Avustralya Nur Vakfı Genel Koordinatörü Fatih Yargı; “Devlet bandrol vermediği için Risale-i Nur’lar Türkiye’de 205 günden beri basılamıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Risale-i Nur’ları artık Diyanet basıyor. ‘İşte İşaratül İcaz’ diye seçim meydanlarında, seçim malzemesi yapılmak için gösterilen Risale-i Nur’dan şimdiye kadar, sadece 212 adet basıldığını biliyor muydunuz?”
Zafer Polat-RÖPORTAJ
Yıllar önce asra mührünü vuran Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur” diyerek, yola çıktı. Bu duygu ve düşünceyle Anadolu’da iman hizmetini başlatan Bediüzzaman, gittiği her yerde bütün dünyaya seslenerek, insanlığın en temel üç düşmanının ‘Cehalet, Zaruret ve İhtilaf’ olduğuna dikkati çekti. Bu düşmanlıkların yine; ‘‘Sanat, marifet, ittifak’’ üçlüsüyle yenilebileceğine işaret etmişti. Üstad’ın aynı zamanda sevenlerine işaret ettiği bu önemli hedef, dünyanın çeşitli ülkelerindeki vakıf, dernek ve eğitim kuruluşları aracılığıyla ‘hizmet’ veriliyor. Bediüzzaman’ın misyonunu yerine getirmek üzere, 1995 yılında resmen kurulan Vakıflardan biri de ‘Avustralya Nur Vakfı’dır. Aslında, Nur Vakfı’nın Kıta Ülkesindeki tarihçesi, 1968’de gelen ilk göçmen kafilesinde yer alan Hacı İsmail Şen’e kadar dayanıyor. Temeli Melbourne’de atılan Nur Vakfı, 19 yıllık hizmet faaliyetlerini adeta Türkiye, Avustralya, Afrika üç sacayağı üzerinde bina etmiş durumda. Bir taraftan hizmetlerini konferans ve çeşitli sosyal etkinliklerle yürüten Avustralya Nur Vakfı, diğer taraftan ise toplamış olduğu kurban ve diğer yardımları, Afrika coğrafyasındaki mazlum ve mağdura taşımanın gayretinde. Bu hafta sonu Melbourne’de, önümdeki Pazar günü ise Sydney’de düzenlenecek konferanslar başta olmak üzere diğer faaliyetler hakkında detaylı bilgi almak üzere, Avustralya Nur Vakfı Genel Koordinatörü Fatih Yargı’ya sorduğumuz sorular ve cevapları şöyle:
‘Avustralya Nur Vakfı’ 19 yıldan beri bu ülkede hizmet veriyor. Vakfınızın faaliyetleri konusunda bilgi verirmisiniz?
Öncelikle böyle bir fırsatı tanıdığınız için teşekkür ederim. Belirttiğiniz gibi vakfımız, 1995 yılında ‘Avustralya Nur Vakfı’ ismiyle resmen faaliyetlerine başladı. Ama bu hizmet meşalesinin temeli 1968’lere kadar dayanıyor. Hacı İsmail Şen, Hacı Refik Koyu, Hacı Hüseyin Allahverdi, Hacı Ali Ruşen Altınbaş gibi büyüklerimizin öncülüğünde, Avustralya’da hizmetler başladı. 1975 yılında alınan ilk evimizde, Üstadımızın eserleri okunmaya başlandı. O gün başlatılan bu faaliyetler, bugün Avustralya Nur Vakfı çatısı altında devam ediyor.
Sydney ve Melbourne’deki iki şubesi ile ülke genelinde faaliyet vermeye çalışan vakfımız hizmetlerini, üstadımızın da eserlerinde işaret buyurduğu gibi, ‘İslami, Ahlaki ve Milli’ çizgide devam ettiriyor. Hizmetlerimizi daha geniş ortamda yürütmek maksadıyla, 2004’de Melbourne’de, 20 bin metrekare alan üzerinde büyük bir vakıf binası satın alarak merkezimizi buraya taşıdık. Hizmetlerimizin büyük bir bölümünü dini, kültürel, sosyal ve sportif faaliyetler oluşturmaktadır. Nur Vakfı, Avustralya’da yaşayan Türklerin dini ve milli kimliklerini muhafaza etmelerine yardımcı olmakta, bilimsel çalışmaların yaygınlaşması amacıyla, yayınlanmış veya yayına hazır hale getirilmiş çalışmaları desteklemekte ve teşvik ödülleri vermektedir. Vakfımız kurulduğu tarihten beri düzenli olarak konferans, seminer, panel ve benzeri etkinlikler düzenleyerek, gündemdeki konulara açıklık getirmektedir.
Bu çerçevede, bu hafta sonu konferans serilerinizden birine hazırlanıyorsunuz. Söz konusu konferans nerede ve ne zaman yapılacak?
Evet, Yeni Asya Gazetesi Yazarlarından Latif Salihoğlu, Melbourne ve Sydney’de konferans vermek üzere buraya gelecek. Konusu ‘‘Ahirzamanın Bediüzzaman’ı’’ olacak. Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze kadar hiç gündemden düşmeyen ve düşmeyecek olan Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur’lar hakkında bizleri aydınlatacaklar. Melbourne’deki konferansımız 1 Kasım Cumartesi, Sydney’deki ise; 9 Kasım Pazar günü olacak. Konferansımız ücretsiz olup herkese açık. Bu vesileyle herkesi konferansımıza davet ediyoruz.
KURBAN DAĞITTIĞIMIZ BÖLGELERDE SAĞLIK TARAMASI DA YAPIYORUZ
KONFERANSIMIZA HERKESİ BEKLİYORUZ…
Konuşmacının, konferansın dışında başka programı var mı?
Latif bey, Avustralya’da yaklaşık 12 gün kalacak. Bu nedenle misafirimizin vaktini dolu dolu geçmesini sağlamak üzere, değişik saat ve günlerde de vakfımızın Tottenham, Broadmeadows ve Sydney merkezlerinde sohbetleri olacak. Ayrıca, 1 Kasım Cumartesi konferanstan önce Tottenham merkezimizde toplumumuza açık hava kahvaltısı, bir gün sonra da öğleden sonra aynı yerde herkese açık piknik programımız olacak.
14 yıl aradan sonra, Kocatepe’de gerçekleşen ve artık bir gelenek haline gelen ‘Bediüzzaman Mevlidi’ yeniden başladı.
Çok şükür başladı. Zorbaların zoruyla bu faaliyet durdurulmuştu. 1976’da Van’da okutulan Bediüzzaman Mevlidi, 1980’de Isparta ve 1990 yılında ise Ankara Kocatepe Camii’nde ilk defa okutulmaya başladı. Ama 28 Şubat’çıların zoruyla, 2001 yılında bir takım suni bahanelerle durduruldu. Maalesef Üstadımıza bir nevi ‘Vefa Programı’ olan bu mevlit geleneği, mevcut şu andaki iktidarın döneminde de başlatılamadı. O gündür, bugündür yapılamıyordu. Ama Türkiye’deki büyüklerimizin yapmış olduğu ısrarlı talepler doğrultusunda, 14 yıl aradan sonra, çok şükür yeniden geçen hafta başlamış oldu.
AKP Hükümeti, bir taraftan Kocatepe’deki mevlide 14 yıl aradan sonra izin verirken, Risale-i Nurlara basım yasağı getirdi. Konferans, Risalelere uygulanan bu zulümle de ilişkili mi?
Evet tamamen bununla ilgili diyebiliriz. Malumunuz Türkiye’de 205 gün oldu hala, Risale-i Nur’lar basılamıyor. Yani devlet bandrol vermiyor. Aynı zamanda torba yasayla birlikte, Risale-i Nur’ların basımı, maalesef Nur talebelerinin elinden alınıp devletin tekeline verilmiş oldu. Her fırsatta, din ve dindarlardan yana olduğunu vurgulayan AKP hükümetinin eliyle gerçekleşen bu operasyonu, ibretle mütalaa ediyor ve tepkilerimizi gerekli mercilere iletiyoruz!
Aslında iktidar bununla şeflik, tek parti ve ihtilallerin isteyip de başaramadığını yapmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu zihniyetin temelinde, Risale-i Nur’un neşrini sinsi planlarla engelleme gayreti var. ‘Risale-i Nur’ları artık Diyanet basıyor. İşte İşaratül İcaz’ diye, seçim meydanlarında malzeme yapılmak için gösterilen Risale-i Nur’dan sadece 212 adet basıldığını biliyor muydunuz? Elbette Diyanet işlerinin Risale-i Nurları basmasından bizler mutlu oluruz. Fakat, Risale-i Nurların devletin tekeline geçmesi çok tehlikeli bir durum. Risale-i Nurları aslına sadık kalmak şartıyla herkes basabilmeli. O, bütün Müslümanların malı. ‘Risale-i Nurlar tahrif ediliyor, sadeleştiriliyor’ gerekçesiyle iktidardaki hükümetin yapmış olduğu operasyonun aslının hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Bunu, birkaç hafta önce basılarak, piyasaya sürülen Asay-ı Musa risalesinden anlıyoruz. Sadeleştirme konusunda, Üstadın talebelerinden Rahmetli Ahmet Feyzi Efendi; ”Üstadım, Gençlik Rehberi’ni şimdiki gençlerin anlayacağı şekilde sadeleştirerek yazmak istiyorum” diye sormuş. Üstad da; “Öyle bir şey yazarsan o senin eserin olur. Benim eserim olmaz. Sen o mealin altına kendi imzanı at” diye cevap vermiş. Bu nedenle, sadeleştirmeyi yapanlar da ‘Bu eser Risale-i Nur’lardan sadeleştirilmiş bir çalışmadır. Hazırlayan ve yazan filanca filancadır’ diye de belirtselerdi, çok memnun olurduk. Biz her zaman Risale-i Nur’ların orijinal okunmasından yanayız.
KURBAN DAĞITTIĞIMIZ BÖLGELERDE, SAĞLIK TARAMASI DA YAPIYORUZ
Faaliyetlerinizin yurtdışındaki çalışmalarından belki de en önemlisinin, Afrika başta olmak üzere fakir bölgelere yapılan kurban kampanyaları olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda, 2014 kampanyası nasıl geçti?
Avustralya Nur Vakfı adına, her yıl olduğu gibi bu senede kurban bağış kampanyası düzenledik. Bağışlanan kurbanları Sudan’da, Etiyopya’da kestik. Oralarda çok büyük ihtiyaç var. Özellikle mülteci kamplarında gördüğümüz manzara bizleri derinden sarstı. İnsanlar yoksun, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan acizler. Düşünün mülteci kampında yaşayan 5 bine yakın insan, açlık sınırında. Çaresiz insanlar, bir şeyler bekliyor. Ama onların beklentilerine tam cevap veremiyorsunuz. Mülteci kampları için farklı projelerimiz olacak inşaallah. Hazırlıklarımız bittiğinde projelerimizle toplumumuza giderek, yardımlarını talep edeceğiz. Etiyopya’daki yetimhanelere bağış yapmak amacıyla geçtiğimiz yıl festival havasında bir program düzenlemiştik. Festivalden elde edilen gelirleri ise oradaki muhtaç insanlara ulaştırdık.
Ayrıca, Afrikanın bazı bölgelerinde sağlık taraması hizmeti de veriliyor değil mi?
Evet geçtiğimiz Nisan ayında, Türkiye’den sağlık ekibi organize ederek, kurban kestiğimiz bölgeler olan Sudan’da aynı zamanda sağlık taraması yaptık. İnsanlar çok perişan doktor yok, ilaç yok, hastane yok. Tamamen kaderlerine terk edilmişler. Allah’ın izniyle bölgedeki yüzlerce insanın muayene olmasına ve tedavi görmesine vesile olduk. Şimdi ise, aynı sağlık projemizi Etiyopya’daki mülteci kampı için uygulayacağız. Toplumumuzun yardımlarıyla bu kamplarda yaşayan insanlar da şifa bulmuş olacaklar inşaallah.
Avustralya Nur Vakfı Genel Koordinatörü Fatih Yargı; “Devlet bandrol vermediği için Risale-i Nur’lar Türkiye’de 205 günden beri basılamıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Risale-i Nur’ları artık Diyanet basıyor. ‘İşte İşaratül İcaz’ diye seçim meydanlarında, seçim malzemesi yapılmak için gösterilen Risale-i Nur’dan şimdiye kadar, sadece 212 adet basıldığını biliyor muydunuz?”
Zafer Polat-RÖPORTAJ
Yıllar önce asra mührünü vuran Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur” diyerek, yola çıktı. Bu duygu ve düşünceyle Anadolu’da iman hizmetini başlatan Bediüzzaman, gittiği her yerde bütün dünyaya seslenerek, insanlığın en temel üç düşmanının ‘Cehalet, Zaruret ve İhtilaf’ olduğuna dikkati çekti. Bu düşmanlıkların yine; ‘‘Sanat, marifet, ittifak’’ üçlüsüyle yenilebileceğine işaret etmişti. Üstad’ın aynı zamanda sevenlerine işaret ettiği bu önemli hedef, dünyanın çeşitli ülkelerindeki vakıf, dernek ve eğitim kuruluşları aracılığıyla ‘hizmet’ veriliyor. Bediüzzaman’ın misyonunu yerine getirmek üzere, 1995 yılında resmen kurulan Vakıflardan biri de ‘Avustralya Nur Vakfı’dır. Aslında, Nur Vakfı’nın Kıta Ülkesindeki tarihçesi, 1968’de gelen ilk göçmen kafilesinde yer alan Hacı İsmail Şen’e kadar dayanıyor. Temeli Melbourne’de atılan Nur Vakfı, 19 yıllık hizmet faaliyetlerini adeta Türkiye, Avustralya, Afrika üç sacayağı üzerinde bina etmiş durumda. Bir taraftan hizmetlerini konferans ve çeşitli sosyal etkinliklerle yürüten Avustralya Nur Vakfı, diğer taraftan ise toplamış olduğu kurban ve diğer yardımları, Afrika coğrafyasındaki mazlum ve mağdura taşımanın gayretinde. Bu hafta sonu Melbourne’de, önümdeki Pazar günü ise Sydney’de düzenlenecek konferanslar başta olmak üzere diğer faaliyetler hakkında detaylı bilgi almak üzere, Avustralya Nur Vakfı Genel Koordinatörü Fatih Yargı’ya sorduğumuz sorular ve cevapları şöyle:
‘Avustralya Nur Vakfı’ 19 yıldan beri bu ülkede hizmet veriyor. Vakfınızın faaliyetleri konusunda bilgi verirmisiniz?
Öncelikle böyle bir fırsatı tanıdığınız için teşekkür ederim. Belirttiğiniz gibi vakfımız, 1995 yılında ‘Avustralya Nur Vakfı’ ismiyle resmen faaliyetlerine başladı. Ama bu hizmet meşalesinin temeli 1968’lere kadar dayanıyor. Hacı İsmail Şen, Hacı Refik Koyu, Hacı Hüseyin Allahverdi, Hacı Ali Ruşen Altınbaş gibi büyüklerimizin öncülüğünde, Avustralya’da hizmetler başladı. 1975 yılında alınan ilk evimizde, Üstadımızın eserleri okunmaya başlandı. O gün başlatılan bu faaliyetler, bugün Avustralya Nur Vakfı çatısı altında devam ediyor.
Sydney ve Melbourne’deki iki şubesi ile ülke genelinde faaliyet vermeye çalışan vakfımız hizmetlerini, üstadımızın da eserlerinde işaret buyurduğu gibi, ‘İslami, Ahlaki ve Milli’ çizgide devam ettiriyor. Hizmetlerimizi daha geniş ortamda yürütmek maksadıyla, 2004’de Melbourne’de, 20 bin metrekare alan üzerinde büyük bir vakıf binası satın alarak merkezimizi buraya taşıdık. Hizmetlerimizin büyük bir bölümünü dini, kültürel, sosyal ve sportif faaliyetler oluşturmaktadır. Nur Vakfı, Avustralya’da yaşayan Türklerin dini ve milli kimliklerini muhafaza etmelerine yardımcı olmakta, bilimsel çalışmaların yaygınlaşması amacıyla, yayınlanmış veya yayına hazır hale getirilmiş çalışmaları desteklemekte ve teşvik ödülleri vermektedir. Vakfımız kurulduğu tarihten beri düzenli olarak konferans, seminer, panel ve benzeri etkinlikler düzenleyerek, gündemdeki konulara açıklık getirmektedir.
Bu çerçevede, bu hafta sonu konferans serilerinizden birine hazırlanıyorsunuz. Söz konusu konferans nerede ve ne zaman yapılacak?
Evet, Yeni Asya Gazetesi Yazarlarından Latif Salihoğlu, Melbourne ve Sydney’de konferans vermek üzere buraya gelecek. Konusu ‘‘Ahirzamanın Bediüzzaman’ı’’ olacak. Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze kadar hiç gündemden düşmeyen ve düşmeyecek olan Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur’lar hakkında bizleri aydınlatacaklar. Melbourne’deki konferansımız 1 Kasım Cumartesi, Sydney’deki ise; 9 Kasım Pazar günü olacak. Konferansımız ücretsiz olup herkese açık. Bu vesileyle herkesi konferansımıza davet ediyoruz.
KURBAN DAĞITTIĞIMIZ BÖLGELERDE SAĞLIK TARAMASI DA YAPIYORUZ
KONFERANSIMIZA HERKESİ BEKLİYORUZ…
Konuşmacının, konferansın dışında başka programı var mı?
Latif bey, Avustralya’da yaklaşık 12 gün kalacak. Bu nedenle misafirimizin vaktini dolu dolu geçmesini sağlamak üzere, değişik saat ve günlerde de vakfımızın Tottenham, Broadmeadows ve Sydney merkezlerinde sohbetleri olacak. Ayrıca, 1 Kasım Cumartesi konferanstan önce Tottenham merkezimizde toplumumuza açık hava kahvaltısı, bir gün sonra da öğleden sonra aynı yerde herkese açık piknik programımız olacak.
14 yıl aradan sonra, Kocatepe’de gerçekleşen ve artık bir gelenek haline gelen ‘Bediüzzaman Mevlidi’ yeniden başladı.
Çok şükür başladı. Zorbaların zoruyla bu faaliyet durdurulmuştu. 1976’da Van’da okutulan Bediüzzaman Mevlidi, 1980’de Isparta ve 1990 yılında ise Ankara Kocatepe Camii’nde ilk defa okutulmaya başladı. Ama 28 Şubat’çıların zoruyla, 2001 yılında bir takım suni bahanelerle durduruldu. Maalesef Üstadımıza bir nevi ‘Vefa Programı’ olan bu mevlit geleneği, mevcut şu andaki iktidarın döneminde de başlatılamadı. O gündür, bugündür yapılamıyordu. Ama Türkiye’deki büyüklerimizin yapmış olduğu ısrarlı talepler doğrultusunda, 14 yıl aradan sonra, çok şükür yeniden geçen hafta başlamış oldu.
AKP Hükümeti, bir taraftan Kocatepe’deki mevlide 14 yıl aradan sonra izin verirken, Risale-i Nurlara basım yasağı getirdi. Konferans, Risalelere uygulanan bu zulümle de ilişkili mi?
Evet tamamen bununla ilgili diyebiliriz. Malumunuz Türkiye’de 205 gün oldu hala, Risale-i Nur’lar basılamıyor. Yani devlet bandrol vermiyor. Aynı zamanda torba yasayla birlikte, Risale-i Nur’ların basımı, maalesef Nur talebelerinin elinden alınıp devletin tekeline verilmiş oldu. Her fırsatta, din ve dindarlardan yana olduğunu vurgulayan AKP hükümetinin eliyle gerçekleşen bu operasyonu, ibretle mütalaa ediyor ve tepkilerimizi gerekli mercilere iletiyoruz!
Aslında iktidar bununla şeflik, tek parti ve ihtilallerin isteyip de başaramadığını yapmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu zihniyetin temelinde, Risale-i Nur’un neşrini sinsi planlarla engelleme gayreti var. ‘Risale-i Nur’ları artık Diyanet basıyor. İşte İşaratül İcaz’ diye, seçim meydanlarında malzeme yapılmak için gösterilen Risale-i Nur’dan sadece 212 adet basıldığını biliyor muydunuz? Elbette Diyanet işlerinin Risale-i Nurları basmasından bizler mutlu oluruz. Fakat, Risale-i Nurların devletin tekeline geçmesi çok tehlikeli bir durum. Risale-i Nurları aslına sadık kalmak şartıyla herkes basabilmeli. O, bütün Müslümanların malı. ‘Risale-i Nurlar tahrif ediliyor, sadeleştiriliyor’ gerekçesiyle iktidardaki hükümetin yapmış olduğu operasyonun aslının hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Bunu, birkaç hafta önce basılarak, piyasaya sürülen Asay-ı Musa risalesinden anlıyoruz. Sadeleştirme konusunda, Üstadın talebelerinden Rahmetli Ahmet Feyzi Efendi; ”Üstadım, Gençlik Rehberi’ni şimdiki gençlerin anlayacağı şekilde sadeleştirerek yazmak istiyorum” diye sormuş. Üstad da; “Öyle bir şey yazarsan o senin eserin olur. Benim eserim olmaz. Sen o mealin altına kendi imzanı at” diye cevap vermiş. Bu nedenle, sadeleştirmeyi yapanlar da ‘Bu eser Risale-i Nur’lardan sadeleştirilmiş bir çalışmadır. Hazırlayan ve yazan filanca filancadır’ diye de belirtselerdi, çok memnun olurduk. Biz her zaman Risale-i Nur’ların orijinal okunmasından yanayız.
KURBAN DAĞITTIĞIMIZ BÖLGELERDE, SAĞLIK TARAMASI DA YAPIYORUZ
Faaliyetlerinizin yurtdışındaki çalışmalarından belki de en önemlisinin, Afrika başta olmak üzere fakir bölgelere yapılan kurban kampanyaları olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda, 2014 kampanyası nasıl geçti?
Avustralya Nur Vakfı adına, her yıl olduğu gibi bu senede kurban bağış kampanyası düzenledik. Bağışlanan kurbanları Sudan’da, Etiyopya’da kestik. Oralarda çok büyük ihtiyaç var. Özellikle mülteci kamplarında gördüğümüz manzara bizleri derinden sarstı. İnsanlar yoksun, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan acizler. Düşünün mülteci kampında yaşayan 5 bine yakın insan, açlık sınırında. Çaresiz insanlar, bir şeyler bekliyor. Ama onların beklentilerine tam cevap veremiyorsunuz. Mülteci kampları için farklı projelerimiz olacak inşaallah. Hazırlıklarımız bittiğinde projelerimizle toplumumuza giderek, yardımlarını talep edeceğiz. Etiyopya’daki yetimhanelere bağış yapmak amacıyla geçtiğimiz yıl festival havasında bir program düzenlemiştik. Festivalden elde edilen gelirleri ise oradaki muhtaç insanlara ulaştırdık.
Ayrıca, Afrikanın bazı bölgelerinde sağlık taraması hizmeti de veriliyor değil mi?
Evet geçtiğimiz Nisan ayında, Türkiye’den sağlık ekibi organize ederek, kurban kestiğimiz bölgeler olan Sudan’da aynı zamanda sağlık taraması yaptık. İnsanlar çok perişan doktor yok, ilaç yok, hastane yok. Tamamen kaderlerine terk edilmişler. Allah’ın izniyle bölgedeki yüzlerce insanın muayene olmasına ve tedavi görmesine vesile olduk. Şimdi ise, aynı sağlık projemizi Etiyopya’daki mülteci kampı için uygulayacağız. Toplumumuzun yardımlarıyla bu kamplarda yaşayan insanlar da şifa bulmuş olacaklar inşaallah.
Avustralya Nur Vakfı Genel Koordinatörü Fatih Yargı; “Devlet bandrol vermediği için Risale-i Nur’lar Türkiye’de 205 günden beri basılamıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Risale-i Nur’ları artık Diyanet basıyor. ‘İşte İşaratül İcaz’ diye seçim meydanlarında, seçim malzemesi yapılmak için gösterilen Risale-i Nur’dan şimdiye kadar, sadece 212 adet basıldığını biliyor muydunuz?”
Zafer Polat-RÖPORTAJ
Yıllar önce asra mührünü vuran Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur” diyerek, yola çıktı. Bu duygu ve düşünceyle Anadolu’da iman hizmetini başlatan Bediüzzaman, gittiği her yerde bütün dünyaya seslenerek, insanlığın en temel üç düşmanının ‘Cehalet, Zaruret ve İhtilaf’ olduğuna dikkati çekti. Bu düşmanlıkların yine; ‘‘Sanat, marifet, ittifak’’ üçlüsüyle yenilebileceğine işaret etmişti. Üstad’ın aynı zamanda sevenlerine işaret ettiği bu önemli hedef, dünyanın çeşitli ülkelerindeki vakıf, dernek ve eğitim kuruluşları aracılığıyla ‘hizmet’ veriliyor. Bediüzzaman’ın misyonunu yerine getirmek üzere, 1995 yılında resmen kurulan Vakıflardan biri de ‘Avustralya Nur Vakfı’dır. Aslında, Nur Vakfı’nın Kıta Ülkesindeki tarihçesi, 1968’de gelen ilk göçmen kafilesinde yer alan Hacı İsmail Şen’e kadar dayanıyor. Temeli Melbourne’de atılan Nur Vakfı, 19 yıllık hizmet faaliyetlerini adeta Türkiye, Avustralya, Afrika üç sacayağı üzerinde bina etmiş durumda. Bir taraftan hizmetlerini konferans ve çeşitli sosyal etkinliklerle yürüten Avustralya Nur Vakfı, diğer taraftan ise toplamış olduğu kurban ve diğer yardımları, Afrika coğrafyasındaki mazlum ve mağdura taşımanın gayretinde. Bu hafta sonu Melbourne’de, önümdeki Pazar günü ise Sydney’de düzenlenecek konferanslar başta olmak üzere diğer faaliyetler hakkında detaylı bilgi almak üzere, Avustralya Nur Vakfı Genel Koordinatörü Fatih Yargı’ya sorduğumuz sorular ve cevapları şöyle:
‘Avustralya Nur Vakfı’ 19 yıldan beri bu ülkede hizmet veriyor. Vakfınızın faaliyetleri konusunda bilgi verirmisiniz?
Öncelikle böyle bir fırsatı tanıdığınız için teşekkür ederim. Belirttiğiniz gibi vakfımız, 1995 yılında ‘Avustralya Nur Vakfı’ ismiyle resmen faaliyetlerine başladı. Ama bu hizmet meşalesinin temeli 1968’lere kadar dayanıyor. Hacı İsmail Şen, Hacı Refik Koyu, Hacı Hüseyin Allahverdi, Hacı Ali Ruşen Altınbaş gibi büyüklerimizin öncülüğünde, Avustralya’da hizmetler başladı. 1975 yılında alınan ilk evimizde, Üstadımızın eserleri okunmaya başlandı. O gün başlatılan bu faaliyetler, bugün Avustralya Nur Vakfı çatısı altında devam ediyor.
Sydney ve Melbourne’deki iki şubesi ile ülke genelinde faaliyet vermeye çalışan vakfımız hizmetlerini, üstadımızın da eserlerinde işaret buyurduğu gibi, ‘İslami, Ahlaki ve Milli’ çizgide devam ettiriyor. Hizmetlerimizi daha geniş ortamda yürütmek maksadıyla, 2004’de Melbourne’de, 20 bin metrekare alan üzerinde büyük bir vakıf binası satın alarak merkezimizi buraya taşıdık. Hizmetlerimizin büyük bir bölümünü dini, kültürel, sosyal ve sportif faaliyetler oluşturmaktadır. Nur Vakfı, Avustralya’da yaşayan Türklerin dini ve milli kimliklerini muhafaza etmelerine yardımcı olmakta, bilimsel çalışmaların yaygınlaşması amacıyla, yayınlanmış veya yayına hazır hale getirilmiş çalışmaları desteklemekte ve teşvik ödülleri vermektedir. Vakfımız kurulduğu tarihten beri düzenli olarak konferans, seminer, panel ve benzeri etkinlikler düzenleyerek, gündemdeki konulara açıklık getirmektedir.
Bu çerçevede, bu hafta sonu konferans serilerinizden birine hazırlanıyorsunuz. Söz konusu konferans nerede ve ne zaman yapılacak?
Evet, Yeni Asya Gazetesi Yazarlarından Latif Salihoğlu, Melbourne ve Sydney’de konferans vermek üzere buraya gelecek. Konusu ‘‘Ahirzamanın Bediüzzaman’ı’’ olacak. Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze kadar hiç gündemden düşmeyen ve düşmeyecek olan Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur’lar hakkında bizleri aydınlatacaklar. Melbourne’deki konferansımız 1 Kasım Cumartesi, Sydney’deki ise; 9 Kasım Pazar günü olacak. Konferansımız ücretsiz olup herkese açık. Bu vesileyle herkesi konferansımıza davet ediyoruz.
KURBAN DAĞITTIĞIMIZ BÖLGELERDE SAĞLIK TARAMASI DA YAPIYORUZ
KONFERANSIMIZA HERKESİ BEKLİYORUZ…
Konuşmacının, konferansın dışında başka programı var mı?
Latif bey, Avustralya’da yaklaşık 12 gün kalacak. Bu nedenle misafirimizin vaktini dolu dolu geçmesini sağlamak üzere, değişik saat ve günlerde de vakfımızın Tottenham, Broadmeadows ve Sydney merkezlerinde sohbetleri olacak. Ayrıca, 1 Kasım Cumartesi konferanstan önce Tottenham merkezimizde toplumumuza açık hava kahvaltısı, bir gün sonra da öğleden sonra aynı yerde herkese açık piknik programımız olacak.
14 yıl aradan sonra, Kocatepe’de gerçekleşen ve artık bir gelenek haline gelen ‘Bediüzzaman Mevlidi’ yeniden başladı.
Çok şükür başladı. Zorbaların zoruyla bu faaliyet durdurulmuştu. 1976’da Van’da okutulan Bediüzzaman Mevlidi, 1980’de Isparta ve 1990 yılında ise Ankara Kocatepe Camii’nde ilk defa okutulmaya başladı. Ama 28 Şubat’çıların zoruyla, 2001 yılında bir takım suni bahanelerle durduruldu. Maalesef Üstadımıza bir nevi ‘Vefa Programı’ olan bu mevlit geleneği, mevcut şu andaki iktidarın döneminde de başlatılamadı. O gündür, bugündür yapılamıyordu. Ama Türkiye’deki büyüklerimizin yapmış olduğu ısrarlı talepler doğrultusunda, 14 yıl aradan sonra, çok şükür yeniden geçen hafta başlamış oldu.
AKP Hükümeti, bir taraftan Kocatepe’deki mevlide 14 yıl aradan sonra izin verirken, Risale-i Nurlara basım yasağı getirdi. Konferans, Risalelere uygulanan bu zulümle de ilişkili mi?
Evet tamamen bununla ilgili diyebiliriz. Malumunuz Türkiye’de 205 gün oldu hala, Risale-i Nur’lar basılamıyor. Yani devlet bandrol vermiyor. Aynı zamanda torba yasayla birlikte, Risale-i Nur’ların basımı, maalesef Nur talebelerinin elinden alınıp devletin tekeline verilmiş oldu. Her fırsatta, din ve dindarlardan yana olduğunu vurgulayan AKP hükümetinin eliyle gerçekleşen bu operasyonu, ibretle mütalaa ediyor ve tepkilerimizi gerekli mercilere iletiyoruz!
Aslında iktidar bununla şeflik, tek parti ve ihtilallerin isteyip de başaramadığını yapmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu zihniyetin temelinde, Risale-i Nur’un neşrini sinsi planlarla engelleme gayreti var. ‘Risale-i Nur’ları artık Diyanet basıyor. İşte İşaratül İcaz’ diye, seçim meydanlarında malzeme yapılmak için gösterilen Risale-i Nur’dan sadece 212 adet basıldığını biliyor muydunuz? Elbette Diyanet işlerinin Risale-i Nurları basmasından bizler mutlu oluruz. Fakat, Risale-i Nurların devletin tekeline geçmesi çok tehlikeli bir durum. Risale-i Nurları aslına sadık kalmak şartıyla herkes basabilmeli. O, bütün Müslümanların malı. ‘Risale-i Nurlar tahrif ediliyor, sadeleştiriliyor’ gerekçesiyle iktidardaki hükümetin yapmış olduğu operasyonun aslının hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Bunu, birkaç hafta önce basılarak, piyasaya sürülen Asay-ı Musa risalesinden anlıyoruz. Sadeleştirme konusunda, Üstadın talebelerinden Rahmetli Ahmet Feyzi Efendi; ”Üstadım, Gençlik Rehberi’ni şimdiki gençlerin anlayacağı şekilde sadeleştirerek yazmak istiyorum” diye sormuş. Üstad da; “Öyle bir şey yazarsan o senin eserin olur. Benim eserim olmaz. Sen o mealin altına kendi imzanı at” diye cevap vermiş. Bu nedenle, sadeleştirmeyi yapanlar da ‘Bu eser Risale-i Nur’lardan sadeleştirilmiş bir çalışmadır. Hazırlayan ve yazan filanca filancadır’ diye de belirtselerdi, çok memnun olurduk. Biz her zaman Risale-i Nur’ların orijinal okunmasından yanayız.
KURBAN DAĞITTIĞIMIZ BÖLGELERDE, SAĞLIK TARAMASI DA YAPIYORUZ
Faaliyetlerinizin yurtdışındaki çalışmalarından belki de en önemlisinin, Afrika başta olmak üzere fakir bölgelere yapılan kurban kampanyaları olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda, 2014 kampanyası nasıl geçti?
Avustralya Nur Vakfı adına, her yıl olduğu gibi bu senede kurban bağış kampanyası düzenledik. Bağışlanan kurbanları Sudan’da, Etiyopya’da kestik. Oralarda çok büyük ihtiyaç var. Özellikle mülteci kamplarında gördüğümüz manzara bizleri derinden sarstı. İnsanlar yoksun, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan acizler. Düşünün mülteci kampında yaşayan 5 bine yakın insan, açlık sınırında. Çaresiz insanlar, bir şeyler bekliyor. Ama onların beklentilerine tam cevap veremiyorsunuz. Mülteci kampları için farklı projelerimiz olacak inşaallah. Hazırlıklarımız bittiğinde projelerimizle toplumumuza giderek, yardımlarını talep edeceğiz. Etiyopya’daki yetimhanelere bağış yapmak amacıyla geçtiğimiz yıl festival havasında bir program düzenlemiştik. Festivalden elde edilen gelirleri ise oradaki muhtaç insanlara ulaştırdık.
Ayrıca, Afrikanın bazı bölgelerinde sağlık taraması hizmeti de veriliyor değil mi?
Evet geçtiğimiz Nisan ayında, Türkiye’den sağlık ekibi organize ederek, kurban kestiğimiz bölgeler olan Sudan’da aynı zamanda sağlık taraması yaptık. İnsanlar çok perişan doktor yok, ilaç yok, hastane yok. Tamamen kaderlerine terk edilmişler. Allah’ın izniyle bölgedeki yüzlerce insanın muayene olmasına ve tedavi görmesine vesile olduk. Şimdi ise, aynı sağlık projemizi Etiyopya’daki mülteci kampı için uygulayacağız. Toplumumuzun yardımlarıyla bu kamplarda yaşayan insanlar da şifa bulmuş olacaklar inşaallah.
Avustralya Nur Vakfı Genel Koordinatörü Fatih Yargı; “Devlet bandrol vermediği için Risale-i Nur’lar Türkiye’de 205 günden beri basılamıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Risale-i Nur’ları artık Diyanet basıyor. ‘İşte İşaratül İcaz’ diye seçim meydanlarında, seçim malzemesi yapılmak için gösterilen Risale-i Nur’dan şimdiye kadar, sadece 212 adet basıldığını biliyor muydunuz?”
Zafer Polat-RÖPORTAJ
Yıllar önce asra mührünü vuran Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “Biz muhabbet fedaileriyiz, husûmete vaktimiz yoktur” diyerek, yola çıktı. Bu duygu ve düşünceyle Anadolu’da iman hizmetini başlatan Bediüzzaman, gittiği her yerde bütün dünyaya seslenerek, insanlığın en temel üç düşmanının ‘Cehalet, Zaruret ve İhtilaf’ olduğuna dikkati çekti. Bu düşmanlıkların yine; ‘‘Sanat, marifet, ittifak’’ üçlüsüyle yenilebileceğine işaret etmişti. Üstad’ın aynı zamanda sevenlerine işaret ettiği bu önemli hedef, dünyanın çeşitli ülkelerindeki vakıf, dernek ve eğitim kuruluşları aracılığıyla ‘hizmet’ veriliyor. Bediüzzaman’ın misyonunu yerine getirmek üzere, 1995 yılında resmen kurulan Vakıflardan biri de ‘Avustralya Nur Vakfı’dır. Aslında, Nur Vakfı’nın Kıta Ülkesindeki tarihçesi, 1968’de gelen ilk göçmen kafilesinde yer alan Hacı İsmail Şen’e kadar dayanıyor. Temeli Melbourne’de atılan Nur Vakfı, 19 yıllık hizmet faaliyetlerini adeta Türkiye, Avustralya, Afrika üç sacayağı üzerinde bina etmiş durumda. Bir taraftan hizmetlerini konferans ve çeşitli sosyal etkinliklerle yürüten Avustralya Nur Vakfı, diğer taraftan ise toplamış olduğu kurban ve diğer yardımları, Afrika coğrafyasındaki mazlum ve mağdura taşımanın gayretinde. Bu hafta sonu Melbourne’de, önümdeki Pazar günü ise Sydney’de düzenlenecek konferanslar başta olmak üzere diğer faaliyetler hakkında detaylı bilgi almak üzere, Avustralya Nur Vakfı Genel Koordinatörü Fatih Yargı’ya sorduğumuz sorular ve cevapları şöyle:
‘Avustralya Nur Vakfı’ 19 yıldan beri bu ülkede hizmet veriyor. Vakfınızın faaliyetleri konusunda bilgi verirmisiniz?
Öncelikle böyle bir fırsatı tanıdığınız için teşekkür ederim. Belirttiğiniz gibi vakfımız, 1995 yılında ‘Avustralya Nur Vakfı’ ismiyle resmen faaliyetlerine başladı. Ama bu hizmet meşalesinin temeli 1968’lere kadar dayanıyor. Hacı İsmail Şen, Hacı Refik Koyu, Hacı Hüseyin Allahverdi, Hacı Ali Ruşen Altınbaş gibi büyüklerimizin öncülüğünde, Avustralya’da hizmetler başladı. 1975 yılında alınan ilk evimizde, Üstadımızın eserleri okunmaya başlandı. O gün başlatılan bu faaliyetler, bugün Avustralya Nur Vakfı çatısı altında devam ediyor.
Sydney ve Melbourne’deki iki şubesi ile ülke genelinde faaliyet vermeye çalışan vakfımız hizmetlerini, üstadımızın da eserlerinde işaret buyurduğu gibi, ‘İslami, Ahlaki ve Milli’ çizgide devam ettiriyor. Hizmetlerimizi daha geniş ortamda yürütmek maksadıyla, 2004’de Melbourne’de, 20 bin metrekare alan üzerinde büyük bir vakıf binası satın alarak merkezimizi buraya taşıdık. Hizmetlerimizin büyük bir bölümünü dini, kültürel, sosyal ve sportif faaliyetler oluşturmaktadır. Nur Vakfı, Avustralya’da yaşayan Türklerin dini ve milli kimliklerini muhafaza etmelerine yardımcı olmakta, bilimsel çalışmaların yaygınlaşması amacıyla, yayınlanmış veya yayına hazır hale getirilmiş çalışmaları desteklemekte ve teşvik ödülleri vermektedir. Vakfımız kurulduğu tarihten beri düzenli olarak konferans, seminer, panel ve benzeri etkinlikler düzenleyerek, gündemdeki konulara açıklık getirmektedir.
Bu çerçevede, bu hafta sonu konferans serilerinizden birine hazırlanıyorsunuz. Söz konusu konferans nerede ve ne zaman yapılacak?
Evet, Yeni Asya Gazetesi Yazarlarından Latif Salihoğlu, Melbourne ve Sydney’de konferans vermek üzere buraya gelecek. Konusu ‘‘Ahirzamanın Bediüzzaman’ı’’ olacak. Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze kadar hiç gündemden düşmeyen ve düşmeyecek olan Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur’lar hakkında bizleri aydınlatacaklar. Melbourne’deki konferansımız 1 Kasım Cumartesi, Sydney’deki ise; 9 Kasım Pazar günü olacak. Konferansımız ücretsiz olup herkese açık. Bu vesileyle herkesi konferansımıza davet ediyoruz.
KURBAN DAĞITTIĞIMIZ BÖLGELERDE SAĞLIK TARAMASI DA YAPIYORUZ
KONFERANSIMIZA HERKESİ BEKLİYORUZ…
Konuşmacının, konferansın dışında başka programı var mı?
Latif bey, Avustralya’da yaklaşık 12 gün kalacak. Bu nedenle misafirimizin vaktini dolu dolu geçmesini sağlamak üzere, değişik saat ve günlerde de vakfımızın Tottenham, Broadmeadows ve Sydney merkezlerinde sohbetleri olacak. Ayrıca, 1 Kasım Cumartesi konferanstan önce Tottenham merkezimizde toplumumuza açık hava kahvaltısı, bir gün sonra da öğleden sonra aynı yerde herkese açık piknik programımız olacak.
14 yıl aradan sonra, Kocatepe’de gerçekleşen ve artık bir gelenek haline gelen ‘Bediüzzaman Mevlidi’ yeniden başladı.
Çok şükür başladı. Zorbaların zoruyla bu faaliyet durdurulmuştu. 1976’da Van’da okutulan Bediüzzaman Mevlidi, 1980’de Isparta ve 1990 yılında ise Ankara Kocatepe Camii’nde ilk defa okutulmaya başladı. Ama 28 Şubat’çıların zoruyla, 2001 yılında bir takım suni bahanelerle durduruldu. Maalesef Üstadımıza bir nevi ‘Vefa Programı’ olan bu mevlit geleneği, mevcut şu andaki iktidarın döneminde de başlatılamadı. O gündür, bugündür yapılamıyordu. Ama Türkiye’deki büyüklerimizin yapmış olduğu ısrarlı talepler doğrultusunda, 14 yıl aradan sonra, çok şükür yeniden geçen hafta başlamış oldu.
AKP Hükümeti, bir taraftan Kocatepe’deki mevlide 14 yıl aradan sonra izin verirken, Risale-i Nurlara basım yasağı getirdi. Konferans, Risalelere uygulanan bu zulümle de ilişkili mi?
Evet tamamen bununla ilgili diyebiliriz. Malumunuz Türkiye’de 205 gün oldu hala, Risale-i Nur’lar basılamıyor. Yani devlet bandrol vermiyor. Aynı zamanda torba yasayla birlikte, Risale-i Nur’ların basımı, maalesef Nur talebelerinin elinden alınıp devletin tekeline verilmiş oldu. Her fırsatta, din ve dindarlardan yana olduğunu vurgulayan AKP hükümetinin eliyle gerçekleşen bu operasyonu, ibretle mütalaa ediyor ve tepkilerimizi gerekli mercilere iletiyoruz!
Aslında iktidar bununla şeflik, tek parti ve ihtilallerin isteyip de başaramadığını yapmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu zihniyetin temelinde, Risale-i Nur’un neşrini sinsi planlarla engelleme gayreti var. ‘Risale-i Nur’ları artık Diyanet basıyor. İşte İşaratül İcaz’ diye, seçim meydanlarında malzeme yapılmak için gösterilen Risale-i Nur’dan sadece 212 adet basıldığını biliyor muydunuz? Elbette Diyanet işlerinin Risale-i Nurları basmasından bizler mutlu oluruz. Fakat, Risale-i Nurların devletin tekeline geçmesi çok tehlikeli bir durum. Risale-i Nurları aslına sadık kalmak şartıyla herkes basabilmeli. O, bütün Müslümanların malı. ‘Risale-i Nurlar tahrif ediliyor, sadeleştiriliyor’ gerekçesiyle iktidardaki hükümetin yapmış olduğu operasyonun aslının hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Bunu, birkaç hafta önce basılarak, piyasaya sürülen Asay-ı Musa risalesinden anlıyoruz. Sadeleştirme konusunda, Üstadın talebelerinden Rahmetli Ahmet Feyzi Efendi; ”Üstadım, Gençlik Rehberi’ni şimdiki gençlerin anlayacağı şekilde sadeleştirerek yazmak istiyorum” diye sormuş. Üstad da; “Öyle bir şey yazarsan o senin eserin olur. Benim eserim olmaz. Sen o mealin altına kendi imzanı at” diye cevap vermiş. Bu nedenle, sadeleştirmeyi yapanlar da ‘Bu eser Risale-i Nur’lardan sadeleştirilmiş bir çalışmadır. Hazırlayan ve yazan filanca filancadır’ diye de belirtselerdi, çok memnun olurduk. Biz her zaman Risale-i Nur’ların orijinal okunmasından yanayız.
KURBAN DAĞITTIĞIMIZ BÖLGELERDE, SAĞLIK TARAMASI DA YAPIYORUZ
Faaliyetlerinizin yurtdışındaki çalışmalarından belki de en önemlisinin, Afrika başta olmak üzere fakir bölgelere yapılan kurban kampanyaları olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda, 2014 kampanyası nasıl geçti?
Avustralya Nur Vakfı adına, her yıl olduğu gibi bu senede kurban bağış kampanyası düzenledik. Bağışlanan kurbanları Sudan’da, Etiyopya’da kestik. Oralarda çok büyük ihtiyaç var. Özellikle mülteci kamplarında gördüğümüz manzara bizleri derinden sarstı. İnsanlar yoksun, en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan acizler. Düşünün mülteci kampında yaşayan 5 bine yakın insan, açlık sınırında. Çaresiz insanlar, bir şeyler bekliyor. Ama onların beklentilerine tam cevap veremiyorsunuz. Mülteci kampları için farklı projelerimiz olacak inşaallah. Hazırlıklarımız bittiğinde projelerimizle toplumumuza giderek, yardımlarını talep edeceğiz. Etiyopya’daki yetimhanelere bağış yapmak amacıyla geçtiğimiz yıl festival havasında bir program düzenlemiştik. Festivalden elde edilen gelirleri ise oradaki muhtaç insanlara ulaştırdık.
Ayrıca, Afrikanın bazı bölgelerinde sağlık taraması hizmeti de veriliyor değil mi?
Evet geçtiğimiz Nisan ayında, Türkiye’den sağlık ekibi organize ederek, kurban kestiğimiz bölgeler olan Sudan’da aynı zamanda sağlık taraması yaptık. İnsanlar çok perişan doktor yok, ilaç yok, hastane yok. Tamamen kaderlerine terk edilmişler. Allah’ın izniyle bölgedeki yüzlerce insanın muayene olmasına ve tedavi görmesine vesile olduk. Şimdi ise, aynı sağlık projemizi Etiyopya’daki mülteci kampı için uygulayacağız. Toplumumuzun yardımlarıyla bu kamplarda yaşayan insanlar da şifa bulmuş olacaklar inşaallah.