New York Üniversitesi Global Affairs Direktörü Alon Ben Mair ‘Türkiye’nin demokrasisinin çöküşü: Başkan Erdoğan’a açık mektup’ başlıklı bir yazı kaleme aldı. Alon Ben Mair: “ Komplo teorileri üzerinden büyüyorsunuz. Size yakın bir çok devlet görevlisi ve hükümet gazeteleri güçlü bir Müslüman alimi olan Fethullah Gülen’i ve taraftarlarını hiç bir kanıt olmadan hükümetinizi devirmeye, komplo kurmakla suçluyorlar. Kalpsizce on binlerce masum insanları Gülen hareketine destek verdiği iddia edilerek, işten attırdınız, iş fırsatlarını ellerinden aldınız, ve ailelerini ekonomik açıdan umutsuz bıraktınız.”dedi.
İşte New York Üniversitesi Global Affairs Direktörünün o yazısı:
TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİSİNİN ÇÖKÜŞÜ: BAŞKAN ERDOGAN’A AÇIK MEKTUP
Sizin ülkenizi birçok defa ziyaret ettim ve hayatın
çok farklı kesimlerinden Türklerle yakın ilişkiler kurdum, hepsi sizin
önderliğinizde gerçeklesen inanılmaz gelişmelerden gurur duyuyordu.
Başbakanlığınızın ilk on yılında Türkiye’yi ekonomik, sosyal ve siyasi olarak değiştirdiniz
ve ülkeyi gelişmekte olan bir bölgesel ve küresel güç olma yoluna koydunuz.
İşte bu yüzden, sayın Erdoğan, bir zamanlar büyük bir reformcunun etkileyici
başarılarını, herhangi bir liderin tüm gücüyle sürdürmeye çalışacağı
başarıları, yok etmesi bana acı veriyor. Bu yıkıcı yolu kariyerinizin
zirvesinde seçtiniz, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e bile rakip
olacak, Türkiye’nin geleceğine tarihi bir iz bırakacağınız vakitte.
İhlallerinizin listesi acı verici, ancak
hatırlatılması gerekiyor çünkü bu büyük ihlallerinizin geniş kapsamlı sonuçları
var. Türkiye için dünya sahnesinde hak ettiği konumu yakalama ihtimalini yok
edebilir. Umut ediyorum ki Türkiye, ülkeyi polis devletine çeviren,
vatandaşlarını bölen ve demokrasiden geri kalanları imha eden zalim
saltanatınızdan, kurtulabilir.
Arap Bahar’ının ardından, Arap dünyasına İslam
demokrasisi modeli sunmak için tarihi bir fırsatınız vardı. Bunun yerine, bütün
siyasi reformları dondurdunuz ve yeni bir İslamcı nesil yetiştirmek için dini
öğretileri laik eğitimin önüne geçirerek eğitim kurumlarındaki din eğitimini
genişletmeye çalıştınız. Türk halkının istediği bu değil; Atatürk’ün öngördüğü
gibi, İslami değerlerle gerçek bir Batı tarzı demokrasi istiyorlar.
AB
ÜYELİĞİ İMHA, RUSYA İLE FLÖRT İLE ‘KOMŞULARLA SIFGR PROBLEM’ BAŞARSIZLIĞI
Ankara için Türkiye’yi Avrupa topluluğunun aktif bir
üyesi haline getirmek için bir yol haritası hazırlayan AB ile Katılım
Ortaklığı’nı kabul ettiğinizde halkınızın hayalini gerçekleştirmeye
yaklaştınız. Onların geniş insan ve doğal kaynaklarını kullanarak Türkiye’yi
küresel sahnede bir yapıcı güç merkezi yapabilmek için. Fakat sonra Türkiye’nin
AB üyeliğini imha ederek, Türk halkının ve Batı müttefiklerinin şaşkınlığına
Rusya’yla flört ederek, Avrupa’nın sosyal ve siyasi ideallerinden vazgeçtiniz. “Komşularla
sıfır sorun” temelinde sağlam bir dış politika doktrini izlemek nasıl asil
bir fikirdi, gururla savunmuştunuz. Fakat sonrasında hem geleneksel hem de yeni
arkadaşlarınızı uzaklaştırdınız ve ne yazık ki bugün Türkiye’nin neredeyse
bütün komsularıyla sorunları var—Kıbrıs, Yunanistan, Irak, İran, Suriye,
Ermenistan ve Kafkaslar Türkiye’den uzaklar; AB ve ABD ile gergin
ilişkilerinizi de not etmek gerekiyor.
Ve kendi Kürt topluluğunuzla rotayı nasıl terse
çevirebildiniz? Onlar Türk vatandaşları- neden onların kendi kültürel
miraslarına uygun yaşama hakkını inkâr ediyorsunuz? Yeminli düşmanlarınızmış
gibi onlara ayrımcılık yapmak için hücum ettiniz. Hayır, sayın Erdoğan. Yasal
Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Partisini baskı uygulayarak ve Kürt aydınlarını
PKK ile bağlantılı olduğunu tahmin edip tutuklayarak, sadakat beklemeyin—yalnızca
daha fazla şiddete davet ediyorsunuz. Bağımsızlıklarını sürdürdükleri sırada
misilleme ile Iraklı Kürtleri açık bir şekilde tehdit ediyorsunuz, kendi Kürt
vatandaşlarınızın onların izini takip edeceğinden korkuyorsunuz—ancak savaşçı
politikalarınızın sadece korktuğunuz bölücülüğü daha da kötüleştirdiğini fark
edemiyorsunuz.
Türkiye’nin bir demokrasi olduğunu alaylıca iddia
ediyorsunuz ancak bir demokrasinin damgası olan barışçıl halk gösterilerini
kısıtlıyorsunuz. Taksim Meydanı’ndaki huzursuzluk ve göstericilere
gösterdiğiniz sert muamele, yalnızca sizin hükmünüzün altında Türkiye’nin tek
kişili bir hükümet haline geldiğini teyit eder. Gösterinin ardından, korku
yaymak ve halkın sesini bastırmak için gösteriye katılanlara acımasız bir
kampanya başlattınız.
Başbakan olarak ilk yıllarınızda Türkiye’nin GSMH’sini
neredeyse üç katına çıkararak ekonomiyi büyütmekten, haklı olarak, gurur
duyduğunuzu biliyorum. Fakat Türkiye’de nüfusun yoksulluk oranı yüzde 22.4,
yani Türk nüfusunun dörtte biri (20 milyon). Bu, bilmek ve duymak isteyeceğiniz
bir gerçek değil; Türkiye’nin ekonomik mucizesinin harikası hakkında şişirilmiş
egonuza uyacak şekilde bu gerçeği inkâr ediyorsunuz.
SIRADAN TÜRKLER, SORUŞTURMA KORKUSUYLA, TWEET BİLE
ATAMIYOR
Siz aşikar bir şekilde Devlet Güvenlik Mahkemelerini
kaldırdınız, dolayısıyla tutukluların haklarını çiğnediniz, polis vahşetini ve
şiddetini restore ettiniz ve sivil ve siyasi haklarla özgürce oynadınız. İnsan
Hakları İzleme Örgütü Dünya Raporu’na göz attınız mı? sizin gözetiminizin
altında hükümetin haksız surette sözde konuşma suçları yargıladığını ve keyfi
terör yasalarını uyguladığını belgeleyen? Sıradan Türkler, birilerinin
konuşmalarını dinlediğinden korkuyorlar ve düşünceleri için soruşturulma
korkusu olmadan tweet bile atamıyorlar.
NATO’nun Türk ordusunun sivil otoriteye bağlı olma
talebini bahane olarak kullanarak, laik ve demokratik bir ülkenin muhafızı olan
orduyu zayıflattınız. Herhangi bir engelle karşılaşmadan, yaklaşık 3,000 subayı
tasfiye ettiniz ve tüm askeri şubelerin başkanlarına doğrudan emir çıkarma
yetkisini üstlendiniz. Bunları Askerlerin sizi sizin üç selefiniz gibi siyasal
İslam ajandanızdan dolayı yargılamasından ve iktidardan atmasından korktuğunuz
için yapıyorsunuz.
Batı’ya kibirli küstahlık gösteriyorsunuz, Almanya’yı
destekçilerinize miting izini vermedikleri için “Nazi önlemleri”
kullanmakla itham ediyorsunuz—yalnızca kendi gücünüzü ve etkinizi sergilemek ve
büyük egonuzu besleyebilmeniz için. Muhalefet ve protesto kavramı yabancı
topraklarda bile size tamamen yabancı olduğundan, korumalarınızın Washington ve
New York’taki barışçıl protestocuları utanmadan dövmelerini izlerken açık
hoşnutluk sergilediniz.
İŞİD ile mücadele kapsamında, son üç yıldır Suriyeli
Kürtler ile mücadeleye odaklandınız. Bir çok güvenilir rapor, İŞİD’den
petrol satın aldığınızı ve bu sayede onları maddi olarak desteklemekle birlikte
binlerce gönüllülerin Türk sınırından Suriye’ye geçerek kendi saflarına
katılmalarına izin verdiğinizi iddia ettiler. İslamcı yönleri binlerce masum
insanın hayatından daha önemli olduğundan, İŞİD’in iğrenç suçlarını görmezden
geldiniz.
Yolsuzluk? Sizin gözetiminizde yaygın. Rüşvet
suçlamaları belediye çalışanları, işadamları, bakanlarınızdan üçünün oğulları
ve oğlunuzla ilişkilendirildi. Bu suçlamaları ciddiye almak yerine,
soruşturmayı yürüten üst düzey görevlileri görevden aldınız. Adalete mani
olmanız o kadar haksızdı ki, kendi AK Parti üyelerinden bile eleştiri
uyandırdı.
İktidara susamış bir şekilde, Cumhurbaşkanı’nın
otoritesini kodlamak ve Başbakan’ın görev alanını ortadan kaldırmak için
anayasayı değiştirmeye çalıştınız. Parlamentoyu, kişisel gündeminizi
desteklemek için ve arzu ettiğiniz kanunları yerine getirmek için fonksiyonsuz
hale getirdiniz. Benzeri görülmemiş güçler biriktirdikçe sana güvenen Türk
halkına ihanet ettiniz ve vatandaşlarınızı despotizm ile umutsuzluğa maruz
bıraktınız.
DARBEYLE İLGİLİ HİÇ
BİR KANIT YOK, KOMPLO TEÖRİLERİ ÜZERİNDEN BÜYÜYORSUNUZ
Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden beri devam eden
olağanüstü hal altında yapılan referandum sırasında çok sayıda usulsüzlükler
oldu. Siz bunu ustalıkla sömürdünüz – “Allahtan bir armağan” dediniz – ve
rakiplerinizden kurtulmak için tasfiyeler ile bütün ülkeye korku ve endişe
yaydınız. Muhalefet üyeleri korkutuluyor, hapsediliyor, vuruluyor veya
dövülüyordu. Seçim yolsuzluğu yaygındı ve kameralara bile yakalandı.Komplo
teorileri üzerinden büyüyorsunuz. Size yakın birçok devlet görevlisi ve hükümet
gazeteleri güçlü bir Müslüman âlimi olan Fethullah Gülen’i ve taraftarlarını
hiç bir kanıt olmadan hükümetinizi devirmeye, komplo kurmakla suçluyorlar.
Kalpsizce on binlerce masum insanları Gülen hareketine destek verdiği iddia
edilerek, işten attırdınız, iş fırsatlarını ellerinden aldınız, ve ailelerini
ekonomik açıdan umutsuz bıraktınız.Yargıyı sistematik olarak isteklerinize
boyun eğdirmek ne kadar kullanışlı sizin için. Savcılara bakanların
soruşturulması için izin istemelerini gerektiren karar çıkardınız. Bu yeni
anayasaya karşı olan karar sizin otoriter gücünüzü daha da güçlendiriyor.
Avukatların suçlanan Gülen taraftarlarını veya Kürtleri savunmaktan korkmaları
ne kadar kasvetli bir durum.
Gazetecileri ana hedeflerinizden biri haline
getirdiniz, yalan suçlamalara dayanılarak tutuklayıp hapsettiniz; yüzden fazla
hapiste gazeteci var. Reporters Without Borders basın özgürlüğü açısından 179
ülkeden Türkiye’yi 154’üncü sıraya koymuş. Temel gazetecilik etiğine saygısızlık
ederek gazeteler ve televizyon istasyonları da dâhil olmak üzere birçok medya
organı kapatıldı veya sizin görüşleriniz istikametinde yayın yapmaya mecbur
edildi.
Sahte dindarlığınızı sosyal hürriyetleri sınırlayarak,
aksam 10’dan sabah 6’ya kadar alkol satışını yasaklayarak ve devlet
üniversitelerindeki karışık yurtları yasaklayarak ifade ettiniz. Kişisel ahlaki
kurallarınızı her eve empoze etme ve her vatandaşın kişisel alanını denetleme
hakkına sahip olduğunuza ve daha yüksek bir makam tarafından atanmış bir
elçilik görevinizin olduğuna inanıyorsunuz.
SARAYI
İNŞASIYLA, YANLIŞ OSMANLI İMAJINI HALKIN BİLİNCİNE SOMKAYA ÇALIŞIYORSUN
Aşırılıkçılığınız da kendi partinizde körü körüne
destek veren kişiler ile liderlik tarzınızdan gerçekten endişe duyan ılımlı
kişiler arasında bölünme yarattı. Demokratik imajı ve gösterişini devam ettirirken,
aslında muhalefet partilerini bastırıp, onların size karşı gelmelerini
olağanüstü zorlaştırıyorsunuz. Mayıs 2016’da, sırf Kürt milletvekillerini
marjinalize etmek için, TBMM’ye milletvekillerinin dokunulmazlığının
kaldırılması için bir yasanın kabul edilmesi için baskı yaptınız.Osmanlı tarzı
ikametgahınız olarak, 1.100 odalı ‘Beyaz Saray’ inşa etmek de dahil olmak
üzere, yanlış Osmanlı imajını halkın bilincine sokmaya çalışıyorsunuz. En son
projeniz Çamlıca Camii idi, artık İstanbul’un en büyük camiisi. Taksim
Meydanına yüzyıl önce reddedilip inşa edilen başka bir camii geri
getirmeye çalıştınız.
Bir inanç adamı ve ülkesini en çok seven bir reformcu
olarak kendinizi düşünüyorsunuz, ancak güce susadığınızdan kör olmuşsunuz ve
kendi vatandaşlarınıza ihanet ediyorsunuz. İnsanların Türkiye’nin,
özellikle sizin liderliğinizin altında, büyüklüğe yürüyüşüne olan umutları azalıyor
ve onun yerine acı ve öfke artıyor. 2023’te Türkiye Cumhuriyetin yüzüncü
yıldönümünde başkanlık yapmak istediğinizi biliyorum. Ama nasıl hatırlanmak
istiyorsunuz? Türkiye’yi parlak bir yıldıza ve gurur verici bir ulus haline
getirme gücüne sahip olan adam mı, ya da Türkiye’nin parlak bir geleceği olan
İslam demokrasisinin bir örneği olma potansiyelini boşa harcayan acımasız
Sultan mı?
Halkınızın size olan güvenini boşa çıkarttınız. Artık
sizin kamu hayatından ayrılmanızı beklemek zorunda kalacaklar tekrar nefes
almak, tekrar düşünmek ve evet, tekrar hayal etmek için.
Sizin ülkenizi birçok defa ziyaret ettim ve hayatın
çok farklı kesimlerinden Türklerle yakın ilişkiler kurdum, hepsi sizin
önderliğinizde gerçeklesen inanılmaz gelişmelerden gurur duyuyordu.
Başbakanlığınızın ilk on yılında Türkiye’yi ekonomik, sosyal ve siyasi olarak değiştirdiniz
ve ülkeyi gelişmekte olan bir bölgesel ve küresel güç olma yoluna koydunuz.
İşte bu yüzden, sayın Erdoğan, bir zamanlar büyük bir reformcunun etkileyici
başarılarını, herhangi bir liderin tüm gücüyle sürdürmeye çalışacağı
başarıları, yok etmesi bana acı veriyor. Bu yıkıcı yolu kariyerinizin
zirvesinde seçtiniz, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e bile rakip
olacak, Türkiye’nin geleceğine tarihi bir iz bırakacağınız vakitte.
İhlallerinizin listesi acı verici, ancak
hatırlatılması gerekiyor çünkü bu büyük ihlallerinizin geniş kapsamlı sonuçları
var. Türkiye için dünya sahnesinde hak ettiği konumu yakalama ihtimalini yok
edebilir. Umut ediyorum ki Türkiye, ülkeyi polis devletine çeviren,
vatandaşlarını bölen ve demokrasiden geri kalanları imha eden zalim
saltanatınızdan, kurtulabilir.
Arap Bahar’ının ardından, Arap dünyasına İslam
demokrasisi modeli sunmak için tarihi bir fırsatınız vardı. Bunun yerine, bütün
siyasi reformları dondurdunuz ve yeni bir İslamcı nesil yetiştirmek için dini
öğretileri laik eğitimin önüne geçirerek eğitim kurumlarındaki din eğitimini
genişletmeye çalıştınız. Türk halkının istediği bu değil; Atatürk’ün öngördüğü
gibi, İslami değerlerle gerçek bir Batı tarzı demokrasi istiyorlar.
AB
ÜYELİĞİ İMHA, RUSYA İLE FLÖRT İLE ‘KOMŞULARLA SIFGR PROBLEM’ BAŞARSIZLIĞI
Ankara için Türkiye’yi Avrupa topluluğunun aktif bir
üyesi haline getirmek için bir yol haritası hazırlayan AB ile Katılım
Ortaklığı’nı kabul ettiğinizde halkınızın hayalini gerçekleştirmeye
yaklaştınız. Onların geniş insan ve doğal kaynaklarını kullanarak Türkiye’yi
küresel sahnede bir yapıcı güç merkezi yapabilmek için. Fakat sonra Türkiye’nin
AB üyeliğini imha ederek, Türk halkının ve Batı müttefiklerinin şaşkınlığına
Rusya’yla flört ederek, Avrupa’nın sosyal ve siyasi ideallerinden vazgeçtiniz. “Komşularla
sıfır sorun” temelinde sağlam bir dış politika doktrini izlemek nasıl asil
bir fikirdi, gururla savunmuştunuz. Fakat sonrasında hem geleneksel hem de yeni
arkadaşlarınızı uzaklaştırdınız ve ne yazık ki bugün Türkiye’nin neredeyse
bütün komsularıyla sorunları var—Kıbrıs, Yunanistan, Irak, İran, Suriye,
Ermenistan ve Kafkaslar Türkiye’den uzaklar; AB ve ABD ile gergin
ilişkilerinizi de not etmek gerekiyor.
Ve kendi Kürt topluluğunuzla rotayı nasıl terse
çevirebildiniz? Onlar Türk vatandaşları- neden onların kendi kültürel
miraslarına uygun yaşama hakkını inkâr ediyorsunuz? Yeminli düşmanlarınızmış
gibi onlara ayrımcılık yapmak için hücum ettiniz. Hayır, sayın Erdoğan. Yasal
Kürt yanlısı Barış ve Demokrasi Partisini baskı uygulayarak ve Kürt aydınlarını
PKK ile bağlantılı olduğunu tahmin edip tutuklayarak, sadakat beklemeyin—yalnızca
daha fazla şiddete davet ediyorsunuz. Bağımsızlıklarını sürdürdükleri sırada
misilleme ile Iraklı Kürtleri açık bir şekilde tehdit ediyorsunuz, kendi Kürt
vatandaşlarınızın onların izini takip edeceğinden korkuyorsunuz—ancak savaşçı
politikalarınızın sadece korktuğunuz bölücülüğü daha da kötüleştirdiğini fark
edemiyorsunuz.
Türkiye’nin bir demokrasi olduğunu alaylıca iddia
ediyorsunuz ancak bir demokrasinin damgası olan barışçıl halk gösterilerini
kısıtlıyorsunuz. Taksim Meydanı’ndaki huzursuzluk ve göstericilere
gösterdiğiniz sert muamele, yalnızca sizin hükmünüzün altında Türkiye’nin tek
kişili bir hükümet haline geldiğini teyit eder. Gösterinin ardından, korku
yaymak ve halkın sesini bastırmak için gösteriye katılanlara acımasız bir
kampanya başlattınız.
Başbakan olarak ilk yıllarınızda Türkiye’nin GSMH’sini
neredeyse üç katına çıkararak ekonomiyi büyütmekten, haklı olarak, gurur
duyduğunuzu biliyorum. Fakat Türkiye’de nüfusun yoksulluk oranı yüzde 22.4,
yani Türk nüfusunun dörtte biri (20 milyon). Bu, bilmek ve duymak isteyeceğiniz
bir gerçek değil; Türkiye’nin ekonomik mucizesinin harikası hakkında şişirilmiş
egonuza uyacak şekilde bu gerçeği inkâr ediyorsunuz.
SIRADAN TÜRKLER, SORUŞTURMA KORKUSUYLA, TWEET BİLE
ATAMIYOR
Siz aşikar bir şekilde Devlet Güvenlik Mahkemelerini
kaldırdınız, dolayısıyla tutukluların haklarını çiğnediniz, polis vahşetini ve
şiddetini restore ettiniz ve sivil ve siyasi haklarla özgürce oynadınız. İnsan
Hakları İzleme Örgütü Dünya Raporu’na göz attınız mı? sizin gözetiminizin
altında hükümetin haksız surette sözde konuşma suçları yargıladığını ve keyfi
terör yasalarını uyguladığını belgeleyen? Sıradan Türkler, birilerinin
konuşmalarını dinlediğinden korkuyorlar ve düşünceleri için soruşturulma
korkusu olmadan tweet bile atamıyorlar.
NATO’nun Türk ordusunun sivil otoriteye bağlı olma
talebini bahane olarak kullanarak, laik ve demokratik bir ülkenin muhafızı olan
orduyu zayıflattınız. Herhangi bir engelle karşılaşmadan, yaklaşık 3,000 subayı
tasfiye ettiniz ve tüm askeri şubelerin başkanlarına doğrudan emir çıkarma
yetkisini üstlendiniz. Bunları Askerlerin sizi sizin üç selefiniz gibi siyasal
İslam ajandanızdan dolayı yargılamasından ve iktidardan atmasından korktuğunuz
için yapıyorsunuz.
Batı’ya kibirli küstahlık gösteriyorsunuz, Almanya’yı
destekçilerinize miting izini vermedikleri için “Nazi önlemleri”
kullanmakla itham ediyorsunuz—yalnızca kendi gücünüzü ve etkinizi sergilemek ve
büyük egonuzu besleyebilmeniz için. Muhalefet ve protesto kavramı yabancı
topraklarda bile size tamamen yabancı olduğundan, korumalarınızın Washington ve
New York’taki barışçıl protestocuları utanmadan dövmelerini izlerken açık
hoşnutluk sergilediniz.
İŞİD ile mücadele kapsamında, son üç yıldır Suriyeli
Kürtler ile mücadeleye odaklandınız. Bir çok güvenilir rapor, İŞİD’den
petrol satın aldığınızı ve bu sayede onları maddi olarak desteklemekle birlikte
binlerce gönüllülerin Türk sınırından Suriye’ye geçerek kendi saflarına
katılmalarına izin verdiğinizi iddia ettiler. İslamcı yönleri binlerce masum
insanın hayatından daha önemli olduğundan, İŞİD’in iğrenç suçlarını görmezden
geldiniz.
Yolsuzluk? Sizin gözetiminizde yaygın. Rüşvet
suçlamaları belediye çalışanları, işadamları, bakanlarınızdan üçünün oğulları
ve oğlunuzla ilişkilendirildi. Bu suçlamaları ciddiye almak yerine,
soruşturmayı yürüten üst düzey görevlileri görevden aldınız. Adalete mani
olmanız o kadar haksızdı ki, kendi AK Parti üyelerinden bile eleştiri
uyandırdı.
İktidara susamış bir şekilde, Cumhurbaşkanı’nın
otoritesini kodlamak ve Başbakan’ın görev alanını ortadan kaldırmak için
anayasayı değiştirmeye çalıştınız. Parlamentoyu, kişisel gündeminizi
desteklemek için ve arzu ettiğiniz kanunları yerine getirmek için fonksiyonsuz
hale getirdiniz. Benzeri görülmemiş güçler biriktirdikçe sana güvenen Türk
halkına ihanet ettiniz ve vatandaşlarınızı despotizm ile umutsuzluğa maruz
bıraktınız.
DARBEYLE İLGİLİ HİÇ
BİR KANIT YOK, KOMPLO TEÖRİLERİ ÜZERİNDEN BÜYÜYORSUNUZ
Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden beri devam eden
olağanüstü hal altında yapılan referandum sırasında çok sayıda usulsüzlükler
oldu. Siz bunu ustalıkla sömürdünüz – “Allahtan bir armağan” dediniz – ve
rakiplerinizden kurtulmak için tasfiyeler ile bütün ülkeye korku ve endişe
yaydınız. Muhalefet üyeleri korkutuluyor, hapsediliyor, vuruluyor veya
dövülüyordu. Seçim yolsuzluğu yaygındı ve kameralara bile yakalandı.Komplo
teorileri üzerinden büyüyorsunuz. Size yakın birçok devlet görevlisi ve hükümet
gazeteleri güçlü bir Müslüman âlimi olan Fethullah Gülen’i ve taraftarlarını
hiç bir kanıt olmadan hükümetinizi devirmeye, komplo kurmakla suçluyorlar.
Kalpsizce on binlerce masum insanları Gülen hareketine destek verdiği iddia
edilerek, işten attırdınız, iş fırsatlarını ellerinden aldınız, ve ailelerini
ekonomik açıdan umutsuz bıraktınız.Yargıyı sistematik olarak isteklerinize
boyun eğdirmek ne kadar kullanışlı sizin için. Savcılara bakanların
soruşturulması için izin istemelerini gerektiren karar çıkardınız. Bu yeni
anayasaya karşı olan karar sizin otoriter gücünüzü daha da güçlendiriyor.
Avukatların suçlanan Gülen taraftarlarını veya Kürtleri savunmaktan korkmaları
ne kadar kasvetli bir durum.
Gazetecileri ana hedeflerinizden biri haline
getirdiniz, yalan suçlamalara dayanılarak tutuklayıp hapsettiniz; yüzden fazla
hapiste gazeteci var. Reporters Without Borders basın özgürlüğü açısından 179
ülkeden Türkiye’yi 154’üncü sıraya koymuş. Temel gazetecilik etiğine saygısızlık
ederek gazeteler ve televizyon istasyonları da dâhil olmak üzere birçok medya
organı kapatıldı veya sizin görüşleriniz istikametinde yayın yapmaya mecbur
edildi.
Sahte dindarlığınızı sosyal hürriyetleri sınırlayarak,
aksam 10’dan sabah 6’ya kadar alkol satışını yasaklayarak ve devlet
üniversitelerindeki karışık yurtları yasaklayarak ifade ettiniz. Kişisel ahlaki
kurallarınızı her eve empoze etme ve her vatandaşın kişisel alanını denetleme
hakkına sahip olduğunuza ve daha yüksek bir makam tarafından atanmış bir
elçilik görevinizin olduğuna inanıyorsunuz.
SARAYI
İNŞASIYLA, YANLIŞ OSMANLI İMAJINI HALKIN BİLİNCİNE SOMKAYA ÇALIŞIYORSUN
Aşırılıkçılığınız da kendi partinizde körü körüne
destek veren kişiler ile liderlik tarzınızdan gerçekten endişe duyan ılımlı
kişiler arasında bölünme yarattı. Demokratik imajı ve gösterişini devam ettirirken,
aslında muhalefet partilerini bastırıp, onların size karşı gelmelerini
olağanüstü zorlaştırıyorsunuz. Mayıs 2016’da, sırf Kürt milletvekillerini
marjinalize etmek için, TBMM’ye milletvekillerinin dokunulmazlığının
kaldırılması için bir yasanın kabul edilmesi için baskı yaptınız.Osmanlı tarzı
ikametgahınız olarak, 1.100 odalı ‘Beyaz Saray’ inşa etmek de dahil olmak
üzere, yanlış Osmanlı imajını halkın bilincine sokmaya çalışıyorsunuz. En son
projeniz Çamlıca Camii idi, artık İstanbul’un en büyük camiisi. Taksim
Meydanına yüzyıl önce reddedilip inşa edilen başka bir camii geri
getirmeye çalıştınız.
Bir inanç adamı ve ülkesini en çok seven bir reformcu
olarak kendinizi düşünüyorsunuz, ancak güce susadığınızdan kör olmuşsunuz ve
kendi vatandaşlarınıza ihanet ediyorsunuz. İnsanların Türkiye’nin,
özellikle sizin liderliğinizin altında, büyüklüğe yürüyüşüne olan umutları azalıyor
ve onun yerine acı ve öfke artıyor. 2023’te Türkiye Cumhuriyetin yüzüncü
yıldönümünde başkanlık yapmak istediğinizi biliyorum. Ama nasıl hatırlanmak
istiyorsunuz? Türkiye’yi parlak bir yıldıza ve gurur verici bir ulus haline
getirme gücüne sahip olan adam mı, ya da Türkiye’nin parlak bir geleceği olan
İslam demokrasisinin bir örneği olma potansiyelini boşa harcayan acımasız
Sultan mı?
Halkınızın size olan güvenini boşa çıkarttınız. Artık
sizin kamu hayatından ayrılmanızı beklemek zorunda kalacaklar tekrar nefes
almak, tekrar düşünmek ve evet, tekrar hayal etmek için.