[ERHAN BAŞYURT-TR724.COM]
Türkiye, hızla ‘seçimli dikta’ rejimine doğru yol alıyor. ‘Tek adam’ ve ‘tek parti’ sistemine doğru son viraja girildi.
Cumhurbaşkanı ‘Demokrasiyi yeniden tarif ettik’, Başbakan, ‘seçimle gelen seçimle gidecek diye bir şey yok’ diyor.
Kendileri dışında seçilmiş herkesi ve tüm muhalifleri, yargıyı kılıç gibi kullanıp biçiyorlar.
‘Fetö’ paranoyası ve ‘kimin yaptığı belli olmayan başarısız bir cunta’ girişimi üzerinden, başarılı bir sivil darbe gerçekleştiriyorlar.
Hitler’in, Meclis’in yakılmasını muhalifleri yok etmek için kullandığı gibi, 15 Temmuz’da Meclis’in bombalanmasını da muhalifleri yok etmek için kullanıyorlar.
***
15 Temmuz sonrası 180’i aşkın medya kuruluşu sebepsiz ve keyfi kararlarla kapatıldı. Kimi ‘Fetö’kimi ‘PKK’ iftirasıyla gazetecilik yapmaları engellendi. Muhalif temizliği ve yargı üzerinden intikam operasyonları en son Cumhuriyet’e uzandı. Sosyal iletişim ağları kapatıldı, internet kesildi…
Burada kalacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. ‘Mutlak biat’ istendiği için sırada Sözcü ve Doğan Grubu var…
***
Polis ve ordu tamamen pasifize edildi. Devletin değil ‘iktidarın güvenlik gücüne’ dönüştürüldü. TSK ve Emniyet istihbarat, yine MİT üzerinden pasifize edilip, tekel sağlandı. Yargı, bürokrasi ve akademi, siyasi temizliğe tabii tutuldu.
Şimdi sıra siyasi alanda ‘muhalif temizliğine’ geldi. Batılıların ‘purge’ dediği, ‘etnik temizlik’gibi…
***
Meclis’teki dört partiden birisi ‘Seni başkan seçtirmeyeceğiz’ diyen HDP’ye yönelik kapsamlı operasyon başladı.
Önce yakın medya susturuldu, sonra seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri ve parti başkanları ‘kapıları kırılarak’ tutuklandı.
1990’lara bile değil, zamanda sancılı bir geriye yolculuk gibi 1940’lara dönüyoruz…
***
Sırada CHP var. Cumhurbaşkanı ‘hesap verecekler’ diyor. Demokrasi bildirisi için Başbakan ‘kepazelik’ nitelemesi yapıyor. Ardından suç duyurusu geliyor. Susturma ve intikam operasyonunda sıra CHP’ ye geliyor. Sinyaller bu yönde.
Nazlı Ilacak’tan Ali Bulaç’a, Mehmet Altan’dan Ahmet Turan Alkan’a, Gültekin Avcı’dan Mümtaz’er Türköne’ye kadar yüzlerce gazeteci nasıl susturuldu ve hapse konduysa, Musa Kartnasıl karikatürleri, Kadri Gürsel cesur açıklamaları nedeniyle ‘intikam’ amaçlı tutuklandıysa, sırada CHP’nin cesur vekilleri var.
17/25 Aralık dosyasını takip eden, MİT TIRLAR’ını gündeme getiren CHP’li vekiller teker teker hedefe konursa şaşırmayın.
Hukuksuzluk ‘hukuk kılıfına’ sokulunca, garip şekilde halk gerçeği göremiyor ve tepki de göstermiyor. Kendileri yargıdan köşe bucak kaçarken, şimdi iftira ve uydurma suçlarla ele geçirdikleri yargı üzerinden ‘muhalif temizliği’ yapıyorlar.
Batı da sadece ‘endişe’ bildirip, el altından iktidarla işbirliği yaptığı için bırakın caydırıcı olmayı aksine cesaret veriyor.
***
Kötümser olmak, gelecek kehanetinde bulunmak gibi hatalara düşmek istemem. Ancak bu güne kadar, ‘ülke uçuruma gidiyor’, ‘sosyal soykırım yapılıyor’, ‘hukuk rafa kaldırıldı’, ‘otoriterleşiyoruz’, ‘polis devleti oluyoruz’, ‘tek adam rejimine dönüyoruz’… gibi onlarca uyarı yaptık.
Maalesef haklı çıktık. Gidişat bu yöndeki kaygılarımızı boşa çıkarmak yerine daha da güçlendiriyor.
‘Türk tipi başkanlık’ sistemine, yani ‘seçimli dikta’ yönetimine geçiş öncesi iktidar gözünü karartmış ve hukuk dışı eylemlerine hız vermiş durumda, son engelleri de yok ediyor. Kuzey Kore kadar özgür ve siyasi istikrarlı bir ülkeye doğru ilerliyoruz!
Son viraja gelindi. 7 Temmuz seçimlerinden 15 Temmuz darbesine kadar, kanla döşenen köşe taşlarını artık yargı eliyle tasfiyeler ve intikam operasyonları izliyor.
***
‘Kellim kellim layenfa… Söyle söyle fayda etmiyor…’ durumu yaşıyoruz ama tarihe not düşmek ve gelecek nesillerin kınamasına maruz kalmamak için bir kez daha yazıyor, bir kez daha söylüyoruz…
Ne gidilen yolun ne de bu filmin sonu hayra alamet görünmüyor.
[ERHAN BAŞYURT-TR724.COM]
Türkiye, hızla ‘seçimli dikta’ rejimine doğru yol alıyor. ‘Tek adam’ ve ‘tek parti’ sistemine doğru son viraja girildi.
Cumhurbaşkanı ‘Demokrasiyi yeniden tarif ettik’, Başbakan, ‘seçimle gelen seçimle gidecek diye bir şey yok’ diyor.
Kendileri dışında seçilmiş herkesi ve tüm muhalifleri, yargıyı kılıç gibi kullanıp biçiyorlar.
‘Fetö’ paranoyası ve ‘kimin yaptığı belli olmayan başarısız bir cunta’ girişimi üzerinden, başarılı bir sivil darbe gerçekleştiriyorlar.
Hitler’in, Meclis’in yakılmasını muhalifleri yok etmek için kullandığı gibi, 15 Temmuz’da Meclis’in bombalanmasını da muhalifleri yok etmek için kullanıyorlar.
***
15 Temmuz sonrası 180’i aşkın medya kuruluşu sebepsiz ve keyfi kararlarla kapatıldı. Kimi ‘Fetö’kimi ‘PKK’ iftirasıyla gazetecilik yapmaları engellendi. Muhalif temizliği ve yargı üzerinden intikam operasyonları en son Cumhuriyet’e uzandı. Sosyal iletişim ağları kapatıldı, internet kesildi…
Burada kalacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. ‘Mutlak biat’ istendiği için sırada Sözcü ve Doğan Grubu var…
***
Polis ve ordu tamamen pasifize edildi. Devletin değil ‘iktidarın güvenlik gücüne’ dönüştürüldü. TSK ve Emniyet istihbarat, yine MİT üzerinden pasifize edilip, tekel sağlandı. Yargı, bürokrasi ve akademi, siyasi temizliğe tabii tutuldu.
Şimdi sıra siyasi alanda ‘muhalif temizliğine’ geldi. Batılıların ‘purge’ dediği, ‘etnik temizlik’gibi…
***
Meclis’teki dört partiden birisi ‘Seni başkan seçtirmeyeceğiz’ diyen HDP’ye yönelik kapsamlı operasyon başladı.
Önce yakın medya susturuldu, sonra seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri ve parti başkanları ‘kapıları kırılarak’ tutuklandı.
1990’lara bile değil, zamanda sancılı bir geriye yolculuk gibi 1940’lara dönüyoruz…
***
Sırada CHP var. Cumhurbaşkanı ‘hesap verecekler’ diyor. Demokrasi bildirisi için Başbakan ‘kepazelik’ nitelemesi yapıyor. Ardından suç duyurusu geliyor. Susturma ve intikam operasyonunda sıra CHP’ ye geliyor. Sinyaller bu yönde.
Nazlı Ilacak’tan Ali Bulaç’a, Mehmet Altan’dan Ahmet Turan Alkan’a, Gültekin Avcı’dan Mümtaz’er Türköne’ye kadar yüzlerce gazeteci nasıl susturuldu ve hapse konduysa, Musa Kartnasıl karikatürleri, Kadri Gürsel cesur açıklamaları nedeniyle ‘intikam’ amaçlı tutuklandıysa, sırada CHP’nin cesur vekilleri var.
17/25 Aralık dosyasını takip eden, MİT TIRLAR’ını gündeme getiren CHP’li vekiller teker teker hedefe konursa şaşırmayın.
Hukuksuzluk ‘hukuk kılıfına’ sokulunca, garip şekilde halk gerçeği göremiyor ve tepki de göstermiyor. Kendileri yargıdan köşe bucak kaçarken, şimdi iftira ve uydurma suçlarla ele geçirdikleri yargı üzerinden ‘muhalif temizliği’ yapıyorlar.
Batı da sadece ‘endişe’ bildirip, el altından iktidarla işbirliği yaptığı için bırakın caydırıcı olmayı aksine cesaret veriyor.
***
Kötümser olmak, gelecek kehanetinde bulunmak gibi hatalara düşmek istemem. Ancak bu güne kadar, ‘ülke uçuruma gidiyor’, ‘sosyal soykırım yapılıyor’, ‘hukuk rafa kaldırıldı’, ‘otoriterleşiyoruz’, ‘polis devleti oluyoruz’, ‘tek adam rejimine dönüyoruz’… gibi onlarca uyarı yaptık.
Maalesef haklı çıktık. Gidişat bu yöndeki kaygılarımızı boşa çıkarmak yerine daha da güçlendiriyor.
‘Türk tipi başkanlık’ sistemine, yani ‘seçimli dikta’ yönetimine geçiş öncesi iktidar gözünü karartmış ve hukuk dışı eylemlerine hız vermiş durumda, son engelleri de yok ediyor. Kuzey Kore kadar özgür ve siyasi istikrarlı bir ülkeye doğru ilerliyoruz!
Son viraja gelindi. 7 Temmuz seçimlerinden 15 Temmuz darbesine kadar, kanla döşenen köşe taşlarını artık yargı eliyle tasfiyeler ve intikam operasyonları izliyor.
***
‘Kellim kellim layenfa… Söyle söyle fayda etmiyor…’ durumu yaşıyoruz ama tarihe not düşmek ve gelecek nesillerin kınamasına maruz kalmamak için bir kez daha yazıyor, bir kez daha söylüyoruz…
Ne gidilen yolun ne de bu filmin sonu hayra alamet görünmüyor.
[ERHAN BAŞYURT-TR724.COM]
Türkiye, hızla ‘seçimli dikta’ rejimine doğru yol alıyor. ‘Tek adam’ ve ‘tek parti’ sistemine doğru son viraja girildi.
Cumhurbaşkanı ‘Demokrasiyi yeniden tarif ettik’, Başbakan, ‘seçimle gelen seçimle gidecek diye bir şey yok’ diyor.
Kendileri dışında seçilmiş herkesi ve tüm muhalifleri, yargıyı kılıç gibi kullanıp biçiyorlar.
‘Fetö’ paranoyası ve ‘kimin yaptığı belli olmayan başarısız bir cunta’ girişimi üzerinden, başarılı bir sivil darbe gerçekleştiriyorlar.
Hitler’in, Meclis’in yakılmasını muhalifleri yok etmek için kullandığı gibi, 15 Temmuz’da Meclis’in bombalanmasını da muhalifleri yok etmek için kullanıyorlar.
***
15 Temmuz sonrası 180’i aşkın medya kuruluşu sebepsiz ve keyfi kararlarla kapatıldı. Kimi ‘Fetö’kimi ‘PKK’ iftirasıyla gazetecilik yapmaları engellendi. Muhalif temizliği ve yargı üzerinden intikam operasyonları en son Cumhuriyet’e uzandı. Sosyal iletişim ağları kapatıldı, internet kesildi…
Burada kalacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. ‘Mutlak biat’ istendiği için sırada Sözcü ve Doğan Grubu var…
***
Polis ve ordu tamamen pasifize edildi. Devletin değil ‘iktidarın güvenlik gücüne’ dönüştürüldü. TSK ve Emniyet istihbarat, yine MİT üzerinden pasifize edilip, tekel sağlandı. Yargı, bürokrasi ve akademi, siyasi temizliğe tabii tutuldu.
Şimdi sıra siyasi alanda ‘muhalif temizliğine’ geldi. Batılıların ‘purge’ dediği, ‘etnik temizlik’gibi…
***
Meclis’teki dört partiden birisi ‘Seni başkan seçtirmeyeceğiz’ diyen HDP’ye yönelik kapsamlı operasyon başladı.
Önce yakın medya susturuldu, sonra seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri ve parti başkanları ‘kapıları kırılarak’ tutuklandı.
1990’lara bile değil, zamanda sancılı bir geriye yolculuk gibi 1940’lara dönüyoruz…
***
Sırada CHP var. Cumhurbaşkanı ‘hesap verecekler’ diyor. Demokrasi bildirisi için Başbakan ‘kepazelik’ nitelemesi yapıyor. Ardından suç duyurusu geliyor. Susturma ve intikam operasyonunda sıra CHP’ ye geliyor. Sinyaller bu yönde.
Nazlı Ilacak’tan Ali Bulaç’a, Mehmet Altan’dan Ahmet Turan Alkan’a, Gültekin Avcı’dan Mümtaz’er Türköne’ye kadar yüzlerce gazeteci nasıl susturuldu ve hapse konduysa, Musa Kartnasıl karikatürleri, Kadri Gürsel cesur açıklamaları nedeniyle ‘intikam’ amaçlı tutuklandıysa, sırada CHP’nin cesur vekilleri var.
17/25 Aralık dosyasını takip eden, MİT TIRLAR’ını gündeme getiren CHP’li vekiller teker teker hedefe konursa şaşırmayın.
Hukuksuzluk ‘hukuk kılıfına’ sokulunca, garip şekilde halk gerçeği göremiyor ve tepki de göstermiyor. Kendileri yargıdan köşe bucak kaçarken, şimdi iftira ve uydurma suçlarla ele geçirdikleri yargı üzerinden ‘muhalif temizliği’ yapıyorlar.
Batı da sadece ‘endişe’ bildirip, el altından iktidarla işbirliği yaptığı için bırakın caydırıcı olmayı aksine cesaret veriyor.
***
Kötümser olmak, gelecek kehanetinde bulunmak gibi hatalara düşmek istemem. Ancak bu güne kadar, ‘ülke uçuruma gidiyor’, ‘sosyal soykırım yapılıyor’, ‘hukuk rafa kaldırıldı’, ‘otoriterleşiyoruz’, ‘polis devleti oluyoruz’, ‘tek adam rejimine dönüyoruz’… gibi onlarca uyarı yaptık.
Maalesef haklı çıktık. Gidişat bu yöndeki kaygılarımızı boşa çıkarmak yerine daha da güçlendiriyor.
‘Türk tipi başkanlık’ sistemine, yani ‘seçimli dikta’ yönetimine geçiş öncesi iktidar gözünü karartmış ve hukuk dışı eylemlerine hız vermiş durumda, son engelleri de yok ediyor. Kuzey Kore kadar özgür ve siyasi istikrarlı bir ülkeye doğru ilerliyoruz!
Son viraja gelindi. 7 Temmuz seçimlerinden 15 Temmuz darbesine kadar, kanla döşenen köşe taşlarını artık yargı eliyle tasfiyeler ve intikam operasyonları izliyor.
***
‘Kellim kellim layenfa… Söyle söyle fayda etmiyor…’ durumu yaşıyoruz ama tarihe not düşmek ve gelecek nesillerin kınamasına maruz kalmamak için bir kez daha yazıyor, bir kez daha söylüyoruz…
Ne gidilen yolun ne de bu filmin sonu hayra alamet görünmüyor.
[ERHAN BAŞYURT-TR724.COM]
Türkiye, hızla ‘seçimli dikta’ rejimine doğru yol alıyor. ‘Tek adam’ ve ‘tek parti’ sistemine doğru son viraja girildi.
Cumhurbaşkanı ‘Demokrasiyi yeniden tarif ettik’, Başbakan, ‘seçimle gelen seçimle gidecek diye bir şey yok’ diyor.
Kendileri dışında seçilmiş herkesi ve tüm muhalifleri, yargıyı kılıç gibi kullanıp biçiyorlar.
‘Fetö’ paranoyası ve ‘kimin yaptığı belli olmayan başarısız bir cunta’ girişimi üzerinden, başarılı bir sivil darbe gerçekleştiriyorlar.
Hitler’in, Meclis’in yakılmasını muhalifleri yok etmek için kullandığı gibi, 15 Temmuz’da Meclis’in bombalanmasını da muhalifleri yok etmek için kullanıyorlar.
***
15 Temmuz sonrası 180’i aşkın medya kuruluşu sebepsiz ve keyfi kararlarla kapatıldı. Kimi ‘Fetö’kimi ‘PKK’ iftirasıyla gazetecilik yapmaları engellendi. Muhalif temizliği ve yargı üzerinden intikam operasyonları en son Cumhuriyet’e uzandı. Sosyal iletişim ağları kapatıldı, internet kesildi…
Burada kalacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. ‘Mutlak biat’ istendiği için sırada Sözcü ve Doğan Grubu var…
***
Polis ve ordu tamamen pasifize edildi. Devletin değil ‘iktidarın güvenlik gücüne’ dönüştürüldü. TSK ve Emniyet istihbarat, yine MİT üzerinden pasifize edilip, tekel sağlandı. Yargı, bürokrasi ve akademi, siyasi temizliğe tabii tutuldu.
Şimdi sıra siyasi alanda ‘muhalif temizliğine’ geldi. Batılıların ‘purge’ dediği, ‘etnik temizlik’gibi…
***
Meclis’teki dört partiden birisi ‘Seni başkan seçtirmeyeceğiz’ diyen HDP’ye yönelik kapsamlı operasyon başladı.
Önce yakın medya susturuldu, sonra seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri ve parti başkanları ‘kapıları kırılarak’ tutuklandı.
1990’lara bile değil, zamanda sancılı bir geriye yolculuk gibi 1940’lara dönüyoruz…
***
Sırada CHP var. Cumhurbaşkanı ‘hesap verecekler’ diyor. Demokrasi bildirisi için Başbakan ‘kepazelik’ nitelemesi yapıyor. Ardından suç duyurusu geliyor. Susturma ve intikam operasyonunda sıra CHP’ ye geliyor. Sinyaller bu yönde.
Nazlı Ilacak’tan Ali Bulaç’a, Mehmet Altan’dan Ahmet Turan Alkan’a, Gültekin Avcı’dan Mümtaz’er Türköne’ye kadar yüzlerce gazeteci nasıl susturuldu ve hapse konduysa, Musa Kartnasıl karikatürleri, Kadri Gürsel cesur açıklamaları nedeniyle ‘intikam’ amaçlı tutuklandıysa, sırada CHP’nin cesur vekilleri var.
17/25 Aralık dosyasını takip eden, MİT TIRLAR’ını gündeme getiren CHP’li vekiller teker teker hedefe konursa şaşırmayın.
Hukuksuzluk ‘hukuk kılıfına’ sokulunca, garip şekilde halk gerçeği göremiyor ve tepki de göstermiyor. Kendileri yargıdan köşe bucak kaçarken, şimdi iftira ve uydurma suçlarla ele geçirdikleri yargı üzerinden ‘muhalif temizliği’ yapıyorlar.
Batı da sadece ‘endişe’ bildirip, el altından iktidarla işbirliği yaptığı için bırakın caydırıcı olmayı aksine cesaret veriyor.
***
Kötümser olmak, gelecek kehanetinde bulunmak gibi hatalara düşmek istemem. Ancak bu güne kadar, ‘ülke uçuruma gidiyor’, ‘sosyal soykırım yapılıyor’, ‘hukuk rafa kaldırıldı’, ‘otoriterleşiyoruz’, ‘polis devleti oluyoruz’, ‘tek adam rejimine dönüyoruz’… gibi onlarca uyarı yaptık.
Maalesef haklı çıktık. Gidişat bu yöndeki kaygılarımızı boşa çıkarmak yerine daha da güçlendiriyor.
‘Türk tipi başkanlık’ sistemine, yani ‘seçimli dikta’ yönetimine geçiş öncesi iktidar gözünü karartmış ve hukuk dışı eylemlerine hız vermiş durumda, son engelleri de yok ediyor. Kuzey Kore kadar özgür ve siyasi istikrarlı bir ülkeye doğru ilerliyoruz!
Son viraja gelindi. 7 Temmuz seçimlerinden 15 Temmuz darbesine kadar, kanla döşenen köşe taşlarını artık yargı eliyle tasfiyeler ve intikam operasyonları izliyor.
***
‘Kellim kellim layenfa… Söyle söyle fayda etmiyor…’ durumu yaşıyoruz ama tarihe not düşmek ve gelecek nesillerin kınamasına maruz kalmamak için bir kez daha yazıyor, bir kez daha söylüyoruz…
Ne gidilen yolun ne de bu filmin sonu hayra alamet görünmüyor.