Maalesef Türkiye hep böyleydi…
Cumhuriyeti kuran büyük çok böyyük lider Cumhuriyeti kurdu ama halka demokrasinin D’sini vermedi…
Acayip çağdaş Cumhuriyet, Adalet Sarayları kurdu ama yine halka adaletin A’sını vermedi…
Demokrasi arayanlara İzmir Marşı’nı, Adalet arayanlara ise 10. yıl marşı’nı zerk ettiler…
Ben de hukukcuyum, bizim zamanımızda avukatlık stajı 6 ay bir avukat yanında, 6 ay ise adliyede yapılıyordu.
Stajımı İzmir Adliyesi’nde yaptım, adliyelerin ne menem yerler olduğunu o dönem gördüm, bildim, anladım…
Yani sevgili okurlar; Şimdilerde yeni bir şey yaşamıyoruz, süregelen ve fakat çok derun, ölümcül bir vaka ile karşı karşıyayız…
Türkiye Ferhat Sarıkaya olayında sarı öküzü vermişti, Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in tutuklanmasında ise kızımız adaleti de teslim ettik.
Affedersiniz ama peçesini sıyırıp da bir defa yüzünü göstermeyen kızımız Adalet’in, gözlerimiz önünde keyifle ırzına geçtiler…
17-25 Aralık tam bir rezalet, 15 Temmuz sonrası ise bütünüyle bir fecaat halini aldı…
Adalet bir fazilet arayışı iken şahit olduğumuz tek şey rezalet oldu…
Arzu ederseniz meseleye adım adım bir göz atalım…
Öncelikle 16 Temmuz ve hemen sonrasında liyakatli 4000 kadar hakim ve savcı tutuklandı, meslekten atıldı. Ailelerine bile dünyayı dar ettiler…
Erdoğanistler bunu yaparken, şimdilerde ciyak ciyak bağrışan Kemalistler alkışlıyordu…
Sonra mı? Sonrası tufan!
İki arada bir derede AKP’li Cumhurbaşkanı “Ben Anayasa mahkemesi kararına saygı duymuyorum, takmıyorum” dedi, balık baştan koktu…
Cebren ve hile ile boşaltılan Yargı kadrolarına liyakatsiz AKP militanları dolduruldu.
Mülakatlarla İreiz’in uzun boyu, uzun elini kutsi bilenler makam sahibi oldu…
Vicdan ve kanunla değil siyasi emirlerle hüküm verme devri başladı.
Hakim ve savcılar başta olmak üzere bütün adliye koridorları şahsiyetlerini siyasi yamyamlara teslim etti.
Adliyede ifade alan hakim, milletvekillerinin orada bulunanları sorması, sorgulaması karşısında “Kaç İsmail kaç” diyerek kendine infaz emirleri getiren polis memurunun kaçmasına vesile oldu, ne trajikomik vakalar yaşandı.
Cübbesinde düğme olmayan hakimler önlerini kuşaklarla bağlayarak, iddianameleri bilerek çok ama çok geciktirdiler, hak ihlalleri yaptılar…
Bu arada fabrikatör Perinçek’ten galiz ama Türk yargısını anlatan meşhur özdeyiş geldi “yargı siyasetin köpeğidir”
Yaa! Sevgili erenler; Hukukçular siyasetin köpeği oldular fakat hiç mi hiç gocunmadılar.
Bu hengamede bir ilk yaşandı küçücük alt derece mahkemesi Anayasa Mahkemesi’nin kararını takmadı, uygulamadı…
Bu durum karşısında Zühtü Arslan başkanlığındaki Anayasa Mahkemesi sadece sustu !?
Ülkenin en üst derece mahkemesine kafa tutan masum ve mazlumları dinler mi? Militarist yaklaşımla hüküm vermeye devam ettiler.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hukukun en temel kaidelerinden birini hatırlatarak “kanunsuz suç ve ceza olmaz, hata ediyorsunuz” deyip kendilerini cümle aleme serrişte etmesine rağmen “tık” demediler.
Yine en temel insan haklarından olan, kutsal “savunma hakkını” kullanan avukatları öyle korkuttular, o kadar çok avukatı içeriye attılar ki mahkemelerde maznunlar için savunma dahi yaptırmadılar.
Davaları alan avukatlara gelince (çok özür dilerim) onlar da “avami tabirle” anasının nikahını istediler…
Ee bir harami tarafından yönetilen ülkede Adalet bakanları, İçişleri bakanları eşkiya sofrasına ortak olursa hakim ve savcılar durur mu?
Hakim ve savcılar uyuşturucu ve mafya babaları ile ilişkiye girdiler, mini baroncuklar oldular hem de kuryeliklerini polisler yaptı.
F*tö borsaları kuran hakim ve savcılar, yetmedi tarifeli davalar ile “cukka” aldılar.
Menü boy boy gazetelerde yayınlandı…
Yargıçlar açgözlülük ve hırslarından masayı yerle yeksan edip birbirlerini basına, kamuoyuna şikayet ettiler…
Ve sonunda zurnanın zırt dediği yere geldik şimdi de Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu…
Eğer bu durum dikkate alınır ve bir dava açılırsa Anayasa Mahkemesi üyelerinin hapse girip girmeyeceğini konuşuyoruz…
Bakalım evvelen, zulmen yüksek yargıdaki meslektaşlarını dahi seve seve hapse gönderen güdümlü yargı mensupları şincik ne yapacaklar?
Sevgil okuyucular; Yarın adliyelerde hakim ve savcılar birbirleriyle silahlı çatışmaya girer, birbirlerini katlederse şaşırmayacağım, siz de şaşırmayın…
Yani hasıl-ı kelam işin cılkı çıktı…
Yaşıyor muydu bilmem ama Türkiye’de YARGI tamamen ölmüştür…
Evet, acı kaybımız Adalet!
Üstüne üstlük Niyazi’nin arkasından hayırla yad eden ve bir Fatiha okuyanı da yoktur…
Siz de okumayın!
Allah da rahmet eyle(me)sin!
Ne diyelim yakışır Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’sine…
@MansurTurgut