MAHMUT AKPINAR -TR724.COM
Tarihinin hiçbir döneminde insanları terörist ilan etmek, terör mahkemelerinde yargılayıp hapse atmak bu kadar kolay olmamıştı. Erdoğan rejiminde, (AKP değil, zira artık ortada bir parti yok) eğer eli kalem tutan, okuyan, yazan iseniz ve iktidara güzelleme yapmıyorsanız her an terörist ilan edilebilirsiniz. Yaptınız, sonra vazgeçtiniz yine “terörist” oluyorsunuz. Dün Erdoğan’ı putlaştırırken başka partiye geçip terörist muamelesi gören az değil.
Gazeteci, yazar, akademisyen gibi toplumu aydınlatma, bilgilendirme görevi olanların “terörist” olmamak için 3 seçeneği var:
1: Kayıtsız şartsız kalemini Erdoğan için ve kurduğu yapıdan gelen talimata göre kullanmak.
2: Erdoğan ve ailesine dokunmadan, rejimin diskurunu, dilini kullanarak tatlı su muhalefeti yapmak.
3: Susmak. Erdoğan rejimini onaylamayan, ama topluma karşı sorumluluğu olan pek çok aydın susuyor veya havadan sudan şeyler yazıyor.
Türkiye’de yaşıyorsanız bu üç seçeneğin dışında pek şansınız yok. Aksi halde mutlaka başınıza iş geliyor. Ya rejim destekli mafyanın şiddetine maruz kalıyorsunuz veya teröre destekten/terörü övmekten hakkınızda davalar açılıyor. “Gelin burada mücadele edin!” “Niye yurt dışına kaçtınız?” diye höykürmenin anlamı yok. Türkiye’de Erdoğan’a yalakalık yapmadan gazetecilik yapmanın imkanı kalmadı. Bırakın canını korumak için yurt dışına çıkan gazetecileri, yazarları, son dönemde AKP’liler yurt dışına çıkıyor. Paracıklarını “dış güçler” diye her gün küfrettikleri batı ülkelerine kaçırıyorlar.
Bütün bunların ötesinde Türkiye’de hiçbir yasadışı davranışta bulunmadığı, karakol yüzü bile görmediği, şiddetin hiçbir türüne ömrü boyunca bulaşmadığı, rızkının peşinde koştuğu halde “terörist” ilan edilen milyonu aşkın insan var. Bu kesimin terörist ilan edilmesi için eyleme, delile, suça ihtiyaç yok. Onlar nenesinden bebesine “terörist” olma potansiyelinde. Bir bankanın önünden geçtiğine, bir okulla, yasal bir dernekle bağına dair söylenti, onların “terörist” ilan edilip hapse atılmasına yetiyor. Rejiminin çizdiği çerçevenin dışına çıkamayan gazetecilik, siyaset anlayışı nedeniyle bu insanların haklarını bir avuç yürekli aydın hariç kimse dile de getiremiyor. Bir adam koltuğunda rahat oturabilsin diye milyonlarca insana terörist etiketi yapıştırılıyor. Adi suçlular hiç bu kadar konforlu olmamıştı ülkede. Katillerin, hırsızların aileleri “benim oğlum sadece adam öldürdü, biz ‘FETÖ’den yargılanmıyoruz!” diye kasıntı bile yapıyor.
Bugün sizlere 18 yaşından itibaren hayatını bildiğim, kul hakkına alabildiğine titiz, yasadışı hiçbir faaliyeti olmayan muhasebeci H.Y.’den bahsedeceğim. H.Y., 1.5 yıl kadar “terör”den hapis yattı, 6.5 yıl verdiler ve tahliye ettiler, dosyası temyizde. Muhtemelen cezası onaylanıp tekrar hapse girecek. Suçu, yurt dışına çıkmak zorunda kalan esnaf arkadaşlarının evlerini tahliye etmek, satış, devir gibi resmi işlemlerine yardımcı olmak.
Ailesi gurbetçi olan bu arkadaş 15 Temmuz’dan sonra vize alıp Avrupa’ya geldi. O dönemde insanları biner biner alıp, alınlarına “terörist” damgası vurup hapislere dolduruyorlardı. Kimse “Nasıl bu kadar terörist üretiyorsunuz!” diye sormuyordu. Zira insanlar Erdoğan’ın söylemlerini satın almıştı veya korkuyordu. Şimdilerde sıra kendilerine de gelen “oh olsun”cuların ise ağzı kulaklarına varıyordu. Bu arkadaşıma: “Gitme, kal Avrupa’da. Şu an geri gidilecek bir ülke yok, iltica edersin sonra da aileni getirirsin” dedim. O da kalmak niyetindeydi. Ama AKP’ye olumlu bakan ve gölgesinden korkan gurbetçi ailesi buna şiddetle itiraz etti. Başta babası olmak üzere kardeşleri, “Hayır burada kalamazsın! Sen bizim davetiyemizle vize aldın, başımızı belaya sokarsın!” diyerek iltica etmesini istemediler. “Onlarla alakası yok! İltica insani, evrensel bir hak” dediysek de kardeşlerinin ve ailesinin hilafına kalmak istemedi. Nitekim Türkiye’ye döndükten sonra tutuklanıp hapse atıldı.
Bu arkadaşım işini gücünü kaybettiği için hayatını idame ettirmekte zorlanıyor. Bir şeyler alıp satıyor, ama dişe dokunur kazancı yok. Dostların ulaştırdığı bir miktar parayı, “Başkalarının ihtiyacı var, benim durumum çok da kötü değil!” diye dağıtmış. Babasından kalma başını soktuğu bir ev var. Geçenlerde babası vefat etti. Şimdilerde en büyük derdi babasından kalan mirası kullanmasının helal olup olmayacağı. Beni aradı, “Bana bir yol gösterin, akıl verin, vicdanım rahatsız. Ömür geçiyor, Hakk’ın divanında bundan dolayı sorgulanmak istemiyorum” dedi.
Sıkıntısı şu: Vefat eden babasından kalan miras kardeşler arasında pay ediliyor, ona da bir şeyler düşüyor. Babası hastalığı nedeniyle uzun süre işsizlik parası alıyor. Tasarruf edip Türkiye’de gayrimenkule yatırıyor. Ancak ilgili devlet varlıklarını rapor etmesini istiyor. H.Y.’nin babası ise “işsizlik paramı ödemezler” korkusuyla Türkiye’deki mülklerini ibraz etmiyor. Ben, “Baban gerçekten hastaydı, o tasarrufu hakkı olan maaştan yaptı. Ayrıca bir usulsüzlük varsa yapan sen değilsin. Kanaatimce helaldir,” dedim. “Bana akıl yürütme değil, İslam’ın, vicdanın esaslarına uygun bir karar lazım” diyor. Vicdanının mirası kullanmayı doğru bulmadığını, zira babasının eksik beyanda bulunduğunu ifade ediyor.
Bu “terörist” kardeşimiz, müşkülünü çözmek için yardım bekliyor, konunun uzmanlarından görüş istiyoruz. Lütfen Türkiye’de yaşayanlar cevap yazmasınlar. Sonra “teröre ve teröriste destek olmak” suçundan başlarına iş açılabilir.