EMİNE EROĞLU-TR724.COM
Size dair bildiklerim, kalbimin bildikleri. Binlerce kardeşimin kendi yaşantılarıyla bildirdikleri.Genceciktiniz. Tertemizdi simalarınız…
Dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirmek için sarfettiğiniz çaba gürültüsüzdü.Hiç alkış beklemediniz. Kimseye diyet borcunuz da yoktu.
İyiliği çoğaltmak için sergilediğiniz çaba kötülüğün taarruzuna uğradığında yolunuzdan dönmediniz.Suçlandığınız şey olmadığınız çok aşikardı, ama sizi savunan çıkmadı. “Şerrin mekaniği”ni bilmediğiniz için, kötülerin sizden ne istediğini anlamadınız. Size düşmanlık etme konusunda nasıl bir dil ve eylem birliği halinde olduklarını da…
Geri çekilmediniz.
Zulüm şiddetini ne kadar artırırsa artırsın vazgeçmediniz kendiniz olmaktan.Durup seyretmediniz. “Herkes kendi karakterinin gereğini sergiler” diyordunuz soranlara. Islaha kabil olan herkes ıslah olsun istiyordunuz.
Kalbe giden tüm yollar tıkalıydı, ama siz hala maşeri vicdana güveniyordunuz. Duygularınıza takılıp kalmıyor, amelinizi neticeye bağlamadan iradenin hakkını vermek için çabalıyordunuz.Size gadredenler Efendimiz aleyhisselatü vesselamın üzerine işkembe koyan müşriklerle aynı kumaştandı.
Bilal-i Habeşi’ye “Kara karga” diyenlerle aynı üslupla yaftalıyorlardı sizi.Hazreti Hatice gibi, maddi manevi mahrumiyetleriyle hırpalansanız da yüreğinizi mazlumlara mekan kılıyor, imkan ve kabiliyetlerinizi seferber ediyordunuz..
Uhud’da Nesibe, Kerbelâ’da Zeynep’tiniz. “Güzel netice müttakilerindir.” (A’râf 128) ayetine iman ederek hâlin kaosundan kurtuluyor, geleceğin iklimlerinde dolaşıyordunuz.
Sizinle savaşmak masumiyetle savaşmak demekti. Hamile kadınlarla, kundaktaki bebeklerle savaşmak. Silahını hastalara ve yaşlılara doğrultmak. Çocuklarını emanet ettiğin öğretmeni “terörist” diye karalamak demekti.
Ve kimse masumiyet karşısında galibiyetini ilan edemezdi.
Edemediler…
Sizi hapse attılar, ama yüzünüzdeki tebessümü silemediler…