İLKER DOĞAN-TR724.COM
AKP rejimi, 17 Aralık büyük yolsuzluk soruşturmasının 6. yıldönümünde Hizmet hareketi gönüllülerine yönelik ardı ardına operasyonlara imza attı. Ankara merkezli ‘Bylock’ operasyonu kapsamında 260 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. 171 kişi gözaltına alındı.
Yine Ankara’da 5’i aktif görevde 10’u doktor toplam 18 kişi hakkında da gözaltı kararı vardı. Bu soruşturma kapsamında da 10 kişi gözaltına alındı. AKP iktidarına yakın ajanslarda haber, ‘2019’un en büyük operasyonu’ olarak verildi. Ancak ısmarlama ‘Bylock’ operasyonu ya da hukuksuz gözaltılarla yüzyılın en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üzerini örtmek mümkün değil. Ayakkabı kutularındaki, banyo liflerindeki milyon dolarları, taşımakla bitirilemeyen paraları, ‘sıfırlanamayan dolarlarla’ alınan Şehrizar konaklarını, Hazine arazilerine yapılan villaları, Zafer Çağlayan’a verilen 700 bin liralık saat rüşvetini artık herkes kabul ediyor.
AKP rejimi ise her yıl 17 Aralık asrın yolsuzluk soruşturmasının yıldönümünde, Hizmet Hareketi’ne yönelik ‘büyük’ operasyonlara imza atıyor! Cemaat soruşturmaları kapsamında gözaltılar, tutuklamalar yaşanıyor. Bu yıl da öyle oldu! Dün Ankara’da iki operasyon vardı. İlki ‘Bylock’ operasyonu olarak açıklandı. 260 kişi hakkında ‘Bylock’ kullanıcısı oldukları gerekçesiyle operasyon yapıldı. 171 kişi gözaltına alındı.
17 ARALIK UNUTULMAZ!
İkinci operasyon ise sağlık çalışanlarına yönelikti. Sözde örgütün, Sağlık Bakanlığı ve hastanelerdeki yapılanmasına yönelik soruşturmada, 5’i aktif görevde olmak üzere 10’u doktor 18 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi. 10 kişi gözaltına alındı. Ancak AKP rejiminin yaptığı hiç bir operasyon 17 Aralık yüzyılın yolsuzluk soruşturmasını unutturmaya yetmez. Zira 17 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturması Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘yolsuzluk’ tarihine çoktan geçti!
17 ARALIK NEDİR?
17 Aralık, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonudur. AKP iktidarının 4 bakanının da adının karıştığı operasyonda, rüşvet adım adım görüntülenmiş ve kayda alınmıştır. Polisler, rüşveti tespit için adım adım takip etmeyi yeterli görmemiş ve çapraz kontrol için harita baz analizi bile yapılmıştı.
SUÇLAMA NEDİR?
Soruşturma MASAK raporuyla 13 Eylül 2012’de başlamıştı. 17 Aralık soruşturmasında adı geçen bakanlar, ambargo nedeniyle zor günler geçiren İran’ın parasının Türkiye’den çıkarılması için rüşvet almakla suçlanıyordu. Bunun için yolsuzluğa ‘yol’ olmuşlardı. Örneğin buğday yetişmeyen Dubai’den sahte evraklarla binlerce ton buğday ithal ediliyordu.
TÜRKİYE MİLYON DOLARLAR KAYBETTİ
Sorun şu ki, İran’ın parasını kaçırmak için kurulan sistem, Türkiye’ye milyon dolarlar kaybettiriyordu. Normal şartlarda gerçek belgelerle ve banka üzerinden yapılması halinde alınması gereken komisyon, 3-5 siyasinin cebine giriyordu. Zarrab’ın dönemin bakanları Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve dönemin Halk Bankası Müdürü Süleyman Aslan’la irtibatı tespit edildi.
AYAKKABI KUTUSUNDA MİLYON DOLARLAR!
17 Aralık sabahı aralarında bakan çocukları ve Zarrab ile adamlarının da bulunduğu çok sayıda isim gözaltına alındı. Halk Bankası Müdürü’nün evinde yapılan aramalarda ayakkabı kutularının içinde, banyodaki liflerde yaklaşık 2,5 milyon dolar bulundu. Muammer Güler’in oğlunun evinde çıkan paranın miktarı ise 1,2 milyon dolardı. Zafer Çağlayan’ın oğlunun kaldığı ev babasının üzerine olduğu için arama yapılamadı.
RÜŞVETİN MİKTARI 63,5 MİLYON DOLAR
Emniyetin hazırladığı fezlekede bakanlar ve oğulları, İran’ın parasının binde 4-5 komisyon karşılığında aklanmasını sağlıyordu. Bunu da yukarıda belirttiğimiz gibi, sahte belgelere yol vererek yapıyorlardı. Fezlekeye göre Çağlayan 28 kez ve toplam 52 milyon dolar, Muammer Güler ise 10 kez ve toplamda 10 milyon dolar, Egemen Bağış ise 3 kez ve toplamda 1,5 milyon dolar rüşvet almıştı. Bağış’ın ayakkabı kutusunda aldığı rüşvet saniye saniye görüntülenmişti.
KURYE: ANKARA’YA ÇOK PARA TAŞIDIM
Zaten Zarrab’ın kuryesi de Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadesinde rüşveti itiraf etmişti. Muhammed Sadık isimli kurye, Ankara’ya defalarca milyon dolarlar götürdüğünü söylemişti. Kuryeler, İstanbul’dan Ankara’ya sırt çantalarıyla 2 milyon dolar ve 2 milyon Euro götürürken havaalanında görüntülenmiş ve bu görüntüler de fezlekeye girmişti. Yapılan teknik ve fiziki takibe göre söz konusu paralar Çağlayan’ın oğlu Kaan’a teslim edilmişti… Baz istasyonu kayıtları da bunu net olarak ispat ediyordu. Egemen Bağış da aldığı kutuları kabul etmiş ve ‘hediye’ olduğunu söylemişti.
SAVCI KARA: BİR NUMARA ERDOĞAN’DI
17 Aralık dosyası operasyondan 40 gün sonra Savcı Celal Kara’dan alındı. Savcı, 25-29 Ocak 2015 tarihleri arasında Cumhuriyet’ten Can Dündar’a verdiği röportajda, şüphelilerin konuşmalarında geçen ‘bir numara’nın Erdoğan olduğunu söyledi. Kara, “Bu işlerin başbakandan habersiz, bilgisiz ve ilgisiz dönmesine imkan yok. Bu dosya kapanmadı, kapanamaz. Kapanmasının tek yolu zanlıların yargı önüne çıkmasıdır.” diyordu.
VİCDANLARDA MAHKUM OLDULAR
Önce operasyonu yürüten polisler, sonra savcılar ve hakimler görevden alındı. Ardından da ihraç edildiler. Yetmedi bir çoğu tutuklandı, bir kısmı ise can güvenliği endişesiyle vatanını terk etmek zorunda kaldı. Soruşturma yeni savcıya, Ekrem Aydıner’e teslim edildi. Ve beklenen oldu; Aydıner, 11 ay süren incelemenin ardından, 17 Ekim 2014’te dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi.
Zarrab: Başbakan onay verdi
Reza Zarrap, ABD’de tutuklanmasının ardından savcıyla anlaştı. Bütün yasadışı eylemlerini tek tek itiraf etti. Her şeyin Erdoğan’ın onayıyla yapıldığını anlatan Zarrab, “Sayın Başbakan bu ticaretin başlatılması için onay ve talimat verdi. Demek istediğim, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Babacan bu ticareti yapmaya karar vermişti.” ifadelerini kullandı. Daha önce AKP’liler tarafından ‘vatan sever’ ilan edilen Zarrab, bir anda ‘hain’ oluvermişti!
Çağlayan’a 50 milyon Euro rüşvet verdim
Zarrab, Halkbank ile çalışmaya başladığı süreci ve bu iş birliğindeki rolü karşılığı Zafer Çağlayan’a verdiği rüşveti ise “Halkbank ile ilişkim 2012 yılında başladı fakat bağlantılarım daha eskiye dayanıyordu. (…) Çağlayan, yüzde 50-50 ortak olmak koşuluyla bu ticarete aracılık edebileceğini söyledi. Çağlayan’a 45 ila 50 milyon avro arasında bir rüşvet ödedim.” sözleriyle anlattı