan TSK’yı tuzağa çekemezdi. Tuzağa düşen TSK mensuplarına da aynı gruba aitler diyerek, Gülencileri darbeci ve terör örgütü ilan etti. Demokrasi, özgürlük, insan hakları, adalet, hukuk gibi; kendilerinin Suriye’ye girmek gibi, Libya’ya girmek gibi, rasyonel olmayan, şahsi, keyfi isteklerine karşı duran ve durabilecek tipte, istedikleri gibi at koşturmalarına engel olabilecek her şeyden kurtulmak için bu tuzağı kurdular diye düşünüyorum. Bir filmdeydi galiba, bir kurumda herkes rüşvet alıyor, yeni biri tayin oluyor. Ama dürüst biri. Önce onu da rüşvete alıştırmaya çalışıyorlar, olmuyor, hatta bunların işlerini de bozmaya başlıyor. Sonra rüşvetçiler hep birlikte o dürüst adamı işten attırmaya çalışıyorlar. Bunun gibi bir şey bence 15 Temmuz da.
ULUSALCILAR İRAN VE RUSYA’YA ‘TÜRKİYE’Yİ NATO’DAN ÇIKARACAĞIZ’ SÖZÜ VERMİŞ OLABİLİR
Neden Ulusalcılar diye bilinen gruplar, -Perinçek gibi- Türkiye kendi bünyesinden NATO’yu çıkardı diyorlar. Bu sözleri nasıl okuyorsunuz, sizce amaç neydi?
NATO’nun demokrasi, eşitlik, özgürlükler gibi temel değerleri var. Özellikle tasfiye edilen yüksek rütbeli askerlere baktığımızda Türkiye’nin sorunlarının bu değerler çerçevesinde çözülmesi gerektiğini düşünenler olduğunu görüyoruz. Siz bu değerleri ortadan kaldırıp, ülkeyi demir yumrukla yönetecekseniz, o değerler sisteminden uzaklaşıp, otoriter ülkelerin yer aldığı kampa yaklaşmanız ve bu değerleri benimseyenleri de tasfiye etmeniz gerekiyor.Bir de Perinçek o sözü İran basınına verdiği bir demeçte söylemişti sanırım. Onu özellikle İranlı yöneticilerin güvenini kazanmak için söylediğini düşünüyorum. Türkiye’de İran etkisi AKP döneminde çok arttı. Bu etki halen devam ediyor sanırım. AKP’de ideolojik olarak İran’a sempati duyan, ikinci vatanımız diyen çok kişi var. İran da yaklaşık bu 20 yıllık süreçte muhtemelen zafiyet noktaları üzerinden siyasete etki elde edebilecek imkanlara sahip olmuştur. Dolayısıyla AKP İran’a bir nevi bağımlı gibi geliyor bana. Ulusalcılar, ortak oldukları ama normalde doku uyuşmazlıkları olan AKP’ye karşı ileride kullanmak için, İran’ı yanlarına almak da istemiş olabilirler. Türkiye’nin NATO’dan çıkması İran’ın da işine gelecektir. Ulusalcılar, İran’a Türkiye’yi NATO’dan çıkaracağız sözü vermiş olabilirler. Birkaç defa NATO’da görevli Balyoz, Askeri Casusluk ve Fuhuş davalarında yargılanan personelin NATO ile kriz çıkartabilecek davranışları oldu. En son Fransız gemisinin atış kontrol radarıyla aydınlatılması iddialarını MSB yalanladı gerçi ama gerçek olup yalanlanan veya yalan olup gerçek diye dayatılan başta 15 Temmuz olmak üzere o kadar çok şeye şahit olduk ki acaba o olay da Ulusalcıların Türkiye’nin NATO’dan çıkartılması planı kapsamında mıydı diye düşünmeden edemiyor insan. Çünkü sonrasında Fransa bu konuyu NATO gündemine getirdi.
RUS FIRKATEYNİ BİZİ UZUN SÜRE TRAKLATTI, KOMUTAN NEDENSE RUS GEMİSİNİ TRAKLATMADI
Siz TSK içinde NATO karşıtı ve Rusya yanlısı subaylar, komutanlarla sık sık muhatap oldunuz mu?
Size bununla ilgili bir anımı anlatayım. 15 Temmuz’da yetkili olmasına rağmen gemilere “Geri dönün” emri vermeyen, sonrasında “Terör saldırısı var diye seyre mi çıkılır? Darbeye destek verdiniz.” diye akıllara zarar bir tutum sergileyen Tümamiral İskender Yıldırım ile ilgili. Bu arada gemiye terör saldırısı yapılacaksa, gemi açık denize çıkar. Çünkü liman bu tür saldırılar açısından geminin en zayıf olduğu yerdir.15 Temmuz öncesi, Nisan ayında Karadeniz’de Deniz Yıldızı tatbikatında Harp Filosu Komutanı İskender Yıldırım’ın TCG SALİHREİS gemisinde kurulan tatbikat kontrol karargahında görevliydim. O dönemde, uçak düşürme hadisesi sonrası Rusya ile ilişkiler gergindi. Rus gemileri taciz maksatlı olarak az önce bahsettiğim Fransız gemisinin aydınlatılması gibi bizim gemilerimizi atış kontrol radarlarıyla traklıyorlardı. Hedefe kilitlenme diyebiliriz. Başbakanlık tarafından “Tacize tacizle karşılık verme” angajman kuralı birlik komutanı inisiyatifine bırakılmıştı. Yani bu tip bir tacize maruz kalan geminin, aynı şekilde traklama yapması birlik komutanının inisiyatifine bırakılıyordu. Prestij meselesiydi bu. Sizin askeri geminize taciz yapılırken, siz sessiz kalırsanız, bu hem personelin moralini bozar hem de karşı tarafı daha da cesaretlendirir. Nitekim o dönemde pek çok gemimiz, Rus gemilerinin traklamasına karşılık vermişlerdi. Hatta tuzağa düşen komutanlardan Önder Öngör 500 tonluk 62 metrelik hücumbotla, 12.500 tonluk 186 metrelik Rus kruvazörünü traklatmıştı. İskender Yıldırım’ın komutasında katıldığımız tatbikatın ilk safhası bitince Ukrayna Odesa’da liman ziyareti yaptık. Liman ziyareti sonunda gece tekrar Karadeniz’e intikal ederken, Sivastopol açıklarında bulunan bir Rus fırkateyni, bizi çok uzun süre trakladı. Ancak, normalde her şeye köpüren, asabi, fevri bir komutan olan İskender Yıldırım, Rus gemisini traklatmadı. Üst makamlara da olayı sanki çok önemli bir hadise olmamış gibi yumuşatarak aktardı. Ne için böyle yaptı? 15 Temmuz sonrası yakınlaşacağımızı biliyordu, o yüzden ileride Rusya ile ters düşmesine neden olacak bir davranışı olsun istemedi mi? Sadece temkinli mi hareket etti? Öyleyse olayı neden olduğu gibi aktarmadı? Bilemiyorum. İskender Yıldırım da İzmir Askeri Casusluk davasında soruşturma geçirmişti.
DARBECİ DEDİĞİNİZ SAT KOMANDOLARINA TEK TABANCA İLE Mİ DİRENDİNİZ?
Türk Ordusundaki ‘silah arkadaşları’ arasında hemen o gece işkenceye dönüşen düşmanlığın nedeni ne sizce? Özellikle bugün daha soğukkanlı baktığınızda ne görüyorsunuz?
Bu nefretin sebebi neydi? Ben de anlamlandıramıyorum. 15 Temmuz’da muhtemelen darbe yapacaklardı da biz bastırdık demek ve sonrasında 15 Temmuz Kahramanı olabilmek amacıyla mavi turunuzu o tarihte hiçbir fırtına, şiddetli rüzgâr olmamasına rağmen eşimin midesi bulandı deyip yarıda kesecek, Gölcük’e gelip 15 Temmuz’un olmasını bekleyeceksiniz.Darbeciler halka ateş açmak için silah ambarındaki bütün silahları almış deyip, hem de SAT Komutanlığına tek bir tabanca ile gireceksiniz. Halka ateş açacak, sözde sizin hapse girmenizi sağlayan belki de TSK’da en iyi silah kullananlardan SAT komandosu darbecilerin ağır silahlarıyla size hiçbir şey yapmayacağından emin olacaksınız. 15 Temmuz’da nereye baksam tuzak görüyorum. Önceleri inkâr etmezken şimdi işkence yaptığını inkâr etmeye başladı.
BAŞÖRTÜLÜLERE KARA FATMA DİYEN KOMUTAN ‘REİS, ARKANDAYIZ’ DİYE TWEET ATTI!
Bu düşmanlığa anlam veremiyorum. Hapse girmelerini dışarıdakilere, hapse girmeyenlere mal ettiklerini söylüyorlar şimdi. Tayyip Erdoğan ilk iktidara geldiği zamanlar türbanlıları kastederek “Bu kara Fatmaları Pinochet’in yaptığı gibi stadyuma dolduracaksın, sonra ateşe vereceksin” diyen yarbaylar vardı. Benim de ailemde akrabalarımda pek türbanlı yok ama düşman da değilim, herkes istediği gibi giyinsin. Ancak bu zihniyette komutanlarımız vardı. Aynı kişi, emekli oldu, baktım 15 Temmuz olduktan sonra “Reis, arkandayız” diye tweet atmış.
Ondan sonra “Kürt sorunu nasıl çözülür biliyor musun İsmail? Kapıyı çalacaksın, açınca Ta ta ta ta ta! Tarayacaksın. Sonra öbür kapı, Ta ta ta ta ta!” diyen kişi amiral oldu. Sonradan Balyoz davası sonucu emekli edildi. Aynı kişi 2007-2008 yıllarında tatbikatlarda eğitim gereği birbirine düşman iki farklı grubun silahlarının karşılaştırmasını yaparak yüzde kaç ihtimalle kimin galip geleceğini hesaplayan yabancı bir program kullanarak, tatbikatın analizini yapıyordu. 15 Temmuz’da Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Bülent Bostanoğlu, Harp Filosu Komutanıyken kendisinin amiri olmasına rağmen, bu kişiden o analizleri hangi programla yaptığını göstermesini istedi. Ve bu şahıs göstermedi. O amir de hiçbir şey diyemedi.
Yani Deniz Kuvvetlerinde kendisinden olmayana düşman olan, başına buyruk hareket eden, ordu içinde ordu, Ulusalcı bir yapı vardı. Yine 15 Temmuz öncesi, İzmir Askeri casusluktan yargılanan gemi komutanımız, o dönemde hapse girmemiş bir üst komutan kendisine emir verdiğinde ağırdan alıyor, mazeretler sunuyor, devletin işini baştan savma şekilde yapıyordu. Mesela bana güvenmiyordu. Benim de onun üstlerine yaptığı gibi kendisini satacağımı, yarı yolda bırakacağımı sanıyordu. Halbuki ben onun işini değil, devletin işini yapıyordum. Ve kim emir verirse versin en iyi şekilde yapmaya çalışıyordum.
ULUSALCILAR, NATO İLE KRİZ ÇIKARABİLECEK KUVVETLERDE ETKİN HALE GELDİLER
Neden öncelikle Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri özellikle hedef alındı sizce?
Bu iki kuvvet dış dünya ile daha fazla temas halinde olduğu için olabilir. Uçak düşürme hadisesi, gemimizin NATO ülkesine ait bir gemiyi aydınlatması, kara suları, hava sahası, münhasır ekonomik bölge, NAVTEX ilanı gibi başka ülkelerle ve NATO ile kriz çıkarabilecek kuvvetler bu ikisi. Ulusalcılar bu açıdan kritik bu kuvvetlerde çok daha etkin konuma gelmek istemiş olabilirler.
Ergenekon ve Balyoz davaları sanıkları bu operasyonun neresinde sizce?
Tam göbeğindeler. Onlar olmasa bu kumpas kurulamazdı. Hem öncesinde ortamın psikolojik olarak hazırlanması, hem olay sırasında askerlerin nasıl davranacaklarını bildikleri için tuzağın devam ettirilmesinde en büyük rol onlarındı.
GEMİLERİMİZ ESKİDEN GÖZÜ KAPALI GEÇİLEN İZMİT KÖRFEZİ’NDE KARAYA OTURUYOR
TSK ve Deniz Kuvvetleri’nin bu yargılamalar nedeniyle bugün zaaf içinde olduğu söylenebilir mi?
Hem de çok ciddi zafiyet içinde. Deniz Kuvvetleri 15 Temmuz öncesi 2014’te Osmanlı zamanından beri ilk defa Afrika’nın etrafında dolaşmış, hiç bilinmeyen kilometrelerce uzunlukta dar su yollarından Afrika gibi bir yerde onlarca zorlu liman giriş çıkışını kazasız yapmışken, şimdi gemilerimiz eskiden neredeyse gözü kapalı geçilen Marmara Denizi’nde İzmit Körfezi’nde karaya oturuyor. Çünkü o gemide hiç görev yapmamış, yıllarca karada çalışmış kişiyi Gemi Komutanı yapıyorsunuz, seyir subayı yapıyorsunuz. Yüzlerce pilot ihraç edildi. Yıllar önce emekli olmuş, yaşlı pilotların savaş uçağı ile savaşabileceğini mi sanıyorsunuz? 15 Temmuz öncesinde bile mevcut personel kadro ihtiyacını karşılamıyordu. Şu an hem sayıca hem de nitelik olarak çok büyük zafiyet var. Umarım ciddi bir savaşa girilmez.
Eğer öyleyse yakın coğrafyalarda çatışmalara giren, yedi düvele ‘meydan okuyan’ iktidar ve TSK komuta kademesi bu zaafın doğurabileceği sonuçlar için hazırlıklı mı?”
Bence değil. Rasyonel hareket edildiğini düşünmüyorum. Hatırlarsınız belki bir teknik direktör takımda 10 numara ile oynayan teknik kapasitesi yüksek bir futbolcu ile tartışmış ve onu takıma almamıştı. Bir veya iki maç kaybedince, gelen tepkileri de dikkate alıp mecburen tekrar takıma aldı. TSK komuta kademesinin mantıklı hareket etmesi için bir iki maç kaybetmemiz mi gerekiyor bilmiyorum.