15 Temmuz 2016’daki uydurma darbe girişimi sonrası, Türkiye halkı, önceden de
tanış olduğu Olağanüstü Hal ile yeniden tanışmış oldu. OHAL’in bir önceki ilanı
ve ilan edilmedeki sebepleri ve kullanılış şekli ve bir süreci vardı. Evvela her
OHAL ciddi bir sebepten ötürü uygulanmaya konulmuştur. Cidden anarşi, ya da
ülkenin yasal ve legal yönetiminin değiştirilmeye çalışılması ile alakalı
kalkışma vs. ya da bizzat ihtilal yapılması başarılması ya da başarılamaması…
Bunların neticesinde OHAL’ler ilan edilir ama kısa süre ülkede kalırdı. Şimdiki
gibi milleti canından bezdirip usandıracak kadar uzatılmamıştı hiçbir
dönemde.
Ama 15 Temmuz darbe teşebbüsünün üst düzey yetkililerimiz ve hatta
Başbakanımızdan da duyuyoruz ki, bu darbe teşebbüsü hükümet veya devlet
yetkililerince planlanmış bir projeymiş. Bunu daha önce Sayın CB da satır
aralarında: Bu 15 Temmuz bize Allah’ın bir lütfu oldu,
buyurmuştu! Bu yakın arada Sayın Başbakanımıza gazetecilerin sorduğu:
Hoşunuza gitmeyen, yapmasaydık bunu dediğiniz bir projeniz oldu
mu? Başbakan açık ve net, hatta gülerek dedi ki, 15 Temmuz projesi
hoşuma gitmedi. Bu senaryo proje burada dursun, biz bu projenin Türkiye’ye
nelere mal olduğuna kısaca bir göz atalım:
Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde yaşayan insanlar (herkes ama herkes,
okumuş, okumamış, esnaf, yatırımcı, tüccar, akademisyen, doktor, asker ve işçi
hatta ev hanımı, emekli bay bayan) yeşil bir ekine benzetilecek olursa OHAL ve
KHK’lar tırpan hükmünde yaş ve kuru demeden milleti biçip döktü. Suçlular var
mıydı yok muydu? Suçlular vardı diye düşünsek bile; o zaman koca devlet ve koca
hükümet batıda olduğu gibi bir iki ay içerisinde bu darbeye teşebbüs edenleri
yani suçluları bulur çıkarır ve milletin önüne kor; kimsenin gözünün yaşına
bakmaksızın cezalarını verirdi. Bu durumdan herkes de memnun olurdu. Darbe
senaryosu da artık kimsenin aklına gelmezdi. Ne var ki, kimsenin böyle bir darbe
yapmadığı ve yapmaya teşebbüs dahi etmediğini bildikleri için: hangi darbeciyi
bulup çıkaracaklardı? O halde çevirdikleri senaryonun diğer ayaklarını
uygulamaya koydu ve o yönde hareket etmeye başladılar.
Bu 15 Temmuz senaryosuna sebep olan hadise: O günkü hükümet başkanı ve
hükümet üyelerinin yolsuzlukları, hırsızlıkları Türk emniyeti tarafından ortaya
çıkarıldı o günkü basın bana teferruatıyla yazdı ve herkesin gözü önünde cereyan
etti. RTE’nin oğluyla yaptığı telefon görüşmesinde meşhur paraları
sıfırladın mı oğlum? Telefon dinletileriyle sayın başbakanın çaldığı
rivayet edilen paraların evden uzaklaştırılması ve eşte dostta korunması
hedeflenerek telefonda oğluna sıfırlatma olayı Türkiye’nin gündemine oturdu.
Bunların tepelerinin bütün Türkiye halkı tarafından dinlenmiş olması. Diğer
taraftan Türkiye siyasetçileri ve hükümet üyesi 4 bakanın kâbusu olan Reza
Zarrap’ın rüşvet ağına takılan bir sürü bakan ve üst düzey yetkililer hep telaş
içindeydi. Çünkü hemen hepsi rüşvet almış veya bir yönüyle rüşvete
bulaşmıştı.
Bu söylentilere muhatap olan ister devrin başbakanı RTE, ister dört bakan hep
kendilerine çıkış yolu arıyor ve mazeret üretiyorlardı. Hâlbuki bağımsız
yargının önüne çıkacak ve bunların birer söylentiden ibaret olduğunu anlatacak
ve yargı kararıyla da ak-pak olacaklardı. Tepelerin uydurma ve sahte olduğunu
söylediler. Olabilirdi ama ellerinde imkân vardı. O zaman bantlar ve kasetler
TÜBİTAK’ın ilgili birimine gönderilir ve onlar inceler ve Türk halkına bu işin
bir uydurma olduğunu duyururlardı. Millet de rahatlardı. Fakat hükümet öyle
yapmadı, alanıyla alakalı dünyada itibarı olan TÜBİTAK’ın ilgili biriminde
çalışan uzman ve yetkililerden oluşan nice insanı işinden attılar; sıradan
birisini getirip başkan ettiler. Tabii ki, halk nezdinde bu tavır büyük kuşku
uyardı.
Bu da yetmedi sonra da teker teker, meslekleri gereği bu hırsızlık, yolsuzluk
ve usulsüzlüğü, takip eden polis, polis amiri, polis müdürü, emniyetçi, vali,
vali yardımcısı, kaymak bunlar da işlerinden kovuldu ve hapislere atıldı. Hiç
olmazsa halkımızın %60-70’i bunu biliyor, bu işi biraz usulüne göre yapalım,
demediler.
Basından öğrendiğimiz kadarıyla bu arsızlıkları ve hırsızlıkları ortaya
çıkaran da güya, cemaatmiş ve başta cemaat lideri F. Gülen olmak üzere cemaatin
önde gelenleriymiş. Ve onların mutlaka nedip edip onları cezalandıracaklarmış.
İşte OHAL ve KHK’ların ihdas sebepleri budur. Bu KHK’ların kullanılarak
yüzbinlerin mağdur edilmesinin hiçbir hukuki mesnedi ve dayanağı olmadığı halde
devrin başbakanının milletin huzurunda ifade ettiği bunlara haddini
bildireceğim, bunlara hayat hakkı tanımayacağım, diyerek fiilen icraata
konuldular. BAŞKA TÜRLÜ OLDUĞUNU KENDİLERİ BİLE İSPAT EDEMİORLAR. Fakat hep şunu
göz ardı etti ve sakladılar: Cemaat lideri Fethullah Gülen defalarca
uluslararası bağımsız yargı huzurunda benim bu 15 Temmuz darbe girişimi
yaptığımı ispat etsinler, ben kendim gelip Türk Yargısına teslim olacağım!
Dediği halde, sayın hükümet üyeleri ve Sayın Cumhurbaşkanımız buna yanaşmadı.
Çünkü kendileri de biliyor ki, bunu yapan onlar değil. Darbe ile 20-30 bini ev
kadınının ne alakası olabilir, batılı yazar ve düşünürler gülüyorlar bu darbe
suçlamalarına! Gülmeleri de doğru, 85-90 yaşındaki dedeler, işi gece gündüz
araştıran, okuyan ve yazan çizen gazeteciler bile darbeden hapislerde ve
hücredeler onlar da darbeden yargılanıyor. Bu durumun hiç kimseye inandırıcılığı
yoktur, Fakat memlekette bir zulüm yönetimi var ve
kimsenin gık deme hakkı yok, yani OHAL var, yani hükümet üç
ayda bir yeni KHK’lar çıkarıyor son 701 sayılı KHK de olduğu gibi 18.632 kişi
kamudan ihraç edildi 12 dernek, 3 gazete ve 1 TV kapatıldı. Daha önce çıkan 18
KHK ile 130.000’den azla insan atıldı ve hepsi de ciddi sıkıntı ve bunalım
içinde oldu. Nerdeyse yüz binin üzerinde insan yurdundan yuvasından oldu. Bu
OHAL ve KHK’lar yine binlerce işveren tüccar, yatırımcı insanın mallarına
çöktüler, Türkiye’de vergi rekortmeni olan bu insanlar işlerinden atıldı
evlerine mallarına, fabrika ve her şeylerine el konuldu. Görülmemiş bir musibet
Bunun manası şu demek, bir milyonun üzerinde insanın ekmeğini elinden
alıyorsunuz, kim bilir çoğu kiradadır, evinin kirasını veremeyeceği için sokağa
atıyorsunuz ve dışarıda özel sektörde iş bulmaması için özel adamlarınızla
takip ettiriyorsunuz. Zaten KHK’larla attığınız ve işine son verdiğiniz
insanları sizin şerrinizden korkarak kimse çalıştıramıyor, KHK’yı yönetenlerin
şerrinden. Bu nasıl bir zulüm devranıdır böyle.
Daha iki gün önce yargılanan Zaman yazarlarının mahkemece Darbe ile alakalı
olmadıkları ve darbe iddiasından beraat ettikleri kararlaştırıldı. Ama
uydurdukları uydurma terör örgütü ismi de kendi üretimleri ve kendi projeleri.
Hem bu uydurma terör örgütü ismi hem de 15 Temmuz darbesi sebep gösterilerek:
Bebek, kadın, lohusa, yaşlı hatta yatalak kadın erkek, herkesten intikam alıyor
ve herkesi hapse ve hücrelere tıkıyor. Ve Bahane darbe teşebbüsü ve darbeye
katılmış olmak. Ne Türk ceza sistemine uygun ne hukuka ne insanlığa uygun bir
davranış. Sadece bu AKP yönetiminin bir marifeti. Bütün AKP milletvekilleri ve
AKP taraftarları bu durumları düşünün korkun ve Allah’ın azabının sizi yakın bir
zamanda kıskıvrak yakalayacağından emin olun, size de ne diyelim ateşiniz bol
olsun.
Biz diyoruz ki, artık beşerin yapacağı bir şey yok, yapsaydı bir seçim
geçirdik onda yapardı. Oy hırsızlığı da olsa ciddi bir tokat o hırsızlığa da
mani olurdu ama, olmadı. Demek ki, Türkiye halkı buna layık gözüküyor, bizim
de afiyet olsun demekten başka sözümüz olamaz.
OHAL kapsamında çıkartılan 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 18 bin 632
personel kamudan ihraç edildi, 12 dernek, 3 gazete, 1 TV kapatıldı.
Olağanüstü Hal kapsamında 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Resmi Gazete’de
yayımlandı. Çeşitli kurumlarda görev yapan 18 bin 632 personel kamudan ihraç
edildi.
OHAL Kapsamında yayımlanan 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre;
Emniyet Genel Müdürlüğünden 8 bin 998, Diyanet İşleri Başkanlığından 240,
Dışişleri Bakanlığından 38, İçişleri Bakanlığından 31, Adalet Bakanlığı’ndan
1052, Dışişleri Bakanlığı’ndan 38, Sahil Güvelik Komutanlığı’ndan 192, Kara
Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 3077, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan 1126,
Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 649 kişi ihraç edildi.
199 akademisyen görevinden uzaklaştırıldı. 12 dernek, 3 gazete, 1 TV
kapatıldı.
Kurumlarından daha önce ayrılan, TSK’dan 324, Emniyet Genel Müdürlüğünden
1167 ve jandarmadan 35 personelin rütbeleri de 701 sayılı KHK ile alındı.
OHAL kapsamında çıkartılan 701 sayılı KHK ile 4 Vali Yardımcısı ve 4 Kaymakam
meslekten ihraç edildi.
Son KHK ile daha önce görevden uzaklaştırılan 148 kamu görevlisi hakkındaki
karar da ortadan kaldırıldı.
Göreve iade edilen personelden, 10 gün içinde göreve başlamayanların
‘çekilmiş’ sayılacağı belirtilirken; göreve başlayanların kamu görevinden
çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül
eden mali ve sosyal haklarının ödeneceği kaydedildi. Bu kişilerin herhangi bir
ek tazminat talebinde bulunamayacağına hükmedildi.