Levent Kenez-tr724.com
Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba, diktatör sonrasına hazırlık
derken neredeyse ay sonunu dahi göremeyecek kadar hastalandım. Allah
hepimize uzun ömür versin, o günleri görelim. Bir arkadaşım “Güzel
günler de bizi görecek mi?” diye bence de yılın duvar yazısı olacak bir
fotoğraf göndermişti. Allah’ın izniyle o günler de bizi görecek. Ama
beklentileri rasyonel tutmakta fayda var. Güzel günler göreceli bir
kavram. Hayat her zaman dertleri, sevinçleri, üzüntüleri, mutlulukları,
doğumları ve ölümleri ile devam edecek. Bu dünyada cennet peşinde
koşmaya o tür hayallere girmeye gerek yok. Bu dünyadaki esas başarı
Allah rızasını kazanarak buradan ayrılmaktır. Gerisi de hikayedir.Mini hutbe faslından sonra Erdoğan sonrasına hazırlık için kavramları
konuşmaya devam edelim. Kara propagandaya prim vermeme ve özgüven
bahsinden sonra şimdi de bir diğer imtihanımız olacak olan “Türkiye”
meselesi.
TÜRKİYE BİZİM VATANIMIZ
Bir çoğumuzun kalbinde artık Türkiye denince büyük bir hayal
kırıklığı, aidiyet hissinden fersah fersah uzak düşünceler… Necip
milletin büyük çoğunluğunun necis millet çıkmış olmasından kaynaklanan
öfke. Bize bunları yapanlarla bir daha asla beraber olmama güdüsü.
Değmezmiş mırıltıları. Hatta daha ileriye gidip yerin dibine batsın
Türkiye sözleri.Bunların hepsinin bir anlamı var ve hiçbiri temelsiz değil. Kimse
neden bu hislere kapıldığımızı asla sorgulayamaz. Baskı ortamı kalkınca
büyük bir çoğunluk gerçekte neler yaşanmış o zaman öğrenecek birçok
şeyi.Genelde yurt dışına çıkabilmiş olanlarda olan bu güçlü damarın bizi
esir almasına izin vermemek lazım. Her şeyden evvel Hizmet Hareketi
mensuplarının ezici çoğunluğu ve sevdiklerimiz Türkiye’de. Büyük bir
baskı, şiddet ve hukuksuz ikliminde kimisi hapiste, kimisi gaybubette
kimisi de bin bir zorlukla hayata tutunmaya çalışıyor. Türkiye ile
ilgili olumsuz hisler onları rahatsız etmekte, “Siz kurtuldunuz
kalanları düşünmüyorsunuz!” haklı sitemine yol açmakta. Diğer yandan
Türkiye bizim vatanımız, onun ve üzerinde yaşayanların kötülüğünü
istemek fıtratımıza ters.
DİKTATÖRLÜK MUHALİFİYİZ
Bir kere biz Türkiye muhalifi değil diktatörlük muhalifiyiz.
Erdoğan’ın, hanedanının ve saray beslemelerinin hiçbir kanun, kitap,
anayasa vs demeden keyfi yönetimine karşıyız. Bu rejim muhalifliği
Hizmet Hareketi’nin en büyük başarısı olarak tarihe geçecektir. Çünkü
yapılan bütün kara propagandanın aksine eğer hizmet hareketi bunların
anlattığı gibi bir yapı ve örgüt olsa idi bugün tarihinin en paralı,
şaşaalı, ve kıyak günleri yaşar; adamın birine, “Tamam tamam, halifesin”
der yoluna devam ederdi. Cemaat gibi dini bir topluluğun İslamcı faşist
bir rejime eyvallah etmemiş olması her gün değer kazanan altın bilezik
gibi kolunda durmaktadır. ‘Bir dönem müttefiktiler’ sözlerine gülüp
geçin. Evet ne zaman AB dediler, demokrasi dediler, açılım dediler
destek verdik. Ne zaman bunlara sırtlarını döndüler yollar ayrıldı. Ne
zaman 367 saçmalığını çıkardılar, ne zaman parti kapatma davası yaşandı,
ne zaman bunlara karşı darbe girişimleri oldu yanlarında olduk ne zaman
gidip Ergenekoncularla anlaşıp ülkeyi bu hale götürmenin temellerini
attılar yollar ayrıldı. Çok da iyi oldu.
Eğer Hizmet bu diktatörlüğe eyvallah etse idi Türkiye’de sadece bir
süre daha rahat eder ama bütün dünyada kapıların tek tek yüzüne
kapandığı bir hatıra olurdu. Bugün dünyanın bütün medeni ülkelerinde
Hizmet Hareketi büyük bir eşiği aşmış, ilgi ve merak görmektedir. 15
Temmuz ihalesi devletin bütün imkanlarının sonuna kadar seferber
edilmesine rağmen Cemaatin üzerine bırakılamamıştır. Hizmet Hareketi
artık Türkiye merkezli bir hareket değil, Türkiye’den çıkmış global bir
hareket özelliğini kazanmıştır.
Cemaat bütün hukuksuzluklara, zalimliklere rağmen hiçbir keyfi
despotluğa şiddetle karşılık vermemiştir. Ve ileride tarih yazılırken
altı çizilerek vurgulanacak bir şeyi başarmıştır. İnsanların 50-60
yıllık şirketlerine, hayatları boyunca edindikleri mallarına çökmüşler,
bir tanesi bile şiddetle mukabele etmemiştir. Yüz binden fazla insanın
evine baskın yapmışlar bir tanesi bile bir polisi iteklememiştir. Siz
böyle terör örgütüne kurban olun şeref yoksunları.
DUYGU YOĞUN HİSLER YAŞANMAMALI
Türkiye’yi çok daha karanlık ve Allah korusun kanlı günlerin
beklediğini söylemek bir temenni ya da bu rejimden kurtulmanın çareleri
değil maalesef olayların bizi götürdüğü durağın tespitinden ibarettir.
Bunu sağlı-sollu rejimden nemalanmayan bütün aklı başında insanlar
söylemektedir. Sadece ve sadece kendisini ve hanedanlığını düşünen bir
narsistin ülkeyi götüreceği yeri tahmin etmek için çok daha büyük
analist olmaya da gerek yok.
Türkiye ile ilgili hislerin geçmişte olduğu gibi duygu yoğun
yaşanmasının hayal kırıklığı ağır oldu. Vatan-millet-sakarya edebiyatı
bir daha geri dönmemek üzere yok olmalıdır. Ülkemiz, milletimiz,
devletimiz… Böyle şeyler yok. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, evrensel
insan hakları, herkesin özgürce yaşadığı bir ülke olmak mesele. Türkiye
bunu başarabilme fırsatını çapsız ve hırsız siyasiler sayesinde
kaybetti. Ama bir daha bu eşiklere gelmeyecek diye bir şey yok. Kendi
kendimize genel geçer kurallar koymaya da. En dibi görmeden düzelme
mümkün değilse en dibi de görürüz.
Bugün bir çok Hizmet mensubunun sığındığı ve insani değerlerinden
etkilendiği ülkelerin geçmişi bizden çok farklı değil. Daha yakın
denebilecek dönemlerde iç savaşlar, faşist idareler, kanlı darbeler ve
soykırımlar yaşanmış. Onlar büyük bedelleri ödemiş olma ve geçmişten
ders almaları sayesinde birbirlerine hayatı zindan etmeden yaşamayı
öğrenmişler. Türkiye de çok acı bir tecrübe ile bunu 50-60 yıl geriden
test ediyor.
Türkiye bizim vatanımız ve ebediyete kadar da böyle kalacak. Bir daha
bu sokaklarda dolaşamayacaklar denen şerefsizlere inat her yerinde
dolaşacağız ve yine her yerinde olacağız. Ülkeyi felakete götürenlerin
yancı muhalif görünümlü şakşakçıları moralinizi bozmasın. Birbirlerini
yiyecekler cenazeyi kaldırmak yine bize düşecek.