Yeni ekonomik sisteme isim arayanlar boşa zahmet etmesin, adını işleyişinden aldı: Bul karayı (karoyu) al parayı modeli. 20 Aralık gecesi icra edilen operasyonla küçük yatırımcıyı çarptılar. Tıpatıp İstanbul’un arka sokaklarında tanık olunan tezgahla sade vatandaşı soydular. Birisi kağıtları karıştırdı, diğeri kazanmış rolü yaptı; halk gaza getirilip elinde avucunda ne varsa aldılar. İlerde kazanacaklarına da senet yaptılar. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati çarkı şu sözlerle itiraf etti: “…çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Her zaman olduğu gibi. Küçük yatırımcılara eziyet ettiler. Şimdi de kara kara düşünüyorlar.”
Modeli, Ankara’da çökertilen 9 kişilik çetenin kurduğu çarkı anlatan haberden alıntılayarak özetleyeyim: “Kendi aralarında görev dağılımı yapan dolandırıcılar, polisi gözleyen gözcü, kazanıyormuş gibi yapan oyuncu, oynamaya ikna eden, kaybedeni takip ederek polise gidip gitmediğini kontrol eden uğurlayıcı şeklinde 5 parçaya ayrılarak tuzağı kuruyor. Oyuncu denilen zanlı oyuna dışarıdan gelmiş gibi oynayıp para kazanıyor ve mağduru özendiriyor. Mağdur oyunun sonunda dolandırıldığını anladığında iş işten geçiyor.
Son iki hafta Türkiye’de bir tezgah döndü ve ‘bul karayı al parayı’ oyunuyla sokaktan geçen garibanı aldattılar. Bütün ekonomik göstergeler aksini işaret etmesine rağmen Merkez Bankası faiz indirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ısrarla ‘Nas var, kimse benden faiz beklemesin’ açıklaması yaptı. Türk Lirası’nın daha fazla değersizleşeceği mesajı en yüksek seviyeden verildi. Parasının pul olduğunu gören sade vatandaş elinde avucunda ne varsa, hatta borçlanarak döviz aldı. Döviz büfesi ve bankalar kapandıktan sonra ‘dövize endeksli faiz’ tavşanını şapkadan çıkardılar. Merkez Bankası, arka kapıdan yani gayrı resmi yollardan ve belli alıcılara döviz satarak şok düşüşü tetikledi. MB, 24 saatte 1.7 milyar dolar dağıttı, diğer bankalar ve elinde döviz bulunduran kurumlar sopayla satmaya zorlandı. Operasyondan haberdar edilenler konumlanıp alırken de satarken de kazandı. Sistemin bütün yandaşları, zenginliğine zenginlik kattı; yalnızca habersiz ‘küçük yatırımcı’ keriz yerine konuldu.
Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati selefi Lütfi Elvan’ın aksine çok medyatik bir figür. Neredeyse her gün konuşuyor. Ahmet Karabay onu, kertenkelenin tehlike anında dikkat dağıtmak için bıraktığı kuyruğa benzetmişti. Okuyunca tam isabet dedim. Erdoğan, Nebati’nin sahneye çıkmasıyla biraz soluklanmış gibi ama maksadın aksinin gerçekleşmesi an meselesi. Bakan Nebati’nin önceleri, bir duygusal komedi filminden fırlayıp çıkmış hali vardı. “Yeni model tutmazsa üzülürüm, eve boynu bükük giderim; gözlerimin içine bakın, ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” gibi incilerini buruk tebessümlerle izliyorduk. Şark Bülbülü filmini seyredenler hatırlayacaktır, orada Kemal Sunal çarpılan adamı ikna ederken ‘gözlerime bak’ diyordu. Bakan o repliği almış sanki.
Nebati, son açıklamasıyla bir anda bebek yüzlü katile dönüştü. Özrü kabahatinden büyük biçimde “Küçük yatırımcıya yazık oluyor. 15 liradan, 16 liradan, 17 liradan dolar alanlar var. Kim bunlar? Büyük finansörler değil” dedi. Onun tabiriyle çarpılan varsa, çarpan da olması gerekir. Kim çarptı? Bazıları saf saf “Devlet küçük yatırımcıyı niye korumadı?’ Diye soruyor. Yahu sistemi kuran bizzat Erdoğan-Merkez Bankası-Hazine Bakanı… Bile isteye tuzağa düşürdüler, soydular. Büyük balıklar, balıkçıyla işbirliği yapıp küçük balıkları yedi. Yeni uygulamayla diş kirası da alacaklar. Onu da yine doğrudan vergilerle vatandaş ödeyecek. Büyük balıkların vergilerine af gelecek, hep olduğu gibi…
Erdoğan bu dolaylı faizi bir hafta önce verseydi, ne halkın ne de devletin zararı bu kadar büyürdü. Neden yapmadı? Neden yangını büyütmek için üstüne benzin döktü? Yanan ormandan arta kalanları odun kömürü olarak satıp bunu büyük ticari zeka diye sunuyor şimdilerde. Eşeği yüküyle birlikte çalıp semersiz iade eden insaflı hırsız rolü yapıyor.
Keriz gibi silkelenen küçük yatırımcı tezgahın başında üzgün ve öfkeli biçimde bakanın tabiriyle ‘kara kara düşünüyor’. Kağıtları karıştırana mı, ben kazanıyorum sen de gel numarası çeken yancıya mı söveceğine karar veremiyor. Yan tarafta diğer işbirlikçi ‘aman ha bunlar mafya ses etme fena olur’ nasihati çekiyor. Şimdilik içinden sövüyor, seçime kadar kızgınlığı geçmezse sandık başında dışından söyleyecek.‘Reis tek hareketle döviz lobisini yere serdi’ propagandasına aldanmazsa tabi. Tam tersine döviz lobisinin kazancına devlet garantisi getirdiğini anlayana kadar iş işten geçebilir.