Büyük
Allah dostu Bahaûddin Nakşibendi Hazretleri’ne ilim ve irfandan haberi olmayan
biri “Bize bir kerâmet göster” demiş. Hazret “Allah benim gibi günahkâr bir
kulunu kendi mülkünde kabul etmiş. Bundan daha büyük bir keramet mi olur?”
demiş.
Bu
zulümde bazıları için ‘Allah’ın inayeti’ sorusu akla geliyor. Yaklaşık 48
yıldır Hizmet-i İmaniyye ve Kur’aniye’yi bitirmeye çalışıyorlar. 2015’in Mart
ayında bir bakan “cemaatin ruhuna Fatiha” diyerek, cemaatin bittiğini ilan
etmişti. Ama bitmedi. Onun için ihtilal yaptılar. Son beş yıldır, bütün siyasi
partiler, medyanın nerede ise yüzde yüzü, devlet bütün organları ile dünyadaki
gulyabanileri de arkalarına alarak insanlık tarihinin en büyük yalanlarını
uydurup iftira ettikleri, bebeklere kadar varan en büyük zulmü yaptıkları
halde, cemaat dimdik ayakta.
Daha
bundan büyük bir keramet mi var?
İşte
Allah’ın inayeti.
Yaşı
ellinin üzerinde olanlar bilir. 12 Eylül ihtilali olunca sağ ve sol nerede ise
bir ay içinde bitmişti. Peki neden Hizmet bitmiyor? Çünkü Hizmeti bitirmek
isteyen nura saldırıyor. Nura saldıran nâra düşer. Dünyada, vicdanen cehennemî
bir hayat yaşar, villada da olsa. Ahirette ise azabı var. Nur ise yok olmaz.
ALLAH’IN DAVASI BİTMEZ
Neden
Hizmet bitmez, bir kaç örnek vereyim; Her şeyi gasp edilen zengin biri bir
başka ülkeye hicret etmek zorunda kalıyor. Hz. Osman (r.a)’ın durumu malum.
Herşeyini müşrikler gasp ediyor. O da Medine’ye hicret etmek zorunda kalıyor.
Varır varmaz ‘bana pazarın yolunu gösterin’ diyor. Yedi yıl sonra altıyüz deve
yükünü sadaka verecek kadar zengin oluyor. Herşeyi gasp edilen o muhacir de
bana pazarın yolunu gösterin diyor. Çok küçük bir şeyle işe başlıyor. Rızkını
kazanıyor. Hizmetini başka şekilde devam ettiriyor. Yüzlerce işçi çalıştıran
bir başka zengin hürriyet için herşeyini geride birakıp, hicret ediyor. Hicret
ettiği yerde bir işçi gibi çalışıyor. Hiç ah etmiyor. Şükrediyor ve hizmetine
elinden geldiği kadar devam ediyor. Ülkesini terk etmek zorunda kalan bir akademisyen
ise iyi bir üniversitede iş buluyor. Ah demiyor. Bütün zorluklara rağmen
yapılması gerekeni yapmaya çalışıyor. Bir öğretmen tuğla döşüyor, ah etmiyor.
Ve daha
niceleri.
Medineye
göçen sahabeler gibi. Zorlanıyorlar fakat elinden geldiği kadar hak ve hakikat
eri olmaya çalışıyorlar. Kendilerinden çok ‘Rabbim Allah’tır’ dedikleri ve
cehaleti yenmeye calıştıkları için zindana atılanlar için üzülüyor, gece gündüz
fiili ve kavli dua ediyorlar. Zindandakiler de dışarıdakilere yapılan zulme ve
hicrette büyük sıkıntı çekenlere üzülüyorlar. Onlar da kendilerinden çok
dışarıdaki mazlum, mağdur ve zor durumda olan muhacirler icin üzülüyorlar.
Öbur
taraftan ensar vazifesini üstlenenlerden iki yıl önce verdiklerinin iki katını
hatta üç katını verenler var. Hizmette daha da şahlandılar. Evet bu zulüm ve
psikolojik soykırım ile belki bir milyon kahraman yetişti. Şerde bile zulüm
görenler, hep dirilmiştir. Hak uğrunda zulüm görenler ise hem dirilmişler, hem
de hal dili ile daha çok gönüllere girmişler, vefat etseler de geride asırlarca
rahmetle anılacak kadar ruhlarda etki bırakmışlardır.
BEBEKLERE ‘TERÖRİST’ MUAMELESİ
Meriç’te
zulümden kaçarken boğulan bebeklere terörist diye cenaze arabası vermemişler.
Aynen Yezid ordusunun Kerbela’da katlettiği bebeklerin, cenaze namazlarını
kılmayıp gömmedikleri gibi. Onlar da Müslümanız diyorlardı. Aradaki tek fark,
1338 yıllık zamandır. Bebeklere yapılan bu muamele, onlarca sivili katleden
intihar bombacılarına bile yapılmadı. Bu bebeklerin her biri bugün, yarın ve de
gelecekte bir mürşid-i kâmil kadar gönüllerde iz bıkacak. Evet, zalimler cenaze
arabası bile vermedi. Fakat Allah’ın melekleri onları kanatları üzerinde kabre
kadar uğurladılar. Zalimin vereceği cenaze arabası mı güzel, yoksa meleklerin
kanatları mı?
Valllahi
bu Hizmet, tarihinin en güçlü manevi anını yaşıyor. Bilen biliyor. En mühim
olan da bu. Kaybedilen binalar, kesilen sakal gibidir. Nasıl ki; sakal daha gür
çıkar. Mazlumiyet ve mağduriyetle gönüllerde taht kuranlara gelecekte Cenab-ı
Allah, daha güzel binalar nasip edecektir inşallah. Onlar yok etmek için
zulmettiler. Her şeyi dirilten Hayy olan Allah, belki bir milyon, belki daha
fazla kahramanı diriltti. Tıpkı gemileri yakılan Tarık bin Ziyad’ın askerleri
gibi. Fakat Hizmet erleri onlardan bir adım öndeler. Çünkü gemilerini kendileri
değil, ehli dalalet ve ehli hasedin rûesası yaktı.