Kanberra Büyükelçisi Reha Keskintepe; “Kararlar, hiçbir tartışma olmadan, adeta yangından mal kaçırır havasında geçirilmiştir. Destekleyenlerin iyi niyetten ve yücelttikleri fikir özgürlüğü ilkesine bağlılıktan ne denli yoksun olduklarını açıkça göstermektedir. NSW Başbakanı’nın kendisiyle görüşmek ve görüşlerimizi aktarmak isteyen Sydney Başkonsolosumuza toplantı öncesinde randevu vermemesi bu bağlamda tarafımızdan not edilmiştir.”
Eyalet Başbakanı Barry O’Farrell’in 8 Mayıs 2013, Çarşamba günü NSW Eyalet Parlamentosu Yasama Meclisi’ne (Legislative Assembly) sunduğu sözde Süryani ve Yunan “soykırım”ları ile ilgili önerge iktidar ve muhalefet işbirliğiyle ve tam destekle kabul edildi. Söz konusu önerge daha önce ayn Parlamento tarafından 1997 yılında, tanınan sözde Ermeni “soykırımı” kararına eklenmiş oldu. Dönemin NSW Eyalet Başbakanı Bob Carr Hükümeti tarafından bundan 16 yıl önce atılan ilk adımın devamı olan bu talihsiz karar, eyalet hükümeti’nde Muhalefet konumunda, Federal’de ise; iktidar da olan İşçi Partisi’nin tam desteğiyle meclisten geçti. Bu talihsiz karardan sonra, Avustralya’da bulunan dernek, vakıf ve diğer sivil toplum örgütleri başta olmak üzere, ülkemizin dışişleri bakanlığı tarafından sert tepkiyle karşılandı. Konuyla ilgili son gelişmeleri ve önümüzdeki dönemde atılacak olan adımları, ülkemizin Kanberra Büyükelçisi Reha Keskintepe’ye sorduk. İşte Keskintepe’nin sorularımıza verdiği cevaplar;
Zafer Polat-NSW
NSW Yasama Meclisi ikinci defadır, soykırım konusunda talihsiz bir karar aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
NSW Yasama Konseyi ve Yasama Meclisinde kabul edilen kararları kınıyor ve şiddetle reddediyoruz. Bu kararları hiçbir şekilde kabul etmiyoruz ve hiçbir değer taşımadığını ilan ediyoruz. Dışişleri Bakanlığımız konu hakkında yaptığı açıklamayla görüşlerimizi kamuoyuna duyurmuştur. Bu açıklamada, aşırılıkları ve önyargıları bilinen etnik lobilerin etkisinde küçük siyasi hesaplarla alınan bu tür kararlarla tarihin tekrar yazılamayacağı vurgulanmıştır.
Anzak törenlerinin yapıldığı ve ilişkilerin sıcak olduğu bir mevsim de böyle bir karar, Türkiye ile Avustralya arasındaki ilişkilere ne gibi etki yapacak?
Türk ve Avustralya halkları arasında mevcut olan Çanakkale ruhuna dayanan sağlam dostluk ilişkileri küçük bir grubun ve ufuksuz bir kısım siyasetçinin emrivakisi sonucu olan bu tek yanlı ve önyargılı kararlarla bozulmayacak olmakla birlikte, bazı olumsuz yansımaları da kaçınılmazdır. Halklarımız arasındaki çok özel ilişkilere darbe vurmayı amaçlayan bu tür girişimlerin sahiplerinin geleneksel Türk misafirperverliğine layık olmamaları nedeniyle Çanakkale törenlerinde yeri olmayacaktır.
Devlet olarak, bu süreçle ilgili ne gibi girişimleriniz olacak?
Sayın Dışişleri Bakanımız başta olmak üzere, gerek Kanberra Büyükelçiliği olarak Federal makamlar nezdinde, gerekse Sydney Başkonsolosluğumuz tarafından da NSW makamları nezdinde bütün girişimler yapılmış ve görüşmelerimiz çok açık ve net bir şekilde bildirilmiştir. Ortak tarihimizin yalanlarla tahrif edilmesine asla izin vermeyeceğimizi herkesin bilmesi gerekiyor. Bunun azimli takipçisi olacağız.
NSW Başbakanı Barry O’Farrell’in desteği ve oy birliğiyle, böyle talihsiz bir kararın çıktığını biliyoruz. Oy birliğiyle çıkması ne anlama geliyor?
Kararlar hem üst mecliste, hem alt mecliste aceleyle, hiçbir tartışma olmadan, adeta yangından mal kaçırır havasında geçirilmiştir. Bu da kararları destekleyenlerin iyi niyetten ve yücelttikleri fikir özgürlüğü ilkesine bağlılıktan ne denli yoksun olduklarını açıkça göstermektedir. NSW Başbakanı’nın kendisiyle görüşmek ve görüşlerimizi aktarmak isteyen Sydney Başkonsolosumuza, toplantı öncesinde randevu vermemesi bu bağlamda tarafımızdan not edilmiştir.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİMİZ, BUNDAN SONRAKİ ADIMLARA KARŞI İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLMALI
Şimdiye kadar Ermeni ve Süryani sözde soykırım iddiaları söz konusuydu, buna birde; Yunanistan’da eklenmiş oldu. Yeni süreçte bunu nasıl görmek lazım?
Bu asılsız iddiaların hiç biri yeni değildir, başka ülkelerde de aynı çarpık tezler tekrarlanmaktadır. Şimdi Avustralya’da da Türkiye karşıtı etnik lobilerin güç birliği yapması bizim için sürpriz değildir. Mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Bu karar, 100. yıl törenleri çerçevesinde Türkiye ile Avustralya arasında yapılması planlanan bazı kültürel ve diğer etkinlikleri olumsuz etkiler mi?
Biraz önce belirttiğim gibi, söz konusu konular iki ülke arasındaki dostluğu bozmayacaktır ve 100. yıl törenleri çerçevesinde yapılması planlanan kültürel etkinlikleri etkilemeyecektir.
Eyalet Yasama Meclisi’nde alınan bu kararların nihai hedefinde, federal düzeyde benzer bir kararı çıkarmanın olabileceğinden endişeleniliyor. Bu endişe doğru mu?
Benzer bir kararın Federal Parlamento’dan da geçirilmesinin Ermeni Lobisinin nihai hedefi olduğu kuşkusuzdur. Gönüllerinde bu yatmaktadır, bu yolda çalışmalar yaptıklarını biliyor ve izliyoruz. Federal makamların muhtemel girişimler karşısında uyanık olmasını ve kararlı şekilde karşı çıkmasını talep ediyoruz. Bize söylenen böyle bir karar tasarısının gündeme gelmesinin şimdilik beklenmediği yönündedir.
14 Eylül’de Federal seçimler yapılacak. Bu seçimlerde toplumumuzun daha etkili olması için sizce neler yapılması gerekiyor?
14 Eylül’de Federal seçimlerde toplumumuzun demokratik haklarını sonuna dek kullanmaları, kendi seçim bölgelerinden aday olanlara görüş ve beklentilerini duyurarak, fikir ve gönüllerine en çok uyan adaylara oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum.
NSW Yasama Meclisi’nin almış olduğu bu karara karşılık, bazı sivil toplum örgütlerimiz imza kampanyası ve değişik tepkiler ortaya koyuyorlar. Alınan bu haksız karara karşı bundan sonra daha etkili olmak için, nelerin yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz.
Alınan kararlar karşısında Türk toplumunun çeşitli demokratik yöntemlerle kitle iletişim araçlarıyla ve sosyal medya vasıtasıyla düşüncelerini ve taleplerini ilgili kişilere duyurmalarını bekliyoruz. Bu şekilde ortak tarihimizi de çarpıtan bu ön yargılı kararın Avustralya’daki Türk toplumunun duygularını da rencide ettiği, hiçbir şekilde kabul edilmediği, Avustralya’nın çokkültürlülük politikasına ve çeşitli toplumlar arasındaki uyuma zarar verdiği en iyi şekilde anlatılmış olacaktır. Sivil toplum örgütlerinin aralarındaki uyum ve işbirliğini de geliştirmek suretiyle bu gibi iddiaların ilerde de gündeme gelmesi halinde ortak bir platformda buluşarak gerekli mücadeleyi yapmaları çok yararlı olacaktır.
NSW’de Yahudi Soykırımı’nın eğitim müfredatına girmesi ve dersler de okutulmasına karar veilrmesinden sonra, lobi faaliyetlerini harekete geçiren Ermeni, Süryani ve Yunan sözde soykırımları iddialarının da, NSW Meclisi’ndeki bu karardan sonra aynı şekilde ders kitaplarında okutulması durumu olabilir mi?
NSW Board of Studies’le yapılan görüşme ve yazışmalar sonucunda sözde Ermeni, Süryani ve Yunan soykırımlarının eğitim müfredatlarında yer almayacağı ortaya çıktı. Ancak, Parlamento kararlarından sonra bu iddiaların kitaplarda yer alması için yeni bir girişim yapılacağını da ihtimal dahilinde görüyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da uyanık olunması ve sivil toplum kuruluşlarının gerekli girişimleri ısrarla sürdürmeleri söz konusu lobilerin emellerine ulaşamamaları bakımından gereklidir.
Kanberra Büyükelçisi Reha Keskintepe; “Kararlar, hiçbir tartışma olmadan, adeta yangından mal kaçırır havasında geçirilmiştir. Destekleyenlerin iyi niyetten ve yücelttikleri fikir özgürlüğü ilkesine bağlılıktan ne denli yoksun olduklarını açıkça göstermektedir. NSW Başbakanı’nın kendisiyle görüşmek ve görüşlerimizi aktarmak isteyen Sydney Başkonsolosumuza toplantı öncesinde randevu vermemesi bu bağlamda tarafımızdan not edilmiştir.”
Eyalet Başbakanı Barry O’Farrell’in 8 Mayıs 2013, Çarşamba günü NSW Eyalet Parlamentosu Yasama Meclisi’ne (Legislative Assembly) sunduğu sözde Süryani ve Yunan “soykırım”ları ile ilgili önerge iktidar ve muhalefet işbirliğiyle ve tam destekle kabul edildi. Söz konusu önerge daha önce ayn Parlamento tarafından 1997 yılında, tanınan sözde Ermeni “soykırımı” kararına eklenmiş oldu. Dönemin NSW Eyalet Başbakanı Bob Carr Hükümeti tarafından bundan 16 yıl önce atılan ilk adımın devamı olan bu talihsiz karar, eyalet hükümeti’nde Muhalefet konumunda, Federal’de ise; iktidar da olan İşçi Partisi’nin tam desteğiyle meclisten geçti. Bu talihsiz karardan sonra, Avustralya’da bulunan dernek, vakıf ve diğer sivil toplum örgütleri başta olmak üzere, ülkemizin dışişleri bakanlığı tarafından sert tepkiyle karşılandı. Konuyla ilgili son gelişmeleri ve önümüzdeki dönemde atılacak olan adımları, ülkemizin Kanberra Büyükelçisi Reha Keskintepe’ye sorduk. İşte Keskintepe’nin sorularımıza verdiği cevaplar;
Zafer Polat-NSW
NSW Yasama Meclisi ikinci defadır, soykırım konusunda talihsiz bir karar aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
NSW Yasama Konseyi ve Yasama Meclisinde kabul edilen kararları kınıyor ve şiddetle reddediyoruz. Bu kararları hiçbir şekilde kabul etmiyoruz ve hiçbir değer taşımadığını ilan ediyoruz. Dışişleri Bakanlığımız konu hakkında yaptığı açıklamayla görüşlerimizi kamuoyuna duyurmuştur. Bu açıklamada, aşırılıkları ve önyargıları bilinen etnik lobilerin etkisinde küçük siyasi hesaplarla alınan bu tür kararlarla tarihin tekrar yazılamayacağı vurgulanmıştır.
Anzak törenlerinin yapıldığı ve ilişkilerin sıcak olduğu bir mevsim de böyle bir karar, Türkiye ile Avustralya arasındaki ilişkilere ne gibi etki yapacak?
Türk ve Avustralya halkları arasında mevcut olan Çanakkale ruhuna dayanan sağlam dostluk ilişkileri küçük bir grubun ve ufuksuz bir kısım siyasetçinin emrivakisi sonucu olan bu tek yanlı ve önyargılı kararlarla bozulmayacak olmakla birlikte, bazı olumsuz yansımaları da kaçınılmazdır. Halklarımız arasındaki çok özel ilişkilere darbe vurmayı amaçlayan bu tür girişimlerin sahiplerinin geleneksel Türk misafirperverliğine layık olmamaları nedeniyle Çanakkale törenlerinde yeri olmayacaktır.
Devlet olarak, bu süreçle ilgili ne gibi girişimleriniz olacak?
Sayın Dışişleri Bakanımız başta olmak üzere, gerek Kanberra Büyükelçiliği olarak Federal makamlar nezdinde, gerekse Sydney Başkonsolosluğumuz tarafından da NSW makamları nezdinde bütün girişimler yapılmış ve görüşmelerimiz çok açık ve net bir şekilde bildirilmiştir. Ortak tarihimizin yalanlarla tahrif edilmesine asla izin vermeyeceğimizi herkesin bilmesi gerekiyor. Bunun azimli takipçisi olacağız.
NSW Başbakanı Barry O’Farrell’in desteği ve oy birliğiyle, böyle talihsiz bir kararın çıktığını biliyoruz. Oy birliğiyle çıkması ne anlama geliyor?
Kararlar hem üst mecliste, hem alt mecliste aceleyle, hiçbir tartışma olmadan, adeta yangından mal kaçırır havasında geçirilmiştir. Bu da kararları destekleyenlerin iyi niyetten ve yücelttikleri fikir özgürlüğü ilkesine bağlılıktan ne denli yoksun olduklarını açıkça göstermektedir. NSW Başbakanı’nın kendisiyle görüşmek ve görüşlerimizi aktarmak isteyen Sydney Başkonsolosumuza, toplantı öncesinde randevu vermemesi bu bağlamda tarafımızdan not edilmiştir.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİMİZ, BUNDAN SONRAKİ ADIMLARA KARŞI İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLMALI
Şimdiye kadar Ermeni ve Süryani sözde soykırım iddiaları söz konusuydu, buna birde; Yunanistan’da eklenmiş oldu. Yeni süreçte bunu nasıl görmek lazım?
Bu asılsız iddiaların hiç biri yeni değildir, başka ülkelerde de aynı çarpık tezler tekrarlanmaktadır. Şimdi Avustralya’da da Türkiye karşıtı etnik lobilerin güç birliği yapması bizim için sürpriz değildir. Mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Bu karar, 100. yıl törenleri çerçevesinde Türkiye ile Avustralya arasında yapılması planlanan bazı kültürel ve diğer etkinlikleri olumsuz etkiler mi?
Biraz önce belirttiğim gibi, söz konusu konular iki ülke arasındaki dostluğu bozmayacaktır ve 100. yıl törenleri çerçevesinde yapılması planlanan kültürel etkinlikleri etkilemeyecektir.
Eyalet Yasama Meclisi’nde alınan bu kararların nihai hedefinde, federal düzeyde benzer bir kararı çıkarmanın olabileceğinden endişeleniliyor. Bu endişe doğru mu?
Benzer bir kararın Federal Parlamento’dan da geçirilmesinin Ermeni Lobisinin nihai hedefi olduğu kuşkusuzdur. Gönüllerinde bu yatmaktadır, bu yolda çalışmalar yaptıklarını biliyor ve izliyoruz. Federal makamların muhtemel girişimler karşısında uyanık olmasını ve kararlı şekilde karşı çıkmasını talep ediyoruz. Bize söylenen böyle bir karar tasarısının gündeme gelmesinin şimdilik beklenmediği yönündedir.
14 Eylül’de Federal seçimler yapılacak. Bu seçimlerde toplumumuzun daha etkili olması için sizce neler yapılması gerekiyor?
14 Eylül’de Federal seçimlerde toplumumuzun demokratik haklarını sonuna dek kullanmaları, kendi seçim bölgelerinden aday olanlara görüş ve beklentilerini duyurarak, fikir ve gönüllerine en çok uyan adaylara oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum.
NSW Yasama Meclisi’nin almış olduğu bu karara karşılık, bazı sivil toplum örgütlerimiz imza kampanyası ve değişik tepkiler ortaya koyuyorlar. Alınan bu haksız karara karşı bundan sonra daha etkili olmak için, nelerin yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz.
Alınan kararlar karşısında Türk toplumunun çeşitli demokratik yöntemlerle kitle iletişim araçlarıyla ve sosyal medya vasıtasıyla düşüncelerini ve taleplerini ilgili kişilere duyurmalarını bekliyoruz. Bu şekilde ortak tarihimizi de çarpıtan bu ön yargılı kararın Avustralya’daki Türk toplumunun duygularını da rencide ettiği, hiçbir şekilde kabul edilmediği, Avustralya’nın çokkültürlülük politikasına ve çeşitli toplumlar arasındaki uyuma zarar verdiği en iyi şekilde anlatılmış olacaktır. Sivil toplum örgütlerinin aralarındaki uyum ve işbirliğini de geliştirmek suretiyle bu gibi iddiaların ilerde de gündeme gelmesi halinde ortak bir platformda buluşarak gerekli mücadeleyi yapmaları çok yararlı olacaktır.
NSW’de Yahudi Soykırımı’nın eğitim müfredatına girmesi ve dersler de okutulmasına karar veilrmesinden sonra, lobi faaliyetlerini harekete geçiren Ermeni, Süryani ve Yunan sözde soykırımları iddialarının da, NSW Meclisi’ndeki bu karardan sonra aynı şekilde ders kitaplarında okutulması durumu olabilir mi?
NSW Board of Studies’le yapılan görüşme ve yazışmalar sonucunda sözde Ermeni, Süryani ve Yunan soykırımlarının eğitim müfredatlarında yer almayacağı ortaya çıktı. Ancak, Parlamento kararlarından sonra bu iddiaların kitaplarda yer alması için yeni bir girişim yapılacağını da ihtimal dahilinde görüyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da uyanık olunması ve sivil toplum kuruluşlarının gerekli girişimleri ısrarla sürdürmeleri söz konusu lobilerin emellerine ulaşamamaları bakımından gereklidir.
Kanberra Büyükelçisi Reha Keskintepe; “Kararlar, hiçbir tartışma olmadan, adeta yangından mal kaçırır havasında geçirilmiştir. Destekleyenlerin iyi niyetten ve yücelttikleri fikir özgürlüğü ilkesine bağlılıktan ne denli yoksun olduklarını açıkça göstermektedir. NSW Başbakanı’nın kendisiyle görüşmek ve görüşlerimizi aktarmak isteyen Sydney Başkonsolosumuza toplantı öncesinde randevu vermemesi bu bağlamda tarafımızdan not edilmiştir.”
Eyalet Başbakanı Barry O’Farrell’in 8 Mayıs 2013, Çarşamba günü NSW Eyalet Parlamentosu Yasama Meclisi’ne (Legislative Assembly) sunduğu sözde Süryani ve Yunan “soykırım”ları ile ilgili önerge iktidar ve muhalefet işbirliğiyle ve tam destekle kabul edildi. Söz konusu önerge daha önce ayn Parlamento tarafından 1997 yılında, tanınan sözde Ermeni “soykırımı” kararına eklenmiş oldu. Dönemin NSW Eyalet Başbakanı Bob Carr Hükümeti tarafından bundan 16 yıl önce atılan ilk adımın devamı olan bu talihsiz karar, eyalet hükümeti’nde Muhalefet konumunda, Federal’de ise; iktidar da olan İşçi Partisi’nin tam desteğiyle meclisten geçti. Bu talihsiz karardan sonra, Avustralya’da bulunan dernek, vakıf ve diğer sivil toplum örgütleri başta olmak üzere, ülkemizin dışişleri bakanlığı tarafından sert tepkiyle karşılandı. Konuyla ilgili son gelişmeleri ve önümüzdeki dönemde atılacak olan adımları, ülkemizin Kanberra Büyükelçisi Reha Keskintepe’ye sorduk. İşte Keskintepe’nin sorularımıza verdiği cevaplar;
Zafer Polat-NSW
NSW Yasama Meclisi ikinci defadır, soykırım konusunda talihsiz bir karar aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
NSW Yasama Konseyi ve Yasama Meclisinde kabul edilen kararları kınıyor ve şiddetle reddediyoruz. Bu kararları hiçbir şekilde kabul etmiyoruz ve hiçbir değer taşımadığını ilan ediyoruz. Dışişleri Bakanlığımız konu hakkında yaptığı açıklamayla görüşlerimizi kamuoyuna duyurmuştur. Bu açıklamada, aşırılıkları ve önyargıları bilinen etnik lobilerin etkisinde küçük siyasi hesaplarla alınan bu tür kararlarla tarihin tekrar yazılamayacağı vurgulanmıştır.
Anzak törenlerinin yapıldığı ve ilişkilerin sıcak olduğu bir mevsim de böyle bir karar, Türkiye ile Avustralya arasındaki ilişkilere ne gibi etki yapacak?
Türk ve Avustralya halkları arasında mevcut olan Çanakkale ruhuna dayanan sağlam dostluk ilişkileri küçük bir grubun ve ufuksuz bir kısım siyasetçinin emrivakisi sonucu olan bu tek yanlı ve önyargılı kararlarla bozulmayacak olmakla birlikte, bazı olumsuz yansımaları da kaçınılmazdır. Halklarımız arasındaki çok özel ilişkilere darbe vurmayı amaçlayan bu tür girişimlerin sahiplerinin geleneksel Türk misafirperverliğine layık olmamaları nedeniyle Çanakkale törenlerinde yeri olmayacaktır.
Devlet olarak, bu süreçle ilgili ne gibi girişimleriniz olacak?
Sayın Dışişleri Bakanımız başta olmak üzere, gerek Kanberra Büyükelçiliği olarak Federal makamlar nezdinde, gerekse Sydney Başkonsolosluğumuz tarafından da NSW makamları nezdinde bütün girişimler yapılmış ve görüşmelerimiz çok açık ve net bir şekilde bildirilmiştir. Ortak tarihimizin yalanlarla tahrif edilmesine asla izin vermeyeceğimizi herkesin bilmesi gerekiyor. Bunun azimli takipçisi olacağız.
NSW Başbakanı Barry O’Farrell’in desteği ve oy birliğiyle, böyle talihsiz bir kararın çıktığını biliyoruz. Oy birliğiyle çıkması ne anlama geliyor?
Kararlar hem üst mecliste, hem alt mecliste aceleyle, hiçbir tartışma olmadan, adeta yangından mal kaçırır havasında geçirilmiştir. Bu da kararları destekleyenlerin iyi niyetten ve yücelttikleri fikir özgürlüğü ilkesine bağlılıktan ne denli yoksun olduklarını açıkça göstermektedir. NSW Başbakanı’nın kendisiyle görüşmek ve görüşlerimizi aktarmak isteyen Sydney Başkonsolosumuza, toplantı öncesinde randevu vermemesi bu bağlamda tarafımızdan not edilmiştir.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİMİZ, BUNDAN SONRAKİ ADIMLARA KARŞI İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLMALI
Şimdiye kadar Ermeni ve Süryani sözde soykırım iddiaları söz konusuydu, buna birde; Yunanistan’da eklenmiş oldu. Yeni süreçte bunu nasıl görmek lazım?
Bu asılsız iddiaların hiç biri yeni değildir, başka ülkelerde de aynı çarpık tezler tekrarlanmaktadır. Şimdi Avustralya’da da Türkiye karşıtı etnik lobilerin güç birliği yapması bizim için sürpriz değildir. Mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Bu karar, 100. yıl törenleri çerçevesinde Türkiye ile Avustralya arasında yapılması planlanan bazı kültürel ve diğer etkinlikleri olumsuz etkiler mi?
Biraz önce belirttiğim gibi, söz konusu konular iki ülke arasındaki dostluğu bozmayacaktır ve 100. yıl törenleri çerçevesinde yapılması planlanan kültürel etkinlikleri etkilemeyecektir.
Eyalet Yasama Meclisi’nde alınan bu kararların nihai hedefinde, federal düzeyde benzer bir kararı çıkarmanın olabileceğinden endişeleniliyor. Bu endişe doğru mu?
Benzer bir kararın Federal Parlamento’dan da geçirilmesinin Ermeni Lobisinin nihai hedefi olduğu kuşkusuzdur. Gönüllerinde bu yatmaktadır, bu yolda çalışmalar yaptıklarını biliyor ve izliyoruz. Federal makamların muhtemel girişimler karşısında uyanık olmasını ve kararlı şekilde karşı çıkmasını talep ediyoruz. Bize söylenen böyle bir karar tasarısının gündeme gelmesinin şimdilik beklenmediği yönündedir.
14 Eylül’de Federal seçimler yapılacak. Bu seçimlerde toplumumuzun daha etkili olması için sizce neler yapılması gerekiyor?
14 Eylül’de Federal seçimlerde toplumumuzun demokratik haklarını sonuna dek kullanmaları, kendi seçim bölgelerinden aday olanlara görüş ve beklentilerini duyurarak, fikir ve gönüllerine en çok uyan adaylara oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum.
NSW Yasama Meclisi’nin almış olduğu bu karara karşılık, bazı sivil toplum örgütlerimiz imza kampanyası ve değişik tepkiler ortaya koyuyorlar. Alınan bu haksız karara karşı bundan sonra daha etkili olmak için, nelerin yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz.
Alınan kararlar karşısında Türk toplumunun çeşitli demokratik yöntemlerle kitle iletişim araçlarıyla ve sosyal medya vasıtasıyla düşüncelerini ve taleplerini ilgili kişilere duyurmalarını bekliyoruz. Bu şekilde ortak tarihimizi de çarpıtan bu ön yargılı kararın Avustralya’daki Türk toplumunun duygularını da rencide ettiği, hiçbir şekilde kabul edilmediği, Avustralya’nın çokkültürlülük politikasına ve çeşitli toplumlar arasındaki uyuma zarar verdiği en iyi şekilde anlatılmış olacaktır. Sivil toplum örgütlerinin aralarındaki uyum ve işbirliğini de geliştirmek suretiyle bu gibi iddiaların ilerde de gündeme gelmesi halinde ortak bir platformda buluşarak gerekli mücadeleyi yapmaları çok yararlı olacaktır.
NSW’de Yahudi Soykırımı’nın eğitim müfredatına girmesi ve dersler de okutulmasına karar veilrmesinden sonra, lobi faaliyetlerini harekete geçiren Ermeni, Süryani ve Yunan sözde soykırımları iddialarının da, NSW Meclisi’ndeki bu karardan sonra aynı şekilde ders kitaplarında okutulması durumu olabilir mi?
NSW Board of Studies’le yapılan görüşme ve yazışmalar sonucunda sözde Ermeni, Süryani ve Yunan soykırımlarının eğitim müfredatlarında yer almayacağı ortaya çıktı. Ancak, Parlamento kararlarından sonra bu iddiaların kitaplarda yer alması için yeni bir girişim yapılacağını da ihtimal dahilinde görüyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da uyanık olunması ve sivil toplum kuruluşlarının gerekli girişimleri ısrarla sürdürmeleri söz konusu lobilerin emellerine ulaşamamaları bakımından gereklidir.
Kanberra Büyükelçisi Reha Keskintepe; “Kararlar, hiçbir tartışma olmadan, adeta yangından mal kaçırır havasında geçirilmiştir. Destekleyenlerin iyi niyetten ve yücelttikleri fikir özgürlüğü ilkesine bağlılıktan ne denli yoksun olduklarını açıkça göstermektedir. NSW Başbakanı’nın kendisiyle görüşmek ve görüşlerimizi aktarmak isteyen Sydney Başkonsolosumuza toplantı öncesinde randevu vermemesi bu bağlamda tarafımızdan not edilmiştir.”
Eyalet Başbakanı Barry O’Farrell’in 8 Mayıs 2013, Çarşamba günü NSW Eyalet Parlamentosu Yasama Meclisi’ne (Legislative Assembly) sunduğu sözde Süryani ve Yunan “soykırım”ları ile ilgili önerge iktidar ve muhalefet işbirliğiyle ve tam destekle kabul edildi. Söz konusu önerge daha önce ayn Parlamento tarafından 1997 yılında, tanınan sözde Ermeni “soykırımı” kararına eklenmiş oldu. Dönemin NSW Eyalet Başbakanı Bob Carr Hükümeti tarafından bundan 16 yıl önce atılan ilk adımın devamı olan bu talihsiz karar, eyalet hükümeti’nde Muhalefet konumunda, Federal’de ise; iktidar da olan İşçi Partisi’nin tam desteğiyle meclisten geçti. Bu talihsiz karardan sonra, Avustralya’da bulunan dernek, vakıf ve diğer sivil toplum örgütleri başta olmak üzere, ülkemizin dışişleri bakanlığı tarafından sert tepkiyle karşılandı. Konuyla ilgili son gelişmeleri ve önümüzdeki dönemde atılacak olan adımları, ülkemizin Kanberra Büyükelçisi Reha Keskintepe’ye sorduk. İşte Keskintepe’nin sorularımıza verdiği cevaplar;
Zafer Polat-NSW
NSW Yasama Meclisi ikinci defadır, soykırım konusunda talihsiz bir karar aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
NSW Yasama Konseyi ve Yasama Meclisinde kabul edilen kararları kınıyor ve şiddetle reddediyoruz. Bu kararları hiçbir şekilde kabul etmiyoruz ve hiçbir değer taşımadığını ilan ediyoruz. Dışişleri Bakanlığımız konu hakkında yaptığı açıklamayla görüşlerimizi kamuoyuna duyurmuştur. Bu açıklamada, aşırılıkları ve önyargıları bilinen etnik lobilerin etkisinde küçük siyasi hesaplarla alınan bu tür kararlarla tarihin tekrar yazılamayacağı vurgulanmıştır.
Anzak törenlerinin yapıldığı ve ilişkilerin sıcak olduğu bir mevsim de böyle bir karar, Türkiye ile Avustralya arasındaki ilişkilere ne gibi etki yapacak?
Türk ve Avustralya halkları arasında mevcut olan Çanakkale ruhuna dayanan sağlam dostluk ilişkileri küçük bir grubun ve ufuksuz bir kısım siyasetçinin emrivakisi sonucu olan bu tek yanlı ve önyargılı kararlarla bozulmayacak olmakla birlikte, bazı olumsuz yansımaları da kaçınılmazdır. Halklarımız arasındaki çok özel ilişkilere darbe vurmayı amaçlayan bu tür girişimlerin sahiplerinin geleneksel Türk misafirperverliğine layık olmamaları nedeniyle Çanakkale törenlerinde yeri olmayacaktır.
Devlet olarak, bu süreçle ilgili ne gibi girişimleriniz olacak?
Sayın Dışişleri Bakanımız başta olmak üzere, gerek Kanberra Büyükelçiliği olarak Federal makamlar nezdinde, gerekse Sydney Başkonsolosluğumuz tarafından da NSW makamları nezdinde bütün girişimler yapılmış ve görüşmelerimiz çok açık ve net bir şekilde bildirilmiştir. Ortak tarihimizin yalanlarla tahrif edilmesine asla izin vermeyeceğimizi herkesin bilmesi gerekiyor. Bunun azimli takipçisi olacağız.
NSW Başbakanı Barry O’Farrell’in desteği ve oy birliğiyle, böyle talihsiz bir kararın çıktığını biliyoruz. Oy birliğiyle çıkması ne anlama geliyor?
Kararlar hem üst mecliste, hem alt mecliste aceleyle, hiçbir tartışma olmadan, adeta yangından mal kaçırır havasında geçirilmiştir. Bu da kararları destekleyenlerin iyi niyetten ve yücelttikleri fikir özgürlüğü ilkesine bağlılıktan ne denli yoksun olduklarını açıkça göstermektedir. NSW Başbakanı’nın kendisiyle görüşmek ve görüşlerimizi aktarmak isteyen Sydney Başkonsolosumuza, toplantı öncesinde randevu vermemesi bu bağlamda tarafımızdan not edilmiştir.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİMİZ, BUNDAN SONRAKİ ADIMLARA KARŞI İŞBİRLİĞİ İÇİNDE OLMALI
Şimdiye kadar Ermeni ve Süryani sözde soykırım iddiaları söz konusuydu, buna birde; Yunanistan’da eklenmiş oldu. Yeni süreçte bunu nasıl görmek lazım?
Bu asılsız iddiaların hiç biri yeni değildir, başka ülkelerde de aynı çarpık tezler tekrarlanmaktadır. Şimdi Avustralya’da da Türkiye karşıtı etnik lobilerin güç birliği yapması bizim için sürpriz değildir. Mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Bu karar, 100. yıl törenleri çerçevesinde Türkiye ile Avustralya arasında yapılması planlanan bazı kültürel ve diğer etkinlikleri olumsuz etkiler mi?
Biraz önce belirttiğim gibi, söz konusu konular iki ülke arasındaki dostluğu bozmayacaktır ve 100. yıl törenleri çerçevesinde yapılması planlanan kültürel etkinlikleri etkilemeyecektir.
Eyalet Yasama Meclisi’nde alınan bu kararların nihai hedefinde, federal düzeyde benzer bir kararı çıkarmanın olabileceğinden endişeleniliyor. Bu endişe doğru mu?
Benzer bir kararın Federal Parlamento’dan da geçirilmesinin Ermeni Lobisinin nihai hedefi olduğu kuşkusuzdur. Gönüllerinde bu yatmaktadır, bu yolda çalışmalar yaptıklarını biliyor ve izliyoruz. Federal makamların muhtemel girişimler karşısında uyanık olmasını ve kararlı şekilde karşı çıkmasını talep ediyoruz. Bize söylenen böyle bir karar tasarısının gündeme gelmesinin şimdilik beklenmediği yönündedir.
14 Eylül’de Federal seçimler yapılacak. Bu seçimlerde toplumumuzun daha etkili olması için sizce neler yapılması gerekiyor?
14 Eylül’de Federal seçimlerde toplumumuzun demokratik haklarını sonuna dek kullanmaları, kendi seçim bölgelerinden aday olanlara görüş ve beklentilerini duyurarak, fikir ve gönüllerine en çok uyan adaylara oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum.
NSW Yasama Meclisi’nin almış olduğu bu karara karşılık, bazı sivil toplum örgütlerimiz imza kampanyası ve değişik tepkiler ortaya koyuyorlar. Alınan bu haksız karara karşı bundan sonra daha etkili olmak için, nelerin yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz.
Alınan kararlar karşısında Türk toplumunun çeşitli demokratik yöntemlerle kitle iletişim araçlarıyla ve sosyal medya vasıtasıyla düşüncelerini ve taleplerini ilgili kişilere duyurmalarını bekliyoruz. Bu şekilde ortak tarihimizi de çarpıtan bu ön yargılı kararın Avustralya’daki Türk toplumunun duygularını da rencide ettiği, hiçbir şekilde kabul edilmediği, Avustralya’nın çokkültürlülük politikasına ve çeşitli toplumlar arasındaki uyuma zarar verdiği en iyi şekilde anlatılmış olacaktır. Sivil toplum örgütlerinin aralarındaki uyum ve işbirliğini de geliştirmek suretiyle bu gibi iddiaların ilerde de gündeme gelmesi halinde ortak bir platformda buluşarak gerekli mücadeleyi yapmaları çok yararlı olacaktır.
NSW’de Yahudi Soykırımı’nın eğitim müfredatına girmesi ve dersler de okutulmasına karar veilrmesinden sonra, lobi faaliyetlerini harekete geçiren Ermeni, Süryani ve Yunan sözde soykırımları iddialarının da, NSW Meclisi’ndeki bu karardan sonra aynı şekilde ders kitaplarında okutulması durumu olabilir mi?
NSW Board of Studies’le yapılan görüşme ve yazışmalar sonucunda sözde Ermeni, Süryani ve Yunan soykırımlarının eğitim müfredatlarında yer almayacağı ortaya çıktı. Ancak, Parlamento kararlarından sonra bu iddiaların kitaplarda yer alması için yeni bir girişim yapılacağını da ihtimal dahilinde görüyoruz. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da uyanık olunması ve sivil toplum kuruluşlarının gerekli girişimleri ısrarla sürdürmeleri söz konusu lobilerin emellerine ulaşamamaları bakımından gereklidir.