HDP’nin önceki dönem eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, HDP’nin seçim stratejisine ilişkin “İsabetli bir politik hamle. Biz CHP veya başka partiye oy verin demiyoruz, faşist bloğu sınırlamak ve geriletmek için oyunuzu stratejik bir amaç için kullanın veya demokrasinin gelişmesine bir şans tanıyın diyoruz” dedi.
Cezaevinden bakınca dışarıda ciddi bir karamsarlık ve umutsuzluk hali gözlediğini belirten Demirtaş, “Herkes bir kurtarıcıyı bekliyor. Ama asıl kurtarıcı özne olan halkı ve halk hareketini merkeze alan bir toplumsal muhalefeti örgütlemeye kimse cesaretle öncülük yapmıyor” dedi. ‘HDP’nin kendisini yalnız bıraktığı’ şeklinde yaklaşımları eleştiren Demirtaş, “Bu saldırı kasırgasında HDP’nin bize sahip çıkmasından çok bizler HDP’ye ne kadar sahip çıkabildik? Asıl herkesin kendine bu soruyu sorması lazım” dedi.Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP’nin önceki dönem eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, T24’ten Şirin Payzın’ın sorularını yanıtladı.
‘HERKES BİR KURTARICI BEKLİYOR, KİMSE CESARETLE ÖNCÜLÜK YAPMIYOR’
Demirtaş’ın sorulara verdiği bazı yanıtlar şöyle:
– İçeriden bakınca dışarısı nasıl görünüyor?
İyi olmadığı kesin. Ciddi bir karamsarlık ve umutsuzluk herkesi teslim almış gibi. Herkes bir kurtarıcıyı bekliyor, Godo’yu bekler gibi. Bunun böyle gitmeyeceğini herkes biliyor ve söylüyor; ama asıl kurtarıcı özne olan halkı ve halk hareketini merkeze alan bir toplumsal muhalefeti örgütlemeye kimse cesaretle öncülük yapmıyor. Ezilen bütün kesimlerin büyük öfkesi var aslında, fakat bu öfkeyi örgütleyerek değişimin taşıyıcı gücüne dönüştürecek öncülükten yoksun bir ortam var. Her seçim bunun için önemli bir fırsattır aslında, değerlendirilebilirse tabii ki önemli sonuçlar ortaya çıkacaktır.
‘HDP BU ZORBACA BASKI DÜZENİNDE ELİNDEN GELENİ YAPTI’
– HDP’nin sizi yalnız bıraktığını düşünen de var, sizin serbest kalmanız için yeterince uğraşmadıklarını söyleyen de. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu biraz da bilerek veya bilmeyerek kaşınan bir meseledir. Partim de, halkımız da dehşet bir adli ve polisiye saldırı altındadır hâlen. Buna bir de ahlaksızca yürütülen psikolojik savaşı eklerseniz, durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılır. Son 3,5 yıldır merkez medyada tek bir HDP temsilcisine yer vermeyenler, HDP’nin bize sahip çıkıp çıkmadığını nereden biliyorlar? Bunu kaç canlı yayında, kaç HDP’liye sordular ki? Bu nedenle açık yüreklilikle belirtmeliyim ki, HDP de, tabanı da bu zorbaca baskı sürecinde elinden geleni yaptı. Bu saldırı kasırgasında HDP’nin bize sahip çıkmasından çok bizler HDP’ye ne kadar sahip çıkabildik? Asıl ben dâhil herkesin kendine bu soruyu sorması lazım. HDP’nin beni/bizi tasfiye ettiği söylemi son derece yanılgılı bir yaklaşımdır. AKP ve cenahı bunu çok arzuladı ama ne HDP, ne de halk bu sinsi, ucuz yaklaşıma izin vermedi. Bizler de bu basit tuzağa düşmedik asla. Bu tartışma AKP’nin bize karşı işlediği, işlemeye devam ettiği suçları örtbas etmeye hizmet eder. Bu çevreler utanmasalar, bizi içeride tutan HDP’dir demeye getirecekler. Ben HDP (ve tabii ki DTP, BDP) ile siyasette var oldum, olacaksam da yine aynı ruhla var olmaya devam edeceğim.
‘YÜZDE 0,01 OY ALAN IRKÇI PARTİLER Mİ TÜRKİYE PARTİSİ, YÜZDE 12 ALAN HDP Mİ?’
– ‘HDP, Türkiyeli olma iddiasından uzaklaştı’ diyenlere cevabınız ne olur?
Bu konuda herkes elini vicdanına koyup şu soruya adil bir cevap versin lütfen: Yüzde 0,01 oy alan ve ırkçı, faşist, milliyetçi, tekçi, cinsiyetçi, Türkçü, mezhepçi politikaları savunan partiler Türkiye partisi oluyor da, yüzde 12 oy alarak gerek Meclis Grubu’nda, gerekse parti yönetiminde Türkiye halklarının bütün farklılıklarının temsilini sağlayan ve bütün ezilenlerin hak mücadelesini yürütüp Türkiye’nin her yerinden hâlen oy almayı başaran HDP mi Türkiye partisi olamıyor? Türkiye partisi olmakla ırkçı, tekçi, inkârcı rejimin resmi savunucusu olmayı eş anlamlı zannedenler böyle düşünüyor olabilirler. Kendileri bilirler. Ama HDP Türkiye’nin bütün ezilenlerinin ortak partisidir. Bu yönüyle de Türkiye partisidir. Türkiye’de en az 20 milyon Kürt yaşıyorken, parti programlarında ve söylemlerinde Kürt’ün K’sine bile yer vermeyenler nasıl oluyor da Türkiye partisi oluyorlar? Asıl sorulması gereken soru budur. Türkiye partisi olmak için Kürt halkını yok saymak mecburiyse, HDP öyle bir parti olmayacaktır. Türkiye’nin bütün halklarının partisi olmaya devam edecektir.
– HDP’nin yerel seçim stratejilerini oluştururken sizin katkınız ne ölçüde oldu?
Avukatlar aracılığıyla bizim de fikirlerimiz soruldu tabii. Adaylıklar konusunda görüş belirtmeyi doğru bulmadık, ama deneyimlerimiz çerçevesinde önerilerimizi partimizle paylaştık. HDP’nin aldığı kararlar benim de genel görüşlerime uygundur; ancak kararları ben değil, HDP’nin Parti Meclisi almıştır.
‘HDP’NİN SEÇİM STRATEJİSİ İSABETLİ BİR POLİTİK HAMLE’
– HDP’nin seçim stratejisini nasıl yorumlarsınız?
Bildiğim kadarıyla HDP 7 büyükşehir ve şehirde aday çıkarmayacağını açıkladı. Bu kararın isabetli bir politik hamle olduğuna inanıyorum. HDP aday çıkarmama karşılığında hiçbir partiyle ne partisel bir çıkar, ne de işbirliği içerisine girdi. Buradaki temel çıkarımız Türkiye demokrasi mücadelesinin genel çıkarıdır. İktidarı ve devleti zorbalıkla, hukuk dışılıkla elde tutmaya çalışan bir gücü sınırlama, geriletme adına sistem içi başka güçlere dolaylı olarak imkân yaratmak bu dönem için doğru ve uygun bir taktik hamledir. Bu hamle ileride yeni ve samimi bir demokrasi bloğunun oluşmasına da zemin yaratabilir. Ama bu yerel seçimlerde faşist bloğun ilerleyişinin durdurulması adına akıllıca ve cesurca verilmiş bir karardır. Eminim ki, HDP tabanı da bu politik hamleyi ve sonuçlarını çok iyi anlıyor ve görüyordur. Bütün tabanımızın bu kararların arkasında tek vücut duracağına inanıyorum. Zaten AKP ve sözcülerinin HDP tabanına yönelik hakarete varan tehdit söylemleri, bu kararın kendilerini ne kadar paniğe sevk ettiğini gösteriyor. Hata üstüne hata yapıyorlar. AKP’nin yerinde olsam HDP’yi ve tabanını el üstünde tutar, toz kondurmazdım. Çünkü siyasi kaderiniz artık HDP’lilerin tavrına göre şekillenecek.
‘OYUNUZU STRATEJİK BİR AMAÇ İÇİN KULLANIN’
– HDP’nin genç tabanında ‘HDP’nin aday çıkarmadığı yerlerde CHP’nin adaylarına nasıl oy vermemiz isteniyor; CHP, Demirtaş’ın cezaevinde olmasının önünü açan dokunulmazlıkların kaldırılmasına oy verdi” diyorlar.
Biz CHP veya başka partiye oy verin demiyoruz, faşist bloğu sınırlamak ve geriletmek için oyunuzu stratejik bir amaç için kullanın veya demokrasinin gelişmesine bir şans tanıyın diyoruz. Hiçbir HDP’li arkadaşım, başka partileri veya partilileri asla düşman olarak görmemelidir. Asgari demokrasi ilkeleri çerçevesinde, birlikte yaşam mücadelesinden vazgeçilmemelidir. AKP ve MHP’yi geriletmek, kullanacağınız oyun etkili bir sonuç doğurmasına bağlıdır. Bu nedenle tüm genç arkadaşlarımı, HDP’nin kararlarının arkasında durmaya davet ediyorum. Bunu da bir yukarıdan gelen talimat gibi anlamak yerine, tüm siyasal gelişmeleri ve olasılıkları göz önünde bulundurarak tartışa tartışa içselleştirmelerini diliyorum.
’31 MART YENİ BARIŞ UMUTLARI YARATMAYA ADAYDIR’
– 31 Mart sonrasını nasıl okuyorsunuz?
Halkın, AKP-MHP’nin savaşçı, baskıcı, otoriter, hukuk tanımayan, rantçı, talancı politikalarına karşı artık dur diyeceği bir süreci 31 Mart seçimlerinde başlatacağını düşünüyorum. Erdoğan, ‘ya ekmek, ya mermi’ diye oy istiyorsa, bütün ezilenler ‘ekmek’, ‘yani barış, yani özgürlük, yani huzur istiyoruz’ diyerek tercihlerini sandığa yansıtmalıdır. Kürt halkı da kayyum rezaletine karşı en güçlü şekilde HDP adaylarının arkasında duracak ve bu gidişatı değiştirecektir. 31 Mart yeni demokrasi ve barış umutlarını yaratmaya adaydır.
‘ARTIK TEMSİLİYET GÖREVLERİ DÜŞÜNMÜYORUM’
– Yeniden eş genel başkan olmak ister misiniz?
Eş genel başkanlık dâhil, seçilmiş temsiliyet görevleri gibi bir pozisyonu hem düşünmüyorum, hem de hukuken ve fiilen bu mümkün değil. Mücadelemi başka sorumluluklarla sürdürmeyi tercih ediyorum. Bundan sonra da böyle devam edeceğim. Görev başındaki her arkadaşıma da destek olmaya çalışacağım.
‘SIRA ÖDÜLE GELİNCE TALİPLİSİ ÇOK ÇIKAR’
– İsveç Sosyal Demokratlar Partisi milletvekili Thomas Hammarberg, sizi Nobel Barış Ödülü’ne aday olarak önerdi. Ne hissettiniz?
Basından okudum. Doğru mu bilmiyorum. Ama herhangi bir ödül almak, takdir edilmek için falan barış mücadelesini yürütmüyorum. İnsanlarımızın ölmediği; özgürlük, eşitlik, demokrasi ve adaletin olduğu bir barış ortamından daha büyük bir ödül de yoktur. Eğer gerçekten aday gösterilmişsem de, bunu asla şahsi olarak değerlendirmem; barış mücadelesi milyonların emeği ve direnişiyle yürüyor. Ben de bu milyonların bir parçasıyım sadece. Yine de kendisine teşekkür ve selamlarımı gönderiyorum. Önemli olan barış mücadelesinin emekçisi olabilmektir. Sıra ödüle gelince taliplisi çok çıkar nasılsa.