Doç. Dr. Salih Yücel
Medine sokaklarında ahvali kontrol için dolaşmaktadır. Bakımsız küçük bir kız çocuğu
görür. “Bu kimin kızı niye bakılmıyor” diye sorunca, oğlu Abdullah “Baba senin
torunun. İmkanlarımız yok ki bakalım. Bize biraz devlet hazinesinden yardım
etsen” Hz. Ömer “Size asla ayrıcalık yapmam” der ve yardım etmez. Böylece bu tür
adil davrananlara İslam tarihçileri “Ömeri” derler. Bugünkü Türkiye’nin on katına
hükmeden Halife Ömer’in elbisesinde tam on dört yama vardır.
O halife olduğu gün ve öldüğü gün
servetine bir dinar dahi eklememiştir. Onun için alimler “mebde ve munteha’’ tabirini
kullanırlar. Sufiler dünyaya gelirken bir şeyin yok, giderken de bir şeyin
olmamalı derler. İdareciler içinde idareyi ele aldıkları gün ve ayrılırken
maddi servet olarak aynı çizgide duruyorlarsa işte o zaman Ömeri yoldalar. Değilse
haramilerin yolundadırlar. Evet dünyada İslam ülkeleri içinde kaç tane Ömeri
idareci var. Onun gibi olmak mümkün değil ama en az o yolda olanlar varmı. İdareciler
Ömeri olmadığı müddetçe Alemi İslam’ın çok çekeceği var.
Hz. Hüseyin, Şam’da hilafetini
ilan eden Yezid’in sarayda büyük günah işlemesini, halka zulmetmesini asla kabul etmez. Kendisinin Yezid’e biat
edilmesi istenir ama o dedesinin yolundadır. Kufe’liler kendisinin halife olmasını ister. Bunun için
amcası oğlu Müslim’i Kufe’ye gönderir. Kufe’liler on iki bin kişilik bir ordu
ile destekleyeceklerini söz verince o da yaklaşık iki bin kişi ile Medine’den
ayrılır. Fakat Kufe’liler kendisine ihanet edip amcası oğlunu şehit ederler.
Hz. Hüseyin’e bu haber ulaşınca dönmesi için yakın akrabaları adeta kendisine
yalvarırlar. Fakat o “Dedemi rüyamda gördüm, gitmem gerekiyor ve dönmem” diyor. Netice de kendisi ve ailesi
“Bir taş sudan dahi mahrum edilir” ve şehid edilir. Mübarek başı kesilir. Yezid
ve avanesi o mübarek başı kırk gün sokaklarda dolaştırırlar. Ama onların bu zulumleri
ehli beyte olan sevgiyi daha da arttırır. Onlar bu defa bu sevgiyi kırmak için
her türlü yalan ve iftiralara başvururlar. Hatta otuz küsür yıl boyunca Cuma günleri
hutbede binlerce imam vasıtasıyla ehli
beyte lanet okuturlar. Kimisini korkuturlar, kimi imamlarıda para ile satın alarak
yaptırırlar. Ancak Ömer Bin Abdulaziz halife olunca, bu lanet okutmayı
kaldırır. Yerine bugün hala hutbelerin sonunda okutulan “Allah adaleti emreder…”
ayetini koyar. Onuncu asrın büyük alimlerinden el-Isfehani “Eğer Hz.Hüseyin Yezid’in yaptıkları zulme ve günaha
karşı dik durmayıp beyat etseydi, ondan sonra kimse zulme ve günaha karşı dik
durmayacaktı” diyor.Evet gelin hepimiz hem Ömeri hem
de Hüseyni olmaya çalışalım.
Bu kadar zulmün hikmeti ne
ola?
1947’de devrin zalimleri yetmiş küsür
yaşındaki Bediüzzaman ve yaklaşık talebelerinin dörtte birini gizli cemiyet kuruyorlar
diye Afyon’da hapse atarlar. Üstadı camı kırılmış ve soba olmayan bir hücreye
koyarlarki, soğuk kış gününde donsun ölsün. Fakat Üstad zikir ve hareket
yaparak kurtulur. Bu defa zehirlerler. Ama Allah’ın inayeti ile yine kurtulur.
Sonra kaldığı hücrenin pencerisini dahi kapatırlarki, mahkumlarla dahi
konuşmasın. O zaman Risale-i Nurlar üç beş ilde okunmaktadır. Hapisten sonra
hemen hemen bütün Türkiye’ye hatta dünyaya yayılır. Evet zulüm nurların yayılmasına
sebep oldu ve küfrün belini kırdı.
Dostlar soruyor. Hizmeti İmaniyye
ve Kuraniyye gönüllülerine tarihde görülmeyen bu zulüm neden? Büyük alimlerin
hayatlarını inceledim. İmam Azam hemen hemen bütün idarecilerden zulüm görüp,
hapishanede vefat etti, kimilerine göre şehit edildi. Peygamber torunu İmam
Safi Mekke’den zincirlenerek Bağdat’a götürülüp hapse atıldı. İmam Malik
defalarca öldürülmek istendi. Ahmet Bin Hanbel bir halife hariç bütün
idarecilerden sadece “Kur’an mahluk değildir” deyip devletin resmi mezhebi
Mutezilenin görüşlerini red ettiği için ölünceye kadar zulüm gördü. Neden beyat etmiyorsun diyenlere “Ben bunu
kabul edersem gelecek asırlarda bu yanlışı bütün Müslümanlar kabul eder” der. İmam
Buhari vali tarafından sürgüne gönderilirken yolda vefat etti. Dört büyük imam
zamanında yüzlerce imam vardı. Onlarca hak mezhep vardı. Ama kimisi korkudan,
kimisi de idareciler tarafından satın alınarak zulüm karşısında boyun eğdiler.
En çok zulüm gören İmamı Azam’ın görüşlerini bugün İslam dünyasının yaklaşık yüzde
55-60’I kabul edip uyguluyor. Bütün imamlar silinip giderken harama, günaha,
yalancılığa, halkın malını yiyenlere, haramı helallaştıranlara, idareciliği
halka hizmet için değil de, zulme vasıta yapanlara biat etmedikleri için en çok
zulüm gören dört imamın görüşleri, İslam dünyasına hakim oldu. Hizmeti İmaniyye
ve Kuraniyye gönüllülerine İslam tarihinde sahabeden sonra en büyük zulüm
yapılıyor. Bu zulüm ile hizmetin prensiplerini İmam Azam’ın fıkıhta ortaya
koyduğu prensipler gibi asırlara mal olacak. Evet bugün kayıp var fakat
gelecekte Allah’ın inayet ve keremi ile olacaklara karsi devede kulak kalacak.
Zalimler, bel’amlar onutulur ama mazlumlar gonullerde taht kurup fikirleri dünyaya
ışık salacak. Eğer dik durulmasaydı halk, yalanı cihad, gaspı ganimet, nifakı İslam’ın
bir rüknü gibi kabul edecekti. Evet müesseseler kapandı, mallar gasp edildi,
onbinler hapiste, fakat buna karşılık İslam’ın
namusu kurtarıldı.