Günümüz gençleri Kenan Evren’i sadece tarihen bilirler,1980 Darbesi’nin Kudretli General’i ve sonrasının Devlet Başkanı…
Bütün bir milletin önünde çok rahatlıkla “darbeyi bir yıl evvel yapacaktık fakat şartların olgunlaşması için bekledik” diyebilecek kadar cüretkârdır.
Daha da acısı bu işin neticesinde Anadolu’nun gençlerini “bir sağdan, bir soldan astık” deyip zebîl ettiğini yine çok rahatlıkla itirâf edecek kadar aymazdır.
Şeytâni Tuzaklar ;
Önce planı kurgula, sonra mâsum insanları o şeytâni tuzağı uygulamak için kumpasın içine çek ve sûret-i haktan görünerek, “derinlerinlerle” berâber derin emellerini hayâta geçir.
İttihât ve Terakkî artıkları, şimdinin Ergenekonik vâsıtaları ülkeyi diledikleri gibi yönetebilmek, güçlerini kaybetmemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.
Kazarâ uyanıp ayağa kalkmaya çalışanları bâzen severek, bâzen döverek, çoğu zaman algı operasyonlarıyla yeniden uyuttular. Her on yılda bir milletin başına hiç çekinmeden balyoz gibi inip, güçlerini pekiştirdiler.
Sinsi Organize ;
Neticede nispeten deşifre olup pislikleri ortaya dökülünce Kemalist-Ulusalcı yapılarını bilerek uyuşturup güyâ Askerî Vesâyet’i bitirterek, sessizce bir kenarda hazır tuttukları İslamcı-Muhâfazakar görünümlü oyuncularını devreye soktular.
(Yaşadığımız süreci acizâne böyle okuyorum)
Ve koca bir milleti yeniden hipnoz ettiler.
Erdoğan ;
Erdoğan’a gelince, suç ortağı oldukları âşikâr, ama derin yapılarla birlikteliği geçmişe mi dayanıyor ? Yoksa 17-25 Aralık Operasyonları’ndan sonra mı teslim oldu ? Net olarak görülemiyor.
Kesin olan birşey var Erdoğan’ın ipini ellerinden kaçırıp, kontrolünü kaybettiler.
Hâl-i hazırda ara ara dışarıdan görülebilen “derîn bir iktidar savaşı” aralarında devam ediyor.
Fakat diktatörlüğü berâber kurdular, bu cürmü berâber işlediler…
Güzelim Türkiye ellerinde halkına zulmeden, Baas Tipi bir diktatörlüğe, klasik bir Ortadoğu ülkesine evrildi.
Niçin yönetemiyorlar ?
Ülkenin beyinlerini, okumuşlarını belli aralıklarla biçip yok ettikleri için, ellerinde kalan yetersiz, kifâyetsiz, liyâkatsiz insanlar ülkeyi yönetmeyi de beceremediler.
Erdoğan’sa gözü dönmüş şekilde güç ve rant için yaşayıp, heryeri soyup soğana çevirmekten, devamlı büyüyen problemleri önemsemedi bile…
Belliki müthiş bir siyâsî cambaz olmasına, idâreyi ele geçirmesine rağmen Ülke’yi yönetebilecek çapta değildi…
Düşünsenize bir diploması bile yok.
Güce sâhip olmak ve yönetmek çok farklı şeyler.
O sâdece siyâseten ütmeye, malı götürmeye çalışıyordu, şimdilerde ise götürmeden ötürü kabaran, çok çok kabaran suç dosyasından kendini ve düşünüyorsa (?) neslini kurtarmaya gayret ediyor.
Elde etmiş olduğu gücü tamâmen kendini koruyabilmek için kullanıyor…
Kısırdöngü ve korku ;
Her işlediği suçu yeni ve daha büyük bir suçla öttü, hesâbı çok çetin olacak, bunu biliyor…
Hem ortaklarından, hem zulmettiklerinden ölesiye korkuyor.
Ayakta kalmalı, ayakta kalmak için her şeyi yapmak mecburiyetinde…
İşler iyi gitmiyor ;
Ortakları (şimdilerde pişmân olsalarda) ülkenin bütün muhalefet, parti-pırtı, resmi, yarı resmi, özel, tüzel tüm kurumlarını arkasında sıralamalarına rağmen işler iyi gitmiyor.
Çoktan teslim bayrağını çekmiş ülke ekonomisi Korona Pandemik Süreci ile tam bir iflâsa sürükleniyor, yönetilemiyor.
Döviz almış başını gidiyor, Merkez Bankası felç, açıklanan her rakam fecaât, hortumlanan bankalar batmak üzere, işçi, köylü, memur perişan, insanlar canlarına kıyıyor…
Yalanlarla yapılan makyaj iki günde dökülüyor.
Firavn artık karınları doyuramıyor sâdece seçilmiş azınlığı ile götürmeye, elindekini gram gram onlara dağıtmaya devâm ediyor…
Millet mi ? Evet, millet aç, dolayısıyla eli ile büyütüp, taptığı, başına belâ ettiği putunu yemek üzere.
Ya çökecek ya çıkacak ;
Ayasofya, Suriye, Libya, Yunanistan’la tırmandırılan gerilim, uyduruktan bulunup millete verilen gaz, hiçbiri ama hiçbiri Çöküş‘ü durduramıyor…
Erdoğan bir Çıkış arıyor.
Tel tel dökülen 15 Temmuz’dan çok daha kapsamlı, çok daha büyük bir hâdiseye ihtiyacı var…
Tiyatro Darbe ile rejimini kurdu ama takviye ve tescil edemiyor, ettiremiyor cemaâti istedikleri gibi terörize edemediler…
Hizmet Hareketi yapılan zulme karşı yumruğunu bile sıkıp provake edilebilecek bir tavır göstermedi, kendilerine göre cemaâti tasfiye ettiler, fakat bizim üzerimizden yiyecek ekmekleri tükendi, umduklarını bulamadılar…
Tekrar düşmana, tâze bir tehdîde ihtiyaçları var, ki kalıcı olabilsinler, mâlum “Bekâ Sorunu” önemli sorun.
Her zamanki ihtimaller birkere daha masada…
Zombiler (!)
Anadolu’da evire çevire dövdükleri, kullandıkları mâsum halklar yine raftan indirilip masaya yatırıldı,
a – Şuurlu, okumuş “Müslüman” yâhut “Solcu” Türkler
b – Kürtler
c – Alevîler
d – Azınlıklar
Onlara göre bütün bu unsurlar “ZOMBİ” gibi olmalıydı, yat deyince yatacak, kalk deyince kalkacak ve aslâ düşünmeyecek, konuşmayacak, duymayacak, görmeyecek…
Dilediklerini diledikleri gibi yapacak, istedikleri gibi at oynatacaklardı, heyhât devir değişiyor artık zorlanıyorlar.
Ve Kürtler ;
Bu günlerde devamlı kaşıyıp, istim üzerinde tuttukları Kürtler’de karar kıldılar…
Kürtler üzerinden verdikleri (uyduruk) Bekâ Savaşı’na geri döndüler.
Seçim, sandık, demokrasi gazelleriyle iktidara gelip, seçim sandıklarını devirip demokrasinin ırzına geçtiler, halkın seçtiği Belediye Başkanları’nı içeri atıp, milli iradeyi kayyımların sahte nikahı ile nikahlayıp, hulle ile kendilerine “kuma” yaptılar…
Şehirleri, ilçeleri yakıp yıktılar.
Neo SS İçişleri Bakanı Soylu (!) Terör estirip, âleme kabadayı ağzıyla “heyt uleeen” çekiyor.
Gece yarısı, sabah, akşam Balayıcı Savcı’nın helikopterle ulaştırdığı içiboş iddiânâmelerle insanlar evlerinden zırhlı araçlarla toplanıyor.
Bölgeyi ince bir işçilikle ustaca (!) tahrik ediyorlar.
Tahrik o boyutlara ulaştı ki Kürt Halkı patladı, patlayacak, muktedirler tamda bunu istiyorlar.
Böylelikle bölerek yönetmeye alışmış Erdoğan saflarını sıkılaştırarak, yoluna devam edecek, Ergenekon kaybettiği gücü kazanacak.
Milliyetçilerin desteğini tam alarak, yakıp yıkıp, bu vesîleyle Ohal’ler, sıkıyönetimler ilân edip, Bekâ Sorunu’nu aşacak, rejimlerini tescîlle inmemek üzere saraylarındaki tahta bâkiyen kurulacaklar.
İç savaş, kan-revân umurlarında değil, zulüm üzerine bir saltanat inşâ ediyorlar…
Bu trentte (Allâh korusun) mâsum bölge halkını, Kürtler’i döverken iki taraf perde arkasında birbirlerini yok etmeye çalışacaklar.
Erdoğan mı ? Ergenekon mu ?
Sorun şu ; Saltanatın sâhibi kim olacak Erdoğan mı ? Ergenekon mu ?
Erdoğan avantajlı görünüyor ama Ergenekon çok sinsi.
Her iki ihtimalle de Türkiye’de kurdukları rejim bir süre daha aynı şekilde devam edecek.
Erdoğan nereye gidiyor ?
Kürtler üzerinden bir Çıkış‘a mı ? Yoksa Çöküş‘e mi ?
Göreceğiz…
“Dur” demeliyiz ;
Fakat her hâl-u kârda Anadolu Halkları birleşerek zâlimlere “DUR” demeli.
Erdoğan ve ortaklarına karşı toplumun bütün katmanlarıyla, geniş, akılcı, provake yada terörize olmayan, demokratik bir direniş gerekiyor.
Muhalefetin söylediği gibi “sanal” bir demokrasi cephesi ile değil, “hakiki” bir demokrasi cephesi ile direnmek lâzım…
@MANSURTURGUT
mansurturgut@yepyeni.zamanaustralia.com.au