Hizmet Harketi mensuplarına yönelik, kitlesel arındırma çerçevesinde gözaltı merkezleri ve cezaevlerinde yaşanan işkence olaylarından kadınlar da ciddi biçimde etkileniyor. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda “Cemaat propagandası” denilerek iktidar partisi üyelerince reddedilen işkence iddiaları, en son anamuhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından TBMM’deki grup toplantısında dile getirildi. Darbe girişimi bağlamında ileri sürülen bu iddialar sadece cemaatle ilişkili insanlarla da sınırlı değil. Geçtiğimiz haftalarda İzmir Aliağa’daki Şakran Cezaevi’nde kadın mahkumların işkence gördüğü iddialarına bir yenisi de Silivri’den eklendi.
Silivri’den işkence iddiası
Cemaat hakkında cadı avının başlamasıyla kaldıkları hapishanelerde, bu soruşturmaların şüphelilerine yer açmak için sevk edilmeye başlanan mahkumlar, yaşadıkları kitap sınırlaması, hastaların tedaviden yoksun bırakılması gibi biz dizi sorun daha buna eklenince, uygulamaları protestoya başladı. İddiaya göre buna buldukları karşılık da işkence oldu. Halkın Hukuk Bürosu, 10 Ekim’de Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesinden Silivri’deki 9 No’lu Kapalı Kadın Hapishanesine sürgün edilen müvekkillerinin, kadınlık onuru da aşağılanarak işkenceye tabi tutulduklarını açıkladı.
‘Göğüs uçları sıvı akıncaya kadar sıkılarak…’
Hukuk bürosundan yapılan açıklamada, müvekkilleri Sevcan Adıgüzel’in, slogan attığı ve havalandırmadan kendi rızasıyla içeri girmek istemediği için işkenceye maruz kaldığı belirtilerek, şunlar anlatıldı: “Kafası duvarlara vurulmuş, bu esnada müvekkilimizin burnundan kan gelmiş, yine müvekkilimizin göğüs uçlarından sıvı akıncaya kadar sıkılarak hem işkence yapılmış hem de kadınlık onuru aşağılanarak taciz edilmiştir. Yine müvekkillerimize hücre içinde bulunan dikiş iğneleri batırılarak acı çektirilmiştir. Müvekkillerimizin anlatımına göre bu işkenceyi yapan gardiyan o kadar ileri gitmiştir ki diğer kadın gardiyanların uyarısıyla durdurulmuştur. Müvekkillerimiz halen bu işkencenin fiziki ve psikolojik etkisini taşımaktadır.”
‘Darp edilerek bileği kırıldı, tedavi edilmiyor’
Kübra Sünnetçi adlı müvekkillerinin de aynı hapishanede işkenceye uğradığı iddia edilen açıklamada, “Kolları arkaya doğru ters çevrilerek kelepçelenmiş, bu haldeyken kolları bükülmeye, daha fazla acı çektirilmeye çalışılmış, sonra aniden yere atılarak, büyük ihtimalle bileğinin kırılmasına yol açılmıştır. İhtimal diyoruz çünkü üzerinden iki gün geçmesine rağmen, şişen sağ kolunda tam olarak ne olduğunun tespiti yaptırılmamıştır. Müvekkil hayat deneyimiyle bileğinde kırık olduğunu düşünmektedir” denildi.
‘Yere yatırıp aralıksız biçimde göğsüne vurdular’
Tekirdağ’daki 1 No’lu F Tipi Hapishanesinde de 59 yaşındaki mahkum Ali Osman Köse’nin işkence gördüğünü aktaran avukatlar şunları aktarıyor: “06 Ekim 2016 Perşembe günü, sayım sırasında bir eli cebinde müvekkilimizi yerlerde sürükleyen işkenceyi günlük sıradan bir iş gibi içselleştirmiş olan gardiyana müvekkilimizin karşılık vermesi üzerine kalabalık bir gardiyan grubu müvekilimizin üzerine saldırmışlardır. İşkenceciler, özellikle göğüs bölgesine aralıksız bir biçimde vurmuşlar, müvekkilin kendinden geçmesine yol açmışlardır. Bu işkencenin üzerinden bir hafta gibi bir süre geçmesine rağmen müvekkilimizin gözaltlarında morartılar ve darp izleri gözlenmiştir.”
‘Kitap, sohbet hakkı ve tedavi talep ediyorlar’
Müvekkillerinin talep ettiklerinin hakları kapsamında olduğunu ve hemen çözülebilecek türden olduğunu belirten hukuk bürosunun avukatları, bunlara işkenceyle karşılık verilmesinin insanlık suçu olduğu uyarısında bulundular. İşkenceye uğratılan mahkumların, yerine getirilmesinin Adalet Bakanlığı ve hapishane idarelerinin görevi olduğu belirtilen taleplerinin ise şunlar olduğunu açıkladı: “Kitap yayın sınırlamalarına son verilmesi; 10 saatlik sohbet hakkının uygulanması; sürgün sevklere son verilmesi; kanser hastası Mesude Pehlivan’ın tedavisinin sağlanması ve tahliye edilmesi.”
İddiaya göre müdürün yanıtı: ‘Gardiyanlarımız erkek, sorumlu olmayız’
Silivri 9 No’lu Kapalı Hapishanesi’nin erkek tutuklu ve hükümlülerin tutulması esasına göre düzenlenmiş olduğu belirtilen açıklamada, kadın mahkumların burada olanaksızlıklar içinde tutulduğu ve erkek gardiyanların tehdidi altında olduğu ileri sürüldü. Avukatlar, bu olaylara ilişkin görüştükleri hapishane müdüründen, “Söyleyin direnmesinler. Burası erkek hapishanesi, gardiyanlarımız da erkek. Olacaklardan biz sorumlu olmayız” yanıtı aldıklarını iddia etti.
Yetkililerin işkence vakalarını reddeden açıklamalarının doğru olmadığı iddia edilen hukuk bürosunun açıklamasında, olayların tanıklarla ve Adli Tıp raporlarıyla sabit olduğunu belirtti. İşkencelere son verilmesi istenen açıklamada, işkencenin insanlık suçu olduğu ve zamanaşımına uğramadığı hatırlatıldı. (Birgün)