“Tayyibat (güzel, helal, temin, iyi, hoş şeyler) tayyibat içindir, tayyibata lâyıktır. (Nur Sûresi, 247/26)
1943’te Denizli mahkemesinde yeni, genç hâkim Hesna Şener’e “Gel kızım bizim heyete dahil ol; ben Bediüzzaman’ı tâ talebeliğimden İstanbul’da olduğum zamanlardan beri tanıyorum. Temiz, vatansever ve âlim bir din adamı, araştırmalarımızda da onun hiçbir suçunun ve zararlı–tehlikeli hiçbir tarafının olmadığını gördük. Hakkında âdilâne bir karar verelim.” diyen ve hukuka uygun bir berat veren Mahkeme Başkanı Ali Rıza Efendi’ye, daha sonra Üstad birtakım Risale-i Nur gönderir. O da okuduktan sonra onları İzmir’deki bir dostuna hediye eder. Hediyeyi alan bu zât, Hacı Nefi Akyazılı’nın kayınpederidir. Bu muhterem kayınpeder ise İzmir’in eşrafındandır. Kızlarının İzmir’in İslamiyet’e uymayan menfiliklerinden uzak kalmaları için o zamanlar İzmir’in uzağında olan Bozyaka’da etrafı duvarla çevrili bir ev yaptırmıştır… Seneler sonra Akyazılı Vakfı kurulduğunda Nefi Bey birçok evi, dükkânı ve arsa ile beraber Bozyaka’daki bu yeri de vakfa bağışlamıştır… O tarihlerde hizmet hareketi bir yurt yeri aramaktadır. Bazı ağabeylerimiz, bu yeri fazla büyük olmaması sebebiyle yurda uygun bulmamışlardır. Fakat o sırada orada bulunan Üstad Hazretleri’nin arabası da bir türlü o topraklardan çıkmak istememekteymiş gibi direnmekte ve yerinden ayrılmamak için adeta inat etmektedir. Bunun üzerine Hocaefendi, tevil-i ehadis (olayların dilini okuma ve yorumlama) açısından, Üstad’ın ruhaniyetinin buranın ilim yuvası olmasını istediği işaretini çıkarıp Bozyaka’daki bu yerin yurt olmasını istemiş ve heyet tarafından böylece karar verilmiştir. Gerçekten bu karardan sonra hiç itekleme desteği verilmeden araba, o battığı yerden suhûletle çıkmış ve yoluna devam etmiştir. Burası bir sefine-i Nuh Aleyhisselam gibi hizmet vermiştir. Zaten 1966’da M.Fethullah Gülen Hocaefendi, İzmir’e ilk geldiği günlerde rüyasında tam bu arazinin bulunduğu alanda dünyayı ihata edecek bir inşaatın başlatıldığını görmüş ve ta o günlerde YENİ BİR DÜNYA şiirini yazmıştır… Bu günlerde Türkçe Olimpiyatları’nda bütün dünya çocukları tarafından bu şiir hep birlikte okunmaktadır:
Gördüm nûrlu geleceği rüyâmda bir gece,
Işıklar yağıyordu her tarafa sessizce…
Ahenkle işleyen bir saat gibiydi işler;
Bir bir silinip gitmişti asırlık teşvişler…
İnsanlar birbirine yürekten bakıyordu;
Somaki musluklardan kevserler akıyordu.
Tertemiz çehreleriyle geçerken kudsî;ler,
Ümitlerimize birer fer salıp geçtiler.
Yeni bir dünya kuruyorlardı; harıl harıl…
Her taraf gökle yarışır gibi; pırıl pırıl!
Geçtikçe tekmil bu şimşek bakışlı yiğitler,
Anladık, muştusu verilen zamanmış meğer.
Civanlar gördüm yüzlerinde gariplik rengi,
Hükmettim ki bunlar, o ilk kudsî;lerin dengi.
Dolaştım her tarafı usanmadan, bezmeden;
Ziyâ içenlere erdim bir ulu çeşmeden…
Şükranla gerilip gezenler vardı kol kola..
Sonra teker teker ulaştı herkes ‘akyol’a…
İşte Akyazılı Vakfı, böyle büyük bir hizmetin çekirdeğini taşıyan AK TALİHLİ bir vakıftır. Cenab-ı Hak, emeği geçenlerden razı olsun