Türkiye’de Can Dündar hakkında “gıyabında tutuklama” ve “kırmızı bülten çıkarılması” kararı verildi. Interpol’ü Türkiye’nin başvurularını “ciddiyetle” ele almaya çağıran Dündar, “Bizi korkutmaya yönelik bir hamle” dedi. Dündar “Şimdi Türkiye’nin yeni modası başka ülkelerde operasyon yapıp hükümetin istediği kişileri getirmeye çalışıyorlar, Kosova’da bunu yaptılar en son. Burada da uluslararası hukukun devreye girmesi lazım, Kosova Başbakanı’ndan ve hükümetinden habersiz Türkiye operasyon yaptı. Artık sadece bizim değil, tüm dünyanın bir Türk hükümeti, Erdoğan diye bir sorunu var.” dedi.
DW Türkçe: Yargıtay geçen ay, MİT TIR’ları davasında “gizli belge ve bilgileri açıklamak” suçundan yargılandığınız ve 5 yıl 10 ay hapis cezası aldığınız yerel mahkeme kararını bozmuştu. Dosyaya bakan İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi, hakkınızda “kırmızı bülten çıkarılması” kararı verdi.Nasıl karşılıyorsunuz bu kararı?
Can Dündar: Her seferinde bir şey oldu zannediyorsunuz, televizyonlar kırmızı harflerle giriyorlar, Interpol filan.. İşin aslı şu, Interpol karar verirse kırmızı bülten çıkıyor, Türk hükümeti istedi diye kırmızı bülten çıkmıyor. Öncelikle bunu bilmek lazım. Türkiye sadece “bu kişi için kırmızı bülten çıkarın” diye Interpol’e başvuruda bulunabiliyor. Interpol bunu ciddiye alırsa kendi bültenine koyuyor ve aramaya başlıyor. Fakat çok şükür ki Interpol henüz o kadar delirmedi, haber yaptı diye bir gazetecinin dünya çapında aranmasına yönelik bir hamle yapmıyor. Bu da tabii ki Türkiye’yi delirtiyor. İki de bir Adalet Bakanlığı talep üstüne talep yağdırıyor Interpol’e, dolayısıyla bunun bir geçerliliği yok.
Mahkeme aynı zamanda hakkınızda “gıyabında tutuklama” kararı da verdi. Bu kararı nasıl yorumluyorsunuz?
Biz “devlet sırlarını ifşa”dan beş yıl on ay ceza aldık, fakat Yargıtay bunu geçen ay bozdu. Bozma gerekçesi davanın zamanında açılmadığı, çünkü basın kanununa göre kırk gün içinde dava açmaları gerekiyordu, o kırk günü geçirdiler. Biz bütün duruşmalarda bunu dile getirdik, bu davanın düşmesi gerektiğini söyledik. Nitekim Yargıtay bunu gördü ve dedi ki “Bu dava düşer”. Aslında biz beraat ettik bu davadan fakat bize beraat vermenin bedelini bildikleri için yeni bir suç uydurdular, casusluktan yargılayalım dediler, casusluğun cezası 15 ila 20 yıl. Fakat casusluk için de kanıt lazım, ona da şöyle bir kanıt buldular: Bizim haberden bir hafta sonra Birleşmiş Milletler’deki (BM) Suriye Büyükelçisi BM’ye bir mektup yazıp Türkiye’yi şikâyet etmiş; bunu yeni suçlamaya delil saydılar. Bu mektubu BM’den isteyelim diyorlar, adam gazeteyi okumuş ve “Türkiye böyle bir şey yapmış” demiş ve BM’ye şikâyette bulunmuş. Buradan tutturmaya çalışıyorlar, akıl alır gibi değil, Türkiye’yi de rezil eden bir şey bu. Şimdi BM’den Suriye Büyükelçisi’nin onlara verdiği mektubu isteyecekler, o mektup mahkemeye gelecek ve mahkemede bana diyecekler ki “Bak, Suriye Büyükelçisi böyle bir mektup yazmış, sen casussun”! Ben de diyeceğim ki, “Adam gazete okumuş, siz de okusanız siz de onu görecektiniz…” Bütün bunlar bizi korkutmaya, yıldırmaya dönük hamleler. Her yaptıkları hamle ne yazık ki konuyu bir kez daha gündeme getiriyor, Türk hükümetinin işlediği suçu ve her seferinde Türk yargı sisteminin ne kadar acınacak durumda olduğu ortaya çıkıyor.
İade konusunda ilginç bir nokta var, yaşadığınız ülke olan Almanya’dan değil, Belçika’dan iadeniz için Adalet Bakanlığı’na başvuru yapılacak. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Neden Belçika olduğunu ben de anlamadım, geçen hafta Belçika’ya gitmiştim, orada mı gördüler beni bilmiyorum.. Ama Türk yargısının durumunu buradan anlayın.
Hukuki sürecin nasıl gelişmesini bekliyorsunuz, sizin için bir kısıtlama anlamına gelir mi?
Mahkeme tekrar başlayacak, İstanbul’da casusluk iddiasıyla tekrar yargılanmaya başlayacağım. Bu sefer ben yalnız olacağım herhalde, Erdem’inki düşecek, Erdem hakkında bir casusluk suçlaması yok. Benim hakkımda 20 yıla varan bir hapis cezası talebiyle mahkemede yeni bir yargılama başlayacak. İlk duruşma sanırım Mayıs’ta, mahkeme tutuklandı mı diye soracak, tutuklanamadı diyecekler. Mahkeme Belçika’ya bir daha sorun diyecek, Belçika biz görmedik burada diyecek, Interpol’e soracaklar, Interpol bizim kırmızı listemizde yer almıyor diyecek, BM’den mektup geldi mi diyecek, gelmedi diyecekler, mahkeme ertelenmesine karar verecek… Böylece bu dava bu hükümet gidene kadar devam edecek.
Almanya’da yaşıyorsunuz,bir çekinceniz var mı Almanya’da?
Burada mesele Interpol… Interpol’e artık Erdoğan’ın bir polis gücü rolünü giydirmeye çalışıyor hükümet, bundan kurtulması lazım. Interpol’ün Türkiye’nin başvurularını ciddiyetle ele alması lazım. İspanya’da bir hata yaptılar, bir gazeteci için tutuklama kararı verdiler. Ondan sonra Interpol’ün daha dikkatli olduğunu tahmin ediyorum. Şimdi Türkiye’nin yeni modası başka ülkelerde operasyon yapıp hükümetin istediği kişileri getirmeye çalışıyorlar, Kosova’da bunu yaptılar en son. Burada da uluslararası hukukun devreye girmesi lazım, Kosova Başbakanı’ndan ve hükümetinden habersiz Türkiye operasyon yaptı. Artık sadece bizim değil, tüm dünyanın bir Türk hükümeti, Erdoğan diye bir sorunu var.Söyleşi: Aydın Üstünel-© Deutsche Welle Türkçe