Yüreğimin bir tarafını yurt içindekiler, bir tarafını dışarıdakiler yakıyor…
Bir tarafı ise ârafta, iki sınır arasında kalanlarla.
Her gün yeni bir haber, yeni bir problem ciğerimizi dağlamaya devâm ediyor…
İmân ve inancımız olmasa yaşamak için bir sebep yok neredeyse…
Hep söylediğimiz şey değil miydi ! Ya hizmet, ya ölüm !
Aktif Hizmet’in olmadığı bir âlem rûhumuza dar geliyor, hizmet, hizmet diye atan bir kalbimiz var…
Kendimi öksüz, yetim hissediyorum…
Boşluktayım…
Hey gidi günler ! diyorum.
Rü’yâlarımda geçmişteki arkadaşlarım, geçmişte bulunduğumuz hizmet mekânları, yaptığımız hizmetler gün gibi, gündüz gibi…
Evet boşluktayım fakat kainat, hayât boşluk kaldırmaz !
Bir an evvel, kaymadan, yeniden, ayaklarımı sapasağlam hak zemînine basmam gerekiyor.
Yoksa bu çok şiddetli, zâlim fırtınada savrulmamak neredeyse mümkün değil…
İmam Şâfi der ki “Hakk ile meşgûl olmazsan, bâtıl seni istilâ eder !”
Ben şimdilerde herşeyimi gücümün yettiğince yapabileceğim, elimde olan şeyler ile üstesinden gelebileceğim hizmetlere adadım.
Her yeri, herkesi arıyor, konuşuyor, görüşüyorum…
Kendimce yazıyor, çiziyor, okuyor, elimden geldiğince her hayra koşuyorum…
Bütün kardeşlerimin de bu düşüncede benimle müttefik, berâber olduğunu görüyorum…
Rabbimize şükürler olsun ki bize tattırdığı imân neşvesiyle ayaklarımızı (inşâallâh) hakta sâbit tutuyor, dik durmaya gayret ediyor ve birbirimize destek olma ihtiyaç ve duygusuyla hareket ediyoruz…
Üstâdımız’ın gerçekten çok sevdiğim şu ifâdesi bu günlerde kendisini biraz daha açık seçik gösteriyor “Risâle-i Nûr Şâkirdleri’nin bedenleri müteaddit ruhları ise müttehit hükmündedir”
Evet ! Biz milyonlarla bedende tek bir rûha sâhibiz, elhamdülillâh…
Yardıma ihtiyâcınız varsa yardım, duâya ihtiyacınız varsa duâ imdâdınıza yetişiyor, hem de dünyânın her yerinden.
Kardeşlik beden, mekân, sınır tanımıyor…
Bakmayın ufak tefek problemler yaşadığımıza biz hâlâ birbirimizi çok, hem de çok seviyoruz.
Kardeşlerimizin sevinçleri sevincimiz, acıları acımız, ümitleri ümîdimiz…
Biz kardeşiz…
Yine azîz Üstâdımız’ın ifâdesi ile “Risâle-i Nûr Şakirtleri birbirlerine nesebi en ziyâde kardeşten daha ziyâde kardeştirler”
Büyüğümüz “Birbirinizi deliler gibi sevin !” demiyor muydu ?”
Her şeyimizi kaybetsek de işte bu duyguyu hiçbir şekilde kaybetmememiz gerekiyor.
Biz kardeşiz ! Birbirimizi deliler gibi seviyoruz…
Acizâne bugünlerde bu Derin Kardeşlik Hissi’ne çok ama çok daha fazla ihtiyâcımız olduğunu düşünerek daha fazla sarılıyorum.
Allah var ! Gam, keder yok !
Atâullâh İskenderî “Allah’ı bulan neyi kaybeder ? Ve Allah’ı kaybeden neyi bulabilir ki ? “ der.
Biz, zor üçlü ; Yalnızlık, gurbet, ve hicrette Allâh’ı bulma yoluna girdik, hemde hep berâber.
İçimize döndük, yarınlarımızı aydınlatacak bir Cihâd-ı Ekber yaşıyoruz.
O gariplere müjdeler olsun ! Menfezinden gurbeti kurbete çevirme yolundayız…
Yalnızlık, kimsesizlik, çaresizlik tünelinden Allâh’la bir olma, likâ, bekâ, vuslât ufkuna doğru yürüyoruz.
Eğer değerlendirebilirsek gecenin en derin karanlığı ışık ışık ufkumuzu saracak, ışık gelip karanlığı boğacak !
Ne olur bırakmayalım birbirimizin ellerini…
Hep berâber, yeniden Rabbimize dönelim !
Bugüne kadar Allah’tan gafil miydik ? Hâşâ ! Kardeşlerimiz adına bunu söylemeyi kendime bir “ar” sayarım.
Fakat şunu söylemekten de geri durmam, Rabbimiz cebren, lutfen bizi kendine çekiyor, celbediyor…
Tokadını yediğimiz dünyâdan ve ona olan mecâzi aşktan adım adım sıyrılıyor, Aşk-ı Hakîki’ye, Mevlâ’ya yol alıyoruz…
Leylâ’dan geçip, Mevlâ’yı bulma faslındayız.
İmtihân ağır, yalnızlık zor, gurbet, hicret katmerli ezâ ve cefâ getiriyor…
Cebren âleme kapanan pencerelerimizden birini, bile-isteye, aşkla, şevkle Sahibimiz’e açmamız gerekiyor…
Âbidi Mâbud’a bağlayacak, hiç kapanmayacak bir pencere !
Hakiki aydınlığa ulaştıracak bir şehrah !
Aşık’ı Mâşuk’a götürecek bir bırak burak !
Namâzla, niyâzla, geceyle, seherle bir Miraç !
İşte yalnızlık, gurbet ve hicreti bu şekilde görüyor ve Rabbimden bütün arkadaşlarım, kardeşlerimle beraber Muîn ve muâvinimiz olmasını dileniyor, çıktığımız bu yolda ayaklarımızı sâbit kılmasını kendisinden niyâz ediyorum…
Çektiklerimiz belki de bir cezâ değil, imtihân, keffâret, bir temizlenme kurnası.
Evet, belâyı bal eylemek lâzım !
İmân, ibâdet, ahlâk, evrâd ve ezkâr yolumuzu aydınlatan ışıklar…
Yerin ve Göklerin Nûr’una doğru seyâhatimizde bu zor üçlü “yalnızlık, gurbet, hicret” vesîlemiz olsun !
Bütün kardeşlerimizin bu zor zamanları birbirlerine maddî, mânevî muâvenetle, yardımla aşacaklarını umuyor, vücudumuzun bütün hücreleri ile kardeşlerimizi seviyor, dertlerinin derdimiz, duâlarının duâmız, ümitlerinin ümîdimiz olduğunu tüm cihâna haykırıyoruz…
Ne güzel demiş Efendiler Efendisi (sav) “Kardeşlerime selâm olsun !”
Kardeşlerimize selâm olsun !
Gariplere müjdeler olsun !
@mansurturgut